4 Ekim 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

4 Ekim 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gİ Sahife 8 AKŞAM Deniz yolculuğunda emniyet elde edilebilecek mi ? Büyük deniz kazalarında binlerce insan kurban veriliyor, fakat her vakadan sonra mühim tedbirler alınıyor, bir çok yenilikler tatbik ediliyor. Yolcuların emniyet ve selâmetini temin için yeni çareler aranıyor. Son Morokastl Son zamanlarda vukua gelen her büyük deniz kazası âdeta pek pahalıya malolan bir ibret dersi oldu, deniz yolculuğunun emni yetini arttırmak için yeni yeni çareler arandı, bulundu, tatbik edildi. Hiç şüphe yok, zaman ile deniz seyahati tekemmüle ve da- ha ziyade emniyete doğru gidi- yor. Fakat arasıra, beş on gün ev- vel vukua gelerek bütün dünya- da heyecan uyandıran Morokastl faciası gibi vakalar da görünmü- yor değil... Böyle bir vaka kar- Şisında efkârı umumiye pek haklı olarak sesini yükseltiyor ve ga- zeteler hadisede göze çarpan za- Yıf cihetleri şiddetle tenkit edi- yorlar. 220 k hayatıma feci şekilde nihayet veren Morokastl faciası da deni; vapur kumpanyaları ve ler mahafilinde büyük bir alâka uyandırdı. Son gelen Amerika ga- zeteleri hep bu hadise ve tahkik komisyonlarının faaliyeti etrafın. da tafsilâtla dolu... Deniz yolculuğunun en felâket- Ji düşmanı yangın olduğuna şüp- he yoktur. Büyük seyahatler ve Küks vapurlarında yolcuların isti: rahat ve emniyetleri için bir çok tedibler alınmış olmasına rağmen yeni gemilerin üst kısımlarındaki o mükellef salonların ve kamaraların bulunduğu yerlerin yanmaz mad- delerden yapılmasına henüz im- kân bulunamadı. Gittikçe yüksek ve azametli şekiller alan bu bü- «yük gemilerin üst kısımlarının ha- fif olması da şart, yoksa müvaze- “ meleri kalmaz. Bu cihetle bu kı sumların hem hafif, hem ateşe karşı biç olmazsa mukavemeti fazla olen maddelerden yapıl ması lâzım geliyor, böylece ve hiç yanmaması mevzuu bahsolmasa bile, ateşin süratle sirayetine mâ- ni. olmasının temini çok mühim bir noktadır. Gemilerin hareket ve vaziyet felâketi bir ib- F ret dersi teşkil etmiyecek mi? İnsanlar gemi- de, yangın fa- ciası ile daha ne zamana ka- büyük bir fu lerini dünyaya ilân eden Londra- pin Lloyt deniz sigortası teşkilâ- ti geçen asırlarda sık sık, kendi- lerinden bir haber alınamıyan ge- mileri «mürettebatı ve yolcuları ile beraber kayıp» diye bildirirdi. Şimdi böyle vakalar kalmadı. Ge- miler fırtınaya daha iyi d cak surette inşa ediliyor. Son za- manlarda inşasındaki noksanlık sebebile kazaya uğrıyan iki vapur olmuştur: Biri güvertesine yükle- nen lokomotiflerin, fırtınada zin- cirleri kapararak bir tarafa kağ maları münasebetile batan bir va- pur ile, bir de müvazenesini kay- bederek birden Vestris vapuru. alabora olan Gemiciler için iki tehlike daha | yar: Sis ve bazı denizlerde buz adaları... Siste karaya düşme ve isademe vakaları, sıkı bir takım nizam ve usullerin tatbikinden . Hususile karala- ra yakın yerlerde tesis edilen rad- yo merkezlerinin nejrettiği sonra azalmışt mev- &eler kaptanlara yol gösteriyor. Fakat bir kaza vukuunda tehli keyi en ziyade arttıran şey tayf: lar arasında intizam ve irtibatın bozulması ve yolcular arasında te- lâş ve heyecan zuhurudur. Bunun için gemi süvarisinin büyük bir otorite sahibi olma; abitlerin tayfalar — üzerinde nüfuzlarının kuvvetli bulunması lâzım... Bir de uzun yolculuklarda sik sık teh- like talimlerinin faydalıdır. Her halde deniz yolculuğunda son senelerde o kadar emniyet tertibatı alınmıştır ki ilk görüşte insan tehlike ihtimallerinin pek &z olduğuna kanmat eder. Fakat ne var ki bazan al bütün tedbirleri altüst edebiliyor ve hiç umulmadan facialar zuhur ediyor. Hayatlarının büyük bir kısmını denizlerde geçirerek hiç bir kaza görmemiş binlerce yolcu- lar, yahut ömürlerinin sonuna ka tekrarlanması Yukarda solda Amerika sahillerinde beş on gün evvel yanan Morokastl seyyah vapuru, sağda 1925 de lınadan sonra alabora olup batan Vesirisin gövertesindeki karışıklıktan bir sahne - Aşağıda solda: Batan Morokastlın bir salonu; ortada 7912 de bir ayısberge çarparak batan Titanik - Sağda bir can kurtaran sandalı, | böyle bir kaza vukuunda her ta- i bir tesadüf, | dar denizde çalışarak en ufak ari- zaya uğramamış kaptanlar var- dır... Vardır amma bir de bakar- sınız başka biz denize çıkar ve ilk yolculuğunda başına müthiş bir felâket gelir. Evet, gemilerin sağlam yapılma- sina dikkat ediliyor, müsademe halinde batıvermemesi için kemmel saç bölmeler bir düğme- ye basınca iniveriyor, | yangına karşı otomatik — makineler var, bir kamaranın, bir salonun, bir am- barın havası, içinde yangın zuhur edince otomatik olarak oraları suya boğacak tertibat var, yahut rafta yangın çıngırakları kendi- liğinden çalınarak yolcuları uyan- dıracak tesiszt yapılmış... Bunların hepsi iyi amma bazan tesadüf Morokastlda olduğu gibi şu veya bu cihazın işlemesin- de bir arıza çıkarabiliyor. İçeri- sinde petrol depoları, salonlarında yerde ve duvarlarda kalın halıla- rı, duvarlarında yağlı boyalari olan böyle lüks vapurlarda, saat- eden bir içki ve ça- ini müteakip sigarasın- dan bir kaç nefes çektikten son- ra kaldırıp atıveren dikkatsizler de bulunuyor. Geceleri nöbetçiler dolaşıyor amma bunlar saatte bir gezmeğe çıkıyorlar... Bu cihetle tam bir nezaret de tatbik edilmiş olmuyor. Görülüyor ki denizde emniyetin en birinci şartları şunlar: Dikkat, nezaret, cesaret, kaptanın vaziye- te hâkim olabilmesi ve tayfalar arasında intizam ve itaatin mev- cudiyeti. Şimdiye kadar her bü- yük kazadan sonra gayet faydali tedbirler alındı, denizlerde emni- yet biraz daha arttı. Son otuz kırk 3ene içinde beş mühim deniz ka- zası olmuş ve bundan sonra da gok esaslı ve ciddi tedbirler ge- mirlere tatbik edilmi (Devamı 13 üncü sahifede), Tetrika No. 76 LoydCorcun harphatıratı Umumi harbin esrarı 4 — Müttefikler ile teşriki me- Ceneral Foşun fikrine göre ce- neral Kadorna mezkür şartları ka- bul ettiği takdirde başkumandan: likta kalması derpiş olunabilir Fakat başkumandan ceneral | Albieri, ceneral Kador- nanın bu şartları kabul edemiye- ceğini açık bir surette haber ver- di. Orlando on beş fırka iste: Konferansta sinyör Orlando İngiltere ile Fransanın İtalyaya yapacakları yardımın müessir ola- bilmesi için gönderecekleri imdat kuvvetlerinin on beş fırkadan asa- ğı olmamasını söyledi. Bu kuv: vetler mümkün mertebe çabuk gelmeli idi. Ancak bu şerait ifa edildiği takdirde İtalyanın vazi- yeti karşılıyabileceğini de ilâve etti, Bu şerait ifa edilmediği takdir- de İtalyanların tunmalarına imkân olmadığını ve daha geriye ave hattında tu- Bu halin askeri bir felâket ola- cağı ve siyasi avakibinin son de- recede vahim bulunacağı dahi sinyör Orlando tarafından sözle- rinin sonunda ihtar edildi. Mütefiklerin İtalyaya müşkül zamanında yardım etmek için ek lerinden geldiği kadar yardım et- meleri vazifeleri olduğu noktası da sinyör Orlando ile mutabık kal. dım. İngiltere ile Fransanın bariz. menfaatleri İtalyayı hali harpte tutmakta idi. Fransa şimdiden en iyi fırka- larından dördünü İtalyaya doğru yola çıkarmış ve bunlardan çoğu İtalya toprağına girmiş bulur yordu. İngiltere de iki fırka gi 'dermişti, İngiltere yeniden iki fırka daha göndermeği tamim et- mişti. Trenlerin süratle naklede- bilecekleri kısa bir müddet için İtalyaya tahsis olunan Fransız ve İngiliz firkalarının yekânu sekize baliğ oluyordu. Konferansta sekiz fırkanın İn- giliz ve Fransiz ordularının en güzide fırkaları olduğu noktasın- da ısrar ettim. Hakikaten İngiliz imparatorluğu erkânı harbiyei umumiye reisi ceneral Robertso- nun kendisile görüşerek İtalyaya gönderilecek kuvvetlerin en ziya- de itimada şayan fırkalardan ol- masını istemiştim. Fırkalar bu esas üzere intihap edilmişti. Konferansta İtalyanın imdadı- na tahsis olunan İngiliz ve Fran- sz. fırkalarından bahsederken bunların kumandası italyan or- duları kumandanlığına tevdi edi- lemiyeceğini anlattım. İtalyan or- dusunun kıymeti hakkında deni- lecek söz olmasa da yüksek kü- manda erkânının iktidar ve ebi yeti hakkında şüpheler oldu; kaydettim. Cesur İtalyan efradınm askeri teşkilâtm ve erkânı harbiye işl in yolunda olmamasından felâ- kete sürüklendiği kanaatinde ok. duğumu da ilâve ettim. Bu sözleri kendiliğimden de- Hil, ceneral Foş ve Rober bi yüksek salâhiyet sahibi zeva- tın verdiği malümata binaen söy- lemiştim, Bu iki kumandan son derecede mecbur olmasalardı bu malümatı bana vermezlerdi. Malümdur ki zabitan arasında- ki arkadaşlık hissi ve tesanüdü biribirinin kusurunu başkalarına ve bilhassa politikacılara söyle meğe mânidir. Fevkalâde zari ret halinde ağızlarını açarlar. Malümatıma göre İtalyan erkâ- nı harbiyesi ordudan ziyade pa- nik halinde olup vaziyeti kontrol ve idare altında bulundurmaktan âciz kalmıştı İngiliz ve Fransız fırkalarını italyan ordusunun çecaatine tevdi edebilsek te şimdiki yüksek ku- mandanlığı emri altına yermez- dik, M. Pianleve de sureti mahsu- sada iyi ve itimada şayan bir kumndanlık olmasında ısrar ett Sinyör Orlanda ile baron Son no on beş İngiliz ve Fransız fır. kasının gönderilmesi vadedilme; letle ısrar ettiler. Cene- ral Porro İtalyaya taarruz eden Alman ve Avusturyalı kuvvetle rin BLI tabur olduğunu ve bu bü- yük kuvvete karşı, İtalyanların 377 tabur mevcutlarile mukave- met edemiyeceklerini söyledi. Cencral Foş italyan erkânı har- biye reisinin düşman kuvvetleri hakkında yaptığı tahmininin gülü. necek kadar izam edilmiş oldu- ğu cevabını verdi. Bundan sonra. ki vakayi ceneral Foşun haklı ole duğunu isbat etti, Avusturyalı ve Alman kuvvet leri hakkında yapılan pek mü- balâğalı tahmin İtalyan erkân harbiyei umumiyesini istilâ eden paniğin ne kadar fena olduğunu bir daha isbat etmiştir İngiliz ve Fransız asl sinde virler İtalyaya gönderilen İngi- liz ve Fransız kuvvetleri en güzide fırkalardan mürekkep olduğun- dan yeni vaziyeti karsılamağa ki- fayet edeceği ve lâkin İtalyan baş- kumandanlığının tebdili ve erkâ- nı harbiyei umumiyesinin tensiki şart olduğu mütaleasında bulun dular, Konferansın sonuna doğru İtal. yan başvekili yukarıdaki mütalea. yı benimsedi Bunun üzerine İtalyan harp cep- hesine giderek İtalya kralı ile mü- Iâkat edilmesi kararlaştırıldı. Yollardaki firariler İtalyan cephesine doğru gitmek kolay olmadı. Cepheye yaklaştık- ça yolları düşmanın istilâ ettiği araziden kacan sivil ahali ve mül- teciler ile dolu ve g ez bir hal de bulduk. Peschieraya' geldiğimiz zaman eski bir Avusturya kalesinin göl gesi altında bulunan kasvetli bir binanın yukarı katında İtalya kralına mülâki olduk. Bedenen gösterişli ve hâkim değildi, Fakat memleketi ve tahtı tehlikede bu- lunmasıma rağmen gösterdi; gukkanlılık ve melanet üzerimize de iyi intiba bıraktı. Yeis ve fütur asarı gösterme- di. İtalyan ordusunun firar ettiği intibaımı izaleye çalışıyordu. Gös- terdiği mazeretler çoktu. Fakat İtalyan ordusunun ricatini muhik gösteremedi. Ceneral Foş dayanamadı, sabır- sizlik gösterdi. Kendisini pek iyi bilenlere malüm olan homurdan- masile protestolara başladı. İtalya kralı vaktile benim (ya ni Loyd Corcun) yap siyenin kabul edilmediğine yada müşterek bir sefer yapıla rak Avusturyalıların mukaveme- ti kırılmadığına teessüfünü beyan eti, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: