15 Mayıs 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

15 Mayıs 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sırada Nâzım Hikmet bu stüdyoda se- naryo yazarak, dublâj yaparak haya- tını kazanmaktaydı. Ertesi gün saat 8.30'da Semiha oraya gitti. Binanın üst katında Nazım onu karşıladı. "Bon- jur" dedi. Elektrikli sobanın karşısına, yanına oturttu. Her zamankinden da- ha yakın, candan bir ilgi gösterdi. Si- garalarını ona yaktırdı. Etraftakilerin farkında bile değildi. Bu kalabalık oda- da onun için yalnız Semiha vardı. Ar- kadaşları, Nâzımın halinde bir fevka- lâdelik olduğunu hissettiler. Stüdyoya Nâzım Hikmeti ziyarete birçok kadın gelirdi. . Ama bu gençkıza gösterdiği itinayı hiç birisine göstermemişti. Ka- ni Kıpçak ona takılmaktan kendini a- lamadı — Nâzım, insan hayatta bir kim- — mi, yoksa birçok kimselerle mi alâkadar olmalı?" dedi Şair, arkadaşına ters ters baktıktan sonra, dalgın mavi gözlerini gençkıza çevi irdi: — Esas bir sevgi olur, diğer eğlen- celer de olursa, fena değil. Fakat sev- gi birdir" dedi. Saat 12'de beraberce çıktılar, Maç- kadan Taksime kadar yürüdüler. Yol- da gençkızın, kendisine yalan söyledi- ginden, samimi davranmadığından şi- i. Birşeye kırıldığını söyledi. — Be enim sizin için yaptığım feda- kârlıkların yanında sizinki hiç kalır" dedi. Fakat kalbi tekrar tatlı tatlı çarp- mağa başlamıştı. Yanında yürüyen a- kolunun temasının sarhoşluğu benliği- ni kaplıyordu. Bir ara Nâzım Hikmete takıldı: " — Ne cesaretle benimle yürüye- bülyorsunuz?" Genç adam bu sözün altındaki si- temi anlamazlıktan geldi: " oOAsıl benimle yürümek sizin i- çin cesaret... (o Yoksa bir belâlınız mı var?" diye alay etti. İnsan kalbi ne anlaşılmaz şey!.. O gece evine dönen Semiha Berksoy, ha- tıra defterine "Çok omesudum" diye yazdı. Bu garip, buruk bir saadetti. Tekrar ve sık sık buluşmağa başladı- lar. Ayrılığın yakın olduğunu bildikle- ri için birbirlerine hiç dayanamıyor- lardı. Artık Berline gitmemesi sözko- nusu olmuyordu. Şair sadece onu teş- vik edecek sözler m "Geçmiş zaman olur Gene birgün üdyoya, çağırdı. Genç- kız itina ile giyindi. Başında kadi- fe bir şapka vardı, şıktı, kendinden e- AKİS, 15 MAYIS 1965 mindi. Saat üçte buluşacaklardı. Gitti- ğinde Nâzım çalışıyordu. O da bir kö- şeye oturup, gazete okumağa başladı. Gençkızın bu soğukkanlılığı onu büs- bütün çileden çıkarıyordu. Belki de artık elinden kaçırdığını anladığı için gençkıza düşkünlüğü artmıştı. Gazete- yi elinden çekti: — Benimle konuş, Samiha!" dedi. Sonra bakışları, sesi yumuşayarak, elini tuttu: — Bana güzel günler e i ederim" de emin gözyaşlarını zor zaptediyor- du. Ah niçin, niçin, sevdiği adam bir masal içinde yaşamakta inat ediyordu? Niçin onlar da rasgele kimseler gibi beraberce mesut olamıyorlardı? Son olarak gene İpek Film Stüdyo- sunda buluştular. Ilık bir Nisan gü- nüydü. Nâzım, Semihanın geldiğini görünce elindeki işini bıraktı, koridora çıktı, ona şefkatle sarılarak: eni sevmesem, bu fedakârlığı GapabiNE miyim?" dedi. Kollarından sıyrılan gençkız, ayrılı- ğın verdiği cesaretle, gözlerinin içine baktı: yaşattınız, Size çok teşekkür "— Söyleyin öyleyse, beni sevdiği- nizi... "Seni seviyorum" deyin, duyayım" dedi. Nâzım Hikmetin mavi bakışları bu- Şulandı: "— Evet, seni seviyorum" diyebil- di. "Sen Viyanaya git, ben de gelece- Sim." Son sözleri bunlar oldu. Almanyada Semiha Berksoyu bam- başka bir âlem bekliyordu Genç sa- natçı, Berlin Devlet Yüksek Müzik A- kademisine yazıldı. Çalışmalarına dört elle sarıldı. Artık dünyada onun için operadan daha kutsal bir şey yoktu. Şarkı söylerken yaşama arzusuna ye- niden kavuşuyor, şarkı söylerken yal- nızlığını unutuyor, şarkı söylerken binlerce kilometre uzaktaki sevgilisini yanında hissediyordu Onu düşünerek çalışıyor, onu düşünerek başarılı ol- mak istiyordu Günler, haftalar, aylar geçti. Dünya çapında bir opera artisti doğmaktaydı. Nâzım Hikmetten hiç bir haber a- lamayan Semiha, onun bir arzusunu SANAT hatırladı. a a tanbuldayken ona, "Bana Almanyadan bir pipo gönder" demişti. Gitti, en güzelinden bir tane alıp, amcası Ord. Prof. Dr. Kemal Ce- nap Berksoyun kızı Bedia oBerksoya yolladı. O, Nâzımı bulup verecekti. Verdi de... Fakat Bedia Berksoyun cevap mektubu Semiha için aklı dur- duran bir haber de taşıyordu: Nâzım Hikmet hapse atılmıştı. Şairden bir ses ve sedanın çıkmamasının sebebi buy- du. Şimdi, verem de olmuştu. Bundan dolayı kendisine altı aylık bir havade- ğişimi vermişlerdi. Şair, bu altı ayın. sonunda kendisini lar gibi sevinmişti. pusula yazmıştı. Semiha pusulaya, his- lerini anlatan bir mektupla cevap ver- di. Altı ayın sonunda il şairin ar- zuladığı gibi cereyan etm Hikmet gene hapishanedeydi. Semiha Berksoy tahsilini tamamlayıp da yur- da döndüğünde hemen hapishaneye koştu Sultanahmet Cezaevi, Çankırı Cezaevi, Bursa Cezaevi... Semiha Berksoyun onu sanatla de- ğişmesi. Nâzım Hikmetin ise gençkızı hayalinden uzaklaştırması, adında her ikisinin aşklarının bir başka tezahürü idi. Nâzım Hikmet onu sevmiş, fakat mesut edemiyeceğini bilmişti. Bu genç sanatkârın kendini bulması, hakkı o- lan şöhrete erişmesi için hayat müca- delesine tek başına davam etmesi şart- tı. Nâzım ona bu yolda sadece zarar verebilirdi. Semihaya manen destek olacak, fakat onu kendi fırtınalı ha- yatından uzaklaştıracaktı. Nitekim se- neler sonra Nâzım Hükmet Semiha Berksoya "Dünyada beş kişiye iyilik ettimse, biri sensin" derken, o zaman- ki hissiyatını en açık şekilde ortaya koyuyordu Böylece şairle genç oopera yıldızı arasında bir yeni münasebet devri a- çıldı. Ziyaret günlerinde görüşmeler, gardiyanlar vasıtasıyla teati edilen pu- sulalar, karşılıklı mektuplar... Bu mek- tuplarda, 25 yıla mahküm bir şair ha- pishaneden hislerini dile getiriyordu. Gelecek haftadan itibaren AKİS, işte bu mektupları yayınlamağa baş- layacaktır. (Fitas: 28) — 290 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: