10 Mart 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

10 Mart 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cemiyet Ziyaretler Bir memur şehri olan Ankarada her şey bir intizama bağlan ir nizama girmek temayülündedir. Bu yüzden çalışmayan kadınların bile hayatları bir plan içinde geçer. Sa- bahları tabii ev işi, sonra çarşı-pa- zar, vakit kalırsa komşuda sabah kahvesi.. Güzel havalarda çocuk bah çesi ve yuruyuş Öğle yemeği hen- gâmesini atlatınca hanımların neşe- si büsbütün artar ve giyinmeye baş— larlar. Saat ikiden itibaren Ankar. sokakları muhtelif istikametlere te- laşlı telâşlı yürüyen süslü hanımlar- la dolar. Gerçi Ankarada vapur ka- çırm trene, otobüse geç kalmak tehlıkesı yoktur, ama insan kendisi- ni "ziyaret" patırtısına bir kaptırdı mı, telâşa düşmemesi imkânsızdır. Toplantılar ekseriya erken başlar, çay faslı erken halledilmeye çalışılır. Çünkü hanımların çoğu, erkeklerin- den önce evde bulunmak, onları rinde ikram edilen nefis pastalardan, bisküilerden vazgeçmektense, akşam yemeklerını feda etmeyi tercih eder- ler E kekler, kadınların bu günlük zıyaret programlarım pek ciddiye al- örünürler ama, akşam bu toplantılarda edinilen havadisleri merakla dinlerler. Karılarını neşeli, mnun, ıyı giyinmiş görmek onları da sevindir Tabii, toplantılarda biraz dediko- du yapılır. Dedikodusuz toplantı, tuz suz, bibersiz yemeğe benzer. Bu ara- da bir yemek tarifi, ucuz bir terzi ad resi, ev işlerinde kolaylıklar, güzellik tavsıyelerı gibi faydalı bilgiler de e- dinmek kabil olur. Her bun kendine göre husu- siyetleri vardır. Bu toplantıların bazı )rülür. yeler ön plânı işgal eder. Bazılarında da hayat pahalılığı davasının halline uğraşılır, hatta siyaset yapılır. Hediyeli O gün Selanik caddesınde, bahçe içinde şirin bir evin — önünde sık sık taksiler duruyor ve neşeli, süslü hanımları bu eve bır akıyordu. Ev sa hibesi sabahtanberi evi duzeltıyor, vazolara çiçekler, yerleştırıyor ve mi- safirleri ıçın mükellef bir büfe hazır- hyordu. ahibesi; ev kadınlıgının taya erken toplantılar bütün hunerlermı orta bir taraftan da arkadaşlarmın ken- disine getirecekleri hediyeyi düşünü- yordu. Bu hedıyelı toplantılar son zamanların bir icadı idi. Bir gruba dahil olan hanımlar araların- da muayyen bir para toplayarak da- veti yapan ev sahıbıne bır hediye gö- türüyorlardı. — Hediyenin bir sürpriz olmasına çok dıkkat edılıyordu ama 24 KA DI N Genç Bir misafirlikte bir araya gelen hanımlar hararetlı bir münaka- şaya girişmişlerdi. Araların dan bi- ri şiddetli tenkıtl ere maruz kalı- yordu. Zira bu hanım, her ne pa- hasına olursa olsun, liseyi bitiren genç kızını yüksek tahsil yapma- ya mecbur etmek — istiyordu. B anneye göre, her kadın hayatını bizzat kazanmak imkânlarına sa- hip olmalıydı. Kendisi yuksek tah- sil yapmamıştı da iyi mi etmişti? Bu yuzden hayatta bir çok şeylere boyun eğmek mecburiyetinde kal- mamış mıydı?. Fakat diğer hanımlar bunları dinlemiyorlardı — bile... Evlen namzet bir gen tulmasına ne lüzum vardı? Çocuk boşu boşuna üzülüyor, yoruluyor- du. Zaten yüksek tahsil evlenen kızların ne işine yarıyordu. İşte içlerinde yüksek tahsil yapanlar ; hiç biri evlenince çalış- mamışlardı. Her iki tarafa da hak verme- mek imkânsızdı. Evet, bir genç kı- zı liseyi' bitirir bitirmez eve al- mak kapıyı çalıp onu isteyecek o0- lan erkeği beklemeye teşvik etmek zamanımızın şartlarına cidden uy- n değildi. Kapıyı çalacak olan talıbı beklemek... Bu ne kadar güç, ne kadar hatalı bir şeydi. talip biraz gecikirse, genç kızın bazı aşagılık duygularına kapıl- vardı? Ni- hayet talıp ç kageldıgı zaman da genç kızın sırf "evde almış bir kız" damgasını yememek İçin ha- yatının en mühim kararını alela- cele ab vermesi tehlikesi yok muy- du? Daha fena bir ihtimal de u- nutulmamalıydı: Ta talip biç gel- mezse, ne olurdu? eyden evvel, genç kız be- aber yuva kuracağı çoluk çocuk sahibi olacağı erkeği seçm kânlarına sahip olmalıydı. Bunun hür ve müstakil bir insan - üşen cemiyet için pasif ve parazit bir mahluk olmaktan kurtulması şart- tır. Hayatı ı kazanma" VZu da, tıpkı erkek çocuklarımız ıçın zamana uymasını bilen hanımlar is- rafı önlemek maksadıyla ev sahibesi- nin neye ıhtıyacı oldugunu keşfe ça- lışarak fayd alı ev eşyası götür- ret edıy orla: rdı Selani cadd d ki sahibes o gün bir krıstal çan. ak getırılmıştı Top- lantı neşe içinde devam ediyo! fik ralar anlatılıyor, latifeler yapılıyoı'- du. Zira bu davetlere getirilmesi mec buri olan bir hediye daha vardı: neşe Kızlar Jale CANDAN olduğu gibi, genç kızlarımız için de hemen hatıra üniversitenin gel mesi hata idi. Üniversiteden sonra genç kızlar bir de sanat okulları- nın kapısını çalıyorlardı. Bunda da muvaffak olamayan gene kıs içın son çare, çekilip — evde otur- maktı. Halbuki, mevzu bambaşka bir şekilde ele alınabilirdi Bir genç kızın tahsil sırasında istidat ve temayyüllerini belli etmemesi- ne imkân yoktu. Bu temayüller- den istifade ederek okuyamıyan ir iş gelir hale getirmek i- cab ederdi. Varsın o üniversiteyi bıtırıp, ailenin gururunu okşaya alim olmasın da iyi lisan öğre- nıp bir tercüman olsun, daktılolu- ğu, bir hastahane hızmetıne meyi, hatta evinde oturup toprak- tan vazo, bez parçalarından bebek yapıp buııları satmayı tercih etsin. Mühim olan genç kısın da erke çocuk gıbı bir istikbal kaygusu ile hareket edip hayatım kazan- makiçin gayret sarfetmesıd r. A- enç kızın nı kazanması şarttır. ve babaların, ne kadar zengin o- lurlarsa olsunlar, temin cekleri bir şey vat bahtı... meslek sahibi olması lâzımdır. A- a genç kız evlenınce mesleğini terkedermış, işi bırakırmış bunu yeni kurulan ailenin içinde bi duğu şartlar tayin — eder. Çocuk yetıştırecek bır kadına tahsilin lü- zumu olmadığı iddia edilemiyeceği gibi, terkedılmış bir iş de ıc abında para getirerek hem k n hem ailenin imdadına yetışebılır Nor- mal ücretlerle bir ailenin geçınme- sinin ne kadar güç olduğunu bi- lenler, ailede kadının da çalışması zaruretını nasıl inkar ederle e düsen vazife, genç kızla- rımızı ıstıkbalı kahve falına baka- rak değil, kendilerine güvenerek karşılayacak şekilde yetiştirmek ira onları hayat mücadele- sıne silahsız olarak atmak çok bü- yük bir haksızlık olacaktır. ve kahkaha... Bir. hayır işi Ciddi mevzulara dalmak yasaktı. Ama payı anı çalar çalmaz ciddiyet derhal avdet — ediyordu. toplantıların — güzel bir adeti vardı. Gelecek toplantının hediye paraları toplanırken, bir "hayır işlemek" de unutul muyordu. O gün, bir fakir ço— cuğun tedavisi ıçın para toplandı AKİS, 10 MART 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: