10 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

10 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Subat Bir zamanlar İstanbulda esnaftan şüphe etmek cinayet sayılırdı? | “Son Posta, nın tarihi bahisler muharriri Reşad Ekrem yazıyor “| SON POSTA Van sözünü işitince Sadık Efendinin aklı başından gideyazmıştı Üçüncü Selim zamanı ve birinci Mah- Mudun ocak kazanını devireceği güne Kadar, yeniçerilerin son günleri, en az- Bin deyirleridir. İstanbul sokaklarında kâbadiylık, meyhanelerde biçik oyunu ve kan ile biten vak'alar, emen hergün Görülen hâdiselerden idi. İstanbulda semt semt kabadayılar, ser» Berdeler türemişti. Bunlar, bazularına Ve bıçaklarına güvenerek, şehirde bir ta- kım kârl işleri, «himayes adı altında in- İsarlarma almışlardı. Bir kere, esasen Kendi ayak takımları olan soyguncu ve #erserilere karsı korumak üzere bütün *snafı haraca bağlamışlardı. Hırsızlardan da vara alarak, onları zâ- itava karşı korurlardı. İstanbul limanı- Ba giren gemiler, bilhassa ecnebi gemile- Ti. getirdikleri malları serbestçe, emin o- İstek şehre çıkarabilmek için bu meshur #badayılardan birinin himsyesine gi- Yerlemdi. Her sergerdenin bir işareti, a- “eti bir arması vardı, Himavenin kaç Pöra mukabilinde yapılacağı kararlaşın. ** kabadayı gemiye kendi işaretini, ar- Messina asardı. Buna da © zamanın arsmsu * balta asmak denilirdi. Burünkü «bal ta Olmak tâbiri de oradan gelir. Balta Sahibi, o kadar dişli bir kabadayı değil. $©, daha yamanı gelir, yumruk ve vata. Ürn Kuvveti ile asılan baltayı atar, ye- Yine kendisinin işsretini koyardı. İstanbulun bu meşhur kabadayılarından "İİ de «Kahveci oğlu burunsuz Mus- tafa, adımda bir tersane çavusu idi, Bu- suz Mustafanın Galatada bir kahve- ölesi vardı ki bir haşerat yatağı, bir ba- hane idi, Yeniçerilerin bu azgınlie devrinde, İse bulun günlük yaşayışında, çarsı ve yatarında hergün binbir çeşid derdli ve Mil: sahnelerle karşılaşılırdı. an, © zamanlar İstanbulun en bü- daş derdlerinden biri de: Kahve derdi Anlatayım: Buğün çiy kahve alıp ta evinde kavur. Ve el değirmenlerinde çektirtenler, ,; Den kalmamıştır diyebilirim, Hele es-! n bir) © konaklarda bir günde sarfedil Suk okkalık kahvenin çekildiği oturak iş Genleri belki antika meraklıların. ” ntikacı dükkânlarında kalmıştır. Pr kt kahve değirmenleri de yenidir. öy değirmenlerinin taanmmümünden Kahve dibeklerde döğölürdü. Her- kes evinde bir dibek tedarik edemiyece- inden, kahvesini alıp kavurur, yahud çiy olarak Tahmis kahve kavurup dö- ven â'bekçilere götürürler, bir ücret mu- kabilinde kahvelerini kavurtur, dibek- İetirlerdi. Yeniçerilerin yukarıda settiğim az- gınlık devrinde, bu dibekçiler de yeniçe- İri ocağına mensub osnaftandı. Tabii her- kes kahvesinin başında beklemiyaceğin- Gen, saf kahveyi çalarlar, nohud, çavdar, arpa gibi şeyler kavurup katarlardı. Kah- ve sahibi başında durmak istese, işleri- nin çokluğundan, rira beklemesi lâzım geldiğinden bahsederek ( usandırırlardı, Dibekçilerin yüzünden İstanbulda halis kahve içilemez olmuştu. Bu esnafın nezaretine memur ocak usta ları da kendileri ile ortak idiler. Zira İs- tanbulda hergün 2000 okka kahve dövü- Vürdü, Göz göre yapılan kahve hırsızlığı müthiş bir kâr bırakıyordu. O zaman İstanbulda Sadık Efendi a dında zengin bir kahve meraklısı vardı. Her ne pahasma olursa olsun kahvesinin basında durup beklerdi. Bu hale içerli- yen ocak ustaları bir gin biçare adamı dibekçi dükkânının arkasına çekip bir güzel dövdüler. Sonrâ da. yeniçeri ağs- sına giderek kendilerinden ; şüphelenen bu adamın İstanbuldan sürülmesini iste- diler, Yeniçeri ağası Sadıx Efendiyi ağa ka- pısına ge par topar evinden ka'dı- rılan biçare adam geye uğradığını anl yebilmek için etrafına şaşkm şaşkın ba- kınırken sırtına bir kaftan giydirildi ve yeniçeri ağası, gayet ciddi: Sadık Efendi, dedi. Sizm gayet doğ- ru, gayretli, çalı bir adam olduğu ruzu söylediler. Bizim de böyle bir ada- ma ihtiyacımız vardır. Seni Van yeniçeri ağası yaptım. Hemen şimdi Vana gide. ceksin!... Vana gitmek şöyle dursun, Van sözü- nü işitince Sadık Efendinin aklı başın- dan gidivermişti. Yeniçer ağasınm a- yaklarına kapandı. Ağa, dibek ustaları- nı gösterdi. Adamcağız bu sefer de onla. rın ayağına d i barkını, çoluğu- nu çocuğunu, iş kıp ta Vana nasıl gide vardı, Dibek ittihadı nihayet merhamete yüzüstü bı Ağladı, ni gücün | geldi: — Bizim ırzımızı tamir et... 200 ke - se ver de gene İstanbulda kali. Dediler, Sadik Efendi, o zamana na- zaran mühim bir para olan 200 keseyi verdi, Van ağalığından kurtuldu. Bize bu vak'ayı nakleden Üssüzafer bir şey kaydetmiyor! Reşad Ekrem Petrol Kralı Deterding öldü! Bir zamanlar, yalnız 25 milyon İngiliz lirası şal» si serveti olduğu Söylenen meşhur petrol kralı De « | terding'in bir kalb durması ne- ticesinde öldüğü- nü ajanslar yaz - dı. Deterding İn- gilterede men »- Ikul veya gayri - menkul servet na mına birşey bı * rakmamıştır. Mü yöner ( İsviçrede, Sen - Möris'teki villâsında ölmüştür. Bundan Üç gene evvel de #kinci izdivacmın feshinden önce İngilterede bulunan emlikini ya satmış, ve yahud do başkalarına dev - Deterding, doktoruna: «Kim- senin. sıhhatiimle alâkadar olmasını İs“ İretmişti. temivorumli derken götlerini hayafa kapamıştır. 73 yaşlarında bulunmakta olan petrol kralı, dünyadaki petrol his- selerini eline geçirmek için giriştiği mücadelede Rokfelleri mağlâb etmiş * 1936 da üçüncü defa olarak eski kâtibesile evlenmişti. ti. Sir ünvanını almış olmasına rağmen, Deterding İngiliz değildi. Amsterdam da doğmuştu. Ve haftada 9 şilin (3 Hi - Ta) kazanan bir banka kâtibliğinden, dünyanın en büyük işinin başma yük - seldi. 1896 da Felemenk petrol kum » panyasına geçmiş, ve birkaç sene zar - fında daha 30 ya; panyanın umumi direktörü olmuştu. İngiliz bahriyesine petra. vererek hizmette bulunduğu için Umumi Harb den sonra kendisine «Sir» lik ünvanı verilmişti. arında iken bu kum- müellifi, Sadık Efendinin bundan sonra! |dibekçi dükkânında beklemek şöyle dur-| sun, Tahmisten geçip geçmediğine dair Meşhur Fındık Fatma bu usulün en tanınmış simasıdır. LEZ m Dün, hırsızlığın 17 cinse ayrıldığını ve bunardan birincisi olan yankesici - Hiğin teknik hususiyetlerini yazmış tım, Yalmız, 6 nevi bulunan yankesiciliğin umumi tasnif haricinde kalan orijinal bir tarafı daha vardır. Bu tarzın mu - cidi —Allah taksiratım affetsin! — Fin- dık Fatma merhumdur. Civelek bir ta- ze olan ve genç yaşında ölen bu kadı - nın tuzağı şu idi: Cinsi cazibe! Fındık Fatma, bilhassa, kadına yüzü pek yumuşak olması icab eden çağa ge len erkekleri, yani ihtiyarları gözüne kestirirdi. Kurbanlarının, konuşma es- nasında ötesini berisini ogıdıklar gibi yapar, bu arada cebdeki yahud kuşak içindeki cüzdanın yerinde yeller eser - dil Fındık Falma, artık gözlerini bu fa ni dünyaya yummuş bulunuyor. LA - kin, onun halefleri yetişmemiş değil « dir. Bu kadın yankesiciler, Fındık Fat- ma gibi işvebaz olmadı için erkek. lerden ziyade bemcinslerini tuzağa dü şürmekte mahirdirler. Usulleri de şu - dur: Tramvaya binmek ve el çantasın - dan parayı deve yapmak! Fakat, paranın deve yapılması için, işin kendine göre bir-usulü vardır; hem de masrafsız bir usulü: Bir yudum tü- kürük! Evet, göze kestirilen (o kadınn omuzuna yavaşca, kimseye çaktırma « dan ufak bir tükürük atan yankesici kadın, sonra, bir şeyden baberi yok - muş gibi masum bir eda ile: «— Hemşire hanım, omuzunuzda tü- kürük var Der. Zavallı kadın, tabif telâşlanır. Bereket versin ki, yanında bir var - dımcı vardır. Yankesici kadın, imda - dna yetişir ve sorar: «— Bir mendiliniz var m”: Mendil istemenin kerameti şudur: Çantanın açılması ve paraların mikta- rı ile nerede olduğunun görülmesi! On- dan sonra bütün mesele, el çabukluğu marifettedir! Yankesici kadın atik dav ranır ve çanta sahibinden önce çanta - ya'el atar, mendil: alır, kadının omu - junu siler ve mendili ( tekrar yerine koyar! Onun bu iyikiği, mukabelesiz kalmamıştır! Yakası tükürüklü kadın, hem teşekkür (o ve hem de çantasının bütün muhteviyatını, haberi olmadan bahsine nihayet verir - vak'ayı da anlatayım: rya maskarası kılığına iler. Bevoğlu caddesin - de hokkabazlık yaparlarken ötekinin, berikinin cüzdanlarını da çalmağı ih. mal etmemişler! Ru yüzden, merkez, bir, iki saat içinde bir çok müştekilerle dolmuştu! Kaldırımcılık Ka'dırımellik; Bu nevi hırsızlar, ka- dınlardan da çıkar, erkeklerden de. Kaldırımcılar, çarşılarda, dükkânlar - da. mevsimine göre para Üzerine, eşva ü ap Bunlardan başka, olda giden yük ara - baları da onlar için, bir iştigal ve tica-İi ret sahasıdır! Kaldırr san'at haline getirmiş üç kadın t r edelim. Bunlar, me- selâ bir manifatura mağazasından içe - ri daldılar, değil mi? İçlerinde en yü - züne bakılır kim ise o tezgâhtara yak. laşır, mal çıkartmağa, bunları tetkike ve pazarlığa başlar! Pazarlık safhasının Fındık Fatma ölmüş, fakat birçok halef bırakmıştır Kaldırımcı Çakır Vahan Sariko Jozef «lâzım geyri müfariki», tezgâhtara cil - ve yapmak, zavallıyı oyalamak, gözle rini kadından ayırmamasını temin et - mektir, Bu sırada, müşterinin (o arkadaşları boş durmuş değillerdir: Vaziyetin mü. saadesine göre, ya bir, fki ipekli parça- yı mantolarının içine yerleştirmişler - dir; yahud da çekmecedeki parayı ce - be atmışlardır. 'Tezgâhtarı meşgul e « den fındıkçı müşteri ise, işlerin yolun- da gittiğini an rinden ziyade para istediklerini sö; ve hep beraber çikip & Ondan sonra, polis m ci şubesinin sivil memurları ayıklasın- lar pirincin taşını... wa yaz mevsiminde faaliyete ge - çerler. İki, üç arkadaş bir araya gelip meselâ bir manifatura ma dan # çeri girerler. Dükkân yoksa ne âlâ... Varsa, h ç hane ile çocuğu dışarı gönderirler: Me- selâ bir sigara, bir kibrit, bir su isteği ile... Ondan sonra başlar paza dükkâncı zaten sıcak mıştır. Bir yandan da bu müşkülpesend müşterilere mal beğendirmek için çe - ne çalar ve... Duvara astığı ceketinin cebinde kalan cüzdanını, yahud çek » mecesindeki paracıklarını unutur! Eh, unutulan mal, kaybolmuş sayılmaz mı? Bizim açık gözler de öyle yaparlar za « ten! Ha bu münasebetle okuyucularıma vapura, trene, geç kalmamalarını, va « hud müteakib tren veyâ vapuru bek - lemelerini tavsiye (edeceğim: Çünkü, eski tabiri ile «menzili maksuda» yarım saaf, bir saat geç pitmek mi zararlıdır, yoksa eve, veya herhansi bir yere me. selâ bir sevgiliye götürülen kıymetli bir paketin, bir hediyenin zayi olması mı? Çünkü, acele bilet almak maksadile yere bırakılan pake' in Kanadlanıp uçması işden bile değildir. Bu sebeble, bu ribi kalabalık yerlerde daima TI in- ci sube TIT üncü kısmın açık göz me * murları, halka göz kulak olmak için dolasın dururlar, Bilhassa, kaldırımcı ın bu nevini, profesvonel olmıyan a- çık rözler bile yapmaktadırlar! Kaldırımcılar, içi her nevi eşyâ ile dolu yük arabalarını da kollarlar, onla- rın peşlerine, tramvaylara asılan ço « cuklar gibi, takılırlar. Araba, tenha bir yere, bir köşe başına Zeldi mi, içine el atarlar. Gözü, ileride olan arabacının arkada neler geçtiğini bilmesine im * kân var mı? Hem, bu faydalı bir usul dür: Faili, gören olmamıştır! o Amma, mallar, yerine noksan teslim edilecek- mis: Bunu da kaldırımcılar düşünecek değil at Karmanyolacılık Karmanyolacılık: oKarmanyola, ıs» sız, karanlık köşe başlarında ve hemen hemen daima gece yapılır. Ani olarak | karşınıza çıkan iki, üç kişiden sakın - izden bir ateş er, değil mi Aldırmayıp yürü. yün! Eğer, sözümü dinlemezseniz, ba » şınıza şunlar gelebilir: I — Ani bir muşta ile yere mek, II — Tepeden aşağı bir çuval içine girmek, (Devami 10 uncu sayfada) Sabih Alaçam

Bu sayıdan diğer sayfalar: