Ulus 1 Mayıs 1937 sayfa 9 | Gaste Arşivi

1 Mayıs 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 9

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 ULUS e— 1-5- 1937 Muallim Ah med Halidle bir konuşma Iyi kitab, çok baskı, ço okuyucu, ucuz kitab... Bu düğümü nasıl çözebiliriz ? Okul idareleri son zaman- Bizde kitab mevzuu, uze yapılan, türlü fikirler yürütülen, rinde daima uzun boylu münakaşalar fakat daima tazeliğini muhafaza kâğıd fiatlarının art- » Nİ I d , eden bir mevzudur. Bilhassa son zamern mı:d:ialar ortaya atılmış- masının neşriyatı dur tır. Bir arkadaşımız, la temas etmek üzere geçenle Yaşaroğlu ile bu mevzu üzerind. ve neşriyat sahasında seneler ve memleket kitabhanesine birç durdüğ hakkındak a ı ln'tabâl':ırın bazı dilekleri üzer rde şehrimize gelen A 'e bir konuşma yapm denberi büyü inde alâkalılar- hmed Halid ıştır. Kitabcılık k bir dürüstlükle çalışan ok kıymetli eserler hazand_ımn"B. anda değerli bir terbiyeci ve öğ- Ahmod Halid K AĞi SA z::;an ve salâhiyetle tetkik etmiştir. retmen sıfatiyle bu mevzuu ya Konuşma, bu bakımdan da bir hususiy —. et taşımaktadır: — Basılan kitablar satılabiliyor mu? — 3000 tane basan bir kitab, bugün- kü fiatlarla 1200 tane satıldığı takdirde masrafını çıkarır. Halbuki yüzde bir kitab istisna edilirse bunun yarısını bi- le satamıyoruz. Nihayet Kültür bakan- lığı ve diğer yerlere baş vurarak toptan - Batış çarelerini arıyoruz. Bilhassa bir senedenberi Kültür ba- kanlığı kitabcılara yardım — faslını ka- patmak zorunda olduğu için kitab satı- şı yalnız İstanbul ve taşra kitabçıları- nın himmetine kalmıştır. Bu da iyi rek- lam yapılamad:ğı, bayı teşkilâtı olma- dığı ve nihayet iktisadi sebebler ve ki- tab okumak alışkanlığının yayılmış ol- maması dolayısiyle temin edilemiyor, Kitabcı, bastığı kitabdan 300 tane satabilirse kendini bahtiyar Ssayıyor. Hulâsa mahiyeti ne olursa olsun, mem- lekette kitab okuma zevki uyanmamış- tır ve kitabeı saadete kavuşmamıştır. Nasıl neşriyat yapılıyor? — Böyle olduğu halde nasıl neşriyat yapabiliyorsunuz? — Bu hakikaten mühim bir mesele- dir. Bizi şimdiye kadar yaşatan mecbu- kteb kitablarıdır. En kitabcılar mekteb Biz, bu kitab- raları, doğrudan ri satışı olan Me€ çok neşriyat yapan kitabı basan tâbilerdir. lardan kazandığımız pa ! doğruya kültüre hizmet eden es:rle.nn basımına sarfederiz. Sonra birkaç kita- bın satışı ile de yeni bir kitab basarız. Arada bir de mesleğe yeni giren hevesil kitaberlar sermayeleri tükeninceye Kâ- dar birkaç kitab basarlar, işte böylece matbuât âlemi sürüklenir, durur. Sofı zamanlarda mekteb kitabları devlet eli- /| he geçtiği için geçen senelere göre neş- riyat azalmıştır. Halkevlerinin yardımı — Son günlerdeki vaziyet nasıldır? — Son günlerde bütün kitabcılar reklâma ehemiyet verdik. Gündelik ga- zeteler reklâm fiatlarını çoğalttıkları halde hemen hergün reklâm yaptık. Ay- rıca kataloglar neşrederek her mraşa dağıttık. Aynı zamanda halkevlerinin büyük yardımı oldu. Halkevi kitabsa- rayları vasıtasiyle halkımız yeni kitab- lardan mümkün olduğu - kadar haber- dar oldular. Böylece bir hareket başlar gibi oldu. Fakat tam bu sırada da gerek Avrupada kâğıd fiatının yükselişi vt gerek gümrük resminin artması dolayı- siyle İstanbulda kâğıd piyasası bir m!S- li fırladı. Tabil işe biraz da ihtikâr ka- rıştı. Son iki ay içinde neşriyat hemen durmüuş gibidir. Eğer gümrük meseles! halledilirse ve Kültür bakanlığı büdce- sine hiç olmazsa 100 bin İira yardım faslı koyarak memleket kültürü için ça- lışan kitabcıları onlara direktif yermek suretiyle kendine bir yardımcı telâkki etmeye başlarsa hissedilecek derecede kitab basışı ve satışı artacaktır. Büyük dert: Bayiler meselesi — Bâyiler meselesi nasıldır? ; — Bu çok acınacak bir meseledir. Altmış kadar vilâyetimiz vardır. Dört yüzden fazla da kazamız. Bütün iş yap- tığımız taşra kitabcılarının sayısı 10 1 geçmez. Benim şahsen on yıldır bir tek kitab yollamadığım ve bayi bulamadı- ğım beş, on vilâyet vardır. Mevcud bâyilerin bir kısmı has ran kitabcı olmayıp kırtasiyeci, Mâ- nifaturacı veya gazete bayiidir. Ken. dilerine iadeli olmak şartiyle kitab yol- lamazsak çoğunun istemek hatırlarına bile gelmez. Bir kısmı da sattıkları ki- tahm narasını vıllarca yollamazlar. o da mün- vilâyette kitab satışı olduğu halde b_u yüzden kitab ycllayamıyacak hale gcl'ı- riz. Bence devletin de iştirâkiyle bir “Yayım teşkilâtı,, yapılıncaya kadar b.u iş böylece devam edip gidecek ye neti- cede kültürü yükseltmekte, kitabcıyı kazandırmakta çok geri kalacaktır. Muharrirle münasebet — Muharrirlerle münasebetleriniz nasıldır? — Bizim elimiz, ayağımız muharrir- lerdir. Fakat maalesef onları memnun edemiyoruz. Verdiğimiz paralar emek- lerinin yarısını bile karşılamaz. Fakat ne çare ki bizim kazancımız da masra- fımızın dörtte birini karşılamıyor. İkimi zin saadeti birbirine bağlıdır. Yalnız bazen bize basmak için kitab getiriyor- lar. Satış olmadığı için alamıyoruz. Bî- ze güceniyorlar. Hattâ bu arada hatır i- diğimiz halde alıp ba- samadığımız kitablar olduğu gibi bize telif hakkını parasız yerdikleri halde gene basamadıklarımız da var. Biz ne vakit, muharririn peşinden koşup kitab yazması için yalvarırsak kitabcı da, muharrir de, saadete ermiş ve memleket okumaya başlamış demek olacaktır. Baskı adetleri — Bugün baskı adediniz nedir? — Bugün en çok 2000 ve normal o- larak 1000 taneden fazla basmıyoruz. Bazı “âşık kitabları,, denilen halk ki- tabları vardır ki bunlar beş veya on bin satılıyor ve yüzde 60, hattâ 70 iskon. to ile Darendeli denilen seyyar kitab- cılar bunları toplayarak köy köy dola- şıp satıyorlar. Eğer bu halk kitabları, bugünkü kültüre, rejime ve dile uygun olarak yazılırsa memleket hesabına ta- edileceğinden çok faydası ola- kuyanlar, bugünkü ha- kıymeti olduğunu daha çin parasmnı VeT savvur caktır. Fakat O liyle ne dereec iyi takdir ederler, Maliyeti ucuzlatmak — Kitab maliyetini ucuzlatmak için neler yıpmalıdır? — Harf inkılâ da kâğıd fiatları birdenbire yükselmiş ve yeni harfler _dolzyısyile mştbaala:, bugünkü fiatın tam ÜÇ misline almış- lardı. Bu sebeble ilk zamanlarda çıkan kitablar hakikaten çok pahalı idi, Çün- kü pahalıya mal olmuştu. Sana yavaş yavaş fiatlar azaltıldı. Fakat ıl:k zaman- larda basılan ve tabiatiyle henüz bitme- miş olan kitablar eski fiatlariyle kaldı- ğı için asıl göze batan bunlardır. Son zamanlarda gazete kâğıdına basarak 200 sayfalık bir kitabı Avrupada dahi görülmemiş bir ucuzlukla 25 kuruşa başladı. En iyi kâğı- atmak tecrübeleri : âğ a bastığım 400 sayfalık, Halide Edibin Sinekli bakkal romanına 100 kuruş fiat koydum. Eskiden bu kitablara 150 ku- ruştan aşağı fiat koyamıyorduk, _Bu .u- cuzluğun faydasını gördüm. Marifet il- tifata tâbidir. Kitab baskısı adedi 5000 tane olursa bugün yüz kuruş koyduğu- muz kitabı 75 kuruşa, ıo.ooo_ tane ol- duğu vakit 50 kuruşa ıatmı_k imkânı ha- sıl olacaktır. Demek ki, fiatlar doğru- dan doğruya satış mikdıriy_le alâkadar- dır. Ucuzlatın çok satın, dıyen]îre ve- receğimiz cevab şudur: “— Tecmbe_ et- tik. Çok kere muvaffak olamadık. Kitab okuyun ucuzlatalım...,, Mesele budur. Kimler okuyor? gi sınıf daha çok kitab oku- bının ilk zamanların-” — Han yor? — Birinci derecede çocuklardan larda iyi kitabları tavsiyeye başladılar. Oldukça kuvvetli bir hareket hüsule geldi. Kıymetli meslek kitablarmı da büdceleri nisbetinde öğretmenler oku- yorlar. Kültür bakanlığı, her öğretme- ne senede 15 lira kitab parası verse hem bu sınıfın kültürü iki misli yükselir, hem de kitabcılar ihya olur. Aldıkları maaşla bugünkünden fazla kitab oku- malarına imkân yoktur. Maalesef genç- ler çok az kitab okuyorlar. Bizim bütün ümidimiz onlardadır. Herhalde bunun bir çaresine bakmak lâzımdır. Çarelere gelince — Kitab okutmak için ne gibi ça- reler düşünüyorsunuz? — Bence birinci derecede basılan kitabların sayısını çoğaltmak lâzımdır. Bu suretle bu kitabrı beğenmiyen belki ötekini beğenip alır. Bunun için de iyi kitabları Kültür bakanlığının himaye etmesi, kitabeıları kendisine en fayda- Ix ve lüzumlu bir yardımcı bilerek her fırsatta himaye ve tatmin etmesi lâzım- dır. Halkevleri kitabsarayları da yeni neşriyat ile zenginleştikçe okuyucu ar- tacaktır. Bundan başka her köyde bir okuma odası açılmak zarureti vardır. Gazeteler her iyi kitab için tenkid makaleleri yazmalıdır. Bu kabil maka- lelerin satışa çok tesiri oluyor. Gene gazeteler kitab reklâmlarını çok ucuz fiatla yapmalıdır. Bunda ken- dilerinin de faydası vardır. Kitab oku- yucusu çoğaldıkça gazete okuyucusu da artacaktır. Kültür bakanlığı ve Parti çıkan ki- tabları kontrol ederek rast gelenin bir takım manâsız, faydasiz, hattâ zararlı neşriyat yapmasına mani olmalı ve bil- akis iyi kitablar için direktifler verme- lidir. ; ; Kahvelerde, tavla ve iskambil oyun- lariyle vaktini israf eden birçok vatan- daş vardır, Her kahveye beş on kitab a- larak bir dolabda sakl ve müşteri- lerine okutması mecburi tutulursa akla gelmiyecek derecede kitab sarfiyatı ar- tacağı gibi halkımız da okuma zevkini duyacak, sonu kumara varan oyunları terkedecektir. Bursanın Mustafakemalpaşa kaza- sında 12 sene evel 220 kahvehane mev- cud olduğunu hayretle görmüştüm. Bü- tün vilâyetlerimizdeki kahve ve gazino- ların yekünunu kolayca hesab etmek mümkündür. Bundan sonra en mühim mesele bayi teşkilâtıdır. Bu da biraz evvel söyledi. ğim gibi devletin eli ve yardımı ile ve kitabcıların iştirakiyle yapıldığı tak- dirde kitab, gazete ve mecmua okuyu- cularınnı sayısı gün geçtikçe artacak- Ht Bu meyanda kitabcıların birbirle- riyle anlaşıp elele vermeleri ve müşte- rek teşebbüslerle büyük Larousse, an- siklopedi Britanika gibi şaheserleri be- raberce meydana getirmeleri mümkün- dür. Kıymetli kitablar için kendi arala- rında müsabakalar tertib ederek ve mu- harrire lâyik olduğu parayı vererek teş- vik ederlerse hem iyi bir muharrir sını- fr meydana gelir, hem de güzel eserler neşredilmek imkânı hasıl olur, Burada her çıkardığımız eserin maale. sef okuyucuyu tatmin edecek derecede bir kıymeti haiz olduğunu iddia ede - mediğimizi de söylemek mecburiyetin- deyim. Şu halde, iyi kitab çok baskı, çok okuyucu ve ucuz kitab mevzuları ancak birbirlerile yürümek süretiyle tahak- kuk edecektir. Tarih ve dil inkılâbından sonra bir #“okutma seferberliği,, başlıyacağına ve kitabçılar için sıkıntıdan — kurtularak mesud günlerin çok yakında geleceği- “ne kuvvetle eminim.,, Çocuk haftası dolayısiyle Ankara radyosunda anlatılan büyük masal Ankara radyosunda her hafta çocuklarımıza masallar anlatan arka - daşımız Nurettin Artam, geçen akşam çocuk haftası dolayısiyle ev- vela 23 nisanın ve çocuk haftasının ehemiyetini anlattıktan sonra bü- yük masal unvanını verdiği şu masalı söylemiştir: — Sevgili çocuklar, Dünya yeni kurulmuştu. Büyük Okyanosun dalgalı kıyılarından Asya - nın ortasına kadar uzanan topraklar, dünyanın en yeşil, en güzel toprakla- tıydı. Dağlarında yetişen kekiklerin, karabaşların, yabanı menekşelerin, ya- ban güllerinir) kokusunu rüzgâr kilo - metrelerce uzağa kadar götürürdü. Dağlardan çıkan ırmakların suyu, yepyeni, parlak kayaların arasından ge- çerken rüzgâr ağaçların yaprakları a - rasından süzülürken şarkılar duyulur- du. Şimdi tatlı tatlı öten kuşlar, o za- man daha ötmesini bilmezlerdi. Ötme - yi, şarkı söylemeyi o çağlıyanlardan, o ağaçların arasından süzülüp geçen rüz- ğârdan öğrendiler ve birgün dünyanın başka memleketlerine uçarak oradaki dilsiz kuşlara ötmeyi, şarkı söylemeyi öğrettiler. O nehirlerden bir tanesi bu toprak- ların tam ortasında bulunan yüksek bir dağın kayalıklarından ilk fışkıracağı zaman burada oturan insanların kula - ğına rüzgâr şu şarkıyı fısıldadı: * Yarın sabah erkenden, daha.g'üneş yeni doğarken bu dağın kayalıklarında yeni bir ırmak doğacak. Hepiniz o dağa o dağa çıkın. O kayalıkları çevirin. İlk fışkıracak damlayı içene ölüm yok- tur. O, yeryüzünün son gününe kadar yaşayacak. İçinizde en akıllı, en bilgi- li kimse o, bu damlayı içsin; bir daha ölmesin. Yüzyıllar, binyıllar, milyon- yıllar yaşasın!” Rüzgârın bu şarkısını duyanlar bü- yüklü, küçüklü, erkekli kadınlı ertesi sabah o kayalığa toplandılar: rüzgâr gene esti ve şarkısını tekrarladı. O gün- den sonra hep şarkılar söyliyerek çağ- lıyacak ırmağı göğsünden doğuracak kayalıklardan da sesler geldi. Bu sırada orada toplananlardan bir tanesi kayalardan birisinin. üzerine çıktı: — Benim yüksek soyum, büyük türk milleti, diye bağırdı, birazdan güneş doğacak, ondan biraz sonra da büyük bir ırmağın ilk damlası şu kayalığın koy- nundan fışkıracak. Onu ancak bir kişi içebilir. Onun da aramızda en akıllı, en bilgili olması şart. Ne diyorsunuz? Bu damlayı kim içsin? Toplananlar arasında konuşmalar, görüşmeler oldu. Biraz sonra bir baş - kası kayanın üzerine fırladı: — Aramızda konuştük, karar ver - dik, dedi, ilk defa bizim milletimizin, arasında doğan ve şimdi biraz yaşlan - mış olan akıllı bilğili bir yurddaşımız var: Tarih baba. Bu damlayı onun iç - mesini istiyoruz. Bunu içsin; ona ölüm olmasın. Ondan sonra o, dünyanın her tarafını dolaşır; gördüklerini, duyduk- larını bir yere yazar. Milletler, geçmiş- lerini öğrenirler; geleceklerini düşü - nürler. Kalabalık haykırdı: — Hay hay! Tarih baba, türklerin en bilgili bir vatandaşıdır; en bilgili - mizdir, bizim öğretmenimizdir o. O iç- sin. O yaşasın ve bizim adımızı bizden sonra gelecek olanlara o ulaştıracaktır. Güneş doğdu; kayalardan gelen ses dindi. En ortadaki kayanın ortası nem- lendi, Tarih baba, sakalı yere değerek oracığa eğildi ve oradan fırlayan ilk damlayı içti. Biliyor musunuz çocuklar, o gün de nisanın yirmi üçü idi ve o kayadan fış- kıran damla, üç sene sonra ilk teşrinin yirmi dokuzuncu gününe kadar büyük, kocaman ve hiç kurumıyacak, gittikçe daha büyüyüp gelişecek kocaman bir ırmak olmuştu. Hayat suyunu içip artık ölümden kurtulan tarih baba, galiba birkaç yıl sonmra, nisanın yirmi üçü ile mayısın bi- ri arasında o ırmağın boyunda ne ka - dar çocuk varsa hepsini bir araya top - ladı: — Gelin çocuklar, dedi, sizinle ko- nuşacağım! dedi. Çocuklar toplandılar. (Güneş yeni batmıştı; hafif tatlı bir ay ışığı vardı; yıldızlar ışıldıyordu. İrma- ğın suyu gümüş gibi parlıyordu. 'Tarih babanın lâkırdı söylerken ken- dine mahsus bir usulü vardı. Bir takım sorgular sorar, cevablar alır, ondan son- ra sözüne devam ederdi. Onun için ev- velâ gök yüzünü gösterdi ve sordu; — Göklerin rengi nedir? Çocuklar bir ağızdan cevab verdilerı — Gök bayrağımızın rengi! Tarih baba, bir de ufukta kalmış kızıllığı gösterdi: — Ya oranın rengi? Çocuklar bağırdılar: —AI Ondan sonra, dilim ayı, uzaklarda bulunan yıldızları gösterdi. Çocuklar gene: —AyL — Yıldız! diye cevab verdiler. Tarih baba artık sözüne başlamıştı. Dedi ki: — Birgün gelecek ki şu ufuktaki al «renk bütün gökleri kaplıyacak. Bu ay, bu yıldızın yanına yaklaşacak. O za « manın çocuklarını gene yanıma topla « yıp onlara size sorduğum sorgulara benzer sorgular soracağım onlar da bana: — Bayrağımızın rengi al, ortasın » daki ayla yıldız, onun gök yüzünden koparılıp takılmış iki süsü! diye cevab verecekler... Yalnız çocuklar, bu bayrak fırtına- ya tutulacak, hain rüzgârlar, onun bezi« ni direğine saracak; bazan onu yerin « den indirip yerine yabancı bayraklar a- sacaklar ama, bu çok uzun sürmiyecek, Çocuklar, telâşla, tarih babanın sö- zünü kestiler: — Tarih baba, tarih baba, bu fırtıma- lar ne zamana kadar sürecek? diye ba- ğırdılar. Tarih baba, onlara cevab verdi: — Türklerin Atası dünyaya gelip o bayrağı eline alıncaya kadar... Çocuklar; bugün tarih baba, aramız- da yaşıyor. Ve onun yüzbinlerce yıl önce türk çocuklarına ırmak kenarında geleceğini müjdelediği türklerin Atası başımızdadır: Büyük Atatürk, Tarih baba, sizi de “Atatürk'ün çocukları,, di- ye anıyor, ne mutlu size... Futbol Turnuvası Altınordu, Çankaya ile bugün karşılaşıyor Ankara bölgesi başkanı B. Ziya Ateş kulübler arasında yapılacak bir futbol turnuvası için bir kupa koymuş- tur. » “Mıintaka kupasiı turnuvası,, adını taşıyan bu maçlara “Altınordu, Çanka- ya ve Demir Spor kulüblerimiz gir. mişlerdir. Dün akşam mıntaka merke- - zinde çekilen kura neticesinde, bugün Altınordu . Çankaya kulüblerimiz kar- şılaşacaktır. Bu iki takımın galibi de yarın Demir Sporla oynayacaktır. Maç saatı 16 olarak tesbit edilmiştir, Ve oyunlar Ankara Gücü alanında ya- pılacaktır. Bugünkü tatil gününü ve pa zarı spor meraklılarına heyecanlı — ve zevkli iki maç seyrettirmek arzusiyle tertibedilen bu maçlar her halde alâka- yı çekecek kadar güzel olacaktır. Bu- gün karşılaşacak olan Altınordu ve Çankaya takımlarımızın da ne vaziyet- te bulunduklarını görmüş olacağız. Bir motör yandı İstanbul, 30 (Telefonla) — Dün ak- şam 50 ton ot yükliyerek Silivriye gi- den bir motör yolda tutuşmuş ve. tayfa- ları tarafından batırılmıştır. Tahkikat devam ediyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: