November 6, 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

November 6, 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER rinde rahatsız rahatsız kımıldandı. Bu, yeni Enerji Bakanı İbrahim De- riner idi. Daha Bakanlığının hatta- sı dolmadan, yanlışlığı ve mantık- sızlığı su götürmiyecek kadar açık olan bir politikaya angaje edilmek isteniyordu. Gümüş pusat da giydirsen.. Oysa on, onbeş dakika önce, Meh- met Turgutun yönünü açıkladığı ayni İbrahim Deriner AKİS'çiye şöyle diyordu: — Her şeyden evvel kendi im- kânlarımızı geliştirmemiz lâzım.. Her şeyde, elektrikte olsun, pet- rolde olsun evvelâ bizim kendi öz kaynaklarımızı o harekete geçirme- liyiz. Hareket noktası bu olunca, meseleleri halletmek kolaylaşır. Ken- di kaynağımızı kendi kudretimizle işlemek esas!" Bu sözler mâna, mahiyet ve üs- lup bakımından Mehmet Turgutun Enerji Bakanı iken kıyasıya müca- dele ettiği fikirleri dile getiriyordu. Bu sözleri söylediler, işleri bu fikir- le' yürütmek istediler diye TPAO, Petrol Ofis ve Etibank Genel Mü- dürlerini görevlerinden atmak iste- yen Mehmet Turgut da AP'nin Ba- kanıydı,.. İbrahim Deriner de! O halde bu, nasıl mümkün olabiliyor- du? AKİS' çi bir soru daha sordu: Memleketimizin o yeraltı ve eri kaynaklarının değerlendi- rilmesi hakkındaki tartışmaların en aleyh olduğu Bakanlığa tâyin edil- diniz. Bu konuda ne düşünüyorsu- nuz?" Yeni Enerji Bakanı sakin sakin konuştu: — Öyle oldu... Fakat bunların hepsini yoluna koyabileceğimi sanı- yorum. Arkadaşlarımın hüsnüniyet- le hareket ettiklerinden emin oldu- gum için, kısa zamanda problemle- re çare bulabileceğim.." AKİS'çi, kulaklarına inanmakta yine zorluk çekti.Turgutun ıskat etmek için parçalandığı adamlar hakkında Deriner "hüsnüniyetle ha- reket ediyorlar" diyordu. Deriner devam etti: Kendisinin İhsan Topaloğlu ve diğer genel mü- dürlerle münasebetleri çok iyiydi, onları severdi, vesaire.» Derinerin fikirlerinin sağlamlığı- na ve hüsnüniyetinin betonarmeli- ğine artık iyice inanmaya başlayan AKİS'çi, -menfi cevap alacağından emin olarak- bir soru daha sordu: "— Peki, o halde, daha önce sırf bu, fikirleri benimsediler diye ver- 12 , Tahsin Yalabık Ölmek var, dönmek yok! lerinden alınmak istenen genel mü- dürler için aynı yola gidecek misi- niz?' Yani onları atmak için uğraşa- cak mısınız?" Deriner, işte bu noktada o keşin tutumunu birdenbire değiştiriverdi. Bu defaki cevap, ihtimallerin her türlüsüne ve daha çok kötülerine yer verecek şekildeydi: "— Bu konudaki durum önü- müzdeki günlerde tavazzuh ede- cek!" Günler nelere gebe? Durumun tavazzuhu önümüzdeki günlere bırakılınca ve Deriner bu konuda yetkisizliğini ortaya ko- yan bir ifade takınınca, mesele an- laşıldı. Demek ki, Deriner yuvarlak sözler söylemekte yetkili, davranış- larda ise kendinden daha üstteki bir otoriteye tamamen "tâbi" idi. Demek Mehmet Turgutun bahsetti- ği parti politikası bundan böyle bu şekilde yürütülecekti. AKİS'çi, De- rinerle biraz daha konuşunca anla- dı ki karşısındaki adam konulara ve kelimelere tamamen hakim, bu avantajından yararlanarak hiç bir kesin söz etmeden, angajmana gir- meden sureti haktan sörünebilecek kapasitededir. o Gerçekten Deriner, AKİS kesin bir ölçü gerektiği zaman, ci- hanın en elâstiki lâfı olan "Memle- ket menfaati"ni ortaya sürüyor, Sr zak istikbal için rahatça söylediği "kendi kaynaklarımızı okendimiz sözünü, yaşanılan an bahis konusu olunca rahatça "yabancı sermayeye de ihtiyaç var, tabii" şekline soku- veriyordu. Bu konularda mücadele veren bir Genel Müdürün bir gün önce söylediği sözdeki isabet payı böyle- ce derhal ortaya çıkmıştır.- Bu Ge- nel Müdür, Türkiyede yabancı şir- ketlerin avukatı gibi hareket eden- ler hakkında yabancıların neler dü- şündüğünü şöyle açıklamıştı: — Bizden aşırı taleplerde bulu- nan yabancılar bile halimize gülü- yor. Hattâ kendilerini (tutanların bu kadar aşırı gitmemelerini dahi istiyorlar. Çünkü kendilerini tutan- lar akıllı olsa o zaman rahatça sa- man altından su yürütebilirler!". Meselenin esası budur. Mehmet Turgut gibi lâfazanların (faydadan çok zarar getirdiği anlaşılır anlaşıl- maz, "Partinin politikası" değişiver- miştir. Çünkü istenilen "lâf değil, iş"tir. Söz konusu “iş'in ne menem şey olduğu önümüzdeki günlerde açıklığa kavuşacaktır. Yalnız, bu- nun için işaret daha önce verilmiş- tir. Başbakan Süleyman Demirel, seçimden sonra verdiği bir demeç- te, "bazı umum müdürlerin değiş- tirileceğini" hiç çekinmeksizin açık- lamıştı. Demirel Kabinesinin umulan- dan daha mutedil bir karakterde kurulmuş olması hiç. bir şeyi değiş- tirecek değildir. Çünkü Demirel ay- nı Demirel, AP aynı AP, meseleler e aynı meselelerdir. Değişen, sa- dece taktiktir!. Daha iktidara ge- lindiğinin ikinci günü, ateşten göm- lek olacak bir muhalefet yaratma- mak ve fakat gerektiği kadar kuv- vetlendikten sonra da hiç bir şey- den kaçınmamak, bu politikanın oldukça isabetli bir tarifidir. Boy hedefleri de aynı Bu bakımdan, AP'nin tek başına kurduğu bu Hükümetin hedefleri- nin, diğer partilerle birlikte kur- duğu Dördüncü Koalisyonun he- deflerinden farklı olmadığı da sa-l nılmamalıdır. Memleketi istedikle- ri gibi ele geçirip, istedikleri yön- de götürmelerine engel teşkil eden her sorumlu, bu İktidarın hasmı sayılacaktır. Yeni İktidar, programı ve sözleriyle ilân ettiği işleri yap- 6 Kasım 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: