YURTTA OLUP BİTENLER rinde rahatsız rahatsız kımıldandı. Bu, yeni Enerji Bakanı İbrahim De- riner idi. Daha Bakanlığının hatta- sı dolmadan, yanlışlığı ve mantık- sızlığı su götürmiyecek kadar açık olan bir politikaya angaje edilmek isteniyordu. Gümüş pusat da giydirsen.. Oysa on, onbeş dakika önce, Meh- met Turgutun yönünü açıkladığı ayni İbrahim Deriner AKİS'çiye şöyle diyordu: — Her şeyden evvel kendi im- kânlarımızı geliştirmemiz lâzım.. Her şeyde, elektrikte olsun, pet- rolde olsun evvelâ bizim kendi öz kaynaklarımızı o harekete geçirme- liyiz. Hareket noktası bu olunca, meseleleri halletmek kolaylaşır. Ken- di kaynağımızı kendi kudretimizle işlemek esas!" Bu sözler mâna, mahiyet ve üs- lup bakımından Mehmet Turgutun Enerji Bakanı iken kıyasıya müca- dele ettiği fikirleri dile getiriyordu. Bu sözleri söylediler, işleri bu fikir- le' yürütmek istediler diye TPAO, Petrol Ofis ve Etibank Genel Mü- dürlerini görevlerinden atmak iste- yen Mehmet Turgut da AP'nin Ba- kanıydı,.. İbrahim Deriner de! O halde bu, nasıl mümkün olabiliyor- du? AKİS' çi bir soru daha sordu: Memleketimizin o yeraltı ve eri kaynaklarının değerlendi- rilmesi hakkındaki tartışmaların en aleyh olduğu Bakanlığa tâyin edil- diniz. Bu konuda ne düşünüyorsu- nuz?" Yeni Enerji Bakanı sakin sakin konuştu: — Öyle oldu... Fakat bunların hepsini yoluna koyabileceğimi sanı- yorum. Arkadaşlarımın hüsnüniyet- le hareket ettiklerinden emin oldu- gum için, kısa zamanda problemle- re çare bulabileceğim.." AKİS'çi, kulaklarına inanmakta yine zorluk çekti.Turgutun ıskat etmek için parçalandığı adamlar hakkında Deriner "hüsnüniyetle ha- reket ediyorlar" diyordu. Deriner devam etti: Kendisinin İhsan Topaloğlu ve diğer genel mü- dürlerle münasebetleri çok iyiydi, onları severdi, vesaire.» Derinerin fikirlerinin sağlamlığı- na ve hüsnüniyetinin betonarmeli- ğine artık iyice inanmaya başlayan AKİS'çi, -menfi cevap alacağından emin olarak- bir soru daha sordu: "— Peki, o halde, daha önce sırf bu, fikirleri benimsediler diye ver- 12 , Tahsin Yalabık Ölmek var, dönmek yok! lerinden alınmak istenen genel mü- dürler için aynı yola gidecek misi- niz?' Yani onları atmak için uğraşa- cak mısınız?" Deriner, işte bu noktada o keşin tutumunu birdenbire değiştiriverdi. Bu defaki cevap, ihtimallerin her türlüsüne ve daha çok kötülerine yer verecek şekildeydi: "— Bu konudaki durum önü- müzdeki günlerde tavazzuh ede- cek!" Günler nelere gebe? Durumun tavazzuhu önümüzdeki günlere bırakılınca ve Deriner bu konuda yetkisizliğini ortaya ko- yan bir ifade takınınca, mesele an- laşıldı. Demek ki, Deriner yuvarlak sözler söylemekte yetkili, davranış- larda ise kendinden daha üstteki bir otoriteye tamamen "tâbi" idi. Demek Mehmet Turgutun bahsetti- ği parti politikası bundan böyle bu şekilde yürütülecekti. AKİS'çi, De- rinerle biraz daha konuşunca anla- dı ki karşısındaki adam konulara ve kelimelere tamamen hakim, bu avantajından yararlanarak hiç bir kesin söz etmeden, angajmana gir- meden sureti haktan sörünebilecek kapasitededir. o Gerçekten Deriner, AKİS kesin bir ölçü gerektiği zaman, ci- hanın en elâstiki lâfı olan "Memle- ket menfaati"ni ortaya sürüyor, Sr zak istikbal için rahatça söylediği "kendi kaynaklarımızı okendimiz sözünü, yaşanılan an bahis konusu olunca rahatça "yabancı sermayeye de ihtiyaç var, tabii" şekline soku- veriyordu. Bu konularda mücadele veren bir Genel Müdürün bir gün önce söylediği sözdeki isabet payı böyle- ce derhal ortaya çıkmıştır.- Bu Ge- nel Müdür, Türkiyede yabancı şir- ketlerin avukatı gibi hareket eden- ler hakkında yabancıların neler dü- şündüğünü şöyle açıklamıştı: — Bizden aşırı taleplerde bulu- nan yabancılar bile halimize gülü- yor. Hattâ kendilerini (tutanların bu kadar aşırı gitmemelerini dahi istiyorlar. Çünkü kendilerini tutan- lar akıllı olsa o zaman rahatça sa- man altından su yürütebilirler!". Meselenin esası budur. Mehmet Turgut gibi lâfazanların (faydadan çok zarar getirdiği anlaşılır anlaşıl- maz, "Partinin politikası" değişiver- miştir. Çünkü istenilen "lâf değil, iş"tir. Söz konusu “iş'in ne menem şey olduğu önümüzdeki günlerde açıklığa kavuşacaktır. Yalnız, bu- nun için işaret daha önce verilmiş- tir. Başbakan Süleyman Demirel, seçimden sonra verdiği bir demeç- te, "bazı umum müdürlerin değiş- tirileceğini" hiç çekinmeksizin açık- lamıştı. Demirel Kabinesinin umulan- dan daha mutedil bir karakterde kurulmuş olması hiç. bir şeyi değiş- tirecek değildir. Çünkü Demirel ay- nı Demirel, AP aynı AP, meseleler e aynı meselelerdir. Değişen, sa- dece taktiktir!. Daha iktidara ge- lindiğinin ikinci günü, ateşten göm- lek olacak bir muhalefet yaratma- mak ve fakat gerektiği kadar kuv- vetlendikten sonra da hiç bir şey- den kaçınmamak, bu politikanın oldukça isabetli bir tarifidir. Boy hedefleri de aynı Bu bakımdan, AP'nin tek başına kurduğu bu Hükümetin hedefleri- nin, diğer partilerle birlikte kur- duğu Dördüncü Koalisyonun he- deflerinden farklı olmadığı da sa-l nılmamalıdır. Memleketi istedikle- ri gibi ele geçirip, istedikleri yön- de götürmelerine engel teşkil eden her sorumlu, bu İktidarın hasmı sayılacaktır. Yeni İktidar, programı ve sözleriyle ilân ettiği işleri yap- 6 Kasım 1965