6 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

6 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa ——— Gemilerin de talihli ve talihsiz olanları var! Birçok harp gemileri eskiyince bozulup lokomotif tekerleği veya saban demiri yapılırlarken bunlardan birinin yeni bir şilep haline tahavvül etmesi elbette talih eseridir Denizde isyan Hmlmda Vinma Viniried Polis, kaptan, altın arayıcısı, inci arayıcısı ve nihayet sinema aktörü Lily Damita'nın kocası Errol Fiynn “ On sekiz yaşımda iken bir mesleğe saplaniP kalmamak kararını vermiştim. Kararımda sebat ediyorum ,, diyor Eşi Lily Damita ile birlikte İstanbula Şimdi yenidon istirahate çekildim. RE geleceğini haber verdiğimiz meşhur sine- fikam ile seyahate çıkıyorum.., ma san'atkârı <Errol Flyan» (Sergüzeşt- Bakalım sinema hayatında karar kilef lerim) adında bir makale yazmıştır. Sine cak mıyım? Yoksa başka maceralara A ma hayatına ne suretle atıldığını, başın- latak miyim?.. Pek zannetmem. Çü a dan neler geçtiğini anlatan bu makaleyi artık evli bir adamım... Maamafih he açağıya dercediyoruz: ettiğim birçok maceralar da vardır.. t — «Tam iki sene evvel (Londra) da Errol Fiynt bulunmakta idim. Ne işe atılacağımı ka- rarlaştıramıyordum. Şunları tasarlamış » Bugün böyle bir Bundan bir müddet evvelki bir şilep oldu. S rında amiral (Markhâm) ın sancak ge - müsahabemde — tabil ömürlerini ya- Şadıktan sonra feshedilerek «zırhlı es- kicilerine» satılan harp gemilerinden bahsettim. Bir deniz cenginde dövüşe dövüşe batmak gibi şerefli bir akibete ermiyen her harp gemisine yüzde doksan dokuz mukadder olan hazin akibet bu - dur, eskiciler elinde parçalanarak öl - mektir, dedim. Harp gemisi harpte öl - mezse binbir çeşit nesneye istihale eder. Meselâ bugün pıurıl pırıl bir çelik sapa- nın, faraza İngilterenin bir zamanlar bü- tün dünyaya ün salmış bir dritnotundan kesilerek eridilmiş bir levhadan vücuda gelmemiş olduğunu kim temin edehbilir? Lâkin bazı müstesna talihli harp gemi - leri de vardır ki onlar aıkadaşlarının bü- yük bir kısmına mev'ud olan bu akibet- ten kendilerini kurtarmışlardır. Talihli harp gemileri, talihsizler... Tıpkı insanlar gibi alelümum bütün gemilerin de talihlileri ve talihsizleri vardır, dersem sakm şaşmayınız. Evet, gerek kocaman ve heybetli bir zırhlı, ge- rekse mütevazi, kömür tozlarına bulan - maş bir şilep olsun, yüzen bir tekne ta - Nhli ve talihsiz ölabilir. Hattâ dünyanın en büyük deniz mil - leti olan İngilizler bazı gemilere «katil» Tâkabını bile takarlar. Bilhassa yelkenli gemiler devrinde direklerden güverteye düşüp parçalanan, denize uçup boğulan mürettebat adedini gözönünde bulundu- rarak İngiliz denizcileri bazı teknelere (Man Killer - tayfa katili) Jâkabını tak- tıkları gibi, talihsiz gemilere de (ill fa- ted ship) ismini verirler, Meselâ limanda veya tersanede demir üzerinde yatarken cephaneliklerindeki barut ve mühimmat kendiliğinden ateş alarak batan harp gemileri (talihsiz) ke- milerdir: Fransızların (Libertö), (İeno), zırhlıları, Japonların (Kavaşi), (Tsuku- ba) dritmotları, İngilizlerin (Vanguard) dritnotu, (Bulvark) zırhlısı, İtalyanların (B. Brin) zırhlısı, (L. da Vinci) dritnotu Kibi. Sonra bir manevra esnasında birbirile müsademe ederek, birbirini mahmuzlı - yarak batıran gemilere de talihsiz gemi ler derler. Meselâ 1878 senesinde İngil - tereyi bir müsademe ederek batan (Grosser Kül - fürst) zırhlısı ile fena halde hasata uğ - rıyan (Köniğ) zırblısı talihsiz gemiler - dir. Keza (1893) senesinde Berut sula - yaret esnasında birbirlerile | mel misi olup (Viktorya) ismindeki arkada- gını mahmuzlıyarak batırmış olan (Kam- perdovn) zarhlısına katil bir gemi dersek batan (Viktorya) zırhlısına da talihsiz bir vahidi harptir diyebiliriz. Bugün harp, yarın tüccar gemisi... İşte hayatlarında nasıl talihli ve ta - Hhsiz gemiler varsa, tabil ömürlerini ya- şadıktan sonra eskici bezirgânlar eline düşen vahid haberler arasında bâzı müs- tesna talihe mazhar olan gemiler bulu- nur ve bunlardan birisi Fransızların (Düpuy de Lome) zırâlı kruvazörüdür. Bu Fransız zırhlı kruvazörü (1891) se- nesinde yapılmış (6400) tonilâtoluk (20) | mil sür'atinde bir gemi ıdi ve zamanının şöhretli yemilerinden birisi sayılırdı. (İ14) metre uzunluğunda, (16) metre genişliğinde olan (Dupuy -de- Lome) iki tane (19) santimetrelik, altı tane (16) santimetrelik, dört tane (6,5) santimet- relik top ve dört torpido kovanı taşırdı. Fransa reisicumhuru (Falyere) Rusya Çarını ziyaret için «Kranştad» da gittiği zaman seyahali bu zırhlı kruvazöre bin- mek suretile yapmıştı. Demek ki (Düpuy -de: Lome) daha bir harp gemisi olarak ömrünü yaşadığı zamanlar bile talihli bir gemi idi. İşte bir reisicumhura sancak gemiliği yapmak şerefini elde etmiş olan bu zırhlı kruvazör yıpranıp eskidikten sonra fes- hedildiği zaman diğer harp gemileri gibi |parça parça kesilip ya bir Tokomotif te- kerleği ve yahut ta bir insaat potreli ol- maktan kurtuldu. (Düpuy -de- Lome) zindeliği zamanın- daki hüsnü talihi kocadıktan sonra da Wd(vam ederek bu mefsuh zırhlı kruva « İzörü müzayede ile satın almış olan firma onun bilhasa tekne kısmını sağlam bul- muş olmalı ki zırh levhaları çıkardıktan sonra zırhli kruvazörü bir şilep haline Retirdi ve bir zarmanların üç bacalı (Dü - puy -de- Lame) zirhli kr calı (Peruvier) şilebi olu İşte bu talihli harp barp olarak misi bir vahidi tabil ömrünü — yaşadıktan sonra bile bugün hâlâ mütevazi bir şilep inde dünyanın Okyanusları üzerinde | olaşıp duruyor, mavi suları köpürtüyor, Âbıhayat çeşmesinden su içmiş gibi öl - lmeden unsuru olan deniz- lerde dolaşan bu sabık harp, lâhik tüc - siz geliniz de (talihli gemi) A, Cemalettin Saracoğlu tım: işe başlamak, 2 — Yahut tekrar Avusturalyaya gi- dip bir defa daha talihimi denemek. Kısmet beni sinemacılığa sevketti. Bir saat sonra Teddington stüdyolarında i- dim. Orada Varner Bros prodüksiyonu- nun müdürü İrving Asher'i bekliyordum. On dakika kadar sonra gözlüklü bir a- dam önümden geçti. Bana tuhaf tuhaf baktı ve birden bire dedi ki: — Ama vücut ha!.. Şimdiye kadar ne iş gördünüz? Adamm kim olduğunu bilmediğimden lâübali bir surette cevap verdim: — Tercümel halimi mi istiyorsunuz?... Peki o halde... Oturun da anlatayım.., Gözünün birini ıo:psnıh.r — İçeriye büroma giriniz... Dedi. O vakit bu adamın patronun ta kendisi olduğunu anladım... Yirmi dakika sonra cebimde bir se- naryo bulunduğu halde stüdyodan uzak- laştım... Dört gün sonra tekrar stüdyoya gelecektim. Mevzuu bahsolan küçük bir rol değildi... Yekten büyük bir rol idi! Hiç şaşmadım... Hayatte öyle şeyler görmüştüm ki artık şaşmanın ne oldu-| * ğunu unutmuştum bile! Büyük bir sinema san'atkârı olmak bence hiç haizi ehemmiyet değildi... Bu- nu bakikaten bir dördüncü, beşinci ser- güzeşt olarak telâkki etlim... On sekiz yaşında iken bir karar ver- miştim: Bir mesleğe saplanıp kalmamak.. (Yeni Guine) de polis memurluğu et- im, Bu vazifemden iki hâtıraya malikim; Ayağımın bileğinde bir zehirli ok tara- fından açılan yaranın izi.. Kara hum - maya tutulmuş olan bir papasın ölmeden €vvel bana yadigâr bıraktığı bir altın zin cir! Sonra gemi süvarisi oldum: Elverişli bir gemi satın aldım ve bir sene müte- ınadiyen Okyanus adaları arasında sefer ler yaptım... Günün birinde gemi kaya- hıklara çarptı ve parçalarndı!... Başkasını alacak param yoktu ve bundan dolayı ge miciliği bıraktım... Guinde'de altın madenleri işletmek ar- zusunda bulunan bir sendika ile temasa girdim. Uyuştuk, Altın damarlarını ara- mağa koyuldum... Tesadüf bu ya! Bir al- tın damarı buldum... Bunu sendikaya 2000 İngiliz lirasına sattım. Sendika işe 1'—— Hemen İngiliz stüdyolarına girip Errol Flynn başladı. Bir müddet sonra şirket kurul- du ve şirketin hissesenetlerinden 8,000 Tiralığını satın aldım. Bu muvaffakıyet beni yormuş idi... Al- fın madenleri aramak kolay bir iş değil hani!... Avusturalyaya gıdip dinlenmeğe verdim. Bir hayli de dinlendim... Günün birinde ne göreyim: Cüzdanımda ne para, ne de hisse senetleri kalmıştı! Bulduğum az bir para ile bir vapura at ladım ve (Yeni Guine) ye gittim. Orada bu sefer inci avına çıkacaktım!.. İşe başladım ve muvuffak ta oldum... Bir gün kayığımın yanına bir gemi ge- Hp demirledi... Gemide sinemacılar var- Gı... Bunlar (Korkusuz kaptan) filminin bir sahnesini çevirmek üzere oraya gel- mişlerdi. Bu (Korkusuz kaptan) filmi bu Bam altında yapılmış olan ilk filmdir. Kendileri ile görüştüm. Beni rehberli- Be tayin ettiler. Bu vesile ile biraz film çevirdim. Aradan birkaç hafta geçmiş idi, Bu kumpanya ile birlikte Avusturalyaya geldim. Maksadım sinema hayatına atil- mak idi. Oradarı Londraya döndüm ve yazımın başında anlattığımız gibi yaptı- Bm teşebbüslerde muvatfak oldum, film çevirmeğe başladım.: Birkaç ehemmiyet- siz filmden sonra (Kaptar Blud) filmini çevirdim. Pek çok beğenildi... Bu filmden sonra (Hafif süvari alayı- nn hücumu) filmini çevirdim. Bu çevir- diğim son filmdir. Bu filmde muvaffak olduğumu sanıyorum. Çünkü bütün gay retimle çalıştım. Gittikçe Güzelleşen | Beş yıldız | Holivudun en büyük makyaj ÜS >* Vally Vestmore'dur. Bütün sinemâ * | dızları bu adama müracaat ederler  makyajları için kendisinden rey alıri bel Vally'ye göre geçen 1936 ıeneslndeaJ büyük sinema yıldızı daha fazla gü deşmeğe muvaffak olmuşlardır. Bu Yü dızlar şunlardır: 1 — Carole Lombard — Bu yıldız _"Ğ yajını azaltmış ve saçlarına başkâ blf“' walet yapmıştır. Bu yüzden güzelliği mıştır. lıl;ş— Merle Oberon — Şimdiye lıhl': ekzotiklikte kendini göstermeğe ç& bu yıldız artık sadelikte kârar kılm! |Çok daha fazla güzelleşmiştir. 3—Guiımıck—couıııınu*:, yapmakta idi. Bundan vazgeçmiş vE * kalâde güzel olan saçlarını meydanâ karacak bir tuvalet seçmiştir, ’* 4 — Kay Francis — Kaşlarını çok $ | mamağa karar vermiştir. Tuvaletini pE değiştirmişlir. Bu sayede eskisinden la güzelleşmiştir. 5 — İrena Dunne — Saçlarını yH*İ Ü tarzda ve kâkül tarzında kestin Makyajını azaltmış ve kaşlarının arttırmıştır. t İtalyan sinemacılığı tulıw"" İtalyadarı gelen son haberler şunlf dır: 1 — Meşhur rejisör Carmine G.l; nun riyaseti altında çevrilmekte #p (Afrikalı Sipyon) filmi bitmek ü”w.ı 2 — (Kura Korsan) filmi dahi bİ' çet üzeredir. Silvana Joakinn ıarafuı—’-l“, < rilen bu füm için bir sürü eski 1” gemiler yapılmıştır. bit 3 — Romada: Marmo adında w“:_ film çevrilmektedir. Baş san'atkârlâ” Teresina Boratto ile şantör Tit0 dır. 4 — (Afrika) adında Habeşistaf bine ait film bitmiştir. K 5 — 1997 senesinde İtalyan sww rı üç büyük film çevireceklerdir: Kw— Kolomb, Mikel Anj, Katerin dö SİW W 6 — (Kaliforniya imparatoru büyük bir film çevir lan meştt ge man san'atkârı Luis Trenker, ıııly":u; kümeti hesabına (Kondotlere) büyük bir film çevirecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: