5 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

5 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Geceki fener alayı Majeste Kral alayı Dolmabahçe sarayından seyrettiler , Halk Büyük Şefi ve misafirimizi coşkun tezahürat arasında selâmladı Dün İstanbul çok büyük bir neşe içinde coştu, sevindi, tezahürat yap- tı. Büyük misafir Majestenin, şehri- mizi şereflendirmesi candan bir coş- kunluğa sebep oldu. Daha akşamm saat 18 inden itib ren bütün caddeler, kesif halk külle- leriyle dalgalanıyor! her tarafta iç- ten gelen bir sevincin tezahürleri gi rünüyordu. Şehir baştan başa bay| raklarla donatılmış, her taraf her kö ge elektriklerle süslenmişti. Karaköy köprüsünün müteharrik dubaları oynuyor, yaya kaldırımlar: dan taşan halk, her iki tarafa asıl- mış İngiliz bayrakları, limanda elek- triklerle süslenmiş vapurlar ve ge - miler, Beyoğlu ve İstanbul tarafım daki hususi ve resmi binalarm gö: alıcı görünüş güzel İstanbulun $irin ve iç çeken güzelliğini artim- yor. Bu gece büyük deniz fener alayı Yapılacak: Çocuk, ihtiyar, kadın ve erkek, dolgun bir kalabalık Karakö- ye doğru gidiyor. Şirketihayriyenin, Akayın ve Hali- cin köprü ve İskelelerine uğramanın imkânr yok. Merdivenlere kadar tık- rm tıklım dolu olan iskelelerde iğle atsanız yere düsmiyecek. | Gişelerin önü, üstüste... Bilet almak istiyen- lerle tıkanmış... Bütün bu manzaranm heybet, haş- met ve güzelliğini toplar da bir ara- ân bir araya getirir gözünüzün önlün- de canlandırırsanız İstanbulun yaşa- dığı bu muazzam geceyi bir parca görmüş gibi olursunuz. Alaym hareketini tanzim eden vapur (Kalamış) olduğu için ora binmek istedim, Fakat, iskelede bir adım İlerlemiye imklin yok. Bilet a- Jayrm, dedim. Gişenin önüne, 0 “ul- mak değil, iskele dübasma basmak bile gayrikebil... Nihayet bir düdük sesi bütün en- Aişeleri bertaraf etti: Vapur kalkı- yor. Kalamış, gözümün önünde uzakla- gıyor. Yavaş yavaş Tophane yanları- na gidiyor. Köprünün Kadıköy iske - lesinde (Heybeliada) vapuru duru - yor, Fakat ayni izdiham, oradada var. Hemen ben, bir sandala atlamak ve seniz bekleyen Heybeliadınm ser - best tarafından içeriye girmek aklı- ma geldi. Öyle yaptım. Kolayca vapu ra geçtim. Koca Heybeli, haddi isti- abisinin kifayeti nisbetinde yolcu als dı ve yavaş yavaş açıldı. Vapurun İçi, #alon, güverte ve kamaraları civil ci- vi... Denizdeki manzaranm bütün gü zeliiğini tesbit edebilmek, vaziyeti kaptan köşkünden görmekle kabil - di. Kendisine ricalarımı söylediğim Mehmet Kaptan, beni nezaketle karşıladı ve yanma aldı. Saat 21,15 t. Tophane önlerinde | larile Majestenin ismi yazılmış... | Resmi, hususi bütün daireler donan- mış... Sahil boydan boya sabit meşa-| lelerle aydınlık ve nur içinde..| Saat 21,30... Kalamışta Şehir Ban- dosunun çaldığı bir marş, sevinci ne- geyi arttırıyor ve merakı büsbütün fazlalaştırıyordu. Mehmet Kaptan, saat 21,50 de ha- reket edileceğini söyledi. Şehir ban- dosunun çaldığı Güzel İzmir marşını dinliyorduk. Nihayet, kılavuz mo- törler, romorkörler alayın hazırlık vaziyetini almasını bildirdiler, Gemi-| ler, hafif bir seyirle hizaya giriyor- lardı. Hakikaten dakikasmda Kalamış ilerlediğini gördük. Heybeliada onu takip ediyor. Daha sonra, Göztepe, Erenköy, Şirketihayriyenin 68, 74 ve Boğazdan gelen iki vapuru. Bu kafilenin arkasından Haliç şirketi- nin iki, Şirketiheyriyenin 73 çü, li- man idaresinin £ romorkörü ile bir. çok şatları, San'a romorkörü diğer! kılavuz romörkörler hususi deniz va- bekliyorduk. Biraz evvel (kalkan Kalamış, durmadan Heybeliada vapu runun önlnde manevra yapıyor. Bü- tün vapurların üzerinde beyaz kırmı- zı lâmbalarla “Sefa geldin,, manasma gelen İngilizce (Welcome) yazır. Denizin üstü kaynıyor. Motörler, östimbotlar, yatlar, kayık ve san - dallar, gidip geliyor, gemiler, vapur- lar, bulundukları yerlerde dönüyor, geriye gidiyor, alay geçit sırasına girmeye çalışıyor. Henüz limandan açılmadığımız için şimdilik buna im- kân yok. O, durmadan kaynıyan, kabaran, coşan Sarayburnu, sessiz, rakit bir halde... Motörlerin harekete kadar orada beklemeleri tesbit edilmiş ola- cak ki, hepsi orada bekleşiyorlar. Kızkulesi açıklarma doğru bakıyo - rum, Dolmabahçe önlerinde torpito- larımız, misafir Majestenin yatı, İn- giliz torpltoları ve diğer demirlemiş bütün merakip ışık içinde... İstanbul, gemiden bütün güzeli - gile nekadar göz aliyor. Minarele- pinde mahyalar kurulmuş, Bayazıt sıtaları geliyor. Alay, tamamen sıra- ya girmiş, vapurumuz Dolmabahçe camii önüne gelmişti. Dolmabahçe camii (Wel Come) diye mahya kur- muş... Sahil, yaşa Atatürk, varol mi- safirimiz diye haykıran halkla dolu. Vapurlardan o mükabele ediyorlar. Marşlar söyleniyor; alkış sesleri her tarafı çınlatıyor. Kalamış, saray önüne vardı. Şehir bandosu ağır ağır 10 yıl marşını çalı- yor. Halk, durmadan alkışlıyor ve bağırıyor: Yaşa, varol Atatürk, Çok yaşa Majeste... İçten gelenbu ses, Dolmubahçenin duvarlarma oçarpı- yor, denizde uğultular halinde sürüp gidiyor. Büyük misafir ve Atatürk, sara- ym büyük balkonunda ayakta balk: selâmliyorlar, bütün vapurlardan| yükselen alkış ve yaşa sesleri, insan- da unutulmaz heyecanlar yaratıyor. Onları, bir daha, bir daha görmek istiyoruz. Dolmabahçenin önü, romorkörler- le dolmuş... Türk denizcileri havai fi- şekler atıyor. Rumeli kıyısının bş- tan bağa donanmış olan sahillerinde “Majeste Kralın Çanakka leye çıkış intibalarından de canlılık var. Gazinolar adam almı- 8 Gâlata kulelerine (E. R.) rumuz yor. Halk masaların, sandalyelerin İ bir inbere göre Avusturya Başv İ Şuşnig şu günlerde Romaya bir görüşmesi mi? Avusturya Başvekilinin Romaya gideceği haber veriliyor Londra, 4 (Radyo - Tan) — Yeni çil se yahat yapacaktır. Bu sırada Macar Başvekili M. Gömböş'ün de Romaya gideceği söyleniyor. İhtimal ki orada iki başvekil ve M. Mussolini bir gö- üzerine çıkmış, sade elkışlıyor. | Saat 2230 oldu. Alayın hareketle»! rini tanzim öden Kalamış, Ortaköy önüne gelmişti. Yavaş yavaş Beyler- beyine doğru dümen kırdı. Onu biz ve diğer vapurlar takip ettik. Ana- dolu yakasında da ayni o coşkunluk, ayni heyecan... Alay Kızkulesi açıklarmdan Top- haneye doğru kıvrıldı ve bir kılavuz romorköründeki kaptan, bütün gemi- | lere ikinci bir defa daha geçileceği- ni müjdeledi. Saat 23.15 olmuştu. İs* tanbullular tekrar iki dost devlet re- isini candan alkışlamıya fırsat bul dular. Alay, Ortaköy önüne gitme-! den tekrar döndü ve halk üçüncü de-| fa olârak Dolmabahçe önünde Majes- teye ve Atatürkümüze sevgi, alâka ve saygısını tekrarladı. Sant tam 2330dn Majeste Ed! vard, Ertuğrul yatına bindi. Manza-| ra, çok heyecanlı idi. Bütün gemiler, romorkör, motör, istimbot ve sandal- lar, yatın etrafını çevirdi. Ertuğrul, bütün gemilerin arasından geçiyor, Majeste halkı, eliyle mütemadiyen selâmlamak lütfunda bulunuyordu. Vapurda binlerce İnsanın bir taraf ta Kralı alkışlaması, gemileri yatır. yor, herkes: “Varol büyük misafir, yaşa Krul...., diye haykırıyordu. 8 inci Edvard, saat 24 te Nahlinin bordasma çıktılar. Yanlarında bers- ber gelmiş Lord Septon, Lord Lui Maunbaten bulunuyordu. Nahtin, a - laya iştirak eden veapurların çevrele- diği küçük bir daire ortasına alındı. Şimdi, bütün vapurların güvertelerin den yaşa sesleri yükseliyor, bu sesler dalgalana dalgalana karşı sahile ka- dar uzayordu. Nahlinin projektörü ile aydmlatılan bordada kıymetli mi- safirimiz, gülerek, halkr eliyle selâm- kıyarak bu sevince iştirak ediyordu. Bandoların çaldıkları marşlar . ve halkım coşkunlukları arasında tekrar raya giren vapurlar, yavaş yavaş köprüye doğru yol aldılar. Saat 1.. İstanbullular, kıymetli mi. safiri selâmlamanın neşesi içinde yu- valarma çekiliyor, eaddelerde tekrar kesif dalgalar halinde büyük kafile lerin ilerlediği görülüyor. Lâtif ERENEL vitama vamamlamdın Toçkiye “göre İdam mahkümları tamamen masum İntrasigeant gazetesinin bir muha te oturan ve ismi Rusya- ii hâdisesine karıştırılan Troçki ile mühim bir mülâ'atta bu- Tunmuştur. Aralarında aynen Şu muhavere cereyan etmistir: — Norveçte çoktanberi mi bulunu yorsunuz?. — Bir seneden beri, — Düha çok kalacak — Bunu bilmek benim ğildir. — Rusyada olup bitenlere ne der- siniz?. Geçen sene Kirofu öldürtmüş- sünüz?.. — Evet böyle .bir ittikam altnda kaldım. Zaten #on suikast davasmın | asıl sebebi de beni lekelem?ktir. nu söyliyeyim ki Stalin'in bürokrasi- sinden Rusyadaki amele kütleleri ka Giyen memnun değildir. Ve amelenin büyük bir kısmı benim daima müda- faa ettiğim fikirlerle çok yakından alâkadar olmaktadır. Bugünkü Rus rejimini tutanlarla, iktidarda olanla- rm müdafileri olanlar âmel:nin haki W4 hislerinden korktukları içindir ki aslı olmayan ittihamlarla Rus efkâ- rı umumiyesini tethiş etmeğe çalışı- yorlar... — Rusyada bir oğlunuz vermiş?. — Evet Rusyada bir oğlum vardır. Benim oğlum olduğu için şimdi mev- kuftür. Fekat hiçbir zaman siyüset- le uğraşmamıştır. — Diğer bir oğlunuz yık mu?. Hattâ bunun son suikast meselesile alâkadar olduğu söyleniyor?.. — Evet var, Benimle berber Tür kiyede de oturmuştu. Şimdi öğren - dim ki ben bu oğlum vasıtasile güya Smimofa bir mektup göndermiş ve şunları tavsiye etmişim: 1 — Stalin'i ve Voroşilofu öldürt- | mek. 2 — Bir muharebe olursa karısık» | lıktan istifade ederek Rusyada ida - reyi ele almak... |Bu gd: Adalet haksızm insafsız hüviyeti her zaman medet umabilir, Fakat ba- zan adaletin de günah işlediği görülü daka doğrusu masum bir facia, ada- tutanların yanıldığını gösteriyor. apan bir delikanlı sabahleyin er xenden-mutbaga inip kanl ZILUZ. yı görünce dekille irkiliyor ve ilk gaşkınlığı geçirdikten sonra komşu- ya başvuruyor, Komşu, Jan Martig isminde yirmi beşlik bir delikanlıdır. AAhlâkımın dürüslüğü ve namuslu ha reketlerile tanınmış ve ken tisini her- kese sevdirmiştir, Uşak komşuyu er- kenden uyandırarak şaşkm haykırı - yor: ” — Komşu, yetişiniz, bizim efendiyi öldürdüler, — Kim öldürdü? — Bilmiyorum, na olmuşsa gece ol mug, Jan Martig, faciayı esrarengiz gö- rerek meraklanıyor ve komşunun evi- ne, eyni İnsafsızlıkla inen keskin bir kılıçtır. Ve haklı olan, suçsuz ve gü- nahsız olan cemiyet içinde adaletten yor. Son zamanlarda Fransa adli ede- biyatı arasına karışan bir bâdise,| iletin, yahüt adalet kılremı ellerinde Bundan yedi sene evvel, #rananm koymuşlar. Köyün zenginlerinden ih- tiyar bir adamcağız, evinin mutbağın | da ölü olarak bulunmuş. Adamcağız | kurşunla ölmüş veya öldürülmüş. facianın cereyan ettiği cydç uşak ne kadar giderek fesi manzara ile kar şılaşıyor. Bu sırada uşak polis çağır- mak üzere karakola gitmiştir. Fakat hayatında henüz ilk defa böyle kanlı Atatürkün Beylerbeyi balosunu $€- reflendirdikleri gece en çok takdir e- dilen gruplardan birisi de Çoruh pu olmuştur. Zinde, sağlam ve çevik gençlerden müteşekkil olan bu heyet, 5-9-938 Adaletin günahı Suçsuz bir mahküm altı sene zindanda kaldı Altı sene 'bin bir eziyet içinde cehennem hayatı yaşayon suçsuz mahkü'n sna kavuştuktan sonra -Jbir facia ile karşılaşmış olan uşağıf akli muvazenesi birdenbire bozul&* yor. Ve zabıtaya verdiği ilk haberdi) şöyle söylüyor: — Komşumuz Jan Martiz, bizin efendiyi delik deşik edip öldürdü. Tahkikatını bu ifadeye istinadefi yürüten polis, ilk iş olarak suçsufl Martigi yakalayarak Adliyeye veri “ yor. Aksiliğe bakınız ki cinayet mağ) kemesinde Jüri heyeti de uşağı 148 delerini esas tutarak zavallı suçsüf ve günahsız adami on böş sene hid€ matı şakkaya mahküm ediyor, Faks mahkeme relsi Martigin sag ğuna, ihtiyar köylünün tabanca İ intihar ettiğine kat'i surette ka getirdiği için, jürinin kanaatine tirak eyhiyor ve İstifasını vererek # iliyor. Ancakiiş İşten geçmişti tigi mahküm ediyorlar, Jan Ma uz oldi mahküm olduktan sonra Franâat Güyan müstemlekesine gönderiliyofi orada tamam altı sene bin bir ez. içinde cehennem hayatı yaşıyor. kat adalet yanılsa bile günün birinö hatâsını bizzat anlar ve masumla imdadına erişir. Tarih bunun mis lerile doludur. Nitekim Fransız # zeteleri son zamanlarda bü müt” adli Tacla hakkımda çok ağır neşri. yaparak suçsuz vatandaşın k masını şiddetle talep ediyor. Işte P nun üzerinedir ki adalet tekrar kete gelmiş ve Güyan da altı sene ağır şartlar altında yaşıyan Jan tig Fransaya getirilmiş, tekrar m keme edilerek suçsuz olduğu an mış ve beraet katarmı almıştır. Günahkâr adalet!.. Festivale iştirak eden Çoruhlular i Zine lp El A Çoruh heyeti bir arada © gece Atatürkün de yüksek i11f* mazhar olmuştur. Gençler, bil canlı oyünlarile sürekli alkış top lardır, , Bunlar yalandır, Ve ls bir mek tup yazılmamıştır. Bunlar Guipeo- nun eseridir. Ben ve Kamenof, Zinovief masumuz... kikat benim ve idam edilenlerin ma- fidir... Bizim ne Kirofun katli, ne de Bitarafane idare edilecek bir tah-! diğer hâdiselerle alâkamız Trocki muhabirin bütün 187: idam edilen |sumiyetini meydana çıkarmıya kâ -|na rağmen müstakbel projeleri ” kında birşey söylememiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: