15 Mayıs 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

15 Mayıs 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SANAT retti. Hikâye, kara gözlü esmer bir gençkiz ile sarışın sair sevgilisi ara- sında geçiyordu. oOperet oynandı. Fatma rolünde Semlha Berksoy, bü- tün dünyaya, "bir çift mavi göz"e o- lan ebedi aşkın buldu: Böyle oh, bakarken gökyüzünde aya görünür gözüme bir çift mavi göz. Sevmek bu, sevmek gelir mi şakaya? Sevmek bu! Onundur her yerde son Nâzım, birgün Semihayı evine gö- türdü. O sırada Nâzım. Cihangirde bir çatı katında oturuyordu. Dik merdiven lerden nefes nefese çıktılar. Küçücük daireyi çocuksu bir sevinçle gençkı- za gezdirdi. Bir köşede, akvaryum i- çinde yeşil (balıklar vardı. Semiha, Nâzım Hikmetin hayvan sevgisine, yanında canlı mahlüklar bulundur- ma merakına daha birçok defalar şa- hit olacaktı. Ev, siyah döşenmişti. Nâ- zım gülerek: "— Eşyaları tahtadan yaptırdım, sonra da kendim boyadım" dedi. Penceredeki perdeleri işaret ede- rek: "— Bunların metresini 40 kuruş- tan aldım" diye ilâve etti. Duvarlar çıplakta. Yalnız, kapının karşısında sakallı bir adam portresi asılıydı Gençkızın ona baktığını gö- rünce : — Tanıdın mı?" diye sordu. Semiha tanımamıştı. Bu yüzü öm- ründe ilk defa görüyordu. (Nâzım Hikmet ya işaret ederek: Bu, Marx" dedi. Sömüns gene mn dı. ismi de ilk defa duyuyordu. Bu kalk ile kal- dı. Nâzım Hikmet bu ismi onun ya- nında bir d hayı fırtınalı hayatının dışında tut- mağa söz vermişti ve sonuna kadar da sözünde durdu. 1934-35 senelerinde Semiha Berk- soy, sanat hayatında zaferden zafere koştu. Tiyatroda olsun, operetlerde ol- şun, İ. Galip OArcann dediği gibi, “billur tinnetiyle (o kulakları okşayan sesi, renkli bir ışık huzmesi gibi fış- kırmağa hasar mizacı ve pürüzsüz dik- siyonu, ne dediğini anlıyan duygulu ifadesi ile" seyircileri obüyülüyordu. Muhsin Ertuğrul, Hazım Kömürçü 26 Semiha Berksoy sahnede İlâcı sanat oldu gibi şöhretlere eşlik yaptı. olan güveni (ogündengüne Buna karşılık özel karışıklık içindeydi. Sükün devreleriy- le fırtı yalar vb kovalıyordu. Nâ- zım Hikm e beraber olunca etrafı tozpembe m o ortalardan kaybo- lunca dünya gözüne zindan oluyordu. Münasebetlerinin tâ başında Nâzım Kendine artıyordu. hayatı tam bir yeceğini niyetle kabul etmişti. Fakat aradan çok zaman ve olay geçmişti. Elinde ol- madan ümide kapılıyor, ümitleri kırı- lınca da perişan düşüyordu. Hiç bir karşılık almadan daima (kendinden vermek onu bitiriyordu. oGençti, gü- zeldi, meşhurdu. Mutluluk onun en ta- bii hakkı idi. Fakat işte bir karasev- daya tutulmuş, en güzel günlerini göz- yaşları içinde geçiriyordu. Birgün o- içinde u edigün tarihinde yayınlandı. Nâzım Hikmete: ak, ben bir hikâye yazdım" dedi. Nâzım hemen ilgilendi, aldı, okudu. Bu genç bir kızın, "masal içinde yaşa- mağa yemin etmiş bir adam"a olan ü- mitsiz aşkının hikayesiydi. Bitirince, kaşları çatıldı: "— Nasıl masal?" diye sordu. Hikâyenin karamsar havası, intihar sözleri Nâzımın keyfini kaçırmıştı- Semiha Berksoya, yalnızlığını u- nutturacak, kendisine teselli verebile- cek bir tek şeyi kalıyordu: Sanatı! sanatkâr ruhu sayesinde bu buhranı, günleri arkada bırakmasını bildi Kur- tuluş yolu gözükmüştü. Bu ümitsiz ka- rasevdayı, sanat aşkı ile değiştirecek- ti. Araya giren yolculuk 1936'da Ekrem ve Cemal Reşit Rey kardeşlerin "Saz - Caz" opereti İs- tanbul Şehir Tiyatrosunda oynanıyor- du. Bir akşam, zamanın Başbakanı İ s - met İnönü ile İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ temsili seyre geldiler. Pek m gitti. Perde kapandıktan so ehzat ii sahne arkasına zeldi, Semihaya "— Müjde!" « dedi. "Başvekil sesini çok beğenmiş, seni Almanyaya yolla- yıp, opera artisti yapacaklarmış!" Semiha Berksoy kulaklarına inana- mıyordu. Kurtuluş ümidi hakikat olu- yordu. Pasaportunu eline aldığının ertesi günü Nâzım Hikmet çıkageldi. Gene uzun zamandır ogörünmemişti. Semi- ha, daha kapıyı açmadan kim olduğu- na anlamıştı. O sıralarda yeni bir eve taşınmışlardı. Gene Tepebaşında, Gar- d arın karşısında. Gül apartma- âzım içeri girdi, öşeye, ri koltuğuna oturdu ep kenarlarma vurarak: — Ben artık kararımı verdim, sen- siz yaşayamayacağım" dedi. Semiha sessizce yerinden kalktı, çekmeceden pasaportunu çıkardı ve önüne koydu. Koca adam âdeta sar- sıldı. İlk sözleri: — Bunu benden aldın" oldu. Ardından: istemezsem gidemezsin" e seyrediyordu. acı acı gü k iş işten geçmişti O istese de is- temese de gidiyordu. O gün Nâzım Hikmet Semihadan kırgın ayrıldı. . Nâzım Hikmet kendisini çağırı- yordu. O akşam bir çocuk kapıyı çal- dı, ertesi sabah Maçkadaki İpek Film stüdyosunda bulunmasını söyledi O AKİS, 15 MAYIS 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: