18 Şubat 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

18 Şubat 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİSADİ VE MALİ SAHADA lamıştı. Kalifiye isçi yetıştırmek maksadiyle kurslar kurmuştu. Bur larda işçilere Belçikalı, İngiliz hoca— lar ders veriyorlar, sendikalizmin e- saslarını, hukuki tarafım ve işçi hak- larım izah ediyorlardı. Bunların ya- nında yeni bir programın tatbiki için Çalışma Bakanlığı hazırlıklar yapı- yordu. Türkiye'de işçi, daha ziyade ölü zamanlarda koylerden şehre inen büyük kitleler olarak göze çarpıyor- du. Koylerdekı bu ölü mevsimlerde, şehre inen köylü amelelik yapıyor, talışıyor ve şehri dolduruyordu. kümet, greve gıtmeden önce, bir yan- dan kalıfıye işçi yetiştirecek, diğer taraftan da şehre inişi durdurmak ü- zere tedbirler arayacaktı. Bu tedbir- lerin başında her köyde el işlerini, el sanayiini gelıştırmek gelıyordu Bu suretle şehre inen köylünün işçi sını- fi içine karışması duracaktı. İşçinin P. iktidarı lehinde sempati uyandıra- cak mahiyette olmazdı. Buna g- men oyalayıcı bir siyasetle, grevin bugün yarın çıkarılmaması dahi işçileri her fırsatta iktidarın a- leyhine sevkediyordu. Komisyon mü- zakerelerinin diğer senelere nazaran farkı yeni Bakan Mümtaz Tarhan'ın bu oyalayıcı siyaseti tam bir vuzuh- la olmasa bile - mucip sebeplere da- yamış bulunması idi. Bakan Mümtaz Tarhan, hükümetin "grev hakkı" na dair iyi niyetinde israr ediyor, fakat ne yapsın ki bunu ne kadar geriye atarsa o kadar yerinde bir iş olacağı hakkındaki kanaatinden vazgeçemi- yordu. Sezarın hakkı Doğrusu istenilirse işin tenkid edi- lecek tarafı Mümtaz Tarhanın i- tirazlarının mahiyeti değildi. Hatta İşçilerin protesto toplantısı Grev isteyen D. P. dir sosyal bayat bakımından daha verim- li esaslara bağlanması işin yeni ka- nunlar hazırlanmıştı. Ayrıca İşçi Si- gortalarının 350 milyon kadar tutan parasını bir ba kurmak suretiyle işçiye daha verimli hale getirmek yo- lu seçilecekti. Banka kurmak düşün- cesi üzerinde etüdler yapılmağa - ya- kında - başlanacaktı Bakanlıgın grev hakkım tehir et- mek için ileri sürdüğü fikirler bun- lardı. Hakikaten, Menderes hükü- metleri 1950 den bu yana grev me- selesi üzerinde daima oyalayıcı bir polıtıka takip etmişlerdi. Programla- ra, tüzüklere, vaad nutuklarına gir- miş bir haktan birdenbire vazgeçile- mezdi. Ortada altı yüz bin küsur iş- çinin reyi meselesi vardı. Mesela Zon- guldağı düşünün. İsçinin en fazla ke- sif olduğu bir bölge olan Zonguldak- ta, grev meselesinin birden inkarı D. 16 bunlar, kâğıt üzerinde haklı mütala- alardı da.. Ama vaktiyle Reşat Şem- settin Sirer de aynı derecede doğru, ilmi ve mantıki esbabı mucibe ileri sürmüştü. akikaten grev hakkım 19 uncu asrın sonunda Batı Avrupa- da kapitalizme karşı bir reaksıyon olarak ele alınan tarzda Türkiyeye getirmek dünyanın en büyük hata- . O reaksiyonun icabı olarak bu mutlak şekilde kabul edilen memleketler bundan demokratik u- sullerle kurtulmaya ve grevi işçinin fevkalâde bir silâhı olmaktan çıka- rıp sosyal adaletin bir vasıtası haline getirmeye çalışırlarken bizim, sanki 19 uncu asır sonunda yaşıyormuşuz gibi davranmamız elbette ki hata o0- lurdu. Ama D.P. nin tutumunda nok- san olan ıyı niyetti. 1960 dan evvel grev hakkı" dıye feryad et, iktidara geçince yan çiz. Hakıkaten o yan- dan bu yana memleket ıçın faydalı bir grev hakkına doğru D.P. ciddi bir adım atmamıştı. Kültürle, iyi nıyetle ve milletvekili seçilmeden evvel bir asistan olmanın gerektirdiği tevazuy- la bakanlık, makamına oturup oradan kendini ikinci bir Napolyon sanarak inen son Çalışma Bakam grev bah- sinde sadece nutuk söylemişti. İşte, iyi niyet noksanı buydu. Eğer D. P. grev hakkı mevzuunda samimi olsa idi ve bunun tamamiyle demokratik bir hak sayıldığım, onsuz demokrasi olmıyacağına — inansaydı asrımızın gerektırdıgı mahzurlarından — temiz- lenmiş bir grev hakkına çoktan ze- min hazırlardı Ama geçen altı sene göstermiştir ki "grev hakkı" D.P. i- çin bir seçim propagandasından baş- ka bir şey değildir ve eğer işçiler bu hakkın gerçekleşmesini istiyorlarsa ümidlerini öteki milli partilere bağ- lamalıdırlar. İşçilerin hücumu Bakanın konuşması o kadar derin bir hayal kırıklığı - uyandırmıştı ki, hemen bütün sendikalar, birlikler harekete geçtiler. Mümtaz Tarhan'a 1950 den evvelki durumu hatırlat- maktan tutun da işçileri Ankaray çağırarak yapılan vaadlere kadar her şey birer bırer hatırlatıldı. Sendika- lar soruyorlardı: "Sendıkalar zayıf kalmışlarsa, İş- çi kitlelerinin bütününü etraflarında toplayamamışlarsa, kabahat kimindi? Mevcut mevzuatın aksaklıklarının gi- derilmesi için yapılan işçi müracaat- ları nazarı itibara alınmış mıydı ? Me- sela, bir kollektif iş akdi yapabilmek hakkı sendikalara verilmek istenil- miş miydi? Sendikalar bugün bir ar- zuhalci dükkânı haline getirilmiş, mevcut mevzuatla eli kolu bağlan- mıştı. Bu derece pasif bir müessese, ışçılerın ragbetıne nasıl mazhar — 0- labi Bu sualler karşısında Çalışma Ba- kanlığının şimdilik susmaktan başka çaresi yoktu İşçi muhiti ile açık mü- cadeleve girişmek doğru bir hareket olmazdı. Bakanın iddialarında, ver- diği rakamlarda yanlışlık olduğu da sendikalar, tarafından sarih beyan- larla umumi e a — açıklanmıştı. Meselâ Bakan sendikalara kayıtlı iş- çi nisbetinin yüzde yirmi beşi geç- mediğini soylııyordu, sendika idare heyetlerı ıse, bunu tekzip ediyorlar, mevcut İŞÇi sayısının yüzde altmışı- sendikalara kayıtlı olduğunu bil- dırıyorlardı Ayrıca sendikalar, isçi- nin daha fazla teveccüh etmemesinin işveren baskısı yuzünden olduğunu da kaydetmekten geri kalmıyordu. En güzeli, Bakanın sendikalarda kurslar tertip ederek, sendikalizm dersleri vermek sureti ile işçinin kud- retini arttırmak yoluna gidildiği yo- lundaki beyanına verilen cevaptı. hem bakanın sendika kurslarından işçilerin pek çok istifade edeceği yo- lundaki sözlerini, ham de sendikala- rın mali kudrete sahip olmadıklarına dair ileriye sürdüğü beyanı cevaplan- dırıyordu: "Mali kudretimize gelince, idare- cilerimiz seminerlerde ders görmek- AKİS 18 ŞUBAT1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: