18 Kasım 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

18 Kasım 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çok alaka uyandırıcı bilgiler vere- cekleri duruşmanın seyrinden ve Ba- şolun imalarından anlaşılmıştı, Celseler Dört filmli seans Hayreddin Erkmen sanıklara ait mikrofona yürüdüğü zaman işin bu kadar eğlenceli olacağını imkânı yok kimse tahmin edemezdi. Düşük Ticaret Bakanı Adeta Meclisteki hır- çınlığını tekrar ele almıştı. Meclis kürsüsüne Hükümet koltuklarından kalkıp yürüyormuş gibi bir hali var- dı.; Hem de eline iyice bir koz geçi- ren bir hükümet üyesi. Nitekim Erk- menin bu cakası konuşmağa başladı- ğından birkaç saniye sonra belli ol- du. Düşük Ticaret Bakanı, Savcı E- geseli itham ediyordu. Ne ile? Bir zamanlar (Balıkesirden adaylığını koymuş olmakla. Evet, Egeseli, a- daylığını koymuş ve kazanamamış olmakla itham ediyordu. İşte budur ki Yüksek Adalet Divanı Başsavcıs- nı böylesine insafsız Düşük Ticaret Bakanı ağır ağır mikrofona doğru yürüdü. Mikrofonu eliyle bir iki kere tartakladıktan son ra sesinin tonunu ayarlamak isterce- sine bir an kendini tarttı ve konuştu: — Siz değil misiniz 1954 mm Balıkesirden adaylığınızı koyan Kaybettiniz. Bu mudur bütün hıncı- cınız. Salonda bir ara mırıltılar yüksel- di. Düşük Bakan Egeselin üzerine fena gitmişti. Başsavcı ne yapacak- tı ? Acaba ne diyecekti? Egesel bunun üzerine sözistedi. Cevap verecekti. Başol isteği kabul etti ve Başsavcı yerinden doğrularak kendine has yumuşak konuşmasıyla düşük. Bakanı cevaplandırdı:. "—bBiz burada umuma ait bâzı karası olarak ileri sürmek istemele- rini, teessüfle karşılarım Erkmen tekrar mikrofon na geldi ve ilk sözleri kadar eğlenceli birkaç söz daha söyledi. rkmen ve Mandalinci dâvasının o gün en enteresan tarafı buydu. Dü- şük Bakan bir hayli içini boşaltmış gibiydi. Yerine otururken şayet Mec- liste olduğu gibi sol tarafında Men- deres olsaydı muhakkak bir ara ken- dini unutacak ve Menderese "Nasıl, beğendiniz mi?" kabilinden bir na- zar atfedecekti. Oturdu ve ellerini AKİS, 18 KASIM 1960 yapmıştı. iki bacağının arasında kavuşturarak Başolun söylediklerini dinledi. Salonu iki subayın arasında terke hazırlandığı zaman ise, düşük Ba- kanda biraz evvelki caka ve kendine güvenden eser kalmamıştı... Salondan çıkarılırken âdi bir suçlu gibi garip adımlar attı. Mandalincinin ise, savunmasını bitirip yerine oturduktan sonra ağla- dığı görüldü. Bir savunma şahidi Avı gün 6-7 Eylül duruşmaları- nın safahatı da bir hayli eğlence- li oldu. Menderesin, savunma şahidi olarak dinlenmesini istediği bir gaze- teci vardı. Gazetecinin adı Şinasi Na- hit Berkerdi. Berker, Menderesin An- kara Hiltona misafir ettiği gazeteci- çocuğunu düşük Başbakanın karşı- sına bir kere daha çıkardı. Oturduğu yerden alışılan tavrıyla kalkan Menderes mikrofonun karşı- sına geldi. Halinde bir başkalık var- dı, iki ismi telâffuz ederken sıkılıyor gibiydi. İsimlerden biri Şinasi Nahit Berker, diğeri eski yaveri Hayreddin Sümerdi. Düşük Başbakan, Sümerin bir kere daha dinlenmesini arzu edi- yordu. Sümer bir evvelki şahadetin- de hilafı hakikat beyanda bulunmuş- tu. O kadar ki, daha bir hafta evvel Ankarada bir gece klübünde Sümer, söylediklerinin tam aksini söylemiş- ti. Bunun şahidi de Şinasi Nahit Ber- kerdi. Ne var ki, Menderese istihba- rat yanlış verilmişti. Bir hafta evvel cereyan eden hâdise bambaşkaydı. Sümer gerçi Berkere -Berkerin mah- kümiyetinde şahadet etmiş ve şa- hadeti mahkümiyetini (o sağlamıştır- Nedim Ökmen Terledi YASSIADA DURUŞMALARI bâzı şeyler söylemişti. Ama anadan doğma tanık Sümerin o söyledikleri Menderesin hiç te lehine değildi. Es- Ankarada bir lokantada sonra hayatının şahadetini yapacağını, bununla istik- balini temin edeceğini söylemiş ve eski efendisi hakkında hiç de iyi ol- mayan sözler sarfetmişü. Başkan Başol, Menderesin bu is- teğini reddetti. Bir avukatın lâfları pıından sonra filmin en heyecanlı kısmı başladı. Sağ tarafta oturan avukatların arasından esmer, saçları düz taranmış birisi kalktı. Bu, Men- deresin vekili (oApaydındı. Apaydın yepyeni bir cevher yumurtladı. Hâdi- se hakkında İnönünün fikri alınma- ydı. o İnönü şunca senedir Devlet Başkanlığı yapmıştı. o Tecrübeli biir devlet adamıydı. Tecrübeli bir politi- kacıydı. Hâdiseler hakkında behema- hal fikrinin sorulması gerekiyordu. Belki İnönü durumu (aydınlatıcı fi- kirler öne sürebilirdi. Yüzlerde beliren tebessümler, A- paydının İnönü (hakkında söylediği sözlerden dolayıydı. Apaydın ve İnö- nü!.. Apaydının İnönü hakkında sar- fettiği sözler!.. Doğrusu, manzara harikuladeydi. Hele Başolun, genç sanık Oktay Engine gösterdiği bir mektubun fo- to - kopisi filmi adamakıllı eğlenceli hâle getirdi. Bu mektup Selanik Kon- solosluğumuzun kavasına yazılmış- tı. İçinde "Sırrı iyi sakla" diye bir cümle geçiyordu. (Engine bunun ne demek olduğu (sorulduğunda genç sanık cevap verdi: — Efendin, hususi hayatıma ait bir sırdır" İşte buna can dayanmazdı! Nite- kim salondaki kahkahalar az kaldı Başkan Başolu bile güldürecekti. Seansın diğer iki filmi, Yassıada müdavimleri için enteresan değildi. Zira evvelâ fregmanlarını görmüşler sonra da filmi sonuna kadar seyret- . Bir kere daha seyredilecek içindir ki sa- londakilerin pek çoğu oturdukları yerde sıkıntıyla okımıldanıp odurdu. Vinileks dâvasında Polatkan suçsuz- du. Bütün kabahat arkadaş edindiği adamların cehaletindeydi. Cahil a- dam bu mektupları cehaleti yüzün- den kaleme almıştı. Bunda Polatka- nın günahı neydi? Ökmenin avukatlarına gelince, tanıkları, itham ettiler. Tanıkların hepsinin Ökmene husumeti vardı. Bu yüzden ifadelerine itibar edilmeme- liydi. Davalarkararabırakıldı. 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: