March 1, 1989 Tarihli Commodore Gazetesi Sayfa 70

March 1, 1989 tarihli Commodore Gazetesi Sayfa 70
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yaşamının bugüne kadarki bölümünün üçte ikisi düzenli bir çizgi üzerinde seyretti: Okul, yüksek öğrenim, meslek ve tabii kendisiyle bir aile kurmak istediğim sevgili bir eş... Ama daha sonra her şey başka türlü oldu. -Bir bilgisayar girmişti yaşamıma... Bu nasıl mı oldu? Ama bunu anla- tabilmek için hikâyeme biraz geriler- den başlamak istiyorum. Ben daha o çelimsiz çocukluk yaşlarından itiba- ren elektrik akımı denilen güçle ilin- tili olan bütün şeyler karşısında en ufak bir anlayıştan yoksun bulunu- yordum. İnsanın göremediği, kokla- yamadığı ya da işitemediği bir şey kü- çük teller, levhalar ve çeşitli devreler yardımıyla nasıl olup da hesap yapa- bilıyor. müzik yaratabiliyor ya da urma odamdaki cam ekran - de büyülü görüntüler oluşıurabillyor diye düşünüyordum. Elektrik akımı nın en derinde yatan gizleri busüne dek kapalı kalmıştır bana. Ama ha- tam da anlaşılmayan, beş du-l yu armlıııyla kavranamayan şeyin büyülü bir çekiciliğe sahip olması çok sık görülen bir olgudur. İşte ben de aradan otuz yıl geçtikten sonra, mi- nik plastik bantların müzik yapması ve oturma odamın duvarına monte tım, Şimdi artık hesap işlemlerini de bizzat , yaptırtıyorum. İna- nılmaz sayıda düğmeleri olan zarif bir plastik kutu, benim sevgili eski matematik yaptıklarını aynen yapahılıyoı-, üstelik de daha hızlı bir biçimde... Ben ayırdına varmış olmasam da, dünya bilgisayarlarla dolup taşmış ol- malıydı muhtemelen. Ama dostum Klaus'u ziyarete gittiğim o unutulmaz “yaz günü gelmişti işte. Kısa bir süre önce bilgisayar sahibi olan Klaus, gu- rur dolu bir edayla kendisine ait bu elektronik beyinle ilgili bir gösteride bulunmakta ısrar ediyordu. Benim de buna pek meyilli olduğumu itiraf et- mem gerekiyor. El merdivenleri kul- lanarak tehlikeli devlerin arasından geçip cesaretle kendilerine yol açan bu sevimli, rengârenk küçük adam- 70 İ lar beni'çok etkiliyordu. Daha sonra Klaus ekranda bir flipper-otomatını görüntülediğinde kararımı vermiştim bile: Böyle bir şeye ben de sahip ol- malıydım. Dikkatli okuyucu benim ilk alışveriş gezintimin nerede nokta- nı kuşkusuz kestirecektir: Parola ev-bilgisayarı idi. Bilgisayar mağazasındaki satıcı, istediğim mo- dele ilişkin olarak gerçek mucizeler vaad ediyordu bana: ““Bu aygıtla mü- zik yapabilir, resim çizebilir, ev he- sapları tutabilir ve tabii tele- oyunlarda sonsuz hazlar duyabilirsi- niz.'' Bunlar bana pek çekici geliyor- du ve kendi stereo aygıtımı bu şahe- serle takas etmeyi ciddi olarak düşün- meye başlamıştım. Stereo setimden ayrılmak bana zor gelmedi; çünkü tekniğin bu en yetkin ürünüyle kıyaslandığında müzik ne- BİLGİSAY dir ki? Artık **0* oturma odamda- ki masanın üstünde yerini . Be- nim ev-bilgisayarım d.iyebılmck ne guzel bir duyguydu! Ama o ne? Kab- ların bağlanması işini kullanım ta- hmatıyla saatlerce boğuştuktan son- ra henüz başarmıştım ki, dan sevimli bir “READY”'nin bana gü- lümsemekte olduğunu gördüm. Fa- kat renkler neredeydi, seslere ne ol- muştu, o rengârenk küçük adamlar nereye gitmişlerdi? Herhalde yap- mam gereken tek şey doğru tuşlara basmaktı. Nitekim hemen yaptım bu- nu, Ama deneyimli okuyucunun çok- tan tahmin edeceği gibi, insanı hayal kırıklığına uğratan “SYNTAX ER- ROR”'dan başka hiçbir şey elde ede- medim. Bu bilgisayarın yapmak zo- runda oldı.ığu şeyi yapmaması zaten yeterince tuhaftı, peki bu kendini be-

Bu sayıdan diğer sayfalar: