18 Kasım 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

18 Kasım 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

lerini ürpertecek mahiyetteydi. Tek- lif Mili Birlik Komitesi idaresinin daha dört yıl iş başında kalmasını istiyordu. Gerekçede bunun lüzumu belirtiliyordu. Hem de nasıl? Memle- kette demokratik müesseseler kurul- mamıştı. On yıldır birçok müessese- nin altından girilip üstünden çıkıl- mıştı. Bunların düzenlenmesi gereki- yordu. Bunu hiç bir siyasi parti ya- pamazdı. Oy korkusu, seçimi kazan- ma kaygusu siyasi partileri bu işleri aktan engelleyecekti. Memle- düzeltilecek, yola konulacak . Komite, başladığı işi yarım bırakmamalı, İnkılâp ha- reketi tam manasıyla yerleştirildik- ten sonra iktidar terkedilmeliydi. An- cak o da, dört yılın sonunda verile- cek karara bağlı kalmalıydı, gayet işler gene tam manasıyla düzeltile- mezse, kalmak gene en iyi çâre ola- caktı. İnsan bu gerekçeyi okurken hani biraz dalıverse, İstanbul gazetelerin- den birinin sol köşesinde her gün arzı endam eden bir hanım yazarın ma- kalesini okuyorum zannederdi. Fikir aynı fikir, düşünce aynı düşünceydi. Zaten, talihsiz 14'lerin kanına bu gi- bi kimseler girmişlerdi. İhtilâlin hemen akabinde, latalarını açarak ihtilâlcilerden bir kısman ağlarına düşürmüşler, onla- ra Parislerden koşup gelen tatlısu aydınları, dört partinin ipini çekmiş fersude ve başarısız politikacılar ka- tılmışlardı. Normal bir demokratik rejim içinde zerrece kıymet ifade et- meyeceklerini bilen, üstelik cemiye- tin bütün müesseselerine düşman bu salon nihilistleri sapık fikirlerini iyi niyet dolu genç ihtilâlcilere aşıla- "ne oldum delisi" desteğiyle dukları yayın organlarında veya on- ların tesiriyle tutuldukları gazetele- rinde bu felsefenin şampiyonluğunu açıktan işlemekten de geri kalma- mışlardı. Kanun teklifi basılmak üzere Meclis Matbaasına verilmişti. Tekli- fin dizgisi bitmiş, provaları alınmış, tashihi yapılmış, iş sâdece bağlanıp basılmasına kalmıştı. Türkeş ve arkadaşları bu teklifin kabul edileceği fikrindeydiler. Bir kere, 1l oy garantiydi. İş, 5 oya ka- lıyordu. Bu beş oy da temin edildi mi, mesele halledildi demekti. Son- rası kolaydı. Arkadan "Ülkü ve Kül- tür Birliği" kanun teklifi gelecekti. Bunun üzerinde başlıyacak muhare- beden muzaffer çıkmak işten bile değildi. Gerçi hâdiseden bir gün ev- vel Sezai O'Kan, teklifteki imzasını geri aldığını bir mektupla bildirmiş- AKİS, 18 KASIM 1960 ti. İmza sahiplerinden Sami Küçükün de bir şerhi vardı ve tasarının, M.B. K. nde görüşülmesinden önce "bütün bakanlıklar"ı dolaşmasını istiyordu. Bu tasarının çıkmasına taraftar ol- mamak gerekti. Ama kaybedilen oy- lar yerine konulabilirdi. Ülkü Birli- ğinden sonra ele alınacak bir teklif daha hazırlanıyordu. Bu, bütün ta- lebe dernek ve cemiyetlerini, bütün talebe etmeyi matuf kanun teklifiydi. Böy- lece bir paramiliter rejim başlıyacak ve Komite, memlekette eksik kalan, yarım kalan işleri tek elden ve büyük bir vukufla tamamlıyacaktı! Ancak teklif o sahipleri böyle bir davranışa karşı gelecek kuvvetlerin mevcudiyetini de biliyorlardı. Bunun için plânları basitti. Silâhlı Kuvvet- ler 27 Mayısı demokrasiye inanmış gençlere ve siyasi partilere dayana- rak başarmışlardı. Aynı Silahlı Kuv- teşekküllerini bir elden idare, YURTTA OLUP BİTENLER lin yeni açıklamaları bütün memle- kette zaten affın lehinde bulunan kütleleri ikinci inkılâba daha çok bağladı, çok fayda verdi. Gözler açılmıştı. Sakin bir hava A sunda her şey daha ilk gün, K miteden affedilenlerle Komitede kalanların açıklandığında belâ olmuştu ya... Nitekim o gün sa- at 17'den itibaren Çankayaya uzanan güzergâhı oldu. takım meraklı Bunlar, Çankaya Köşkünün Nizamiye kapı- sında müsellâh erler tarafından kar- şılanıyor ve hüviyet ibrazından son- ra yola devam ediyorlardı. Çankaya Köşkü, müstesna günlerinden birini daha yaşıyordu. Bâzı gazeteciler bu müstesna günü, 27 Mayıs ihtilâli Kuytak - Ersü - Özgüneş Gençler triosu vetler otoriter rejimi, bunlara karşı totaliter idareye hasret sapık genç- ler ve başları koparılmış düşük kuy- ruklarıyla işbirliği yaparak pek âla gerçekleştirebilirlerdi. o 14'lerden bâ- zılarının bir takım gençlik teşekkül- leriyle, ordu mensuplarıyla, Havadis gazetesi gibi yayın organları ve on- ların temsil ettikleri zümrelerle te- masları bu gayeyi istihdaf ediyordu. Bunlar bu haftanın ortalarında meydana çıktığında hemen hiç kim- se şaşmaktan kendini alamadı. Aklı başında bir insanın böyle hayallere kapılması, anlaşılacak bir husus de- &ildi. Bunlar Türk cemiyetini. Silâh- lı Kuvvetleri, Gençliği ne sanıyorlar- dı? Kaldı ki 14'lerin içinde Türkeş veya Erkanlı gibi hakikaten vasıf sa- hibi kimseler vardı. Anlaşılan, beyin makineleri ters işlemiş, o ihtirasları kendilerini ele geçirmişti. Böylece, bu kıymetlere yazık olmuştu, Gürse- sonrası Köşkte verilen bir kokteylle mukayese ettiler. Heyecan, aynı he- yecandı. Farklı olan taraf, birinci- sinde, kazanılan bir hürriyet müca- delesinin kutlanışı, diğerinde ise, ka- zanılan hürriyetin muhafazası yolun- da yapılan ciddi bir tasfiyenin, Türk milletinin kaderini elinde tutan en yetkili şahıs tarafından bizzat izah edilişiydi. Gazeteciler Köşkün kapısında, 27 Mayıstan beri âdet olduğu üzere, ça- kı gibi fakat son derece nâzik subay- lar tarafından karşılandılar. Başkan Gürselin bu defaki basın toplantısı fevkalâde ilgi görüyordu. oMuhabir- ler ve omuharrirler kadınlı erkekli gruplar halinde, alışık adımlarla kır- mızı halıların süslediği koridoru geç- tiler. Biraz ilerde büyük toplantı sa- lonu bulunuyordu. Basın mensupları hetnen salona alınmadılar. Zira bil- dirilen saat, 18 idi ve toplantı, aske- 13

Bu sayıdan diğer sayfalar: