1 Haziran 1986 Tarihli Commodore Gazetesi Sayfa 69

1 Haziran 1986 tarihli Commodore Gazetesi Sayfa 69
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bilgisayarla Gençler Bilgisayarla başından beri hiçbir sorunu olmadığını iddia eden yalan söylüyor demektir. Önemli olan insanın ürkekliğini yenebileceği bir yol bulmasıdır. Birkaç ay önce doğrusu cesaret is- teyen bir adım attım, kendime bir bil- gisayar aldım. O günden beri de ken- dimi bütün tehlikelere rağmen meçhul bir yerde kalmaya karar veren o yiğit maceracılardan biri, bir öncü gibi his- sediyorum. Daha yerinde bir benzet- meyle: Bilgisayarım bana yüzyıl baş- larında kentin ana caddesi boyunca otomobil denen o takırdayan, gicirda- yan makineleriyle dolaşırken atların, çocukların, hamile kadınların ve özel- likle de komşularının ödünü patlatan o yiğit ruhları hatırlatıyor. Kendimi oldukça modern ve ilerici buluyorum. Commodore Dergisi'nin birçok okuyucusu içinse herhalde ha- fiften dalga geçilen ateşlenmekte ge- cikmiş bir kapsülüm. Herhalde benim görüşlerimi de oldukça eskimiş bula- caklardır. Kuşkusuz okurlarına birço- Bunun daha ben byte'la bit'i birbirin- den ayıramazken kendi bilgisayarları vardı. Ama ben binlerce kişinin benim durumumda olduğuna eminim: Bilgi- sayar korkusu özellikle de bu kor- kunun yenilmesi, davranış bilimcile- rinin de üzerinde çalışmakta olduğu ciddi bir sorundur. Ben parasını yazı yazarak kazanan- lardanım, yani bilgisayar üreticilerinin ilk reklam kampanyalarında hedef al- dıkları “hedef-kitle”'nin bir üyesiyim (Yani yazarlar, serbest çalışanlar, iş adamları, gazeteciler, sekreterler). Şu sık sık sözü edilen bilgisayar devrimi, kişisel bir bilgisayarın yararlı bir şey olduğuna ancak bizleri inandırabildik- leri zaman gerçekleşmiş olacaktır. Kim Korkar Hain Bilgisayardan? Ama şirketler, bizlerden birçoğunu hâlâ ikna edememiş olmanın sıkıntı- sını yaşıyorlar. Üstelik geniş bir kesim hâlâ sert bir tepki göstermekte. Çün- kü zeki pazarlama tekniklerinin bir türlü dikkate almadıkları önemli bir nokta var: Eşik korkusu. Başka bir deyişle başlama, eşikten atlama kor- kusu. Ciltler dolusu istatistiki veriye gö- re: 1966 yılında teknik devrim Alman vatandaşlarının Vo 72'si için bir lütuf- tu. Yalnızca Yo 3'ü yardıma hazır bek- leyen makinelerle dolu bir gelecekten ürküyordu. Bugün ise o 72'den ge- riye yalnızca o 30 kaldı. Kötümser olanların sayısı dört misli artarken, di- ğgerleri ihtiyatlı bir tutum içinde bek- liyorlar. Yani bilgisayarların yaygın- laşması korkuyu azaltacağına arttırdı. Peki, neden korku duyulmaktadır? Bugün bu sorunun yanıtını, bir yan- dan keyifle satırlarını klavyenin tuş- larına aktarıp, diğer yandan uygun mesafedeki ekranda hızla beliren gö- rüntüyü heyecanla takip ederken, bü- yük bir rahatlıkla verebilirim. Bu alet olmasaydı işin içinden nasıl çıkardım? Buna rağmen mesleğinin sunduğu fır- satların tümünü değerlendirmek iste- diğinde er ya da geç bilgisayara baş- vurmak zorunda kalacağı için, olaya karmaşık duygularla yaklaşan herke- si anlayabilirim. Çünkü, sözünü etti- ğimiz korku bazı pek de akıllı olma- yan insanların kendi kendilerine veh- mettikleri bir rahatsızlık değildir. Ak- sine, psikolog ve davranış bilimciler böyle korkuların, tıpkı hayvanda ol- duğu gibi insanın doğasında da bulun- duğundan eminler. Hayvanlar üzerin- de yapılan deneylerde bir tehlikeler- den korunma güdüsü oluşturan bu korkunun bir canlı için ne derece önem taşıdığı saptanmış bulunuyor. Altmışlı yıllardaydı. Davranış bi- limciler tecrübesiz küçük bir köpeği “hayali bir kayalığın”” üstüne koydu- lar. Kayalık üç boyutlu görünen ama gerçekte yalnızca düz cam bir satıh- tan oluşan optik olarak üretilmiş en- gelli bir yol görüntüsüydü. Köpek ne zaman uçurumun kenarı gibi gözüken yere doğru hareket etse hemen durak- commodore sıyor ve bir türlü ilerlemeye cesaret edemiyordu. İç güdüsü onu “fazla ileri gitmekten” alıkoyuyordu: Eşik korkusu. Efendi mi? Köle mi? Hayvanlardaki bir hassas uyarı me- kanizmanın biz insanlarda da olma- ması için hiçbir sebep yok. Bundan onbeş yıl önce henüz mikrochip ve ev bilgisayarları bilim kurguyken Amerikalı bilim yazarı Alvin Toffler gelecek şoku olarak adlandırdığı bir hastalık üzerine tahminlerde bulunu- yordu. Gelecek şokuyla kastedilen modern tekniğin yaşamımız üzerinde- ki etkisiydi. Toffler'a göre vücudumuz beynimizin ancak daha sonra yavaş yavaş alışmak zorunda kalacağı bir dünyaya fırlatılıyordu. Bilgisayarla çalışmış olan herkes' Toffler'in ne demek istediğini bilir: Mevkiini koruyabilmek için sürekli yeni davranış biçimleri geliştirmek zo- runda kalan insan aşırı bir uyarılma içindedir. İçinde bulunduğunuz güve- nilir ortam değişip, yerini yeni ve ya- bancı bir ortama bıraktığında, hipo- fiz bezesi bu yeni duruma uyum sağ- mamıza yarayan ATCH maddesi sal- gılamaya başlar. Fazla ATCH vücu- da zarar vermektedir. Sonuçları, dep- resyona varan aşırı uyarılma ya da du- yarsızlıktır. Neyse ki, bilgisayarın ya- rattığı eşik korkusu buralara varma- sa da, mekanizma aynı mekanizma- dır. İşte kanıtı! Bilgisayarın ürettiği eşik korkusunda yaş önemli bir faktördür. Elektronik çağın sorunları ile ilgilenen Amerikalı psikolog Sherry Turkle, yaptığı birçok test sonucunda çocuk- ların bilgisayar karşısında kesinlikle bir tutukluluğa ya da eşik korkusuna kapılmadıklarını ispatlamış bulunu- Or. Korkuya kapılanlar ebeveynler... Çocuklar için tek tehlike, bu etkileyi- 69

Bu sayıdan diğer sayfalar: