1 Mayıs 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S İ aa OA Yapı sanati Nilmarın rolü bir orkestra - şefinin rolüne çok benzer Yazan: Doktor E. Eğli M imarın rolü, orkestra şefinin ro- lü ile kıyaslanmıştır. Bu muka- yese, birçokları gibi aksamakla beraber doğrudur. Bu mukayesede, yapı orkes - trasınımi, mimarın idaresi altında müş - terek bir eserde birleşmiş olan muhte - lif işçilerden teşkil edilmiş olduğu kay- dedilmektedir. Bu orkestrada, hepsi de bir plâna göre elbirliğiyle çalışan ve bu plânın mu - vaffak olmasında payları olan dıvarcı- lar, alçıcılar, taşçılar, demirciler, ma- rangozlar, çatı kaplıyanlar, doğramacı- lar, ressamlar, tesisciler, makinistler, daha bir sürü işçiler vardır. Orkestra - nın iyi olması neye bağlıdır? Bu orkes- tranın iyiliği müzisyen'in kendi müzik âletine hâkim olduğu tekniğe şefin or- kestraya sunduğu “esere kendini ver - mek ruhuna,, gördüğü ve duyduğu sa - nat eserinin vuzuhuna ve nihayet şef tarafından vaki olacak ikazları her mü- zisyenin kavrayış kabiliyetine bağlıdır. Bu düşünüş şeklinden ne kadar uzak ol- duğumuzu anlıyabilmekliğimiz için, bu biçimde olan mükemmel bir orkestra - yı gözümüzün önüne getirmekliğimiz derse, tuğla ile işlenen bir dıvarın muntazam yapılmasına imkân var miı - dır? Aynı düşünce kereste ve diğer ya.- pı malzemesi hakkında da variddir. Aşağı değerde malzeme ve işçilik mimarın elinden mükemmel bir şey yapmak imkânını almaktadır. Bir or - kestra şefi de ucuz ve mükemmel olmı- yan âletler kullanan ve aynı zamanda teknik bakımdan da mükemmel olmı - yan müzisyenlerden mürekkeb bir or - kestra ile, çalıman eserde âhenk ve mü- kemmel bir ifade temin edemez. K urtarıcı ve Büyük Önderin giriş- tiği esere kendini vermek ülküsü genç nesilde ruh ve canlılığı yarat.- makta, ihmal edilmiş olan şeylerin ku- ruluşunu hızlaştırmakta, başlanıp yarı- da bırakılmış olan işleri tamamlamak - tadır. Yapıcılık da bu esaretin bir parça- sı değil midir? Nasıl olur da, bu ülkü genel kalkınmanın her sahasında ken - disini göstermez? Bizim temiz bir işçiliğe ihtiyacımız vardır. Bu işçilik mükemmel işi mey - kâfidir. p ek az olan istisnalar bir tarafa bırakrlacak olursa, yapıcılıkta çelışan işçiliğe bir göz atış bile bize her.birindeki teknik eksikliği göste- rebilir. Maalesef işçi kalitesi, çok dü - şüktür, Bu kalite, yalnız maddenin ü - zerinde oynayıp işlemek değil, aynı za- manda bir ruh meselesidir. İşçi kalitesi, kollektif bir faaliyette paranın hatırı için olduğu kadar iş için de ne dereze çalışıldığını gösteren bir ölçüdür. Fa « kat maalesef, maddenin işlenme keyfi- yeti, ister takdir edilsin isterse edilme- sin, kayıdsız ve şartsız olarak en mü - kemmel bir iş çıkarmak hususundaki enerji ve istek kadar eksiktir. Halbuki, iyi metodlarla nareket edi- lip öğrenildiği takdirde, talebeye tek - nik kudreti vermek, mükemmel iş çı - karmak isteğini vermekten daha çok ko- laydır. Türk sanat mekteblerinde ya - pılan işler ve tasebeye çalışmak fazile- tini veren ruh ne kadar takdir edi'se azdır. Ancak, umumi hayata atılır atıl- maz, bir cok hallerde, onun en mükem- mel iş çıkarmak istediği uçup gitmekte ve rekabet edebilmek'için kendini iş-. - liğin aşağı seviyesine. uydurmaktadır. Gene bunda, en mitemmele değil de en ucuza iş vermek meselesi tesirini gös- termekte, rolünit oynamaktadır. Hususi mahiyette olan iş vermelerde de, diğe - rinin fiatını kırmak maksadiyle ucuza sapılmakta ve iyi bir iş yapması için üstünkörü iş yanan bir sürü insandan daha çok para alması lâzımgeldiği hiç düşünülmemektedir. Fakat bu usul ka - liteyi öldürmekte, buna mukabil üstün- körü işi yaşatmaktadır. H asılı, yapı orkestrasındakilerin ek. seriyetini, zanaatlarına iyi hâk'm olmıyan ve kendilerinde mükemmel iş yapmak isteği pek az olan kimseler teş- kil etmektedir. Pek eski olmıyan devirlere gelince- ye kadar vaziyet hiç de böyle değildi. Eski yapıların kuruluşlarına ve bu ya- pıların dıvar dolablarına, pençereleri - ne, tavanlarına, parmaklıklarna, dıvar işçiliğine, maden kısımlarına, döşeme - lerine yahud merdivenlerine - baktığı - mız zaman, seviyesi bugünkünden çok yüksek ve hayrete değer derecede bir kalite işi meydana getirmiş olan bir iş - çilik karşımıza çıkmaktadır. Ancak, işçiliğin mükemmel olması, yapı malzemesinin mükemmel olmasına bağlıdır. Tuğlalar, Ankarada görmeğe alış: Timiz biçimde bir manzara arze- (Arkası 7. inci sayfada) İyi işçiliğe dayanmayan bir ya- ' pt sanatının hiç kıymeti yoktur. Böyle bir yapı sanatında tecrübe- ler muvaffakiyeisizlikler can sıkı- cı olduğu kadar kötü de olan ba- yağılık arasında sallanıp durmak- tadır. Sinan'ın devrinde işçilik fev- kalâde yükseldi. Bu, yapı sanatı âleminde bu büyük adamın eser- lerindeki karakteristik noktalar- dan birini teşkil eder. Sultanahmed çeşmesi D p mMmasıl korumalı? Yazan: Dr. Egli T evarüs ettiği güzel camileri ve hususiyle bunların arasında bir daha yerine konmasına imkân olmıyan sanat eserlerini mahiv ve harab olmak - tan kurtarmak maksadiyle Evkaf 'Genel Direktörlüğünün takdire değer gayret- leri, Kültür Bakanlığının, mevcud sa - nat değerlerini tesbit ve bir türk sanat topografisi halinde tanzim hususunda - ki gayeleriyle aynı yolda yürümekte - dir. Anıt bakımı ile sanat topografisi, bugün esas itibariyle, anıt bakımı Ev - kaf Genel Direktörlüğünce, sanat to - pografisinin ilmi mahiyeti haiz olan iş- leri de Kültür Bakanlığı tarafından ya- pılmak üzere bu iki idare arasında pay- laşılmıştır. Bundan başka, muhtelif yer- lerde de acele ve konkre işlerle meşgul olan muhtelit komisyonlar da iş başın- dadır. Ana vatana karşı sevgi ile hare- ket eden ve harikulâde eserleri birer harabe ve mezbele halinde görmekten doğan ıztırabın tesiri altında bile hiç yılmadan mukavemet eden en cesur bir kimse bile, bu iki idareye verilmiş olan işin büyüklüğü ve gelecek nesille tenki- din önündeki mesuliyetin ağırlığı kar- şısında korku duyar. Kasımpaşa'daki Piyale camii ile Un- köprüsü yanındaki Sokollu Mehmet Paşa camii ve Azabkapıdaki çeşme önünden geçen bir kimse, yapı sanatı ihmalini ifade eden manzaralar karşısında, ancak bu eserlerin tamir edilmek üzere olduğunu işitmekle ken- dini teselli edebiliyor. Buna rağmen, bütün bu emeklerin, daha fazla tahribe uğramadan, memleketin sanat eserleri - ni muhafaza ve güven altına almağa yetip yetmiyeceği meselesi, bizi düşün- dürmektedir, kapanı u yazı sahibine, vaktiyle, güzel sanatlar akademisinde milli yapı sanatı sominarı verilmiş ve hüsüsiyle kendisi, doğrudan doğruya mahvolmak tehdidi karşısında bulunan eski türk halk yapıcılığı eserlerinin tesbiti vazi- fesiyle vazifelendirildiği zaman, bu sö- minar tarafından aşağı yukarı beş yıl içinde ölçülüp tesbit edilmiş olan bir - çok hususi yapıların bugünkü günde bü- yük bir kısmının ortadan kalkmış ve büsbütün mahvolacaklarını aklına bile getirmemişti. İster bilerek, ister bilmiyerek olsun, her halde imhanın temposu, muhafaza ve tamir etmenin temposundan çok da- ha hızlıdır. Bu husus matematik bir tarzda izah edilecek olursa, bir yıl için- de tamir ve yeniden inşa edilenler, kay- bolup gidenlerin yekünuna yetişeme « mektedirler. unu da unutmamamız lâzımdır ki, Ş bu vaziyet ne kadar uzun sürer ve her şeyden evvel, milletin yaşamak ka- biliyetini, srhatini, çalışmasını, kazanç ve istikbalini emniyet altına alacak olan Türkiyenin değiştirilip yeniden kurul- ması ne kadar kuvvetli bir şekil alırsa, bu imha temposu da © kadar hızlanmış olacaktır. Sağ ve sağlam millet varlık - larının hürriyete kavuştukları bu mu- azzam inkılâpta, yeni evler, yeni işyer- leri, yeni yollar, yeni şehirler, yeni bağ ve bahçeler, parklar tekrar kuruluyor ve kurulacaktır. Ehemiyetsiz olan bazı şeylerin inkılâba feda edilmesi zarurt olduğu açıktır. Ancak, bir milletin ta- rihi ve onun eserleri, yeni nesillerin yu- valarına birer en kuvvetli temel teşkil ettiğine göre, eski yapı ve sanat eserle- ri de inkılâbın koruması altındadır. Her inkılâb canlı ve tesirliyi, ölü ve hareketsiz olana karşı korumakta « dır. Halbuki bir milletin kendi fikir verimi sayılan sanat eserleri, varlığı « nın en canlı ve tesirli kısmına girdiğin- den, inkılâbın himayesi altındadır. Bu itibarla, anıt bakımı genel imar faali - yeti ile muvazi olarak yürümeli veya hiç olmazsa, ihmal, rüzgâr ve hava te. sirleri, bilgisizlik yahud kötü niyet ve spekülasyon gibi imhaların temposuna ayak uydurmamalıdır. ( Arkası 7. inci sayfada )

Bu sayıdan diğer sayfalar: