18 Kasım 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

18 Kasım 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BASIN Seminer Gene İsmail Hakkı bey... Yy arbay Ahmet Yıldız, kalın puro- sundan derin bir nefes çekip et- rafını şöylece bir süzdükten sonra cevap verdi: zaman, yalan haberin sazlüşi ilelebet suçlu kalacaktır". Salonda hafif bir, mırıltı yük- seldi. Soru sahibi gibi diğerleri de tatmin olmamışlardı. Soru sahibi Apdi İpekçiydi. Milliyet gazetesinin genç Yazı İşleri Müdürü Radyoevin- de toplanan Basın Meclisinde görü- şülmekte olan İspat Hakkı Kanun tasarısı ile ilgili bir sual sormuştu. Tasarıda bir madde, ispat seçimlerden bir ay evvel kalkmasını mesini derpiş ediyordu, Bu, biraz ga- rip ve çeşitli yorumlara yol açan bir madde oldu. Hazırlıyanlar, gerekçe olarak, seçimlere giren bir partili hakkında korkusuzca yapılacak ka- sıtlı yayın neticesinde adamın seçimi kaybetmesinin sağlanabileceğini bil- diriyorlardı... Hesaplaşma, bu ilk ga- yenin gerçekleşmesinden sonra ya- ue ki seçimi kazanan tarafta olan gazeteci, partisinin tesiriyle cezadan pekâlâ kurtulabilirdi da... Buna müsaade etmemek için, seçiş- lerden bir ay önce ispat hakki kaldı- rılıyordu. İşte genç yazı isleri müdürü bu- na itiraz etmişti. Hapsi göze alan gazeteci istediğini yazar ve yayardı. Böylece, gene matlup hasıl olur ve şayet bu yayın seçimi kazandırmağa yeterse gazeteci gene parti gücüyle hapisten kurtulabilirdi. Demek ki, alınan tedbir beş para etmiyecekti. İşte budur ki Ahmet Yıldıza kalın purosundan derin bir nefes çekmeği icap ettirmiş ve Yıldız doğrusu iste- nirse salonda (bulunanların çoğunu tatmin etmeyen bir lâf etmişti! Salon, Radyoevinin stüdyoların- dan biriydi. Ortaya çok uzun bir ma- sa yerleştirilmişti. e Yıldız masanın sağında oturuyordu. Yanında Rektör Buut Kemal Yetkin bulunuyordu. ai dızın önündeki mikrofon, Komite yesinin tartışmaları rahatlıkla idare etmesini sağlıyordu. Konu ispat Hakkı kanım tasarısıydı. Adalet Ba- kanlığında hazırlanan tasarının ga- zetecilerce pek çok eksiklikleri var- dı. Bir defa, dâvanın tamamlanması için verilen, daha doğrusu konulan mühlet pek azdı. Dâva 22 gün içinde 28 behemehal neticelenecekti. | İspatla mükellef olan gazeteci delillerini 10 gün içinde ibraza mecburdu. Bun- dan sonra elde edilecek deliller para etmiyordu. Şimdi, düşünmek gere- kirdi. Bir gazeteci bir şahıs hakkın» da haklı olarak yayın yapmış ve mahkemelik olmuştur. Mahkeme 10 gün içinde bütün delilleri istemekte- dir. Delillerin bir kısmı toplanmış ve- ya hiç biri toplanamamış ise gazete- ci, iddia ettiğini ispat edememiş du- ruma düşmüştür. Ne olacaktır? El- bette ki mahküm olacak ve Ankara Hilton veya İstanbul Park Otel ge- ne bir yasarı misafir edecektir. A- ma, mahkemeden birkaç gün sonra gazeteci dâvayı an bir delil elde etmiştir. Peki, man ne olacaktır? Hiç! Gazeleği, hapishane rılmış, hem de demokrasinin icapla- rı yerine getirilmiş olacaktı Yıldız, işin bu tarafında purosun- dan çektiği nefesleri (seyrekleştirdi ve bunun yerine sık sık not almağa başladı. Gazeteciler önemli noktala- ra temas ediyorlar, hapis cezasının gerekmediğini söylüyorlar ve Da- moklesin kılıcını başlarından kaldır- mak için bütün gayretlerini sarfedi- yorlardı. Seminere öğleden sonra da de- vam edildi. Bu sefer müzakere edi- len kanun Basın Kanunuydu. Yeni hazırlanan kanun bâzı meselelerde biraz aşın idi. Bunu daha yuvarlak- laştırmak, daha mülayim ve fayda- lı hale sokmak mümkündü. Kanunda, bir yıldan fazla hapla cezası yiyenlerin Yazı işleri Müdür- lüğü yapamayacakları hükme bağ- lanmıştı. Bu, itirazlara uğradı. İlim komisyonunun hazırladığı (tasarıda daha mâkul bir şekil bulunmuş ve Basın semineri faaliyet halinde Hapis cezalarına veto de gününü doldurmak için bekliye- cek ve kirli çamaşırları ortaya atı- lan adam elini kolunu sallaya salla- ya, hattâ hapishaneye bir de nanik yaparak dolaşacaktır. Basın mensupları işin bu tarafını sakat buldular ve düzeltilmesini is- tediler. Bu kanun, gene bir ispat Hakkı değil, İsmail Hakkı kanunu olmaktan ileri gidemiyordu. Hapis ve basın üzakerelerin bundan sonraki kıs- mı, basının artık hapisle tehdid edilmemesi tezine inhisar etti. Bir devrin hapishanecileri, bundan böyle hapis cezasının kaldırılmasını talep ediyorlardı. Böylece daha demokra- tik bir durum hasıl olacaktı. Hapis yerine ağır para cezaları konmalıy- dı. Böylece hem gazeteci cezalandı- takyid 5 yıl hapis cezası olarak va- zedilmişti.. Ağır hapis ve terzil edici suçlar, elbette bunun haricinde ka- lıyordu. Tahsil meselesine gelince, bu hu- susta fikirler muhtelifti. Basın men- suplarından bâzıları lise tahsilinin mesleğin atisi için şart olduğunu sa- vundular. Bu, gazetecilik (omesleği- nin itibarını arttıracak ve kalifiye gazeteci yetiştirmekte yardımcı ola- caktı. Bâzdan ise, gazeteciliğin tah- sille ilgisi olmadığını, daha ziyade bir ihtisas işi olduğunu ileri sürdüler. Bir de, üzerinde durulan mesele cevap hakkıydı. Gazeteciler geçmiş devirde tekzip müessesesinin İşleyi- şini anlattılar. Bunun bir yola konul- masının zaruri olduğunu ileri sürdü- ler. Hele cevabı verene başlık atmak imkânını sağlamak çok gülünç olu- AKİS, 18 KASIM 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: