19 Ekim 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

19 Ekim 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

pa sardığı anlaşılan transfer ihtilâfı KÖŞEDEN Futbolumuz Vildan Âşir SAVAŞIR 936 Bertin Olimpiyatlarında ilk maçımızı norveçtilere karşı oynamıştık. Takımımız sahada "Al gülüm, ver gülüm" esasına dayanan bir paslaş- ma oyunu tutturmuş, ikide bir de rakip kalesinin tâ yakınlarına kadar gir- mesine rağmen gol atamamış ve 4—0 yenilmişti. Maçı bir türk dostu olan Alman Futbol Federasyonu Reisi ile birlikte seyrediyorduk. Adam bizim üzüntümüzü ve hayretimizi görünce dayanamamış, «Sizin çocuklar doğru- su güzel oynuyorlar ama, futbolda maç kazanmanın ancak gol yapmakla mümkün olduğunu ve hedefin de bu olduğunu bilmiyorlar" demişti. O tarihten bu yana otuz yıla yaklaşan bir zamanın geçmiş olmasına rağmen, bakıyorum, biz hâlâ ayni noktadayız!.. Gerçi futbolcularımız bugün ağabeylerinden daha kaliteli bir futbol oynuyorlar. Topu çok daha iyi. ve daha büyük ustalıkla kontrol ediyorlar ve futbolun inceliklerini tek tek daha iyi biliyorlar. Takım olarak da za- man zaman, sistem ve taktik lâfları ediyorlar. Ne var ki onların ve ida- recilerinin unuttukları husus, bazı küçük ilâvelerle hemen hemen eskile- rinkinin ayni. Futbol maçlarım, bir topa ayakları ile alabildiğine sahip ve hakim olmanın, onunla bir jonglör ustalığı içinde oynamanın, her şart altında ona istediği gibi vurabilmenin imtihanının verildiği bir marifet gösteri- sinden ibaret sanmak yanlıştır. Maçlar, bu omeziyetlere ve sahip oldukları peşinen kabul edilen kimselerin "gol" denilen varmak için tek tek ve takım halinde yaptıkları amansız bir m dir. Onun için, futbol oynamak üzere sabaya çıkan delikanlıya "futbolcu" değil, "futbol oynıyan sporcu" demek lâzımdır. Bir tarihte, zamanın Futbol Federasyonu Başkam olan U. Yenal ile merak edip biz de maçların fiilen, kaç dakika oynandığım tesbite çalışmıştık. Kronometre tuttuk. Milli kümenin en kaliteli maçlarında ve iki devre boyunca top 30-33 dakikadan fazla oyunda kalmadı. Zama- nın çoğu aut, taç atışlarına, kornerlere, ceza vuruşlarına ve bunların icaplarına harcandı. Bugün de bundan daha hızlı oynadığımızı sanmıyo- rum. Şimdi küçük bir hesap, bizim gençlerin ne için sporcu sayılmayıp futbolcu sayılmaları lâzım geldiğini apaçık gösterecektir. Futbol maçları - nazari olarak - 15 dakikalık dinlenme payı ile iki 45 dakikalık zaman içinde oynanıyor ve bu süre içinde top, kaleciler hariç, 20 oyuncu arasında çok defa ikişer ikişer paylaşılıyor, ayaktan ayağa aktarılıyor. Nazari olarak 90, hakikatte en çok ve bol keseden 35-10 da- kika oynanan oyunda bir oyuncuya top kaç dakikada bir düşer veya dü- şebilir, hesap edin! Ayrıca top, her seferinde, kendisini kullanan oyuncu- dan takatin âzamisinin harcanmasını da istemez. Meselenin düğümlendi- ği nokta, buradadır. Bizim çocuklarımız, sonu "gol" a varacak olan bu 105 dakikaya dağılmış mücadele içinde kendilerine düşecek "effort" için yeter idman kıvamına, kondisyon ve forma sahip bulunmuyorlar. Olur mu? Siz, kimbilir hangi aralıklarla 20 metrelik sekiz sprinte dayanamayacak, on tanesini uzaktan takip edemiyeceksiniz, üç çalım, bir çatışma ve 10 metrelik bir koşudan sonra dizleriniz çözülüp ayaklarınız tökezleyecek, şut çekemiyeceksiniz, rakibin temposuna dayanamıyacak- smız, bazı meşhur maçlarda olduğu gibi karşı kaleyi unutup kendi ka- lenize dolacaksınız, sonra da "ben futbol oynuyorum" diye teknik, taktik. atak, kontratak, defans adına koca koca lâflar edeceksiniz. Olur mu?.. rından, bu "ihtilâf, mevsiminde hal- da böylece gün ışığına çıkmıştı. Spor ve sporla ilgili işlerin büyük sürat istediği bilindiği için, bu işleri düzene koyan mevzuat bu özellik he- saba katılarak hazırlanmıştı. e Ancak mevzuat ile, onu yürütmek mevkiinde olan kişiler ayrı ayrı havalar çaldıkla- AKİS/34 ledilememiş ve Napoli gezisinden dö- nüşe terkedilmişti. Bu garip ihtilâfın Merkez Transfer İhtilâf Komitesi yerine vazife gören Hukuk İstişare Heyetinde bir tatlıya bağlanması beklenirken, lâfa, her ne hikmetse Futbol Federasyonu karış- tı ve "Profesyonellik Talimatnamesi ile Sicil Lisans talimatnamesine ekle- nen ve yürürlüğe gireri fıkralar bu de- likanlının profesyonel lisansı almasına cevaz vermez. Amatör lisansı ise Ge- nel Müdürlükçe verilir" fetvası ile dos- yayı kaptığı gibi (Genel Müdürlüğü gönderdi Bu fetva bir bakıma bir vazifesiz- lik kararı olmuştur ama, bir bakıma da teknik bir makamdan sâdır olmuş "bu adam profesyonel olamaz" kara- rıdır. Her ne hal ise, bu çetrefil iş bu hali ile Sicil Lisans Dairesinin üzerine yıkılınca, yük, ilgililere fazlaca ağır gelmiş olmalı ki, onlar da gene yürür- lükteki talimatnameler arasından diş- lerine ve işlerine uygun madde reçip, "Yooo. bu iş bizim değil. Futbol Fe- derasyonu Merkez İhtilâf komitesinin işi olmak gerekir. Biz okadar ilerisine gidemeyiz. (oOYol da odur! Ona göre karan, gücü herşeye yeten Genel Mü- dür versin" dediler. Mesleği omühendislik olan Genel Müdür, profesyonel itiyatlarının tesi- ri ile olacak, işi bir çırpıda kesip attı. "Bu genç, para almıştır. Amatör, pa- ra alamaz! Aldı mıydı, profesyonel o- lur. Profesyonel bir sporcuya. amatör lisansı verilemez. Bay Ergin Gürses, buyurun İzmir Altay Kulübüne!" Böylece, azıcık daha kabaran dosya döndü, yeniden Futbol Federasyonu raflarındaki yatağına yerleşti!.. Haftanın ilk gününde aslı Devlet Bakanlığına ve suretleri Genel Mü- dürlük ile Federasyona giden mektup- ta son derece sportif bir karakter ta- n bu garip transfer (hikâyesinin biribirleriyle çelişen Oo talimatnameler karşısındaki karışık durumu anlatıl- makta ve Napolide yaptığı incelemele- rinden avdet etmiş bulunan Ökten Pa- şadan bilgili ve âdil bir karar isten- mekte idi!.. Çelişmeler | Terbiyesi Kanunu, çalışmala- rı düzene koyucu mevzuatı hazır- layacak olan mercii belirtmiştir. Tali- matname diye ne varsa hepsi orada hazırlanmakadır. Olmamak lâzım a- de iki ayrı fıkra vardır. Bunlardan bi- ri, "..milli takım namzeti amatörle- rin profesyonel lisans almaları Umum üdürün iznine bağlıdır" demektedir. Peki ama, ya bu izin alınmamışsa?.. Sicil Lisans talimatnamesine ele - nen fıkra ise daha da enteresandır. Merakla beklenen, bu durumda işin nereye varacağıdır. Şu anda işin bir ucunu, ömürleri spor içinde (geçmi hukukçular, bir ucunu da ziyadesiyle meşhur kadro tutmaktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: