9 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

9 Mart 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kari Mektupları Türk Lügati Ne Zaman Yapılacak? Dil encümeni işe başlamaz. dan evvel şüphesiz bir program yapmış ve bu program dahilinde çalışmıya koyulmuştur. Bu programda ilmi ıstılahla- ların hangi dilden — alınılacağı yarılıdır . Her yerde kullanılan saat, dakika, ateş, şarap gibi kelime- leri ve daha birçok kelimelerin | türkçesini çagataycadan mı ala- caklardı, yoksa kendi kaideleri- mizle mi yapılacaktı? Ve yapı- j lacak? Yeniden tedbir alınmı- yacağını ve eski şekilde lügat yapmıya devam edileceğini duy- muştum. Bu İlügat ne zaman bitebilir? Kaç kelima devşirile- cektir ? | Beni tenvir ediniz efendim. — | Lize talebesinden Hakkı Son Posta: Dil Encümeni bu- gün ilga edilmiş bulunuyor. He- nüz Türk lügatı etrafında hiçbir faaliyet yoktur. Bunanla beraber meselenin yeni bütçe ile bhalledi- heceğini ümit ediyorur. Beş Mesele Beşiktaşlı bir karilmiz bize uzun bir mektup göndermiştir. Madde sırasile şınları yazmak- tadır 1 1 — Tramvay Şirketi sabah saat ondan akşam dörde kadar seferleri çok azaltmaktadır. 2 — Buna mukabil Eminönü - Boşiktaş va Ortaköy - Eminönü arasında yardımcı seferler ihdas edilmiştir. ki bunlar lâğvedilen seferlerin onda birine tekabül etmiyor. 8 — Bebek - Eminönü hattın- daki üç vagon iki vagona İndi- rilmiştir ki bu da halkın <xa- rarınadır. Çünkü kaldırılan bir vagon ikinci mevki arabasıdır. 4 — Maçka- Beyazıt ve Har- biye - Fatih seferlerinde — ikinci arabaya nadiren tesadüf ediliyor. Bu hatlarda Üç tane birinci mev- ki sefere mukabil bir tane ikinci mevki araba sefer yapıyor. 5B — Belediye memurları ya- Bız otobüsleri teftiş ediyorlar, Tramvay arabalarına bakan, ku- surları tespit eden bir tek bele- diye memuruna tesadüf edemi- yoruz. Bir İkramiye Meselesi Bakırköy Bez Fabrikası ame- lesinden 14 Ef. matbaamıza ge- lerek 929 senesine ait ikramiye- lerin henüz kendilerine verilme- diğini bildirmişlerdir. Alâkadar- ların bu mesele ile meşğul olma- sını reca etmektedirler. Cevaplarımız Nuriye imzasile mektup gön- deren kariimize: Bu gibi mese- lelerin anahtarı hüsnüniyet ve sakin muhakemedir. Bu iki anah- tar bütün his buhranlarının önü- ne geçer. Meseleyi bir de bu şekilde tahlil ve takip etme- niz çok muvafık olur. Sultanahmette Hulki Beye: Rasathane Müdürü Fatin Bey hava raporlarının daima tahmini olduğunu, yüzde yüz kat'i olma- dığını her fırsat düştükçe tekrar etmiştir. Bununla beraber rasathanenin daha kat'i malümat verilmesi için masrafın bir miktar arttırılması lâzmm gelmektedir. SON POSTA Tefecilerin_Kurbq!ıları Cüzdanlarını Kırdıranlar Bir Liraya Senede 150 Kuruş Faiz Veriyorlar Dul Ve Yetimleri Dilencilikten Kurtaramaz Mıyız ? Rehinle borç para veren bir ticarethanedeyim. Kapı mütered- dit ve korkak bir el tarafından açıldı. Siyah çarşafı, lime lime olmuş ihtiyar bir kadın, sarsak adımlarla ilerledi, odanın ortasına gelince boynunu bükerek, durdu. Rehincinin — hemen kaşları çatılmıştı: — Yine mi sen? Bugün bo- zukluk yok dedik ya... İhtiyar kadın, hiç ses çıkar- madı, fakat gördüğü mukabele, belki onu çok meyüs etmişti. İçini çekerek, uzaklaştı. Rehinci ile biribirimize ba- kıştık. Ben bir aralık: —Bu dilenciler amma da ço- galdı!.. Diyecek oldum. Rehinci başını öte tarafa çevirdi. Yanı başımda oturan bir müş- teri, rehincinin yerine cevap verdi. — İlâhi Beyefendi, o dilençi değil ki.. Görmüş geçirmiş bir kadın... Dükkân sahibi, bunu söyliyen sarı benirli, beyaz, uzun sakallı müşterisinin yüzüne hiddetle bak- tı: “ Gevezelik etme ! , “demek istiyordu. Fakat ihtiyarcık, bu tehditkâr bakışı görmemezliğe gelerek devam etti ; — Zavallı, hele bugünlerde öyle düştü ki.. Komşular, bir lokma ekmek göndermese aç- hıktan ölecekl. Kocası, elli sene kadılık et- miş bir adamdı. Kendisine epey- ce de maaş bağlamışlardı. Rehinci, gittikçe fitili alıyor- du. Lâfını sakınmaz adam, bu sefer ona döndü: — Ne kadardı bileceksiniz? Oteki — suratı mıştı — Beş lira tutar tutmaz.. — Yok, Yok... O kadar ol- mıyacak.. Üç ayda yirmi yedi lira aliyordu, — Geçmiş gün, unutmuşum... — Ne ise.. Diyeceğim ©o de- gil. Hani kadıncağız, cüzdanı kaptırdıktan sonra işte böyle (sörüngâh) oldu.. İşi anlamıştım. Rehinciye: — Demek cüzdanı sizde?.. diye sordum. İnkâr edemedi; | huübe irat eder gibi: maaşı.. — Siz büsbütün — ams- coşkun — bir Aylık gişelerinde bekliyen bu dullar va getim analarının bir çoğu tefecilerin esiridir — Evet, amma hiç sormayın! Dedi, efendim, merhametin de bir haddi vardır. İki sene evvel bana geldi. Yalvarıp yakararak altı ayhk maaşını kırdırdı. Üçün- cü ay sonunda tekrar geldi; Torunu ölüm halinde - imiş. Doktora götürecek parası yok- muş. Bir altı aylık daha kırar- sam cennet sevabi. kazanacak- mışım,. Haline acıyarak, dediğini yap- tım. Altmışlık bir kadın bir senelik maaşını, vermek dile kolay! Zati vücut —yarım.... — ÂAnsızın dü- şüp — ölebilir. Öldüğü bi bizim paralar gitti gider.. le değil mi beyefendi? O zamandanberi bafta geçir- mez, gelir. Yanımda bozukluk olduğu zaman, eline yirmi beş kuruş, yarım ira veririm. Dua (1) edip gider. Bazan da üzerimde para bulunmaz (7) savardım... Hem efendim, bin rica, bin minnetle cüzdanlarını rehin verip para alırlar. Ertesi günü, haydi bir istida: “Efendim. Filânca zat cüzda- mmı fuzuli olarak zaptetti. Maaş almıya geldiği zaman, cüzdam- mın istirdadile yedime itası için icap eden muamelenin ifası...,, Maamafih biz de şimdi akı- landık. İyice emniyet hâsıl etme- den, kimsenin cüzdanıma mukabil borç para vermiyorur. Sordum; — Ayda kaç lira faiz al- yorsunuz ? — Pek belli olmaz efendim.. | Çünki adamına göre muamele yaparız. Kiminden hiç faiz al- mayız (?).. Bazısından yüzde on, bazısından on iki.. — Senede yüzde-on. iki mi? — Onun gibi bir şey.. Söz de buyüzde on iki ay hesabıdır amma... Dediğim gibi, verdiğimiz paralarım üste gittiği de çok olur... Rehinci, beni dürüst bir adam olduğuna ikna için böyle diller | dökerken bir taraftan yeni yeni müşteriler odayı doldurmıya baş- lamışlardı. Kimisi, cüzdanını yatırmıya gelmişti, kimisi, yoklama yap- tırmak için rehine verdiği bera. etini istiyordu. Kulağına eğilip bir şeyler fısıldıyan müşterisini rehinci, kaş göz işaretlerile me- netli: — Sizinle sonra konuşuruz!.. Kapının önünde — bekleşen- leri de: — Şimdi meşgulüm.. diyerek savdı. Anlaşılan bunlar, benim ya- nıtnda görüşülemiyecek şeylerdi. Rehincinin dükkâmından çık- mak Üüzere idim. Sarı biyıklı, uzun boylu bir adamın kapının önünde çarşaflı bir kadınla esra- rengiz bir tarzda — konuşması nazarı dikkatimi celbetti. Rehin- cinin verdiği izahata göre bu sarı — biyıkli adam çerci - imiş Faizci dükkânlarının müşterilerini böyle birer birer avlamıya çıkar- larmış. Mahalle aralarında dolaşarak, mütekait, dul ve yetimlerin ihti- yaçlı zamanlarını kollarlar, zayıf gördüklerine — derhal — yüklenir- lermiş. Artık, ne koparırlarsa kârmış. Bunlar arasında, yirmi lira paraya, üç ay için otuz İira faiz arıyanlar pek çokmuş! Anlatılanlar doğru ise müte- kait, dul ve yetimlerden, maaşını üç ayda bir tam olarak kendi elile vezneden alanlar, mevcudün yüzde otuz beşini geçmiyor. Ge- Dünya Hüâdiseleri Moskovada Cennet Misali Bir Otel.. Moskova (Hususi) — Burada “Nasyonal,, isminde yeni bir otel açıldı. Bu otelin dünyadaki em- saline nazaran büyük bir husu- siyeti vardır. Otel tamamile Çarın sarayından nakledilen çok kıy- mettar eşya ile döşenmiştir. Bir saray haşmet ve azameti ile müşterilerin gözlerini kamaştlır- maktadır. Bu otelde oturmak herkes için de mümkün değildir. Otelin 3 odalı bir dairesinin geceliği 28 dolar yani bizim pas ramızle 56 liradır. Bu dairenin aylığı bizim paramızla 1500-1700 liradır. Bu dairenin bir odasında çarın yazı masası vardır. Diğer odada Japon İmperatorunun Çar Nikolaya hediye ettiği bir masa ve Çarın kızlarının üstünde mani- kür yaptıkları küçük bir masa vardır. Bu otelin ucuz odalarından addedilen ve geceliği 12 dolara verilen odada da Çar Nikolanın çok sevdiği bir balı vardır. Bu halıya şimdi 200,000 dolar kiymet takdir edilmektedir. Otelin diğer bir odasında asılı olan bir halıya da 600,000 dolar kaymet takdir edilmektedir. Bu suretle Rusyada eski sa» rayin eşyasile yeni bir saray ku- rulmuş oluyor. Öyle bir saray ki parasına güvenen bir gün, beş gün, bir sene Çarlık ve Çariçe- lik yapabiliyor demektir. Feci Bir Akıbet Berlin, (Hususi) — Maruf Ak man bangerlerinden M. Maks Levenştayn evinin balkonundan düşerek ölmüştür. Bu meşhur bangerin balkondan sukutu ve ölümü şüpbeli görülmektedir. Ölüm Döşeğinde Moskova, (Hususti) — Rusya- nin en meşhur artistlerinden olan M. B. Kaçolof hasta yatmaktak dır. Doktorlar hastadan Ümitle» rini kesmişlerdir. Sefaletle Zenginliğin Telifi Paris, 7T — Fransada, her sene paskalyadan üç hafta evvel “ Mi- Karem ,, yortuları olur. Bu yortularda — talebe — cemiyetleri, esnaf —birer — kıraliça — intihap ederler ve Belediyelerin delâ- letile — alaylar tertip — edilir, şehirlerde şenlikler yapılır. Bu sene Pariste “Mi- Karem,, eğlencelerinin buhran - dolayısile fena bir tesir bırakmaması için intihap edilen kıraliçeler, hastaha- neleri gezmişler, ve fakir çocuklara şeker, hediye ve saire götürmüş- lerdir. Halk, kıralıçaların bu tar- zı hareketinden çok —memnun olmuştur. Buhranla eğlencey telif yolun- da bulunan bu çare, herhangi bir hâdise çıkmasına sebebiyet vermemiştir. c0 AA riye kalan yüzde altmış beşinin cüzdanı, faizci ve muhtekir çer- çilerin elinde demek!.. Bu vaziyet, hakikaten yürek- ler acısıdır. Emniyet sandığının nizamna« mesi müsait değilse başka bir müessese, maaş cüzdanı Üzerine az bir faizle para vermek çaresini bulamaz mı, diye Önılnayo;ıı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: