10 Mart 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

10 Mart 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

La Traviata'dan sonra Devlet Başkanı Sanatkar seven muhtelif köşelerine çekildiler, ya da rejideki umumi anlayışla tezat teşkil edecek kadar klâsik bir stilde, sah- nenin önüne gelerek doğrudan doğ- ruya salondakilere teganni ettiler. rkestra iyi hazırlanmıştı. Pek temiz bir refakat dinlemek mümkün oldu. Ancak, ifade cihetinden bunun tamamen Mozart olduğu söylenemez- di. Bestekarın canlı, enerjik, hattâ mizahi musikisi, sadece temiz, lâkin duygu ve ıfadeden mahrum olarak icra edildi. erin umumi temposun- da da bazı tezadlar dikkati çekiyor, bilfarz, muhtelif, sahnelerde rastla- nan tutukluklara mukal)ıl resitatif- ler nefes nefese söyleniyor! Soprano partileri için ayrı renk- lerde seslerin seçilmiş olması pek isa- betli bir hareket olarak kaydedilebi- lirdi. Bir tanesi hariç, hemen bütün tilerin marke edilerek söylenmesinin hikmeti şefte aranıyordu. Lâkin bahat Tekebaşın (Donna Anna) te mi ürüzsüz sesinin eski hacmini muhafaza ettiği ve diğerlerini bastır- dığı - bilhassa ensemble'larda - dik- katı çekti Ali Kopuk rolünü pek iyi can- landıran, sahnesi kuvvetli, fakat ses- siz bir Don Juan'dı. Her iki temsilde de hasta olarak sahneye çıktığı için n bir neticeye varma dı Devlet Operasında buffo bas ol- madığına gore, Leporello rolüne Hil- mi Girginkoç'un çıkması isabetli ad- dedilebilirdi. Nitekim gerek ses, ge- rek sahne bakımından en fazla is- tikrar Girginkoç'da müşahade edil- di Lâkin temsilin en sempatik tara- fim Zerlina - Masetto — çifti (Az un - Selim Unokur) teşkil edıyor— anlı, sevimli hareketleri ve kuv- vetlı sahnesine rağmen Azra Gün süratli pasajları geçiştiriverdi. Se- lim Ünokur'un tamamen doğru en- AKİS, 10 MART 1956 tonasyonla — teganni ettiği söylene- mezdi; fakat sahneye kolayca intiba- kı bu ufak pürüzleri unutturdu. Sa- dece dayak sahnesinde kahkahalar atarak ağlaması pek sempatik karşı- lanmadı. Sevda Aydan'ın (Donna Elvira) dramatik ses rengi guzel olduğu hal- de, tekniği henüz ... Nefesini daha iyi kullanabılseydı, tizlerdeki bazı zorlamalarına rağmen a İyi netice alması müm) U ars (Don Ottavıo) diğer rollerınden farksızdı Büyük bir gay- retle okudu iki aryaya rağmen sahnedeki mevcudıyetını dahi hisset- tiremedi. Ayhan Baran'ı pek kısa bir rolde dinledik (Don Pedro).. İlk temsilde bir reji hatası yüzünden' sahnenin pek gerilerinden teganni etti. Dolayı- siyle ses hacmi, heyke ın azametı yanında pek lak kaldı., laşılam ıkıncı temsılden ıtıbaren bu hata duzeltılmış, kendi- sine yakın plânda yer verilmişti. Bi- lindiği gibi, Mozart bu davet sah- nesinin dramatizmini bılhassa, orkest- rasyonla vermek — istemiştir. De- gerlı basın tertemiz, pürüzsüz sesi geniş hacmi ile buradaki dramatik atmosferin artmasında hemen orkest ra kadar tesirli oldu. Koro, lüzumsuz yere küçültül- müş, dolayısiyle, korolu sahneler a- deta karikatürize edilmişti. Hâsılı, “Don Juan" daha ziyade reji hata- ü sıkıcı kasvetli bir temsil olup çıkmıştı. Gene aynı kad- ro ile, lâkin değişik şartlar ve ba- şarılı bir reji altında sahneye kon- muş olsaydı, daha fazla başarı elde edilmesi mümkün olabilirdi. Ö. La Traviata Orkestra şefi elindeki bageti hid- detle sallayarak, sahnedeki artis- te bağı Veremle Sava, Demeğının tertiplediği ve bazı İtal- MUSİKi yan artistlerinin de ıştırakını temin ettiği Verdi'nin Traviata'sı tem- sil ediliyordu. Öfkesine hâkim ola- mıyan orkestra şefi Torino radyosu dınleyıcılerının çok iyi tanıdıgı Ar- turo Basile idi. Nuri Turkan'ın hal- kın alkışlarının bitmesini bekleme- den ve orkestradan önce parçaya gir- mesinden hiddetlenen maestro sanat- kâra bağırmaktan kendini' alakoya- mamıştı. O gece adeta her şeyde bir aksilik vardı. Nuri Turkan orkestra şefinin hiddet yıldırımlarını üstüne çekerken, operamızın yıldızı Leylâ Gencer de bu sefer hayranlarını ma- alesef sukutu hayale uğratıyordu. Violetta'yı oynayan Soprano Gencer, bir müzisyen olarak başvurmaması gereken hilelere kaçarak, geçen bu adar zamanın kendisini ne kadar olgunlaştırdığım göstermek fırsatını kaybediyo: Leylâ Gencer belki de rahatsız bulundugundan işin — kolay yoluna saptı lçülü oynamak iyi bir şeydir. İyi bır sanatkâr ölçülü oynar. Yal- nız bu ölçülü oyunu değerli ve ma- nalı kılan bir çerçeve vardır. Leyla Gencer işte bu çerçeveyi kırdı: Öl- çülü oynuyor görünmeyi, halta hay- ran etmek için bir vasıta addetmek tasvip edilemezdi. Kıymetlı soprano ses bakımından da ayni oyunu yaptı. Hemen bütün partisi boyunca müba- lagalı pianissimolarıyla herkese 'mar gue" ediyormuş hissini verdi. Bu bel- ki de forte ve tiz notlarda sesinin sallanmasını gizlemek ıçın bir çare idi. Her halde o akşam sesi formun- da değildi. Misafir tenor Carlo Zampighi, Alfredoda umumiyetle iyi idi. İtalyan geleneğindeki oyunuyla operaya ha- kiki atmosferini — verdi. Bir de bazı tiz notaları zorlamasaydı ve arada sırada gırtlaktan söylemeseydi. rolünde misafir bariton Re- mo Iorı nın çok güzel — bir sesi var. Fakat öyle anlaşılıyor ki, sahneye çıkmak fırsatım ilk defa karada bulmuş. Bu sebeple olacak bütün o- yun boyunca gözünü şeften ayıra- Korkudan ne yapacağını bil- mez bır hali vardı. İori, disiplinli bir çalışma ilcilerde çok şeyler yapa- bilir. İstidadı daha şimdiden onun yabancı bir memleketin sahnesinde misafir sanatkâr olarak alkışlara mazhar olmasını temin etmiştir. Ankaralı Devlet operasının artistleri içinde La Traviata'da kendini gösterme- yi beceren — Marki rolünde Ayhan Baran oldu. Tikleri bir yana bırakı- hrsa, dolgun ve renkli sesi ile, ba- şarılı oyunuyla uhdesine düşeni tam manasıyla yaptı. Gastone rolünde Nuri Turkanın vibratosunu bir dü- zene sokması 1lâzım. Vibratosunun genişliği nerdeyse bir "tierce"i bula- cak. Alkışların bitmesini beklemeyi ogrenmesını tavsiye etmeye de her- halde lüzum kalmamıştır. Baron ro- ündeki Nevzat Karatesınden bi- raz ses çıkması beyhude yere beklen- di. Flora'daki Behire Özokan'ın sesi 31 artistler

Bu sayıdan diğer sayfalar: