28 Kasım 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

28 Kasım 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

"Oyun İçinde Oyun" komedisiyle dikkati üzerine çekmiş, şiirde olduğu gibi, tiyatroda da birbiri ardısına gü- zel eserler vermesi beklenmiş bir im- zanın sahibidir. Uzunca bir susuştan sonra Oktay Rıfat, İstanbulun Boğaz üzerindeki iskelelerinden birinde, vapur bekle- meğe gelen çeşitli tipler arasından alınmış "Bir Takım İnsanlar"la bi- ze, muayyen bir vakası olmayın, bir psikolojik tahlil piyesi Başka başka filmlerden aynı "hava"da, aynı "üslüp" benzeye tanıttığı ibi, çe- al hayal- insanlardır. Kimi gençliğini yitirmiş, ama eski günlerinin heyecanlarını küçük saa- detlerini, hatta sokak satıcılarının seslerini bile hala unutamamış, şim- di ölüm korkusuyla begenemediği, yabancısı kaldığı oOhayata gene de sımkısı bağlı bir eski zaman hanı- mıdır; kimi her şeyi maddeyle öl- çen, karısının ihanetini bile karlı bir şantaj vesilesi yapabilen bir iş ada- mı; kimi odacılık ettiği dairede ça- lışan, kızı yerindeki Küçük Hanıma tutkun bir zavallı; kimi kumrular gibi sevişmekten başka bir şey odü- şünmeyen zamane çocukları... Sahnedeki oyun Oktay Rıfatın "Bir Takım İnsanla- r"ı bütün bu dağınıklığına, kopuk kopuk görünüşüne, bir tarzdan öbür tarza atlamasına rağmen, elbette "bir takım, şeyler", söylemek istiyor. Hiç değilse bir vapur iskelesinde, muayyen saatlerde yanyana gelen in- sanların sayısı kadar meseleler, ke- derler, sevinçler, umutlar, umutsuz- luklar, özleyişler ve hayaller, (aynı zamanda da "kaderler" olduğunu... Böyle şiir yüklü, şairce yazılmış eserleri sahneye koymak elbette ay- rı bir itina, ayrı bir ihtimam ister. Kaldı ki Oktay Rıfat, son yıllarda Batı sahnelerinde opek revaçta olan bir modern sahne anlayışına, Brecht tekniğinden geniş ölçüde fay- dalanan bir anlayışa, tatbik imkanı veren sahneler düşünmüş: Seyircinin gözü önünde geçmişe dönüşler; iske- lenin hemen önünde kâh bir eski ya- lının kafesli odasını bu odanın içinde çoktan ruhlar alemine göçmüş eski zaman hanımlarını; kah bir terzi a- tölyesini; kah Odacının rüyasını süs- leyen o fantastik alemi; kah bir ha- pishanenin demir (o parmaklıklarını canlandıran tablolar... Bütün bunlar fantezisi ve zevki olan bir rejisöre, bir dekoratöre güzel ilhamlar vere- bilir, eserin yapısındaki dağınıklık- ları, okopuklukları, çok kullanılmış tiyatro formüllerine aykırı, hatta "tiyatro dışı" denebilecek, bile ( bile yapılmış aşırılıkları, hiçe saymaları, unutturabilirdi. Ne yazık ki ne mit Akınlının rejisi, ne de Doğan Ak- TİYATRO selin dekorları yazarın, düşüncesini değerlendirecek, ona ayrı bir özellik ve güzellik vermek şöyle dursun, sa- dece belirtecek nitelikte... Onun fan- tezisine, hayal zenginliğine ayak uy- duramıyacak kadar silik, donuk ve a- r. Oyuna gelince: Yardımcı -çımacı- da Şakir Arseven, Büyükhanımda Şaziye Moral, Birinci Adam -iş ada- mı Niyazi bey- da Zihni Rona, Küçük- hanımda Neşe Tandoğan, Odacıda Kemal Ergüvenç gerçekliği olan çeh- reler canlandırıyorlar. Hele o Şaziye Moral, o kısacık rolünü büyük bir kompozisyon o seviyesine (o çıkarıyor. "Çat Kapı" daki Büyükanne rolünden sonra, ona tabantabana zıt böyle bir rolün derisine girebilmesi, aktrislik- ten komedyenliğe yükselişin -tiyatro kurtlarına heyecan veren- güzel bir örneğidir. Şakir Arseven, hayli güç olan. "Pişekâr"ıçok tatlı, sşvimli bir oyunla sıkıcı olmaktan o kurtarıyor. Kemal Ergüvenç lüzumsuz hareket- lerden, jestlerden sıyrılmış arı ve du- ru bir oyunla, Odacıyı kavuran o ka- ra sevdayı, onun sonsuz ıstırabını sa- dece hançeresi, aktörün en büyük ha- zinesi olan o mükemmel "ses"i ile ya- şatmağa muvaffak oluyor. "Bir Ta- ı, onların kusursuz yaratışlarını gör- mek ve Oktay Rıfatın kristal kadar temiz dilini dinlemek için seyredil- meğe değer. AKİS, 28 KASIM 190 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: