7 Mayıs 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

7 Mayıs 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ti. Bu göreve her gün gitmiyor, vak- tini daha çok gazetede ve artık Başbakan olan Süleyman Demirelin evinde geçiriyordu. Başbakanın evi- ne gidenler, çök zaman onu orada buluyorlardı. İşte tam 'bu sırada çok komik bir şey oldu Zekâi Komsuoğlu adını taşıyan bu tipik kahraman, 21 Nisanda, Tayfun Reklâmın sahibi Nusret Ba- ban tarafndan Bulvar Palasa, ve- meğe dâvet olundu. Yemek yenildi, görüşülecek işler görüşüldü ve be- raberce çıkılırken iki kişi Komsuoğ- luna yaklaştılar, sivil polis. oldukla- rimsöylediler ve kendisini Merke- ze davet ettiler, Kahramanımız “sta- tüsü"ne hiç de uymayan bu muame- le karşısında fena halde Yozuldu, gazeteci olduğunu söyledi, başka seyler ihsas etti, fakat nafile! Polis- ler görevlerini yaptılar. Merkezde mesele ortaya çıktı: Zekâi'Komsuoğlu, rüşvet almakla itham ediliyordu. İtham, o Komsuoğlünu çılgına döndürdü. Nasıl olurdu? Kendisi gi- bi.bir şahsiyete nasıl böyle bir: it- hamda bulunulabilirdi!. Fakat üzeri arandığında, ihbarı vapan Nusret Baban tarafından po- İise önceden numaraları verilmiş gi- cır gıcır 5000 lira ortaya çıktı!.. Der- hal suçüstüne ve oradan da Ağır Ce- zaya sevkedildi, Delilin kesinlikle ortada bulunuşu ve suçun mahiyeti bakımından hakim, “Demirelin Mü- şaviri'ni otutuklamakta © tereddüt göstermedi. Komsuoğlu şimdi, ce zaevinde, bu ayın ortalarındaki du- ruşmâyı ve nüfuzlu dostlarının ken- disini kurtarmasını beklemektedir. Bir yüzdeci mi? Meselenin içyüzü, duruşmalar iler- ledikçe meyi iyi ortaya çıkaçak- tır. Mahkeme-mutlâka bu olayı ve delilleri değerlendirecek ve © 1966 Türkiyesinde bazı çevreleri allak bullak eden bu" olay salim bir hük- me bağlanacaktır. Öğrenildiğine 'gö- re, Komsuoğlunun yakınları, suçüs- tünü yaptıran Nusret Babandan, duruşmalara müdahil olarak girme- mesini rica etmişlerdir. Böylece ce- zanın hafifliyeceğini ummaktadır- lar, Bu ricayı kabul eden Nusret Babân, yakınlarına, Komsuoğlunu niçin yakalattırdığını, boğazımı gös- tererek, “Yahu, artık burama gel mişti!?” diye izah etmektedir. BİL hassa reklam şirketleri kulisinde dolaşan haberlere göre, Karakmeğlı vakalanışı ile sonuçlanan çalışma tarzını uzun bir süredir devam et- T Mayıs 1966 “ GENERALLER NOBETTE Generaller 29 Nisanda nöbette “Anlayana sivrisinek saz, anlamıyana...” A" ileri gelenlerinin ve Demirel borazanlarının generallere et duymalarının şaşılacak bir tarafı yoktur. Bugünkü iktidarın bir pi — Orun; koslledma oluğu ve Türkiyede her siyasi parti iktidarının Ordu ile -birlikte olmasa bile- onun temayülüne kulak vere- rek memleketi gi etmesi eşyanın tabiatı icabıdır, Şimdi, generalle- rin bazı AP ile Ordu arasındaki temel görüş ve anlayış fark- larını suyun üstüne getirmekte, AP'lileri tedirgin etmektedir. Fakat esaslı meselelerin bir cila tabakasıyla örtülmesinin mukadder âkibeti bundan başka ne olabilirdi ki? AP ile Ordunun başlıca ortak nokta- sı, ikisinin de komünizme karşı ve şiddetle düşman olmalarıdır. Ama genere çıkışları, iki teşekkülün komünizm anlayışının dahi ayrı bulunmadığını ispat etmiştir. O zaman bir takım AP'liler -meselâ sa- yın milletvekilleri Mevlüt Yılmaz efendi- generallere veryansın etme- nin zamanının geldiği iancı içinde harekete geçmişlerdir. Generallerin Atatürk heykellerinin önünde dimdik nöbete geçmele- ri de, AP —Ordu koalisyonunun iki kanadı arasında bir sürtüşme teşkil etmiştir, Orgeneral Turalın “Biz o nöbeti elli yıldır tutuyoruz” sözünden Atatürk çiğneme tecavüz konusunda Ordunun da ken dileri gibi düşündüğü manasını çıkaran ve bunü böyleymi: bi termeye çalışan AP'liler bir sabah kalk va e mi a türk heykeli önünde nöbet tutan ve her biri bir yağ temsil eden şaşırmışlar'dır, çan aynı paralelde göstermek yıldızı ay zannetmektir Bir koalisyonda Ordu, sözünü böyle söyler, O, demeç vermez, nu- tuk atmaz. Bir meselede vaziyet alır, görüşünü belli eder. Anlayan anlar, anlamayan anlamaz. Vah, anlamayana! 183

Bu sayıdan diğer sayfalar: