23 Şubat 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

23 Şubat 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

23 Şubat MEMLEKETJHABERLERİ! İzmitte fırtınadan 3 ev bir dükkân yıkıldı Bir kişi boğuldu, sekiz kişi su içinde kaldı, kâğıt fabrikası civarile Kilez ovasını su bastı Kâğıt Fabrikası civarında sandalla geziliyor İzmit 22 (Özel) — İstanbulu ve mem- köye giden Akmeşe nahiyesi korucu - leketin bir çok yerlerini acı bir felâ -lıu atiyle sudan geçenken düşmüş — ve |boğulmuştur. ı yetişenler onu ölü bir Hııi'ırüldiyuıfırtınıl:nheuğnmı— dı diye sevinirken şehrimiz de bu ka- fileye karışmış bulunmaktadır. İki|helde bulmuşlardır. Derenin feyezanı gündenberi şiddetle yağan yağmur ve tahribatı devam etmektedir. gerek şehirde ve gerekse mülhakatta | ç tahribat yapmıştır. Bu cümleden ola« © tak Gazibaba sokağında bir ev, Kara-| — İzmit, 22 (A.A.) — Bir kaç gün- baş mahallesinde bir dükkân, Ömera- denberi yağan yağmırlar” yüzünden | İzmit ovasına su basmıştır. Sular bazı |re yaklaşmıştır “.SON POSTA Adanada Bir Kaza Gar Deposunda Bir Maki- nistin Kafası Koptu Adana (Özel) — Gar deposunda feci bir kaza olmuş, eski bir maki - nistin tren altında kafası kopmuş - tur. Bu makinist Sadıktır. Sabahleyin trenin önünden geçerek depoya gi- rerken ayağı takılarak düşmüş ve kalkıncıya kadar da tren olduğu ye- Trenin makinisti makineyi derhal durdurmuş ise de muz demiri denilen demir Sadığın kafasını gövdesinden ayırmıştır. Sa- dığın cenazesi törenle kaldırılmış - tır. Devlet demiryolları iki çocuğu- nu himaye etmeğe, karısına da maaş bağlamıya karar vermiştir. Yozgatta Atatürk lokomotifin önünde bulunan ve do-| Sözün Kısası Yine Mâhut Antoloji Baş tarafı 2 nci yüzde) besine erişmiş bütün — muharrirlerden |göre dört, beş parçaya ayırır ve boşka 'kısa kısa parçalar almak — suüretiyle başka zamanlarda çağırır. Birinci zi- hepsini tanıtmağa çalışmaktansa mü- yiı[rıtı:dbulunımıyanhı hiç bir vakit him karakteristik bazı mahdut müel - — alınmazlar.. liflerden uzun iktibaslar yapmayı ter- Güzel! lînknt " bu işde ben, bir tek 'cih eyledim. Böylece, bnzî'l:r'ı m)ı'ahuı. : sakatlık, _ı"" teşrifat noksanı görüyo - |diğerleri çok tanınmış ve gene diğer- rum, Bir kere, Allah daraltmasın, leri de bir elitin rağbetini kazanmış, — Matbuat Müdürlüğünün evi de büt - , £ » ee İ M İçesi de zannolunduğu kadar dar değil- dm'î:'" ':mmff""' ada — |dir. Binaenaleyh ziyafet sofrasını pek- Bir Avrupalının bu hükmünü, Slâ geniş tutabilirdi. Lâkin, her hangi bir sebepten ötürü, haydi, tutamadı. Matbuat Umum Müdürlüğünün tak - —| diyelim. O zaman da davetliler listesi- diriyle karşılaştırınca, resmi —propas — tıfnın içinden önce en hatırlılarını 90- | Gonda mücesesemizin besahbina l çip ve hısım, akraba, eş ve dosta da: duymamak elden gelmiyor. Siz kusura bakmayın.. Evden -| ; «Siz kusura bakmayın.. Evden — sayı | Yukarıdaki listenin içinde adı ge İçen, fakat resmi antolojiye girmek li- İyılırsınız. En son sofraya buyurun!» jdiyerek, gaf yapmaktan — kurtulurdu. n z ” ü |yakati kendilerinden — nez'edilen &- İ 1Bunu şayet kendi tayin edemiyorsa, S vir e İcdebiyat işlerine de pek — çoklarından diplerimizin içinde, hâlâ dehalarının |daha vakıf olduğunu bildiğim Harici- tanlılığını muhafaza eden Hâmid, Hü- — yenin Protokol müdüründen — pekâlâ seyin — Rahmi, Halid Ziya, Cahid, — sorabilirdi. |Köprülü zade Fuad'dan kat'ı nazar, — Gelelim bu mâhut antolojinin «zi-|yazı yazmağa 1908 den sonra başla - — n yafet harici» bıraktığı edebi şöhretle- Günü vi : Yozgat (Özel) — Atatürkün Yoz-| Mösyö Albert Gabriel'in idaresi al- gadı şereflendirdikleri günün yıldö-|t'nda, İstanbulda, Fransız Arkeloji nümü büyük merasimle kutlulandı. | Pstitüsü tarafından geçen sene — neş- |Bütün Yozgatlılar Halkevinde top- redilen ve bu enstitünün azasından Abinşlardı. İti ğ - |Mösyö Edmond Saussey'in eseri olan U BAA ;'k":lü,'"vui*;;:':â:_ «Bugünkü Türk nâsirleri» adlı kitaba | Bi lari mene İpu Türk ediplerinden mühtelif parça- ecalr lar alınmıştır: ler heyecanlı hitabelerde bulundu- e " k lar. Halkevi bandosu muhtelif ha - Abdülhakhamid, Sami Paşa zade h Sezai, Hüseyin Rahmi, Halid - Ziya, valar çaldı. Atatürk için içten ge -| Ahmed Rasim, Ahmed Hikmet, Ce- len tezahürler yapıldı, saygı ve sev-|nab Şehabeddin, Süleyman Nazif, mış ve edebi şöhretlerini gene o tarih- ten sonra tesis etmiş Süleyman Na- zif, Ömer Seyfeddin, Fazıl Ahmed, Hamdullah Suphi gibi kalem erba- binin niçin daraya çıkarıldıklarını — kimse izah edemez! Matbuat Umum — Müdürlüğünün çıkardığı antoloji en hafif tabirile : — Tamir edilmez bir gaftan başka bir şey değildir! 4 — ğa — mahallesinde bir dükkân, Ömera | ğa mahallsinde bir evin yarısı, Veliah - kısımlarda yolları da örtmüştür. Bu €i tezahürleri içinde merasime ni -|Hüseyin Cahid, Mehmed Rauf, Met mahallesinde de bir ev yıkılmıştır. yüzden yolunu şaşıran bir nahiye pos- Bâyet verildi. Yıkılan evlerde bir eseri tesadüf ola - © Fak insan bulunmamıştır. - Şehirde bir çok evlerin camları kı - Filmış, ağaçlar devrilmiş, tavandan ki- Maalesef felâket yalnız bununla Kalmamış, Kilez deresinin taşması ü-| Zerine koca ova su içinde kalmıştır. (Bu arada kâğıt fabrikasının su depo- .hnmdııubıımı.veâımıleıuiçin- : Ge kalmıştır. Derhal gerek bahriye ve gerekse handarma ve polis imdatlarına yetiş - tacısı, atiyle birlikte bir hendeğe yu - varlanarak boğulmuştur. Sivas valisi- yaralandı Sivas, (Özel) — İlbay Hazım atlı ken beklenilmedik bir kaza olmuş, Hazım hayvandan düşerek ayağından Vali derhal memleket hastanesine nakledilmiştir. Tedavisinin bir iki gün içinde neticeleneceği sanılmaktadır. Bu Bigada bir av kazası Biga (Özel) — Malhı köyünden İbrahim oğlu Hüseyin bir sürek avın- da bir kurdu vurmağa savaşırken at- tiğı kurşunlar Ahmet köyünden İbra- him oğlu İbrahime rastlamıştır. İbra- him ağır yaralıdır, Çanakkale hastane- sine nakledilmiştir. Çanakkalede bir tayfanın kolu koptu Çanakkale (Özel) — Şahingiri Miş ve buğulmak üzere bulunan bu kaza bütün halkı, bilhassa - kendisin- motörü tayfalarından Rizeli Safer Zavallılar kurtarılmiştır. ... den pek büyük bir himaye gören genç- Kilez deresinin taşması esnasında |liği müteessir etmiştir. K ERVAN YÜRÜ YOR a E04 İlk sırada kidemliler, evkafçı Sü.'ı leyman, tapucu Kâmü, eski nakşi mü- | Tidlerinden Hafız Mehmet, evkalçı | Sarı oğlu Hafız Mustafa, mütekaid ! _Niyıti, büyük cami imamı Hafız Sa- dettin, Alâiyeli köfteci Yunus, tuzcu Hacı Şemseddin, belediye anbar me- Muru İbrahim, kahveci Hacı, büyük fâmi müezzini Sarı Hafız hasta - ta-| Vuklar gibi başları göğüslerinde gönül 1Beçiriyor, Hatibin yanı başında Mü- is Hafız Nuri mektup işinin yine isine düşmesini bekler gibi yan Rözle Hatibi süzüyordu. Ak Osman kısa bir dua etti. — Âmin! Dediler. Sonra menberin solunda, başta yer âlan elçiyi işaret ederek söze başladı. izreti Pirin kendilerine (selâmı mah- Süs) yolladığını müjdeledikten sonra Endudiâı mektubu çıkardı. Öptü, şına koydu. Sonra okumak için zar- findan çıkardı. Hatip henüz besmeleyi çekmiş, Mektubun dua kısmına girmişti ki Mahfel tarafından hafif bir kadın çığ- ğ’ duyuldu. Bu Lâliyâr hanımın se- m Fokat çok sürmedi. Ses sada ke- Bu bir garip sesti. Acı bir feryada — Bürhan Cahit — 28 -2-096 benziyordu. Fakat yarım kalmıştı. Ka- dın belki de bir fenalık geçirmişti. Hatip bununla meşgul olmağa lü- zum görmedi. Okumağa başladı: — «İhvanı kirama tebşir ederim ki.. Fakat devam edemedi. Mahfel ka- pısı birdenbire açıldı ve önde komiser Naille jandarma yüzbaşısı Kâzım — ol- duğu halde yedi polis fırtına gibi içe- ri doluverdi. — Kımıldamayın! Otuz kırk tarikatçı tıkanmışlar gi- bi oldukları yerde kalmışlardı. Nefes bile almıyorlardı. O anda köşesinde uyuklar gibi du- ran Çolak Hasan yerinden - fırladı. Koltuğu altından çektiği uzun bir ka- ma ile yüzbaşıya doğru saldırdı. — Ya allahi Gözleri dönen Çolak Hasan bir de- H gibi ileri atılmıştı. Fakat böyle hâdi- selerde kılı bile titremeyen — yüzbaşı üstüne gelen esrarkeği âdeta — karşılar gibi durdu. Tam önüne geldiği zaman sür'atli bir yan hareketle onun atılışı- nı boşa çıkardı ve sert bir tekme - ile onu yüzükoyun yere yuvarladı, iki memur bir anda elindeki silâhinı alı- verdiler. * K kolunu motöre kaptırmış, kolu di- binden kopmuşutr. Ötekiler korkudan yerlerinden bile kımıldamamışlardı. Yalnız pirin elçisi perdeleri çekik pencereye doğru fırla- dı, sersemlemiş bir kedi gibi pencere- den pencereye koştu. Hepsini kapalı ve mıhlı bulunca şaşırdı, kolu kanadı kırılmış gibi mihrabın altına sindi, ko- miserle yüzbaşı onun bu çırpımışını te- lâşsızca hattâ gülerek seyrettiler. Çün- kü dışarıda alınan tertibat bir fare bile kaçmasına imkân bırakmayacak — ka-! dar emniyetliydi. Komiser mahfel kapısında yüzbaşı- yı bırakarak içeri daldı. — Birer birer dışarı çıkacaksınız. İnkâra, müdafaaya imkân yoktu. Komiser Hatibe yaklaşarak: — Önce şu okuduğun mektubu ver bakalım hocam. dedi. Hatibin ak karışmış sarı sakalının seyrek telleri ayrı ayrı - sallanıyordu. Elleri titriyordu. Mektubu saklamağa bile vakit bu- lamamıştı. Komiser hazreti pirin mektubunu aldı. Sonra yüzbaşıya seslendi: — Dışarı çıkanların üstünü arayı- Z. Mahfel kapısı bir sinema gişesi ha- lini almıştı. Kapının önünde üzerleri — aranıp n Ah. med Refik, Ömer Seyfeddin, Halide Edib, Akagündüz, Fazıl Ahmed, Hamdullah Suphi, Ercümend Ekrem, Refik Halid, Yakub Kadri, Ahmet Haşim, Yusuf Ziya, Abdülhak Şinasi, Köprülü zade Fuad, Reşad Nuri, Ru- şen Eşref, Falih Rıfkı, Mahmud Yesa- ri, Peyami Safa, Nâzım Hikmet, Ne - cip Fazıl, Matbuat Müdürlüğü bu şahsiyetle- rin arasından ancak on bir tanesini kendi intihabına lâyık görmüştür. Ni- çin? Bunların kıymetleri mi yoktu?, Bu sualin cevabını gene — Mösyö Sa- ussey'in kitabındaki şu fıkra ile vere- ceğim : «Eserimde, az çok bir şöhret merte- pısına da mühür vurulmuştu. Önce kenar mahallelere kadar ya- yılan vak'anın yalnız kasabaya bağlı olmadığı ertesi sabah anlaşıldı. Ayni gebe Akşehire, İbradı, Konya, Yenişehir, Ilgıin, Karaman İsparta, Burdur, Eğirdir arasında sabaha ka- dar telgraflar işlemiş, bu mıntakalar- |da ahtapot gibi el, ayak salıveren ta- İzikatın mensupları ele geçirilmişti. Bu gizli tarikata girenlerin umul- duğundan çok - olduklar - meydana çıkmıştı. İsparta ağır ceza mahkemesi bu iş- de eli olan üç yüzden fazla mevkufun muhakemesine başladı. Daha ilk celselerde, mbiıü sor- gularda tarikata girenlerden çoğu- nun sırf teşvike kapılarak tekkeciliğe özendikleri anlaşılmıştı. İspartada ikamete memur — edilen |Şeyh Saidin yâranı bir takım cahil "insanları siyast maksadlarına âlet yap- mak için bir tarikat uydurmuşlardı. Tarikat mensupları çoğalıp bir kuv- wet haline gelince harekete geçecek- lerdi. Ve Şeyh Mehmedin — mektupları bunu ispat ediyordu. Muhakeme pek uzun sürmedi. Üç yüzü aşkın olan mevkufların iki yüzü beraet ettiler. Bunlar şuna, li simahanesi boıılını'ı. bu sefer iç ka-| A _l İki Kurt | Muşta Bir Sürü Koyunu Kuyruksuz Bıraktı — " Muş (Özel) Buraya 6 kilomctre mesafede Kâhur köyünde 15 yaşında |İsmail adlı bir çobanın —i koyun sürüsüne iki kurt hücum etmiş, bu küçük çoban kurtları tek başına ür- kütememiştir. ğ Köylüler yetişinceye kadar iki kurt- (iki koyun parçalamış, 30 koyunun da ikuyruğunu koparmışlardır. ile yeni bir yaşayışa giren memleket- te dünden bu güne geçerken ruhi bir. Itakım teşevvüşler geçiren geniş bir ta- İbaka vardı. Bu halk tabakası eski Jrın medresede, kahvehanede, —masal, tasavvuf, cennet, cehennem efsanele- riyle beslenmiş insanlarıydı. — Kafaları ve ruhları muayyen kalıplara uymı .' ve öylece gelişmiş, yetişmişti. K, Kalıp değişince bu kafalar, bu ruh- lar alıştıkları fena da olsa, sakat ta ol- sa ısındıkları eski çerçevenin r kaybetmişlerdi. Onlara öyle geliyordu. ki başlarına geçen şapka, kafesten çı- kan kadın, mühürlenen tekke kapısı, çöp tenekesine giren sarık birer mu- kaddes varlıktır. Bunlardan a: ca akideleri sulanmış, imanları sakatlan- mıştır. Bu duygunun yanlış bir duygu ol- duğunu onlara anlatacak kudret — yab naz bilgi idi. Halbuki — bu taba dimağı artık bu yeniliklere yer ve: ş cek kadar katılaşmış - kışırlanmıştır. Yıllarca yerleşen inanı silip yerir taze boya, taze renk vermeğe imki yoktu. Bu tabaka inkılâp geçiren bü- tün memleketlerde olduğu gibi tabil ömrünü geçirinceye kadar idare edik mek, göz altında bulunmak lâzımdı. — Bu sınıfın tehlikeli bir tarafı v İnkılâbın keskin neşteri altında de- | ğ e t | | adları yazılanların mahfele girer - gir-|buna kapılarak sırf ruhi bir temayülle ). fakat taaffün tehlikesini kaybet- mez clleri bağlanıyordu. Beş on dakika içinde nakşi tekke- sinin iki aydan beri yeni tarikatın â- yinlerine sahne olan earar kokulu kir- bu tarikata girmiş bulunuyorlardı. Cumuriyet adliyesi işi tam kökün- den kavramıştı. 4 En yeni medeni nizam ve kanı |meyen uzuvlar için bu sınıf daima rop ürenecek bir saha idi. Bu cemi İtin fiziyolojik bir hassasıydı. İ (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: