6 Kasım 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

6 Kasım 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS toplanmış görünenler için yoğun bir kulis faaliyetiyle (geçti. Demi- rele cephe alanlar, Hükümet Prog- ramı görüşülürken Grupta çıkar- mayı tasarladıkları çıngarın plânını hazırlamaya koyuldular. Bu arada, Grupta birlikte hareket edecekleri- ne dair şeref sözü aldıkları millet- vekillerinden bir de imza toplama- nın faydalı olacağım (düşündüler. İmza toplama işini bizzat Ethem Kılıçoğlu üzerine aldı. Kendine bir kahraman süsü vererek, gizli gizli imza toplayan Kılıçoğlu, gazetecile- re heyecanını şöyle ifade etti: "— Biz, iddialı bir iktidar olmak için çalışıyoruz. Demirelin tek başı- na hatalı davranışına müsaade ede- meyiz. Grup toplantısı hayli müna- kaşalı geçecektir." Demirel, iş bu safhaya geldiğin- de tesirli mukabil tedbir almak lü- zumunu duydu. Önce, kendisine a- danmış İstanbul gazetesi tefsircile- rine "AP'de ihtilâf yoktur. Bilgiç - Demirel çekişmesi diye bir şey mev- cut değildir" diye yazdırtırken ve bunlar politika çevrelerinde bu gö- rüşün propagandasını yaparlarken sonradan taktik değiştirildi. Evet, bir başkaldırma hazırlığı mevcuttu. Ama bu hazırlığı yapanlar bir ta- kım melunlardı ve bir AP iktidarını tehlikeye sokuyorlardı. Demirelin gazeteleri toplarını bunlara çevirip şiddetli ateş açtılar. Hattâ Orhan Seyfi Orhon bile "Bunları ihraç et- mek lâzım!" diye koroya katıldı. Demirelin gazeteleri bunları ya- zarken, sakin görünmeğe çalışan Demirel, Bakan tayin ettiği Genel İdare Kurulu üyelerinden bir kıs- mını evine çağırıyor ve onlardan "Muhalif o Cephe"nin o çalışmaları hakkında bilgi alıyordu. Durumun vahim bir gelişme yönünde olduğu hükmüne varan Demirel, Genel Başkan Vekili Talât Asalı arabulu- cu tâyin etmeyi uygun buldu. An- cak Asalın gayretleri, aslında suni görünen Muhalif Cephe mensupla- rını ikna edemedi. Bu yüzdendir ki Demirel, bundan sonra "umacılar gösterme" yolunu tuttu ve evine da- vet ettiği yöneticilerle bazı millet- vekillerine "durumun nazikliğini" nazikâne bir dille anlattı. Demirelin yöneticilere söyledikleri, tedbirden çok, bir tehdit niteliği taşıyordu. Ü- zerinde durduğu mesele, rejimdi. Karşı cephede toplananlar, Başba- kana güvenoyu verip, diğer Bakan- lara güvensizlik gösterirlerse, ken- 6 Kasım 1965 disine verilen "emanet"'i teslim ede- cekti. Demirel bu düşüncelerini, Cu” - martesi günü evine çağırdığı yöne- ticilere şöyle izah etti: YURTTA OLUP BİTENLER tında nenin yattığını, Demirelin hangi havayı vermek istediğini pek iyi anlayan bir AP'li haftanın başın- da şöyle dedi: Ya, işte böyle yazmalı, mirim'! AKİS geçen sayısalda, meşhur kasideci Orhan Seyfi Or- honun, bir röportajında medi diye Abdi İpekçiyi nasıl haşladığım anlatmıştı. kâye, hafta içinde herkesi pek eğlendirdi. "Muhteşem Süleyman'ı öv- Hi- Her halde bu- nun için, meşhur kasideci bu haftanın başında "Muhte- şem Süleyman" hakkında nasıl yazı yazılması gerektiğini bir misalle ortaya koydu. İşte, yeni açılan devirde eli ka- lem tutan herkesin, eğer azar işitmek istemiyorsa "Muh- teşem Süleyman"dan ne şekilde bahsetmesi gerektiğini gösteren müstesna örnek: (..) Sayın Demirel gibi Adalet Partisi bayrağım eline aldığı gün- denberi zaferden zafere ulaştıran bir siyasi başbuğa kıyılır mı? Ki- min bu cinayeti işlemeğe eli varır? Ben, Grupta sayın Demirel'in konuşmasını bu yüzden sadece si- yasi bir heyecanla beklemiyorum. Bundan önce Müşterek Grup top- lantısında harikulade güzel konuştuğu için edebi bir heyecanla da bekliyorum. O günkü konuşması şimdiye kadar dinlediğim hitabelerin en gü- zeliydi. siyasi felsefesiyle, halkçılığı, Fikir seviyesi itibariyle de, milliyetçilik anlayışiyle de, Türk Mille- düşüncelerini ifade tarziyle de, tinin isteklerini sezişi, memleketin realitelerini görüşü bakımından da eşsizdi. Arasıra da kürsüden bu millete karşı duyduğu derin bir hayran- lıkla ona hizmet kararını anlatışı, Kennedy'nin hür dünyayı müda- faa etmek için söylediği meşhur nutuklarını hatırlatıyordu. O gün, belki iki saat süren bu konuşmayı bir nefeste, kımıldan- madan dinledik. Memleketimiz için büyük bir gurur ve ferah duy- duk. Milliyetçiliğe, halkçılığa, hürriyete, demokrasiye bağlılığımız, partimizin en doğru yoldan yürüdüğü inancı kalbimizi doldurdu. Konuşma bittikten sonra hepimizin idarecilerden istediği şey bu nutkun bastırılması oldu. Sadece parti duygusiyle değil, bir kül- tür saygısiyle de siyasi — bu kadar güzel örnek olan konuş- manın kaybolmamasını istedik. " — Bunun daha,ötesi, bir rejim meselesi olur. Verilen emaneti tes- lim ederim. Sonrası ne olur, bunu şimdiden bilemem." Bu tehdidi dinleyen ve bunun al- " — Hoppala! Mister Sten ile Mister Thompson bu sefer de De- mirelin davetlisi olarak boy göster- diler. Adam kendini, Rejimin Temi- natı sayıyor.. Şu, Rejimin Teminatı- 9

Bu sayıdan diğer sayfalar: