May 5, 1937 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 24

May 5, 1937 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ve cennet safası başladı. Bu dindar adamlar mukaddes tekkelerinin içinde bu rezaletleri o dinsiz Ali, dağda yatsı namazını kılıyor e çıkan ie Aliyi, sabaha karşı bir ormanda sıkıştırmıştı. Ali, hiç is- temediği halde, bu Türk kardeşlerile mü- sademeye başladı, Fakat ne garip bir mu- harebe idi. Ne o tarafta,nede bu taraftan hiç kimse vurulmıyor, hiç kimse yaralan- mıyordu. Atılan kurşunlar!civarda, bir köy düğünü şakası gibi keskin akisler bıraka» rak, yükseklerde vızıldayıp sönüyordu. Ni- hayet Ali dağın arkesina çekilmiş, takip müfrezesi de geri dönmüştü. Ali, Ankaraya kadar gidip Kemal paşa- yı bulacak; ve ona derdini söyliyecekti. Çerkes Etemi kumandanlıktan azleltirecek, yerine namuslu bir kumandan gönderilirse, kendisini de onun maiyyetine vermesini yal» varacaktı. Ali Ankara kıyılarına kadar gelmişti. Bir köyde parasile yiyecek tedarik etmiş, arkadaşlarının karnını doyuruyordu. An- karadan geldiği anlaşılan bir asker kıt'ası buradan geçiyordu. Mustafa Kemal paşanın Ankarada olup olmadığını, onlar elbette bi- lirlerdi. Ali yolun üzerine durdu, Çavuşun bi- rine sordu. — Hemşerim Kemal paşa Ankarada mı? — Ankarada, fakat yarın öbürgün cep heye e senin Kemal paşa ile ne ili- şiğin ol .. — ie bir çift sözüm var. Siz nereye böyle, m açık olsun — Bizde Dinsiz Ali EN bir eşkiya. yı takibe gidiyoruz. Çerkes Etem beyin müfrezeleri ile müsademe etmiş, lâkin bu azılı eşkıyayı takibe onların vaktı yokmuş ta bize emir verdiler. yle ise zahmet etmeyin hemşerim, Dinsiz Ali şimdi sizin giltiğiniz yerlerde yoktur, o Ankaraya geldi. — Se zabitine seslendi, muhavereyi nakletti, zabit şüphelenerek Aliyi ve ar- kadaşlarını sardırdı. Teslim olmalarını em- ii, Ali; —Silâhlarımızı almamak şartiyle sizinle beraber giderim. Fakat, bir dileğim daha var. Beni Kemal Paşanın yanına götürür müsünüz? s Müfreze ile Alinin çetesi Ankaraya gel- iler. Zabit, vadını yerine getirmiş olmak için Aliyi Mustafa Kemal Paşanın yanina gö- türdü, Ali, Büyük Halâskârı görünce tanıdı. O idi. Ta kendisi; halâ Çanakkaledeki gibi kahraman duruşlu, mert bakışlı paşa idi. Yalnız biraz rengi sararmış, biraz daha za- yıllamıştı. Hemen ellerine kapandı. Milletin bu öz oğlu da, bu mütevazi kı ki tanımıştı, Çanakkalenin kahıra- man Ali çavuşu idi. — Paşam, sana geldim. Emrin altında, memleket uğrunda gönderdiğin yere gide- “ceğim. — Ali çavuş, senin hakkında fena ra- porlar aldım, Sen Kuvayı Milliye müfrezele- rine kurşun atmış, âsilerle birlik olmuşsun, — Hayır, yalan demişler; ben yıllardan- beri kurşun atıyorum; fakat millet evlâdına, memleket askerine karşı değil; Çerkes E- temin adamlarıyle bir kuş kanadı çarpışması oldu ama.. ne bizden, ne de onlardan bir zayiat olmadı, Bu, bir kusursa bu kusurumu affedin. — Yooo; Ali çavuş, ben affedemem burada milletin bir hükümeti var. Sen de milletin, hükümetin adamlarına silâh çektin, seni e millet eder. i, yine şaşırmıştı. Çerkes Etem, ora- larda el Ayetullah, Molla Mustafa gibi Yazan : e ATAÇ affediyor, melünları bir takım günahsızları asıp kesiyor da; bu koskoca millet paşası bir adamın bir tek kabahatini affedemiyor, bu nasıl işti? — Paşam, bir müfreze kumandanı, ha in bir şeyhi affedip te, masum insanları asar» ken,. sen neden beni affedemiyorsun?... — Oğlum Ali çavuş, millet hükümeti demek, herşeyi millet kendisi yapar de- mektir. Ben de milletin senin gibi bir ev- lâdıyım, bana verdiği vazifeyi yaparım. Ö- tesine karışamam, Seni şimdi İstiklâl Mah- kemesine vereceğin, orada muhakeme ola» caksın, haklı isen affolunursun; değilsen ce- zanı görürsün. Millet Meclisine de senin affın için bir- şey yazarım, Senin mert bir Türk oğlu olduğuna şahitlik ederim, yapacağım şey — O halde paşam, Şeyh Ayetullah, Mol. la Mustafa, Çerkes Etem, müderris Tah- sin hoca, hep gelsinler, beraber mahke- olalım. Fakat, mahke Si kadı yapa- ei bırak beni dağa gideyim. — Hayır, hayır Ali çavuş! hk de milletin öz oğullarından, vekillerinden; se- nin gibi temiz yürekli, mert kalbli adamlari yapacak, haklı isen hiç korkmadan orayı iğ il — Bir m daha var Paşam, o ku: Mani e a onu iş başında bırakma — Onun da sırası e Ali çavuş. * Ali çavuş, ertesi günü Ankarada İstik- Iâl Mahkemesinin huzuruna çıktı. Fakat bu mal e Alinin bildiği, gör düğü eski mahkemelere benzemiyordu. le işin içinde Şeyhin, Mollanın ae ması Aliyi fevkalâde memnun etmişti. Ör lar sordular, Ali söyledi. — Sen, Kuvvayı Milliye müfrezelerine silâh atmışsın, müsademe etmişsin, öyle mii — Evet beyim, — Peki, Giz düşmandan ve düş malini daha hain olan odan alarıdan kurtarmak için San kendi kardeşlerine nasıl kurşun attın — Kendimi kurtormak ve toprağıma hizmet etmek içi — Bu a er? , dağa çıkmasına sebep olan hadise. den e Ankaraya gelinceye kadar geçen vakaları, sıra ile anlattı. Sesi bazan $u tilki A

Bu sayıdan diğer sayfalar: