18 Şubat 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

18 Şubat 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KADIN hocasından izin almıştı. Çocuğun aile si ve akrabaları, sofrada, daima şa- li rap içerlerdi, bu ailede adetti. a da, bir kadeh verdiler... şırke de bir taksiye bınıp gitmesi- ni, geç kaldığını söylediler. Şarap çocuğu tutmuştu. Evden çıkarken, cebine bir de sigara attı. Takside kendisini artık bir erkek farzediyor- du. Yabancı bir şehirde idi, yalnız dı ilk defa yalnız bir taksıye binmiş - ti. Onüç yaşında hangi oğlan çocuk erkek olmak gururunu duymaz. Og— lan sigarayı tutturunce şofor sinir- lenmişti. Ona çocuk gibi nasihat et- meye kalktı. Çocuk erkekliğini ispat etmek istemiş ve neticede hem day, yemişti, hem de disiplin kurulunu boylamıştı. Çocukların manevi ihtiyaçları Her ocuk, meşhur olmak, yani ta- ç nınmak ister. Bu, onun manevi îıe kötüleşmekle gidermeye uğraşır- ar Çocukların manevi ihtiyaçlarından biri de, kendilerini emniyette hisset- mek arzusudur. Bu bakımdan, anne ve baba arasındaki kavgalar, köksüz bir aile manzarası, parasızlık şıkayet leri çocukları tahmın edemediğimiz kadar Cemıyete ıntibak Ailenin dikkat edecegı noktalar- dan biri de, çocuğu ideal bir ce- miyet mefhumuna göre değil, yaşadı- ğı cemiyete intibak ettirecek şekilde terbiye etmektir. Mahalle — mektebinde, bir prens pozu ve nezaketi ile dolaşan çocuğun çabucak ne hallere düşeceğini tah- min etmek zor değildir. Münakaşalar Hasbıhal bitince, mantık — hocası Bayan Türkan Baştuğ söz aldı Baba - oğul ve oyuncak Çocuk ruhu !.. bir ihtiyacıdır. Halbuki çocukların bu hisleri gerek evde, gere okullarda çok az tatmin edilir. Meselâ her aile- de adettir: Gerek derslerde, gerek hareketleri ile sivrilmiş çocukları ai- lenin diğer çocuklarına daima misal olarak gösteririz. Sırf bu yüzden, e- vet bu yanlış hareketin doğurduğu kompleksler yüzünden ailede dumu- ra uUğramış çocuklar vardır. Okulda da Öğretmen "model çocugu' alır, sınıfın ortasına — çıkar ve herkese gösterir. Ötekilerin azabına aldıran olmaz. Ötekiler — belki başka mezi- yetlerle doludurlar . kendilerini bir aşağılık duygusuna kaptırırlar, nef- reti, kini öğrenirler ve bu tanınmak, meşhur olmak arzularını mesela ar- kadaşlarına muziplik yapıp — nazarı dikkati celbetmekle, veya günden gü- 22 ve muhayyileyi fazla isleten neşriyat tan şikayetle, bunlarla mücadele e- dilip edilemiyeceğini sordu. Bayan Vedide Pars herşeyde oldugu gibi, burada da baskıya, yasağa ve doğru dan doğruya mani olma keyfiyetine taraftar değildi. Muhakkak ki, çocuk lar için zararlı neşriyat mevcuttu. Fakat bizim yapacağımız şey kötü neşriyatın yanında, çocuğa iyi neşri- yat”temin etmek ve onu serbest bı- rakmaktı. O ikisini kıyaslayınca, iyi neşriyatı tercih edecekti Bir çok anne arka arkaya SsÖZ a- lıyordu. Herkes kendi derdinden, ken- di tecrubelerınden bahsedıyordu asbihal enteresan olduğu kadar canlı ve hakiki idi. nkara milletvekili Aliye Temu- çin de ortaya bir sual attı. "Bütün bu güzel fikirleri tatbik sahasına mak, işler başarmak için ne yapıla— bilirdi?”. Yapılacak şey evvelâ devamlı neş- rıyatla aileleri, kocaları ikaz etmek- ama nda, mekteplerde di- sıplın kurullarında, bir psikolog, bir rehber bulundurmak problem çocuk- ları, bu iş için açılacak kliniklerde tedavi etmek lâzımdı. Bundan sonrası ruh doktorlarına, psikanalistlere ait- ti. Aile Her kadın sevilebilir Kendisini çirkin, cazibesiz, becerik- siz veya anlaşılamıyan 'bir hazi- ne addeden, büyük bir aşkın peşin- den koşarak bir türlü onu bulamı- yan bedbaht kadınların, genç kızla- rın miktarı zannedıldıgınden çok- kısmı kendilerini kalp rneselele— Bunların bir başka bir şeye verir, rinde bulamadıkları başka bir sahada arar ve bu sahada bazan muvaffak ta olurlar. Bır kısmı ümit- sizliğe düşer, bir aşk sukutu hayali ile bütün yaşama zevklerini, Ümitle- rini kaybeder. Bir kısmı ise, hep bu sevilmek, erkeğini bulmak arzusu ile cemiyetin hoş gormedıgı bazı taş- kın hareketlere baş vu Fakat her ne olursa olsun, kadın aradıgı aş- kı bulamadıkça, kendisini tam ma- nası ile mesut addedemez, mesut ola- Halbuki aşk, her kadının çok y: kınındadır. ve u yakalamak ıçın evvelâ, onun nerede olduğunu bil- mek, sonra da ufak bir gayretle, o- na doğru yürümek kafidir. Her genç kız evlenebilir Bu —sözlerin doğruluğuna emin ol- mak için, şunu düşünmek kâfidir: "Evlenen genç kızlar, — evlenemi- yenlerden daha mı güzel veya cazi- belidirler?" Hayır. Fakat onlar ha- yallere kapılmadan, hakikati olduğu gibi görerek, kendilerine aşkı vere- bilecek olan erkeği seçmesini bilen kızlardır. Birçok genç kız vardır, bunlar a- deta sinema perdesinde gördükleri artistleri etrafta aramakla vakit ge- çirirler... Allahtan bu tipleri, her zaman bulamazlar. Çünkü bu tipler umumıyetle kadınları —mesut etmek için yaratılmış degıllerdı Aşk, muhakkak insanın bir gece rüyasına giren yeşil gözler degıldır Aşk, bütün mahallenın hayranlığını toplıyan şu "Don Juan" tipi delikan- lı da değildir. Aşk, bazan, çok iyi an- laştığımız bir çocukluk arkadaşıdır. Bazen erkek diye yüzüne bile bak- mayı aklımızdan — geçiremediğimiz bir büro arkadaşıdır. Bazen o mah- cup, mütevazi fakat hakıkı bir dost yüzü ile etrafımızda — dolaşır. Hatta o, bazen bir aşağılık duygusu ile, bi- zi görmemezlikten gelen, — görünce önüne bakan, bazan bizden kaçan er- kektir. Aşk aslında çok sade birşey- dir. Her genç kızın, her kadının kar- AKİS, 18 ŞUBAT 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: