Mir S ni bi ai Si C İ m,:,__. K S Sili p _A___ L — crğ L u]r'j“j_î?ı Lak ü K üadel KA L EE İi Yüf BU SAA L Afyü TMÇr et KEE e e ça * HARUNÜRREŞİT o ev6 f - S 5 * AAA Yacan: V V G Halayıklardan biri, hanımları- nın elemli bir süküta düştüğünü dudaklarını büzdüğünü görünce zeki bir cemile göstermek istedi, raksı bırakarak bir elini beline dayadı, bir elini de kulağına ko- yup taşları bile titretecek kadar yanık bir sesle taganniye başlad: Libeyti tuhfikulervahu fihi Ahabbü Heyye mia kasrin münifi. (1) Zübeyde, bir halayık ağzından kendine sunulan bu teselliyi ipti- da reddetmek istedi. Fakat ©o dakikada, saraydan — koğulmak üzre bulunduğu bir anda bu hareketi yapamadı: — Aferin Bintülkelp! - dedi - güzel söylüyorsun. Oku, bir daha | okul — ” Güzel halayık, devam etti: Ve lebsi abaetün ve tukirrü ayal Ahabbü ileyye min İobsişşüfufi Ve esvatürriyaha bikülli feççin Ahabbü ileyye min nakriddüfafi (2) Öbür kızlar; kendi hulya- larının, kendi düşüncelerinin ve kendi emellerinin zıddmı haykıran bu yanık sesi dinlemek için oyu- nu bırakmışlardı. Arkadaşlarının çadırı saraya, yamalı abaları ipek şalvarlara ve maşlahlara, rüzgâr Zırıltısını. saz ahengine tercih etmesindeki manasızlığa için için gülüyorlardı. Öbür kız, hanımını memnun etmek için şiirin üst ta- rafını inşada hazırlanıyordu. Fa- kat birdenbire boğazına birşey tıkıldı, sanki görünmez bir el, dilini yakalamış gibi sesi kesildi, müteakıben rengine bir uçukluk geldi, gözleri bulandı, dizleri bü- küldü, sarı odanın — muhteşem halısı üstüne yıkılıverdi, Öbür kızlâr, arkadaşlarının bu umulmaz yıkılışını haşyetle seyrederlerken Zübeyde elindeki defi bıraktı, kaşlarını çattı: — Çekilin, dedi, ilişmeyin. Fazla heyecan geçiriyordu, bayıl- | mış olacak. Ve sonra zalim bir tebessşüm- le ilâve etti; — Gece bende bayılmıştım, fakat ayıldım! Şimdi, sessiz bir ihtilâç içinde kıvranan halayığa bakıyordu ve onun o gece, eğlence odasındaki vatiyetini göz önüne getiriyordu, Nispi meçhul kız, oradada ayni suretle halıya uzanmıştı, serpilip yatmıştı. Fakat: Harunürreşitin kucağından tatlı bir sarhoşluğa bürünüp yere düşmelde şimdi vukua gelen şu sukut arasında ne büyük bir fark vardı?.. Gece- ki yuvarlanış, bir nevi yükselişti: — Hanımlığa, zenğinliğe, debdebeye ve saraylara varmağı temin eden bir yükselişi.. Şimdiki düşüş, zül- | mete ve mezara kavuşturan bir tekerlenişti. Artık kalkmak, nura kavuşmak mümkün değildi ! Zübeyde, ilk kurbanının acıklı ihtilâçlarından, geceği tamaşadan dağma kızgınlıklarına biraz şifa geldiğini hissederken ikiyci bir kız bağırdı: — Elaman, elaman, ölüyorum! Bunu üçüncü ve dördüncü bir feryat takip etti, sarı odanın kıy- metli halısı üstüne — yayılanların ::l’üedi ı:iörde vardı. Hı:r düşen kız, ir çırpınmıya bürünüyor ve uzandığı yerde can çekişiyordu. | Ayakta kalan üç kız, atcak şimdi hakikatı anlamışlardı. Ken- dilerine altın. kadehle nebiz ikram eden, tenezzülünü bizzat tef çalmak derecesine götüren keremkâr ve lütüfkâr hanımları- nın ne zalim bir fikirle hareket ettiği arlık meydana çıkmıştı. Yerde yatan ve can çekişen dört masum vücut, yakın ve çok ya- O) “Rüzgürların öpüp olşadığı basit bir çadırı bütün saraylara tercih ederim.,, (2) Adi bir aba, gönlüm hoş olursa, beni sırmalı elbiselerden daha ziyade mah- zuz eder. Mesut bir yürek için, çukurlarda ialiyon rürzgâr bia sazdan daha hoştur., Tarihin Esrarengiz Sayfaları kın bir ölümün kendilerini de kucaklıyacağını müjdeliyordu. Onlar bu müşahede üzerine çılgın bir korkuya düştüler, saç- larını yolarak bağırmıya koyul- dular: —. İrhamü, irhamü! Merhamet! Fakat kimden? Zübeydeden mi? O çoktan tav- rını değiştirmişti. Tebessümü si- linmişti, korkunç bir sima almış- tı. Öldürmek zevkinin kara izleri yüzünde ve gözünde beliriyordu. Bu meşum Zzevk, cehennemi bir beniz gibi onun sinirlerine alev getirmişti, adeta sarhoştu. Mezarları kazup ölüleri kocakla- yan şehvet hastaları gibi bir haz duyuyordu. Bu sırada halayiklardan biri kapıya koştu ve bağırdı: Reşit, Reşit, neredesin? Doy- muyormusun? Bizi öldürüyorlar! 93 mart perşembe akşamı 21,30da : $ Sinema ve MÜNİR NURETTİN T GLORYA SİNEMASINDA KONSERİ Program : Yeni ve müntehap eserlerle — geçen çok muvaffakıyet kazanan bazı eserler ithal edilmiştir. rica — olunur. Fiatler : ve 1000 kuruştur. Raşit Rıza Tiyatrosunda Bu akşam saat 21,30 da NUR BABA Vodwil 3 Perde H P muvaffakıyet Yerlerin evvelden temin edilmesi & * 75 - 100 - 150 - 200 - B00 İN Türkçe sesli - Sözlü - SŞark |i j temiz heyecanlı bir aşkı büyük £ ıaile ve içtimaf facialar içinde $ yaşatmağa muvaffak olan Türk ( san'atkârlarının abideleştliği bu f filmi ve gece 9,öda, ' ALEMDAR şsinemasnda sevredilmektedir. D z ECONOMOU ÖPERET HEYETİ (Fransız Tiyalrosunda) | Bu akşam saat 21,50 da son defa olarak | YA SENA HRİSOMOU ( Arkası var j Mançuri CephesindeKan- h Bir Muharebe Başladı Bütün Japon Gemileri Asker Taşıyor (Baş tarafhı 1 inci sayfada ) dir. Bu sinirli vaziyet bilhassa son hafta zarfında umumi bir mahiyet ıflmâştır JHefkeı. hükü- met tarafından Japonyaya karşı boykotaj tatbiki hususunda bir karar ittihaz edileceğine kani bulunmaktadır , ( Dün gece yarısına kadar aldı- ğımız haberleri aşağıya dercediyoruz:) vonSapgbay, 28 (Hususi) — Jar n Şanghay önünde bir aya yakın bir zamandanberi saplanıp kalmalarının sebebini, Çin halkının gösterdiği mukaves- met kadar bir kısım Japon as- kerlerinde hâsıl olduğu görülen rubft halette aramak lâzımdır. Şanghaya çıkarılan Japon asker- leri, her nedense Çinlilere karışı lâzım geldiği surette harp etmek istememiştir. Bu y arzusuzluğun misalleri şu hâdiselerle göze çar- piyor. 29 kânunusanide (200) Japon askeri kendilerine verilen ileri hareketi emrine itaat etmemiş- lerdir. Bu askerler, derbal silâh- tan tecrit edilmiş ve Japonyaya gönderilmişlerdir. Şubatın on birinci günü de, takriben (300) kadar Japon askeri, (Şapey ) in — şimalinde, Han-Ken mıntakasında bir nevi puting — yaparak — arkadaşlarımı Çinlilere karşı muharebe - etme- miye teşvik etmişlerdir. Bu hâ- dise Üüzerine Japon divanıharbı, mıtinge iştirak eden yüz askeri kurşuna dizdirmiş, diğerleri de silâhtan tecrit edilerek Japon- yaya naklolunmuşlardır. Japon askerlerindeki bu ha- leti ruhiyedir ki Şanghay önün- deki — muharebelerin — Japonlar lehinde süratle inkişaf etmesine mâni olmuştur. Sulhcüler Cemiyeti Akvamı Bekliyor Paris 28 — Sefirlerden birçok zevat ve siyaset âlemine mensup pek çok kimseler hazır olduğu halde dün, yeni sulh mektebinde Uzak Şark ihtilâfına dair bir müzakere yapılmıştır. Kolej dö Frans müde- rislerinden olup Çindeki memu- riyetinden yeni dönen M. Lanjven Çin milletinin çekmekte olduğu ıstırapları anlatmış ve Japonların Şanghaydaki hareketlerini takbih -Bundan sonra birçok hatip- ler daha söz almış ve nihayet sulhün bütün insaniyetin müşterek mirası olduğunu alenen ilân ve beyan etmesi lâzım gelen Ce- miyeti Akvamın yüksek manevi şümulünü muhafaza etmek için üıkında toplanacak olan Büyük eclisinin “ hakkı söylemesi ve | muhafaza etmesi ,, — tememnisile içtimaa nihayet verilmiştir. Millk Takım Ve Balkan Olimpiyatları ( Baştarafı 1 inci sayfada ) hazırlanması lâzımgeldiğini de bu raporlarında ayrıca yazdı. Fakat bu raporlarda — tanınmış oyuncuların milli takımdan istifade edemi- yecekleri ve bunların yerine ha- riçten başka oyuncular alınacağı hakkında kat'i bir işaret yoktu. Federasyon, Balkanlardaki milli temsilimizi en kuvvetli bir şekil- de temin etmek için yeni ve es- ki bütün kaymetli — oyuncular- dan istifade etmek niyetindedir. Bunun için de İzmirden alacağı altı. yedi oyuncunun — isimle- rini tespit etmiştir. Bu isimleri bunları buraya resmen davet etti- ğimiz zaman “herkes anlıyacaktır. Ankaradan bazı oyuncular alına- caktır. Kanaatimiz şudur ki İzmir- den alacağımız kuvvetli oyuncu- larla Milli takımın temsil kuvveti çok artacaktır. Federasyon, bütün evsafı haiz bir. Müt takım çıkarmak için bir kamp kurmıya karar vermiş- tir. Kampın nisan iptidasında te- sisini düşünüyoruz, Balkan kupası için icap eden bütün hazırlıkların programını tespit ettik. Merkezi umumiye bildirdik. Merkezi umu- minin muvafakatini aldıktan ve mali ihtiyaçlarını temin ettikten sonra derhal işe başlıyacağız . Programın başlıca maddesi şudur: Oyuncuların ferdi ve cem'i ka- biliyetlerini artırmak Balkan mü- sabakalarına kadar İstanbulda birkaç beynelmilel temas yaparak hakiki vaziyeti daha yakından görmek ve buna göre milli tak- mı en mütecanis ve en kuvvetli şekilde teşkil etmek: Elyevm Mısırda bulunan Macar takımının nisanda buraya gelmelerini şim- diden temin ettik. Şimdi İngiliz ve Fransız Kulüplerile muhabe- redeyiz. Kurban bayramında Ma» car takımile ilk maçı yapacağız. Herkesin önünde yapılacak bu maçlarda temayüz eden oyuncu- lardan -teşkil edeceğimiz takımla Belgrada gideceğiz. Kamapa İzmir, Ankara ve İstanbuldan (25) oyun- cu ayrılacaktır, Son Posta: Bu sözler neşri- yatımızın rapor meselesi nokta- sından isabetini ayrıca teyit et mektedir. —— Bir Tokat Hâdisesi Baş tarafı 1- inci sayfada ) kadının Madam Edvards, erkeğin de Ekrem Hamdi Bey olduklarını öğrendik ve kendisile görüştük. Hâdise hakkında Ekrem Hamdi Beyin bize söyledikleri şunlardır : “— Ben Madam Edvardı tamı- rım, Yanında “Leylâ,, isminde bir kadım da vardı. Bu kadının aslen Ermeni olduğumu zannediyorum. satan müz'iç çocuklardan — biri musallat olmuştu. Elimle tutup it- tim, Kadın, beni tanımasına rağmen ; “— İşte bir vahşi Türk! Ma- nasına gelen Voilâ un sauvage Türk dimesin mi? Bu söz, beni son derece ase- bileştirdi. Kendisine Türkçe: — Siz ne karışıyorsunz Ma- dam? Söylediğiniz söz yakışır mı? Sinema yıldızı olmağı arzu eden genç kızlar ve genç erkelder.. Artık Hollwoodaa kadar gitmeğe İüzum kalmamıştır. Çünki : tarafından temsil edilen SN SA GARE U S AU i .VERNO HİLİVYU T'un şaheserimde film diyari zize kadar gelecek, Bunda büyük studyklarda geçizilen hayatı, mucizeleri, esrarı ve macteralarımı görereksiniz. - Perşembe akşamından itibaren MAJİK | Dedim. Yine Fransızca olarak: — Ben Türkçe bilmiyorum. Dedi. Ve Fransızca devam etti: — Ben bu adamı tanımam. Kadın nahoş bir surette söy- leniyordu. Nihayet: — Vous me'mbetez, imbecile dimez mi? Fransızça bilenler, bu cümlenin: — Artık fazla oluyorsun, ap- tal! Manasına geldiğini pek iyi bilirler. Zaten Milüyetimin haka- rete uğraması Üzerine asebileş- miştim. Elimin tersile yüzüne bir tokat vurdum. Burnu biraz kana- dı. Polise malümat verip İâzım muamteleyi yaptırabileceğini - bil- dirdim ve locamda Polis gelinceye | kadar kaldım. Polis geldi, resmi muamele ya- pildi. Kadın hakkındada ayrıca mahkemeye müracaat ettim . Hâdisenin şekli bundan İiba- rettir . Kdi Kaybolan Balıkçlar Ma- ceralarını Anlatıyorlar (Baş tarafı 1 inci sayfada)| yahatinin k.hrmuııır:ıdın Apik Ağa ile dün görüştük. ——— Apik ağa, bize geçirdikleri ölüm tehlikesi ile dolu macerayı çI , ve ben, büyük bir l;:ıyıal:k ıum- kapı — açıklarında avlıya, avlı:ya Adalara kadar açıldık. Birdenbire, hiç beklemediğimiz bir sırada şiddetli bir fırtna koptu. Dalgalar yükseldikçe yük- seliyor, her an bizi boğmak ve batırmak tehlikesini gösteriyordu. Kumkapıya dönmek için he- men küreklere —asıldık. Fakat rüzgâr — ve deniz aksi idi. Döne- külâtlı bir iş oldu. Kar, rüzgâr, yağmur ve soğuktan maneviyatı- mız berbat bir halde, akşama doğru adaya çıkabildik. Aç ve yorgunduk. — Kayığımızı Karaya çektikten sonra ilk işimiz, berabe- rimizde bulunan üç okka ekmeği temizlemek oldu. Sonra ateşyakıp başına geçtik. Galiba gece yarısına doğru Kınalıada — istikametinden sinemasında alevler yükselmiye başladı, Ben ' bu ateşi seyrede dururken arka- daşlarımız bağırdılar: * Apik yanıyorsun | Hemen döndüm. Meğer bes Kınalı yangınını seyrederken pal- tom tutuşmuş. Elbirğile elimizin altından çıkan bu yeni yangını söndürdük. Sabaha karşı fena halde acık- mıştık. Fakat yiyecek — bir şey yoktu. Sonra cıgaralarımız da azal- mıştı. Esrarkeşler gi:linbir cıga- rayı dört kişi içiyord e Kurnaz Bir Çoban Sabahleyin Adada dolaşırken bir çobanla karşılaştık. Bu bir papazın çobanı imiş. Sevindik. Biraz yiyecek istedik. Hemen suratını astı, cevap verdi : —Ben de üç gündeberi açım. Bizim çorbacı yiyecek gönder- miyor. Keçilerinden birini İkesmeyi teklif ettik. Çoban bu defa göz- lerini açtı : — Keçilerin hepsi de gebhe- dir. Gebe keçi eti zehirlidir, Doğrusu gebe keçi elinin ze- | hirli olduğunu bilmiyorduk. İnan- dıik ve —ebegümeci — toplayıp paslı bir tenekede pişirdik. Adada kaldığımız müddetçe yiyeceğimizi birkaç ölmüş marti a| ile ebegümeci teşkil etti Deniz hafifleyince de adalara geçtik ve vapurla İstanbula geldik, KUN â ; alkışla-