19 Mayıs 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

19 Mayıs 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTA OLUP BİTENLER mıydılar, cahil miydiler? Yoksa vic- danlarının kanaatine — uyuşları mı beğenilmemişti ? orular Meclıste bitmiyorlu. Ce- mal Köprülü hâ eclis grubunun azasıydı ve bu mevzudaki takririnin mutlaka görüşülmesini istiyordu. Ge- çen hafta sah günü ekseriyetin temin ettirilmediği toplantıla Cemal Köp- rülünün ön sırada, hükümete ayrılan yerin hemen yanında oturduğu ve beklediği görülmüştü. Celse açılır a- çılmaz gündem hakkında söz isteye- cek ve takririnin müzakereye kon- masını talep edecekti. Zira mesele son derece vahimdi, son derece acil bir mahiyet arzediyordu. tandaşın zihninde endişe cak bir harekete misal aranıyorsa Prof. Hüseyin Avni Göktürk'ün ta- sarrufu en güzel misaldi. Üstelik hâdiseler gösteriyordu ki kaza müesseseleri assas davranmış olmakla beraber vazifenin çetini politikacılara ve Türkiye Bü- yük Millet Meclisine Bahıs mevzuu müesseseler — henüz, Demokrasiye alışık memleketlerde bu kabil hareketlere nasıl devamlı, na- sıl ısrarlı ve nasıl azimkar surette mukavemet edildiğini — bilmiyorlar- dı veya bunu tatbike hazırlıklı halde değillerdi. Temyiz başkanının Baş- bakanla yaptığı dramatik bir görüş- e bunun en güzel deliliydi. Hususi teminat Malüm hâdiselerden sonra Başba- kan Adnan Menderes — Temyiz başkanı Bedri Kökeri ve Temyiz a- zasından Suad Bertanı Başbakanlık- ta kabul etmişti. Nasıl, Temyizdeki tasarruflar hakkında Temyız başka- nının fikri alınmamış, kendisine da- nışılmamış mıydı? Buna Başbakanın anlatılamazdı. temin edilebilirdi: bir daha böyle dav- ranılmayacaktı. Tekaüd edilen arka- daşlara gelince, onların sefalet için- de kalmalarına müsaade edilmiyecek, her birine iş verilecekti. Bedri Köker müsterih olabilirdi. Zaten teşarı Hadi Tan tarafından tasarla- nıp bizzat Başbakanın tasvibine ar- zedildiği biliniyordu. Bedri Köker'in müsterih olup ol- madığı meçhuldur. Kendisine vaad edilen, hadisenin bir daha tekerrür etmeyeceğidir. Ya, yapılmış olan? Ya i azasının sebep dahi gösterümeksizin işlerinden uzaklaş- tırılıvermesi ? Hem, tekerrür etmeye- cek plan nedir? Ihtımal ki Temyiz kanına, haber verilmeden tekaüde sevkedilme hâdisesi! Yoksa iktidar, Menderes IV. kabinesi programmda- kı sarih vaadlerine rağmen elindeki "sualsiz sorgusuz işten atma" hakkı- nı bırakacağa benzememektedir. Bu gibi işlerde iktidarı yola getirecek olan müesseselerin mukavemeti, akis- lerin devamlılığıdır. İpin ucu bira- 8 Baha Arıkan Altın bileziği var kıldı mı, Temyiz, barolar, hâkimlerin kendılerı, partiler ve basın başlarım çevirdiler mi haksiz muameleyi ya- panlar cezasız kalmış olurlar. Bir de- mokraside gayrı resmi şahısların ve- ya müesseselerin verecekleri ceza! Bu, elbette ki seçmen reylerinin baş- ka tarafa kaymasıdır. Demokrasiler- de iktidarlar ancak o cezanın tehdi- di altında yanlış adımlarım gerı alır- lar, hatalarım düzeltirler, seçim şan- sının kırıldığım gördüklerinde inti- baha gelirler. Adalet müesseselerinin, geçen hafta başladıkları hareketi bu hafta evam ettiremedikleri görüldü. İş kııbul edecekler mi ? t bu haftanın ortasında göz- F ler Adalet Bakanının hışmına uğ- rayan üç TZemyiz azası ile on üç te- minatlı hakime dıkılmıştı İktidar kendilerine iş v d ediyor- du. Hiç biri sefalete terkedilmeyecek, maişet temin olunacaktı dairesi )aşkan Sakıp Gürana İstanbulda bir noterlik düşünüldüğü — söyleniyordu, İstanbulda noterlik bir Temyiz aza- ın maaşından kat kat fazla kazanç sağlayabilen bir iştir. Diğer hâkimle- rin de kollanacağı anlaşılıyordu. Fa- kat onlar kabul edecekler miydi? Bilhassa Temyiz azalarından Sa- p Güran ile Bal nı tanıyan- lar buna ihtimal yeriniyorlardı. Zira onlar bu tekliflere yanaştıkları gün iktidarın — tasarrufu tamamile haklı bir mahiyet alacaktı. Zaten yapılan tekliflerin altında gizli olan maksad da buydu. İşte, ne olmuştu? İşlerin- den alınanlara maişet temin edilmiş- ti. Hatta daha iyi şartlar altında.. O halde gürültüye, patırdıya lüzum ney- i? albuki hâdisenin hakiki mahi- yetinin o olmadığı açıktı. Meselenin üzerinde hassasiyetle di tara- fi on altı vatandaşın sefalete terke- dilmesi değildi. Bir defa hepsinin bi- leğinde altın bir bilezik vardı; hepsi avukatlık veya huku müşavirliği yapabilirler, hayatlarım kazanabilir- lerdi. Keselenin mühim tarafı karar- ları beğenilmeyen bir takım teminat- h vatandaşların, "lüzum görüldü" di- yerek işlerinden uzaklaştırılmış ol- masıydı. Telâfisi gayrı kabil hareket buydu ve dünyanın bütün altınları adalet mekanizmasına indirilen dar- beyi bundan dolayı telâfi edemezdi. İkinci Kırşehir B u haftanın ortalarında, İran şa- hının ziyareti havadislerinden baş alan gazete okuyucuları iktidarın son hareketinin tıpkı Kırşehir hâdi- sesi gibi dil pelesengi haline gelece- ğinden emin bulunuyorlardı. Kırşehir kaza halıne getirilmişti;. ama işin sonunda ki aha zararlı çıkmıştı? Hiç şüphe yok ki iktidar. Zira evvelâ martyre" bır belde, ondan sonra aşı gibi bir kahraman yaratılmış, butıın muhalefet cephesi- ne de bir slogan temin edilmişti. Tıp- kı Kırşehir hareketı gibi — bilhassa Temyızdekı tasarruf da bütün gay- retlere rağmen kolay kolay unutul- mayacaktı. Önümüzdeki haftanın ba- şında toplanacak olan C.H.P. Kurul- tayı yeni kampanyanın vaftiz mera- simi yerine geçecekti. Muhalefet ha- tıplerı yıırdun dört köşesinde, iktida- in ilk seçimlerde değıştırı]mesı gerektıgını anlatırken mısallerının aşında of. H. tasarrufunu sayacaklardı. — Adaletin mülkün temeli olduğu sözü kulak- lardan kulağa dolaşacak ve bu mü- esseseye el uzatılmaması gerektiği her yerde haykırılacaktı. Bundan ik- tidarın kazancı ne olacaktı, lütfen söyler misiniz? AKİS, 19 MAYIS 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: