6 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

üsüm a Maa ülamaki B Sayfa SON FOUSTA | Deniz ve Denizcilik Gemilerin de talihli ve talihsiz olanları var! Birçok harp gemileri eskiyince bozulup lokomotif tekerleği veya saban bunlardan birinin yeni etmesi elbette demiri yapılırlarken bir şilep haline tahavvül talih eseridir Buğgün böyle bir Bundan bir müddet evvelki bir müsahabemde —tabil —ömürlerini — ya- şadıktan sonra feshedilerek «zırhlı es- kicilerine» satılan harp gemilerinden bahsettim. Bir deniz cenginde —dövüşe dövüşe batmak gibi şerefli bir akibete ermiyen her harp gemisine yüzde doksan dokuz mukadder olan hazin akibet bu - dur, eskiciler elinde parçalanarak öl - gmektir, dedim. Harp gemisi harpte öl - mezse binbir çeşit nesneye istihale eder. Meselâ bugün pırıl pırıl bir çelik sapa- nın, faraza İngilterenin bir zamanlar bü- tün dünyaya ün salmış bir dritnotundan kesilerek eridilmiş bir levhadan vücuda | gelmemiş olduğunu kim temin edebilir? Lâkin bazı müstesna talihli harp gemi - leri de vardır ki onlar arkadaşlarının bü- yük bir kısmına mev'ud olan bu akibet- ten kendilerini kurtarmışlardır. Talihli harp gemileri, talihsizler... Tıpkı insanlar gibi alelümum bütün gemilerin de talihlileri ve talihsizleri vardır, dersem sakın şaşmayınız. Evet, gerek kocaman ve heybetli bir zırhlı, ge- rekse mütevazi, kömür tozlarına bulan - mış bir şilep olsun, yüzen bir tekne ta - lihli ve talihsiz olabilir. Hattâ dünyanın en büyük deniz mil - leti olan İngilizler bazı gemilere «katil» lâkabını bile takarlar. Bilhassa yelkenli gemiler devrinde direklerden güverteye düşüp parçalanan, denize uçup boğulan mürettebat adedini gözönünde bulundu- rarak İngiliz denizcileri bazı teknelere (Man Killer - tayfa katili) lâkabını tak- tıkları gibi, talihsiz gemilere de (ill fa- ted ship) ismini verirler. Meselâ limanda veya tersanede demir üzerinde yatarken cephaneliklerindeki barut ve mühimmat kendiliğinden ateş alarak batan harp gemileri (talihsiz) ke- milerdir: Fransızların (Liberte), (İeno), zırhlıları, Japonların (Kavaşi), (Tsuku- ba) dritnotları, İngilizlerin (Vanguard) dritnotu, (Bulvark) zırhlısı, İtalyanların (B. Brin) zırhlisı, (L. da Vinci) dritnotu gibi. Sonra bir manevra esnasında birbirile müsademe ederek, birbirini mahmuzlı - yarak batıran gemilere de talihsiz gemi- ler derler. Meselâ 1878 senesinde İngil - tereyi bir ziyaret esnasında birbirlerile müsademe ederek batan (Grosser Kül iürst) zırhlısı ile fena halde hasara uğ rıyan (Köniğ) zırhlısı talihsiz gemiler - dir. Keza (1893) senesinde Berut sula - Dünkü harp gemisi , .. K şilep oldu. rında amiral (Markham) 1ın sancak ge - misi olup (Viktorya) ismindeki arkada- perdovn) zırhlısına katil bir gemi dersek batan (Viktorya) zırhlısına da talihsiz bir vahidi harptir diyebiliriz. Bugün harp, yarın tüccar gemisi... İşte hayatlarında nasıl talihli ve ta - lihsiz gemiler varsa, tabil ömürlerini ya- şadıktan sonra eskici bezirgânlar eline düşen vahid haberler arasında bazı müs- tesna talihe mazhar olan gemiler bulu- nur ve bunlardan birisi Fransızların (Düpuy de Lome) zırhlı kruvazörüdür. Bu Fransız zırhlı kruvazörü (1891) se- nesinde yapılmış (6400) tonilâtoluk (20) mil sür'atinde bir gemi ıdi ve zamanının şöhretli şemilerinden birisi sayılırdı. (114) metre üuzunluğunda, (16) metre genişliğinde olan (Dupuy -de- Lome) iki tane (19) santimetrelik, altı tane (16) santimetrelik, dört tane (6,5) santimet- relik top ve dört torpido kovanı taşırdı. Fransa reisicümhuru (Falyere) Rusya Çarını ziyaret için «Kronştad» da gittiği zaman seyahati bu zırhlı kruvazöre bin- mek suüretile yapmıştı. Demek ki (Düpuy -de- Lome) daha bir harp gemisi olarak ömrünü yaşadığı zamanlar bile talihli bir gemi idi. İşte bir reisicumhura sancak gemiliği yapmak şerefini elde etmiş olan bu zırhlı kruvazör yıpranıp eskidikten sonra fes- kedildiği zaman diğer harp gemileri gibi parça parça kesilip ya “bir lokomatif te- kerleği ve yahut ta bir insaat potreli ol- maktan kurtuldu. (Düpuy -de- Lome) zindeliği zamanın- daki hüsnü talihi kocarlıktan sonra da devam ederek bu mefsuh zırhlı kruva - zörü müzayede ile satın almış olan firma onun bilhasa tekne kısmını sağlam bul- muş olmalı ki zırh levhaları çıkardıktan sonra zırhlı kruvazörü bir şilep haline getirdi ve bir zamanların üc bacalı (Dü - puy -de- Lome) zırhlı kruvazörü tek ba- calı (Peruvier) şilebi oluverdi. İşte bu talihli harp gemisi bir vahidi kbarp olarak tabii ömrünü —yaşadıktan sonra bile bugün hâlâ mütevazi bir şilep halinde dünyanın Okyanusları üzerinde cîoîaşıp durüyor, mavi suları köpürtüyor, Abıhayat çeşmesinden su içmiş gibi öl - mek nedir bilmeden unsuru olan deniz- lerde dolaşan bu sabık harp, lâhik tüc - car gemisine siz geliniz de (talihli gemi) demieyiniz... A, Cemalettin Saracoğlu şını mahmuzlıyarak batırmış olan (Kam- | Eşi Lily Damita ile birlikte İstanbula geleceğini haber verdiğimiz meşhur sine- ma san'atkârı <Errol Flynn» (Sergüzeşt- lerim) adında bir makale yazmıştır. Sine ma hayatına ne suretle atıldığını, başın- dan neler geçtiğini anlatan bu makaleyi sçağıya dercediyoruz: — «Tam iki sene evvel (Londra) da bulunmakta idim, Ne işe atılacağımı ka- rarlaştıramıyordum. Şunları tasarlamış - tım: 1 — Hemen İngiliz stüdyolarına girip işe başlamak, 2 — Yahut tekrar Avusturalyaya Bgi- dip bir defa daha talihimi denemek. Kısmet beni sinemacılığa sevketti. Bir saat sonra Teddington stüdyolarında i- dim. Orada Varner Bros prodüksiyonu- nun müdürü İrving Asher'i bekliyordum. On dakika kadar sonra gözlüklü bir a- dam önümden geçti. Bana tuhaf tuhaf baktı ve birden bire dedi ki: — Ama vücut ha!.. Şimdiye kadar ne iş gördünüz? Adamın kim olduğunu bilmediğimden lâübali bir surette cevap verdim: — Tercümei halimi mi istiyorsunuz?... Peki o halde... Oturun da anlatayım... Gözünün birini kırparak: — İçeriye büroma giriniz... Dedi. O vakit bu adamın patronun ta kendisi olduğunu anladım... Yirmi dakika sonra cebimde bir se- naryo bulunduğu halde stüdyodan uzak- laştım... Dört gün sonra tekrar stüdyoya gelecektim. Mevzuu bahsolan küçük bir rol değildi... Yekten büyük bir rol idi! Hiç şaşmadım... Hayatte öyle şeyler görmüştüm ki artık şaşmanın ne oldu- ğunu unutmuştum bile!... Büyük bir sinema san'atkârı olmak bence hiç haizi ehemmiyet değildi... Bu- 'nu hakikaten bir dördüncü, beşinci ser- güzeşt olarak telâkki ettim... On sekiz yaşında iken bir karar ver- miştim: Bir mesleğe saplanıp kalmamak., Bütün meslekleri denemek... Kararımda sebat ettim'... (Yeni Guine) de polis memurluğu et- tim. Bu vazifemden iki hâtıraya malikim: Ayağımın bileğinde bir zehirli ok tara- fından açılan yaranın izi.. Kara hum - maya tutulmuş olan bir papasın ölmeden evvel bana yadigâr bıraktığı bir altın zin cir!, Sonra gemi süvarisi oldum: Elverişli bir gemi satın aldım ve bir sene müte- ınadiyen Okyanus adaları arasında sefer ler yaptım... Günün birinde gemi kaya- lıklara çarptı ve parçalandı!... Başkasını alacak param yoktu ve bundan dolayı ge miciliği bıraktım... Guin&e'de altın madenleri işletmek ar- zusunda bulunan bir sendika ile temasa girdim. Uyuştuk. Altın damarlarını ara- mağa koyuldum... Tesadüf bu ya! Bir al- tın damarı buldum... Bunu sendikaya 2000 İngiliz lirasına sattım. Sendika işe Polis, kaptan, altın arayıcısı, inci arayıcısı ve nihayet sinema aktörü Lily Damita'nın kocası Errol Fiynn “ On sekiz yaşımda iken bir mesleğe saplan!P kalmamak kararını v2rmiştim. Kararımda sebat ediyorum ,, diyor . İ Errol Flynn başladı. Bir müddet sonra şirket kurul- du ve şirketin hissesenetlerinden 8,000 Hiralığını satın aldım. Bu muvaffakıyet beni yormuş idi... Al- İtm madenleri aramak kolay bir iş değil hani!... Avusturalyaya gidip dinlenmeğe karar verdim. Bir hayli de dinlendim... Günün birinde ne göreyim: Cüzdanımda ne para, ne de hisse senetleri kalmıştı!... Bulduğum az bir para ile bir vapura at ladım ve (Yeni Guine) ye gittim. Orada bu sefer inci avma çıkacaktım!.. İşe başladiım ve muvaffak ta oldum... Bir gün kayığımın yanına bir gemi ge- lip demirledi... Gemide sinemacılar var- dı... Bunlar (Korkusuz kaptan) filminin bir sahnesini çevirmek üzere oraya gel- mişlerdi. Bu (Korkusuz kaptan) filmi bu nam altında yapılmış ulan ilk filmdir. Kendileri ile görüştüm. Beni rehberli- ğe tayin ettiler. Bu vesile ile biraz film çevirdim. Aradan birkaç hafta geçmiş idi. Bu kumpanya ile birlikte Ayvusturalyaya | geldim. Maksadım sinema hayatına atıl- mak idi. Orâdan Londrava döndüm ve yazımın başında anlattığımız gibi yaptı- ğim teşebbüslerde muvaffak oldum, film çevirmeğe başladım.: Birkaç ehemmiyet- siz filmden sonra (Kaptan Blud) filmini çevirdim. Pek çok beğenildi... Bu filmden sonra (Hafif süvari alayı- ,niın hücumu) filmini çevirdim. Bu çevir- diğim son filmdir. Bu filmde muvaffak olduğumu sanıyorum. Çünkü bütün gay retimle çalıştım. fıkam ile seyahate çıkıyorum... î Denizde isyan filminde Vinna Vinfried Şimdi yeniden istirahate çekildim. R” Bakalım sinema hayatında karar kıle cak mıyım? Yoksa başka maceralara * ka lacak mıyım?.. Pek zannetmem. Çül artık evli bir adamımı.. Maamafih heti ettiğim birçok maceralar da vardır.. Errol Flyntt * Gittikçe Güzelleşen | Beş yıldız Holivudun en büyük makyaj üs“yg Vally Vestmore'dur. Bütün sinema vt dızları bu adama müracaat ederler makyajları için kendisinden rey alir bd Vally'ye göre geçen 1936 senesindgî)# büyük sinema yıldızı daha fazla 5 (leşmeğe muvaffak olmuşlardır. Bu yö | dızlar şunlardır: rnl’ 1 — Carole Lombard — Bu yıldız ! İ yajını azaltmış ve saçlarına başka b_ll' valet yapmıştır. Bu yüzden güzelliği | lalaşmıştır. 2 — Merle Oberon — Şimdiye l*l"iı-ı ekzotiklikte kendini göstermeğe ça bu yıldız artık sadelikte kârar kıl Çok daha fazla güzelleşmiştir. ; 3 — Gail Patrick — Çok fazla malîîg ' yapmakta idi. Bundan vazgeçmiş Ve f kalâde güzel olan saçlarını meydanâ karacak bir tuvalet seçmiştir. yo* 4 — Kay Francis — Kaşlarını çok ı mamağa karar vermiştir. Tuvaletini faf değiştirmiştir. Bu sayede eskisinden la güzelleşmiştir. b bî' 5 — İrena Duünne — Saçlarını yen! çh tarzda ve kâkül tarzında kestirlîgıa Makyajını azaltmış ve kaşlarının â arttırmıştır. e İtlalyan sinemacılığı faalıyeî':lı, İtalyadan gelen son haberler dır: 1 — Meşhur rejisör Carmine Gallo” nun riyaseti altında çevrilmekte zd”' (Afrikalı Sipyon) filmi bitmek üze.f mıci | 2 — (Kara Korsan) filmi dahi bi çc' üzeredir. Silvana Joakina tarafında? | rilen bu film için bir sürü eski 14 gemiler yapılmıştır. b 3 — Romada: Marmo adında bÜY“k_ film çevrilmektedir. Baş san’atkâflgr:ı,r Teresina Boratto ile şantör Tit0 dır. 4 — (Afrika) adında Habeşista? bine ait film bitmiştir. 5 — 1937 senesinde İtalyan stüd? rı üç büyük film çevireceklerdir: Kolomb, Mikel Anj, Katerin dö SİY€ 4g 6 — (Kaliforniya imparatoru ad! W büyük bir film çevirmiş olan meşhuf pi” man san'atkârı Luis Trenker, Itaîyaâı,,# kümeti hesabına (Kondatiere) * ge büyük bir film çevirecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: