28 Ocak 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

28 Ocak 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAC x 1.03 TAN Gündelik Gazete Haberde, fikirde, * seyde temiz, dürüst, samimi olmak, karim gazetesi olnuya çalışmaktır ABONE BEDELİ Türkiye MOD Kr. 1 Sene 10 » Gay W .3ay 800 0 > Lay 100 m etlerarası posta İttihadına dahil anlaman ekcetler için 30, 16, 9, 8.5 lira Se one bedeli peşindir: Adres değiş we. kuruştur. Cevap İçin mektup üz kuruşluk pol ilâvesi izumdır, Ecnebi 2800 Kr, 1500 GÜNÜN MESELELERİ | EE ——— Bir Mualiimin Cevabı (Yazan: M. Zekeriya) Mekteplerde maddi cezanın ihda- lâzım geldiği iddiasına karşı tec- Tübeli bir öğretmen bize bir cevap Bönderiyor, ve bazı ana prensipleri tırlatıyor, Diyor ki; | “Devletimizin umdelerinin lea-| Olarak maarif ümdejerimiz de Mik, demokrat, milli ve moder- dir. Bu umdeler mekteplerde ço- Sukları düşünmeyi, milli, vatani ve İstimai bakımdan memlekete lâyık Ve umumi saadete hâdim birer ert olarak yetiştirmeyi * üzerine almıştır, “Bunları kısaca tefsir olursak: A — Çocuğu mücerret mefhim- lar değil, müspet ve hayati şeyler Öğretilecek; B — Çocuğun fikir, beden ve Yuhi müşterek (kabiliyetleri isti- ametinde bütün benliğini inkişaf *ttirecek imkânlar verilecek C — Çocuk, eski oananelere bağlı, münfatl, muti, mütevekkil değil bütün yenilikleri ihata, tet-| kik ve kabule müsait geniş ve e- tiki bir zihniyete sahip dinamik bir insan olacak. D — Mektepte bir dağarcık gibi MS söylenirse içine doldurmıya Müâhküm olmıyacak, belki en zi Yade aldkasını çeken mevzularla tek “enne. Vani öfirerelk. düsüne- » Sebeplerini araştıracak, söra Sak, münakaşa edecek, muksyese “lecek, tecrübe edecek, kabul ve- Ya itiraz edecek, fikrini müdafaa “decek, hata edecek veya doğru| Yapacak, münferit kalacak veya| Bruplara ayrılacak, bütün zihni kullanarak tahlil ve Ve terkip edecek ve nihâyet haki- ati görmiye ve bunlardan hayat- ta istifade yollarını bulmıya çalı- Sacak. E — Çocuk hiçbir ceza korkusu “lmadan vazife ve kanun mefhu- Miyle istinas peyda edecek... Korkmayı değil sevmeyi öğre- ecek, “Hülâsa çocuk içtima! bir fert olarak yetişecektir.,, â $t6 bugün mekteplerde takip 6 len gaye budur. Bu gayeye götü- yel maddi ceza değildir. * Terbiyecinin Cevabı Bu münasebetle fikrini sorduğu- Müz terbiye mütehassısımız Sadret- MİN Celil de gazetemize gönderdiği tevapta şunu söylüyor: “Mili terbiyemiz e Atatürkün Şizmiş olduğu ana hatlara göre in- kişaf etmektedir. Ahlâk terbiyesi hakkındaki hedefimizi de yine yük şefin, bütün #nürebbilerin #ihihlerine ve kalblerine hâkim Olmasını istediğimiz büyük sözün- buluyoruz: “Tehdit üzerine müstenit ahlâk, bir fazilet olmadık- edecek Belediye Reisi İle Sorgu imi Arasındaki Davalar Bursa, (TAN) — Gemlik Belediye açi İle Gemlik sorgu hâkimi arı- p, A karşılıklı hakaret davası açıl ybr. Buna sebep, hayli evvel, Gem İk sinemasında geçen bir hâdisedir. gu hâkimi, bu hâdiseye sebebiyet Mi ileri sürerek belediye relsi- hayva etmiştir. Belediye reisi de| «© Arasında hakarete uğradığını id aa <tmiştir. Her iki davaya da Bur Ağır ceza mehkemesinde bakılmak Ha e, Duruşma, san celsede şahitle k Önlenmesine karar verilerek baş & bir güne bırakılmıştır. Yenicami Kasrı Yıktırılamaz! pe YAZAN İbrahim Hakkı Konyalı ! İseasesesereseeseaeeressessesasesessse ae ei 3 stanbul bilhassa son iki NE irleabark sikieleri miş, gözleri rencide edecek bir hal almıştır. Fatihin aldığı İstanbul da bu kadar çirkindi: Sokakları solcan gibi biribi- rine dolaşmış, meydanları da- ralmış, büyük mabetlerin, â- bidelerin ve surların gövdele- rine çirkin yapılar yengeç gibi sarılmıştı. Fatih, Ayasofyanın bedeni etrafında (95) pis ve çirkin bina bulmuştu. Diğer mabetler ve anıtlar da böyle- ce çirkin binalarla kapatıl- muştı. Türkler İstanbulu imar ettiler, Muntazam yollar, meydanlar açtı- lar, büyük mabetler, çeler yap tılar. Şehre, lâyık olduğu çehresi- ni verdiler, Fakat Osmanlı saltanatının iki asırlık çöküntü devrinin ihmali; sokaklarımızı, meydanlarımızı, & bidelerimizi bozdu. Yeni rejim İstanbulun imarına da elini uzatıyor. Şehri genç ida reye ve dillere destan olan tabi eriğin A Li. şekle soka cak. Yeni caminin ortaya çıkarık masının da imar programının ba şında yer. aldığı “Sövtmeteporet yoruz. - çılma plânı hazırlanırken Yenicami kasrının ve ke merinin yıkılıp yıkılmaması gü nün meselesi oldu, Salâhiyet sahi- bi olması lâzım gelenlerin kimisi bu yapıya kemer diyor, kimisi adını veriyordu. Fakat hiç birisi de binanın, hakiki adı gibi, yapıldığı tarihi ve yaptıran söy- liyemediler. Bu bina caminin bir desteğidir, sonradan yapılmıştır. yıkılırsa cami tehlikeye düşer, di. yenler olduğu gibi, mabedin ihti. şamını bozan bü tonoz herhalde ortadan kalkmalıdır. o Hükmüne varanlar da bulundu. Ben birkaç yazımla bu pırlanta eseri tanıtmıya yerli ve yabancı âlimlerin asırlaşan birçok yanlış- larını da düzeltmiye çalışacağım, Di göresin külliyyesi, Mimar Sinan mektebinin en müte- kâmil bir tipidir. Dâhi sanatkârın açtığı tarz olgun bir meyvasını da şitir. Şehrin yedi tepesini süsliyen mabetleri in ci bir tesbihin tanelerine benzetir. sek Yenicami ve kasrı onun pırlan la bir imamesidir. Yıkılması etrafında dedikodu ya pılan (Yenicami kasrı) nı tanıta- bilmek için üç şeyi tetkik etmek lazımdır: j Yenicami kasır ve vakfiy Camiyi meydanda, kasrı da ke- merinin altından geçerken görü- yoruz. Sanat ve tarih bakımından sek bir değeri olan vakfiyeyi de bugün ben tanıtacağım. Yenicami külliyyesi hakkında Şarkta ve Garpte yazılan bütün e serler yanlışlarla doludur. Çünkü hiçbirisi bu külliyenin vakfiyesi- ni aramak şöyle dursun, ortada duran kocaman mabedin kitabele- rini bile tetkik etmek zahmetine katlanmamışlardır. velâ Zulmiyye, sonra adli- ye, daha sonra Valdesultan caiii ve en nihayet Yenicami adı- nı alan bu külliyyenin vakfiyesi Süleymaniye kütüphanesinde Ye- külliyesi, nicami kitpaları arasında (150) nu marada kayıtlıdır. Cilt, tezhij zu minyatür bakımından e bir sanat eseridir. Güzell tan terazinin bir gözüne Yenica- mi öbürüsüne de vakfiyesini koysanız eminim ki val fiye daha ağır basacaktır. 30 san- tim boyunda olan vakfiy külliyyesini & 19 santim eninde nin kabi, halis altın ve diğer renklerle işlenmiş ka- bartma meşindir. 89 yapraktır. Sonunda; istikbal i melbuz vu- kuatı kayıt için ayrılmış ve orta- lsrma altın püskürülmüş boş say- falar da vardır. Bütün yaprakları altınla (zerefşan) yapılmıştır. Her hin yazı çerçevesinden ar- tan kısımlarına altınla başka baş- nakşedilmiştir. ka çiçekler V akfiyenin ilk yaprağında Dör dünü ? altından tuğrası ve altında da vakfiyeyi müştereken tescil Rumeli Kazaskeri Abdürrahman bin Yu- lehmedin eden Türk ince sanatının bir har'kası olan Yenicami Kasrının pencerelerinden biri suf ile Anadolu Kazaskeri Abdür- rahman bin Şeyh Mehmedin el ya zıları ve mühürleri, sol tarafında da Yahya Efendinin imzası vardır. Birinci sayfanın başlığı üstünde Dördüncü Mehmedin yanlış bir imlâ ile yazdığı bir âyetle altında Arapça “bunu okudum. Vakfın ve şartlarının doğruluğuna bükmet- tim. İmza ediyorum, anlamına gelen cümleleri ve imzası görül mektedir. Vakfiyenin £ sekizinci yaprağından; vakfedenin, Padişah İbrahimin oğlu Dördüncü Mehme din validesi Hatice Sultan olduğu- nu öğreniyoruz. Vakfiyede (Tur- han) kayıdı yoktur. Bu vakfiye ile yalnız Yenicami külliyyesi vakfe- dilmiş değildir. Hatice Sultanın iyyeden evvel yaptığı di- ger vakıfların da tescilleri buna ilâve edilmiştir. Het: Sultan vakfiyesine er- keklerin kazandıkları sulh n harp etmek sevabına da er- mek maksadiyle Akdeniz Boğazın da yaptırdığı iki kalenin tesciliyle başlamıştır. O sırada Boğaz hisarı dışında eski İstanbul denilen ye- rin önünde demir atan düşman do nanması Boğazı tehdit ettiği için Hatice Sultan Boğazda karşlıklı —içlerinde birer cami, mektep, hamam ve muhafızların oturma- İarı için birçok ev, dükkân bulu- nan— iki kale yaptırmış birisine “Kalei Sultaniye, diğerine “Sed- Mahdum Bayın Yerine Sayın Baybabasını Dövemez miyiz ? (Yazan: Aka Gündüz) Madde, bir: Öğretmene küfreden çocuğun ba- bası varsa babasının, anası varsa a- nâasını, ikisi de varsa ikisinin, ikisi yokturda vasisi velisi varsa vâsisi- nin velisinin yüzlerine tükürmeli, Madde, iki: Öğretmene tokat atan çocuğun babasını çağırmalı, kaba etine on s0- pa atmalı, A fıkrası: Anasının manikürlü ve ya kınalı ellerinin avuçlarmı açtır. mal, çizgi tahtasınin keskinliği ile beşer tane yapıştırmalı. B fıkrası: Vasisi varsa, çocuğun 1 tutup mutlaka parmak için ağzının tadını bozacak kadar, meselâ bir avuç kırmızı bi- ber tıkmalı, €C fıkrası: Velisi varsa yakalama- hı, öğretmenin karşısına dikmeli ve öğretmen tarafindan burnunun di. teğine bir yumruk aşkettirmeli. Madde, üç: Öğretmene silâh çeken çocuğun bu dört çeşitten kimi varsa onun iki azı dişini köy berberine, nalbant ker- petenile çektirmeli, Madde, dört Öğretmeni yaralıyan çocuğun sa yın baybabasının iki bacağını kırma» h, A eki: Bayan annesinin « baloya gidemiyecek tertipte - burnunu kes- meli, B eki: Vasisinin, vasi olduğu gün uzamıya başlıyan elini çolak etmeli, C eki: Velisinin belkemiğine peh- Tivan yakısi, dizkapaklarına da no hut yakısı açmalı, Madde, beş: Öğretmeni öldüren çocuğun bü dördünden kimi varsa onu ne asmalı ne de kesmeli. Sadece her gün bir parça ölüm olan bir iş yapmalı. Me- ““Kasr,ın içinden, tamamen Türk eseri olan bir çini şaheseri dülbabir,, adını vermiştir. Vakfi- ytde kalelerin tesetlinden sonra Yenicami külliyyesine geçiliyor ve deniyor ki: (Şehri Feridüd-deh- ri Mahmiyet Kostantaniyede Mu- râdı fündı hayr itiyadlar üzere ce- mii şerif binasına mütehammil ve mabedi lâtif Inşasına kabil mahal li vâsi ve mekânı mürtefi olmayıp tazyiki müslimin ve tazciri mümi- nine hud rızaları mümteni olma- ğın bu niyetleri suret pezir olmak için müddeti medide tehir olun- muştu..) B undan sonra da 1070 Hicret yılının sonunda büyük yan civarındaki bü- tün Yahudi evlerinin de yandığı için camiin burada yapılmasına karar verildiği uzun satırlarla izah edilmektedir. Yenicami kül liyyesinde bir mabet, bir türbe, bir sebil, bir mektep, bir çarşı ve bir de caminin; tarif ve tavsiften müstağni sayılan (levahik) i gös- terilmiştir. Vakfiyenin 51 inci yaprağında- ki şu (ve bir men'i ve def'e kadir ve emanet ve diyaneti zâhir ki- mesne kale kapıcısı olup.) cümle lerinden caminin bir de kale kapısı olduğunu öğreniyoruz. Her sene Ramazanda 25 bin akçe harcana- rak mektepteki talebeye birer ka- pama, don, gömlek, kuşak, takke, birer çift mest ve papuç verilmesi, sebilde hergün dört kişi tarafın. dan halka su dağıtılması, yazın üç ay suya kar konulması, her Rama Zanda caminin üç kapısında her- gün teraviden sonra müslümanla- Ta Atina balından şerbet sunulma sı da vakfın şartları arasındadır. Hergün her kapıya 33 okka bal verilmektedir. Vakfiyede Atina balından başka bal alınmanıası da şiddetli bir ifade ile tespit edilmiş tir. Ramazan yaza rastlarsa bal şerbetine kar da konacaktır. H Aremeyn için yapılan 1066 hie- ri tarihli ve Hüseyin imzalı bir vakfiye de buraya ilâve edil miştir. Hatice Sultan Darüssende ağası Mehmet Ağayı vakfına na- zır kethüdası Hasan Ağayı da mü- tevelli seçmiştir. Vakfiye 1073 senesi Recebin 27 inci Perşembe günü tescil edilmiş tir, Halbuki kible kapım üzerin deki kitabeden caminin 1074 yılın- da ikmal edildiği anlaşılmaktadır. Şu halde vakfiye bir sene evvel tescil edilmiştir. 1073 yılında bi- nalar esas itibariyle bitmiş, yalnız iç ve dış tezyinatiyle şimdi mah- fel dediğimiz kemerin üstündeki kasrın bir kısmı kalmıştı. Vakfi- yede bu kasır için şu satırlar ay- rilmiştir; «Ol cümleden sabıkuzzikir ca- mili şerif haremine muttasıl ceddedeh bina ve tamri hazreti vakıfei Aliyy ma ile müstağniianit beyan olan... mü- olunup tüşşana inti- tahdid vel W siyede bu satırlardan son- ra kasrı ve teferruatını va- sıflandıracak ve tespit edecek olan cümlelerin yeri üç satır halinde açık bırakılmıştır. İşte bundan da kesrin ve kemerin cami ile bera- ber yapıldığı pek güzel anlaşıl maktadır. Esasen kasrın içindeki kitabeler de cami ile beraber ya- pıldığını göstermektedir. Vaktiyede caminin mimarı göste-| rilmemiştir. Yalnız tescil şahitle- ri arasında bina emini şu şekilde zikredilmiştir: (Emini binayı camii şerif halen İbrahim Ağa). Vakfiyeyi vezir Ö- mer bin Nasuh yazmıştır. Tescilin şahitleri de şunlardır. Sadrazam Köprülü Zade Ahmet Paşa, Müşir Yusuf Paşa, İsmail Paşa, İbrahim Paşa, Kaptan Mustafa Paşa, Kap- lan Mustafa Paşa, Nazırı Sultani Ahmet Pağa, Reisülküttab Mehmet Efendi, Baş bostancı Sinan Ağa, İmamı Sultani Hafız Ahmet E- fendi dergâhı âli bevvablar ve ça- vuşlar kethüdaları Mehmet ve İb- rahim Ağalar, Haremeyni evkaf müfettişi Mehmet Efendi, muhase- selâ iki yanağına (bu bir baba değil- dir) veya (Bu bir ana olmadı) yahut İbu bir vasi bozuntusudur) yahutta (bu bir veli uydurmasıdır) damgasını veşmelemeli. Bu sözlerimi, rica ederim, bir mi- zah yarısı, veya okuyanları hayrete düşürecek bir mantıksızlık örneği al- mayınız. İnanınız ki, elddi konuşuyo- rum. Ve bu şekilde konuşmakla da- rumun önemine karşı dikkatleri çek- mek istiyorum. Bütün bunların eshabı vardı mucibeleri Gelişi güzel yazayım: A — İdealist pedagoji çocuğa toz kondurmuyor. Çocuğun kafasında “ceza,, diye acı bir korku mefhumu bırakmıyor, Ben de samimi olarak bu fikirdeyim. azli kanun,, denilen nes İneyi tanır mısınız? Dünyada kanun çıkalıberi bu “vazii kanun, denilen şeyi kimse bilmez. O Melâikei kera- man Hazeratı gibi yemez içmezler- den, görünmez tanınmazlardan, sor- guya morguya çekilmezlerden bir a- cibedir. Cennete, cehenneme, öbür dünyaya mahsus işlere kanun yapan: ların adını biliyoruz: Peygamber di- yorlar. Kendilerini de tanıyoruz: Re- ördük. Dünyaya, cemiye- te, hukuka, cezaya mahsus işlere ka- Bun çıkarana da “vazii kanum,, diyor- lar amma kimdir, nedir, hecidir, ni- çin böyle yapmıştır veya yapmamış- tır? Kimse bilmez. Peygamberin lâfi- İni münakaşa edersin, itirazlar eyler- kanuna dayandın mı? — Sus! Derler. Sen bilmezsin. Va» zil kanun böyle düşünmi (Not: Bu mevzuda bir münakaşa kapısı açılırsa hoş bir fikir maçı o- lur) İşte dünyanın her yerinde ayni ad- resi taşıyan bu vazli kanun suclu ço- cuğa ceza vermiyor. İsterse katil ol- stim. İyi amıma başka bir tedbir düşün- müş, bulmuş mu? Bunun cevabını yi- ne vazli Kanunun kitaplarından çıka- rıp verirseniz kabul etmem. Hayat tan cevfp veriniz, reel hayattan, Va- zil kanunun en büyük vasfı “reel ha- beci Mustafa, mukataacı İbrahim Efendiler, Vakfiyeyi bu suretle tanıdıktan sonra bundan sonraki yazımda, bir sanat bediası olan kasrı bera- ber gezeriz. yat,, olmayışıdır. Demek ki, çocuk her naneyi yiye- eek, her haltı işliyecek, her silâh kullanacak... Amma ceza görmiye- ceki Peki! Kabul! Öyle olsun! (Lâtfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: