26 Ocak 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

26 Ocak 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER yazdırdılar. Böylece hem teşebbüs daha çok duyuldu, hem de zaman ka- zanıldı. İkinci hafta, bilhassa iki adam büyük faaliyet gösterdiler. o Bunlar- rın biri, D. P. Gençlik Kollarının u- nutulmaz siması, Ankara Hukuk Fa- kültesinin kıdemi meçhul öğrencisi Orhan Sakarya, öteki Ankara Poli- sinin o devirde -bilhassa Uşak hadi- seleri sırasında- pek meşhur olan si- ması İsmail Küntayın oğlu Barlas Küntaydır. Bunlara, yardımcı ola- rak, Zafer gazetesinin yazarlarından Abdullah Uraz da katıldı. Adam derleyiciler ayrıldılar. çevrelerinde (çalıştı. Demokrat çevrelerle temasa geçtiler. "Şöyle eli yüzü düzgün, talebe kılık- 1" kimseler arıyorlardı. Bunlar bir çok yere sipariş edildi. Ancak hare- ket anı geldiğinde, bütün vaadlere ve Cooc acentasına taş çıkartacak zi- yafeti!, yataklı, hattâ diş kiralıklı or- ganizasyona rağmen heveslilerin sa- yısının ikiyüzün altında olduğu esef- le görüldü. Üstelik, bu arada Orhan Sakarya da Hukuk Fakültesinin kan- tminde, kendisine "Aa! Ama bun- dan istiskal çıkar" dedirtecek bir muameleyle karşılandı, kolundan tu- tulduğu gibi dışarı atıldı. bir kaç kola .lar. Gelenleri arabalarından Çıktık yola.. Seyahatin mali yönüyle A. P. ileri gelenleri bizzat ilgilendiler. MAS firmasından iki otobüsle bir minibüs sağlandı. Bir kaç şirket, böyle bir te- şebbüse âlet olmanın endişesi içinde ve Emniyetin hâdiseyle yakından a- lâkadar olduğunu görünce A. P. lile- re araba vermeyi reddettiler. Bunun ticarine Kayseri, Bursa ve Eskişe- hir plâkalı üç otobüs de kiralandı. Hareket saati olarak tespit edi- len 22'de MAS acentasının önü pek kalabalık değildi. Topu topu 150-160 kişi vardı. İlk olarak Ankara 27584 plâkalı ve MAS şirketine ait otobüs hareket etti. Onu sırayla Kayseri 80209, Bursa 26206, Eskişehir 26114 plâkalı otobüsler takip etti. Tertip- çiler, müşteri bekler gibi yolcu bek- liyorlardı. Saat 24.15'de ise gene MASa ait bir başka minibüs işin ele başılarını Kayseriye götürmek üzv re hareket ediyordu. Saat 1.30'da da son parti gene MAS şirketine ait 27603 plâkalı otobüs'e gitti. Yolculuk, cümbüşlü geçti. Kafile- de mevcut öğrenciler işin içyüzünü şöyle bir bildiklerinden, "avantadan çıkan seyahaf'in sonuna kadar iyi geçeceğini zannediyorlardı. Otobüsler Kayseriye, pazar saba- hı erken saatlerde vardı. Ziyaretçi- leri, A. P. nin orada hazırladığı ka- labalık karşıladı. “Tezahürat yaptı- indirdi- ler. Program, şehrin içinden geçile- rek bir kaç kilometre ötedeki Cezae- vine yürüyerek ve gösteriyle gitmek- ti. Bu arada ortaya bir de resim çık- ti. Bu, Atatürkü Bayarla gösteren ve Bayara ithaf edilmiş bir '*kotra gezintisi resmi "nin kopyası idi. Bu- nu, Bayara vereceklerdi. Gelenlerden bir kısmı, orada sır- ra kadem bastılar. "Bedava seya- hat, bedava ziyafet" denmemiş miy- di? Yemek saatine kadar şehri do- laşmayı, "Baba"yı görmeye tercih ettiler. Barlas Küntay kalanları top- ladı. Kayseri A. P. lilerinden takviye aldı. Kafile yola düzüldü. . Misafir umduğunu değil... Bir kaç yüz kişilik topluluk cakay- la Cezaevinin nizamiye kapısı ö- nüne geldiğinde, devletin nizamı ko- rumakla görevli' kuvvetleri (o tarafın- dan durduruldular, önde bulunan- lar bir de dilekçe o hazırlamışlardı. Bu dilekçede, toplu halde Bayara başsağlığı dilemek arzusu ( belirtili- yor ve müsaade isteniyordu. Talep (Kayseri Kl Savcı hazırlıklı olduğundan bir raftan gençlere toplu halde ziyare- tin imkânsızlığına dair cevap hazır- larken bir yandan da Ankarada A- dalet Bakanlığı ile temasa geçti. An- karadaki ilgililer bu defa da mese- leyi geçiştirmek arzusundaydılar. Ni- tekim Savcıya, talepleri o mümkün Madalyonun iki yüzünü de görebilsek! A damlar kalkacaklar, vatana hıyanetinin cezasını çek- mekte olan birini âlâyı vâlâ ile ziyaret edecekler. Hem de hangi etiket altında? “Türk Gençliği" etiketi altında. "Üniversite Gençliği" etiketi altında. Ne za- man? Bu siyasetçinin ve onun ideal arkadaşlarının se- bep oldukları ve altında kaldıkları bir ihtilâlin henüz dumanı tüterken.. Elbette ki devletin kuvvetleri bu kendini bilmezlerin haddini bildirecektir. Nitekim, git- tikleri yerden tersyüzü geri döndürülmüşlerdir. Şimdi, iki Basının ikisi birden Hükümete bağırıyor. Yeni İstanbul'lu Basın diyor ki: "Bu ne rezalet! Gençli- ge Kasıl tabanca çekilir? Canı isteyen bir mahkümu ziyaret edemez mi, ona baş sağlığı dileyemez mi? Kim ne karışıyor? İsmet Paşanın açık rejimi bu işte.." Cum- huriyet'li basın diyor ki: "Al işte, Demokrasiyi yürüte- ceğim diye taviz üstüne taviz verir misin? Mahvettin devrimleri, bütün gericiler baş kaldırdılar. Yarın baş isteyecekler. Devrimcilerin başını.. Buldukları cüret, on * lara senin verdiğin cürettir. Buyur, açık rejimini!" Adam kalkacak, açık açık komünizm propagandası yapacak. Türkiyeyi ancak komünist sistemin kalkındı- racağını yazacak. Her şey devletin olmalıdır, mülkiyet kalkmalıdır, fakirler bu («istemi zor kullanarak gerçek- leştirmelidir diye akıl verecek. Hem de bunu hangi etiket altında yapacak? "Fikir Hürriyeti" etiketi altında. AKİS/10 "İlericilik" etiketi altında. Tabii üstadı kulağından tu- tacaklar ve içeri atacaklar. Ama bu arada, kurunun va yaş da yanmış! Marifet sahibinin umurunda Gene iki Basının ikisi birden Hükümete bağırıyor. Bu sefer Cumhuriyet'li Basın diyor ki: "Bu ne rezalet? Fikre nasıl kelepçe vurulur? Bir insan bu memlekette fikrini, inancını söyleyemez mi? Kim ne karışıyor? Herkes her söylenene inanmak zorunda değil ya.. İsmet Paşanın açık rejimi bu işte!" Buna mukabil Yeni İs- tanbul'lu Basın şöyle diyor: "Al işte, devrimbazlara ta- viz üstüne taviz verir misin? Mahvettin toplumu, bütün kızlar baş kaldırdılar. Yarın baş isteyecekler. Milli- yetc-i'erin. zenginlerin, varlıklıların başını.. Buldukları m onlara senin verdiğin cürettir. Buyur, açık reji- Yani ne yapmak lâzım? Bayar tavaf edilsin mi ve komünizm propagandası serbest bırakılsın mı? Biri di- yor ki: "Bayar tavaf edilsin ve komünizm propagandası yasak olsun!" öteki diyor ki: "Bayar tavaf edilmesin e komünizm propagandası yasak olmasın!". Haydi, ikisi birlik olup, vur İsmet Paşaya... Peki ama, bu memleketin aldı başında evlâtları ne- rede? Yoksa. "Yangın var!" diye mi bağırıyorlar? "Yangın var!" dive bağırmakla yangın sönse..

Bu sayıdan diğer sayfalar: