31 Aralık 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

e Filmler “Rusyadan Sevgilerle” Pperdedeki James Bond macerala- rının ikincisi “From Russia With Love - Rüsyadan Sevgilerle”, türk seyircisinin karşısına (tanıdık bir hava içinde sunulmaktadır: Filmin tanıtma yazıları Sulukuleli bir dilbe- rin göbek dansının kıvraklığma uy- durularak verilmektedir. Ama bu ilk görüntüler sadece doğulu için tanıdıktır, yoksa “Rusyadan Sevgi lerle”yi yaratanların amacı her gö- rüntüde seyirciyi o şaşırtan bir şev ortaya koymaktır ki, doğulu sevir- cinin dışmda bu ilk görüntüler « aynı etkiyi varatmaktadır. Nitekim doğulu seyirci de bu ilk görüntüler den sonra bu tanıdık havadan he- men ayrılmakta, James Bond dün yasının. değişik havasına girmekte. dir. James Bond dünyası sanki bir vengel, İnsan her adımda, her so luk alışta bir başka tehlike bekli- vor. Şuradan bir kaplanın atlıyaca- gını, burada bir yılanın kuyruğunu basacağını, bir yamyamın o zehirli okuna hedef olacağını, bir batağa düşeceğini... sanıyor. Ancak James Bond'un a modern bir cen- geldir ve James Bond filmlerinin gerekli o “âlet-edevatı”da, buna uv- gun olarak, en yeni araçlardan mev- dana gelmektedir: Tabancalar, bom- palar, patlavıcı madde dolu çânta- lar, “lâser” ışınları, zehirli hançer- ler, trenler, helikopterler, omotor- lar, periskoplar, elektronik maki- neler... Bond bu cengelde her teh- likeden Kıl payıyla sıyrılıp seyirci- iin yüreğini ağzına getirmekte, her teblikeden sonra bir güzelin koynu- ia girip hem kendine, hem de se- virciye rahat bir soluk aldırmakta, sonfa yine yürek hoplatan macera- larına devam etmektedir. Cilânın altındaki İngiliz yönetmeni Tereüce Young, Bond serisinin ilki olan “Dr. No” nun beklenmedik başarısından aldı- gı cesaretle, cesetlerin ve yatak sah- nelerinin belli aralıklarla birbirini izlemesinden meydana gelen. film formülünü, seyircinin ölüp - bitenle- rin ne anlama geldiğini düşünmesi- ne meydan bırakmıyacak bir hızla uygulamaktadır. Seyircinin düşün- mesine meydan vetmiyecek bir hız- la... Çünkü seyirci “Rusyadan Sev- gilerle” konusunda düşünmeğe baş- EE M A ladı mı, ortada ipe-sapa gelmez bir olaylar dizisinin, casusluk ve polis romanlarının ucuz formüllerinin bir- isle kovaladığını anlamaktadır. Se irci işi biraz daha kurcalayıp da ha derine indi mi, bu mâsum görü nüşlü hırsız-polis filminin, luk oOfilminin o gerisinde savaşın izlerine (rastlamaktadır. Bond serisinin en karakteristik film- lerinden biri olan “Rusyvadafı Sevgi. lerle” biraz daha eşelendi mi, öl dürmekten zevk alan, insan değerini hiçe sayan, beyaz ırkın dışındakile- ri, özellikle doğuluvu hor gören, ka- dımları vatak arkadaşı bir dişi, aynı zamanda kendisinden her türlü kö tülük beklenebilecek bir yaratıktan başka bir şev saymayan Bond'un faşist karakteri ortaya çıkmaktadır Ne var ki, yönetmen Young'u da itiraf ettiği bu faşist karakter, or- talama seyircinin farkına CASUs- varması na imkân vermivecek bir şekilde sunulmaktadı! Bövlelikle o James Bond filmleri bir yandan hızlı tem- posu, kesen durumları, vü rek ovnatan olayları, iç gidıklıyan sahneleriyle seyirci çoğunluğunu ce- kerken, bir vandan du bir bölük se soluk soğuk “sulu komedi” virci bunlarda aklından geçirdiği, kendisinin yapmak istevip'de vapi madığı şeyleri gerçekleştiren kahra- manı bulmaktadır. Nihavet James Bond filmleri basın, radyo, televiz- von gibi kütle berleşme araçla. rının çoğunlukla verleştirdiği ön- yargılara uygun düşen bir kahra- manı seyirciye sunmaktadır. Batı sinemasını birdenbire saran James Bond salgınının altında yek tan başlıca sebepleri bu noktalarda aramak gerekir. Sansür Goldfarb, yerinde say! İngiliz yönetmeni J, Lee Thompson “John Goldfarb, Please Come H9 me-John Goldfarb, N'olur Yurde Dön” filmini oçevirirken, filminin şuradan buradan dal budak veren olaylara vol açacağını herhalde aklı mn köşesinden bile geçirmiyordu Çünkü filmin seyircileri oyalamak eğlendirmek, hem de bunu tam biz niteliğiyle vapmak- tan başka amacı yoktu, “John Gold farb”, bir amerikan beyzbol takımı run Orta-doğudaki hayali bir araj ülkesindeki macerası üzerine ku rulmuştu. “Amerikanın üs kurmal “Rusyadan Sevgilerle” Aman ne s€vgi, ne sevgi!.. 31 Aralık 1965 Gi