S rürim t — eee İE e — HL a nnn — ggee S M G F — ÇEĞ . e gee ea ——— « van ll B :"T.'ı?_q'.*!ı-ı—r:-'sır HS İA iEE b e T e BĞ — — HHS OA S — “öyu -— —— ——— T ç d erkailaşlanş ü lüz Si dit Basiramamağı Ça M —a K— İK a di ' N şöYeE gülmu ge a y ( v vi Va ÇĞ v n e e —mar ç- —;:—-': ĞASAF -. Ağ ü seem — LAR B 4 - İ aarmur N eei Ve Yiçtemi A, KA e , TT ni — İT OA RE e Zi İ Ş el ' A Ş M riass; < er aa er aa O LA Tn * ça MAaş 10 Sayfa SON POSTA e— - « Son Posta » nın tcfrıkııı 13 Edulus Şovalyesı Tarif, Kont Cülya- nos'un sarayından çıktıktan sonra, der- hal (Sebte) yi de terketmişti. Anctak, bir kaç konak ye « rinde kısa istirahat- lerden sonra, gece gündüz yoluna de - vam ederek; (Tel - mesan) a gelmişti... Tarif; teşebbüs etti- gi yeni mezhep işle- Ti için, bu şehri ken ; dine merkez ittihaz etmişti. Kont — Cüiyano sun davetinden ha- | berdar olan (Hava- İ ri) leri, büyük bir sabırsızlıkla onu beklemektelerdi. Şim- di,“onun geldiğini haber alır almaz, |ti derhal koşmuşlar; etrafını ihata et - mişlerdi. Tatif, bütün esrarina iştirak ettirdiği bu adamlara; Kont Cülyanosun teklif- lerini anlatmıştı. Ve, bü teklifin kabul araiarında bir edilip edilmemesi için; Mmüzakere ve münakaşa başlamıştı. Bu Hâvari arasında, (Salih) isminde bir adam vardı..; Zeki, hayalperver, fevkalâdeliklere meftun, icat fikirleri- ne malik olan bu. adam; uzun seneler * Mısırda, Mekkede, Medinede dolaşmış- tı: Dinler hakkında, bır hayli malümat toplamıştı. Bu yukardaki evsafa malik olan (Sa- lih), ayni zamanda çok kurnazdı. Yeni bir mezhep icadı fikrini evvelâ (Ta - rif)e o ilham etmişti. Fakat kendisi ortâda görünmek istememişti. Onün tertip ettiği plâna mazaran, (Tarif), bu * yeni mezhep (veyahut; diti)in riyaseti - mevkiine “geçecek.. kendisi de ikinci plânda kâlarak, ona mütemadiyen il- ham verecekti. Tarif, Kont Cülyanosun tekliflerini anlatırken, (Salih) de vaziyeti sür'atle Mmüuhakeme etmişti. Ve derhal şu hük- ü vermişti: * — Tafrif!. Kont Cülyanosun bu tek- lifi, derhal kabul edilmelidir... Fakat şu şar ile ki; İspanyayi ilk işgal edecek olan kuvvet, bizden olmalıdır. Yani, istilâ edilecek yerlerin halkı; Araplar- dan evvel bizi, Berberileri tanımalıdır... Eğer bunu temine muüuvaffak olabilir- sek, bu parlak maceranın en önüne sen “altılmalısın.. yeni dinimize geniş bir in- tişar sahası hazırlamalısın. Demişti. Sâalihin bu sözleri (Tarif) e çok mü- lâyim gelmişti. Netekim diğer Hâvari- ler de, Salihin fikrini kabul etmişler- di... Fakat (Tarif) henüz tereddüt için- de.idi. Acaba o, harp işlerile meşgul olurken; yeni mezhebin esasları, kafi derecede kuvvetle . hazırlanabilecekmi idi. Çok zeki, çok kurnaz ve bilhassa çok hassas olan Salih, (Tarif) in bu düşüncesini derhal keşfetmişti.— Hem Tarifi ve hem de arkadaşlarını tatmin etmek için şu izahatı vermişti: — Yeni mezhep; doğrudan doğruya, yeni bir din mahiyeti arzedecekti. Ve| bunun başına geçecek reise de, (Mehdi) denilecekti... Yeni din, her şeyden ev- satn dsü MA GS A gGU g TAMAĞ A GAO AAA G0 <0 8 Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev). Beyazıtta: Fenerde: (Emilyadi). (Nâzım). Karagümrükte: müatyada: — (Erofilos). (Asaf). Eyüpte: (Hikmet Atlumaz). E - minönünde: (Hüseyin Hüsnü). Küçük - pazarda: (Hikmet Cemil). Alemdarda: (Eşref Neşet). Bakırköyünde: (İstipan), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: e sem #örü nrtrm ge | (Cemil). Şehremininde: (Fuat). Sa - Şehzadebaşında: (Galatasaray), (Ga- rih). Galatada: (Hidayet). Kurtuluşta: (Kurtuluş). Maçkada: (Feyzi). Beşiktaş- ta: (Ali Rıza), Boğaziçi ve Adalarda: Üsküdarda: (Ahmediye). Satıyerde: man). Kadıköyünde: (Sıhhat), Büyükadada: (Halk), Heybelide; (Os- (Rifat). (Halk), yenilmiyecekti... A, R. Salih, Tarif ile beraber yeni kuracakları mezhebin esaslarını anlattı ve: “ İspanynnm zaptı işlerile meşgul olabilirim ,, dedi Yızım vel halka bol bol (adalet) vadedecek - : Şamdan gelen müstebit, ve fuzuli mütaassıpların zulmünden ve haksızlı- ğından bizar olan halk; bu suretle çar- çabuk, ele geçirilecekti... Sonra; na - maz ve oruç hakkında bazı tadilât icra edilecekti. Bilhassa oruç ayı, daha se- rin bir mevsime alınacak; bu suretle de halk; sitak günlerde susuzluğun verdi- gi hararetten kurtarılacaktı... Namaz - ların rik'atları, asgari hadlere indirile- cekti. Ancak; gece namazlarına, iki va- kit daha ilâve edilecekti... Kurban bayramının günleri de değiştirilecekti. Müstebitlerin (Hac) zamanından bâş-| ka bir güne tesadüf ettirilecek.. onlarla beraber bayram edilmiyetekti... Cuma namazları, perşembe günü erkenden kılmacaktı. Ve bunda da (halife) na - mina hutbe - okunmayacaktı.. Hutbe, sadece dini, ahlâki ve felsefi bir takım nasihatlardan ibaret. olacaktı... Halkı namaza davet: için, müezzinlerin mina- relerde ezan okuması - kaldırılacaktı. Horozlar, sen taâbil mMmüezzin olacaktı. Yeni mezhebin salikleri, muayyen za- manlarda öten hoörozlarım seslerini du- yar duymaz; derhal namaza duracak - lardı. Böyle bir vazife ifa ettikleri için, horozlar (mükaddes hayvan) addedile- cekti. Horoz, kesilmiyecekti.. Horozlatı dünyaya getiren tavuklar da kesilmi - yecekti. Yumurta ise, sureti kat'iyede En mühim mesele, kadin işleri idi, (Hazreti Muhammed)in şeriatı, zevcelerin adedini dörde has - retmişti... Hayır.. bu, doğru değildi. Kesesine ve kuvvetine güvenebilenler, beslemeye muktedir olabildikleri ka - dar kadın alabileceklerdi. Bu mesele etrafında, hiç kimsenin salâhiyeti tah- dit edilmiyecekti. Ancak şu var ki, alı- nacak her kadın, mutlaka nikâha rapte- dilecekti. Arap müstevlileri gibi, zahi- ren nikâhla dört kadın alındıktan son- ra, yüzlerce odalık ve cariye beslenil - miyecek.; evlerin harem daireleri, birer fuhuş yuvasına çevrilmiyecekti... Am- ca ve halazadeler, üçüncü batına ka - dar, birbirile izdivaç edemiyeceklierdi... Yeni mezhebin saliklerinden başkalar rile (yani, Hazreti Muhammedin şeri « ki ile âmil olan müslümanlarla) kat'i - yen evlenilmiyecekti. Bunlardan ne kız alınacak; ne de onlara kız veriliecekli. Şayet bunu yapan olursa, derhal yeni mezhebin camiasından tardedilecekti... Halkın içtimai hayatını-tam-bir nizam ve intizam altında tutabilmek için, ah* lâki düsturlara son derecede ehemmi- yet verilecekti. Hırsızlık, ve zina,. bun- lar, en büyük günah addolunacaktı. -En ehemmiyetsiz bir şey çalan bir hırsizin bile, derhal kafası ensesinden kesile - cek; çarşının ortasına asilacaktı. Zina ettikleri sabit olanlar 'ise, yarı bellerine kadar toprağa gömülerek, halk tarafın- dan recmolunacaklardı. Salih, bu izahatı verdikten sonra, plânını hazırladığı yeni (kur'an)dan da bahsetmişti... Berberi lisanile ya- zılacak olan Salihin bu (kur'an)ı; sek- sen süreden mürekkepti. Ve hepsi de, birer peygamberin ismile onun şeriatı- nın >izahına hasredilmişti... — Salih; (Hazreti Muhammed)e tahsis edilen süreye çok ehemmiyet veriyordu. O - nun şeriatının kıymet ve ehemmiye' - tinden — bahsediyordu. ş (Arkası var) “ Son Posta ,, nın büyük deniz romanı : 24 BARBAROS Korsan Peşinde Yazan : Celâl Cengiz Hüsrev reis gemisile kalkladen ayrılmış ve kaçmıştı Başbaşa konuşan gemicilerden — biri Hüsrevin, öteki de Barbarosun adamıy- dı, Barbarosun ada- mı biraz sonra orta- dan kâybolmuştu. Hüsrev Reisin Bar barosa ihanet etme- si kimsenin hatırına igelemezdi. Halbuki Hüsrev kaptan hid- detini hâlâ yenemi - yordu. — Gemicinin söyledikleri — yalan değildi. Hüsrev Re- is Barbarosun ya - nından ayrılmak i - çin fırsat kolluyor - du. O gece uzaktan görünen ıssız bir â- daya yaklaşacaklar, geceyi orada geçire- ceklerdi: Barbaros gemilere işaret çekerek: — Şu karşıki ada- ya gideceğiz; Diye emir ver « mişti. Hüsrev hakkında duyduklarını Bar- barosa söylemeğe karar veren yelken - cinin sabrı tükenmişti. Ne olursa ol - sun; kim kızarsa kızsın, o, gemiler ada- ya varmadan bu işi Barbarosa anlata - caktı. Arkadaşınıin yanından ayrıldı.. Yavaş yavaş yürüyerek güverteden geminin arka târafına gitti. Barbaros bir halat yığıniının kenarına dayanmış, dalgin ve düşünceli.. engin - lere bakiyordü. Yelkenci Barbarösa selâmi verdi: — Size mühim bir şey söylemek isti- yorum.. vaktiniz var mı? — Söyle- bakalım, :Receb! Gene for- salar arasındaki geçimsizlikten mi bah- sedeceksin? — Hayır. Hüsrev Reisten bahsetmek istiyorum. Ve elil bir gemiyi gösterdi: — Bakınız ne kadar geriden geliyor O.! Barbaros başını verdi: — Eh.. ne çıkar bundan? O zaten ar- kadan gelen gemilere kumanda edi - yor; Elbette geriden gelecek.. İRADYO Bu günkü Program 5 - Mayıs - 937 - Çarşamba İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikisi. 1250 Hava - dis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 17: İnkılâb dersleri Üniversiteden naklen: Hikmet Bayur tarafından. 18.30: Plâkla dans musikisi. 19.30: Mandolin orkestrası Berk ve ârkadaşları. 20: Nezihe ve arkadaşları tara- fıhdan Türk müsikisi ve halk şarkıları. 20.30: Ömer Rıza tarafından arabca söylev. 20.45: Bimen Şen ve arkadaşları tarafımndan Türk müusikisi ve halk şarkıları, saat âyarı 21.15: Örkestra. 21.30: Halit Ziya Uşaklıgil'in 55 inci san'at yıldönümü Mmünasebetile Eminönü Halkevinde yapılacak merasimin nakli. YARİNKİ PROGRAM İSTANBUL 6 - Mayıs - 937 - Perşembe Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikisi. 12.50 Hava - dis. İ3.05: Mühtelif plâk neşriyatı, Akşam neşriyatı: 17.00: İnkılâp dersleri üniversiteden nak- len Hikmet Bayur tarafından, 18.30: Plâkla dans musikisi, 19.30: Spor musahabeleri. Eş- ref Şefik tarafından. 20.00: Sadi ve arka - daşlari tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.30: Ömer Rızâa tarafından arap- ça söylev. 20.45: Safiye ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkıları. Saat âyarı, 2145: Orkestra. 2145: Bayan Kızıla- yın iştirakile tangolar. 22.15: Ajans ve borsa haberleri. 22.30: Plâkla sololar, Opera ve çev'ırmeden cevâab öperet parçaları. ; i Fz. M A AT dK A * AĞ c — İş, bildiğiniz gibi değil, Hızır Bey! Hamza ile Hüsrev Reis arasındaki ger- ginliğe şimidi bir de kadın parmağı ka- rıştı. Hüsrev Reis geride kalarak ara - mızdan ayrılacakmıiş.. Barbaros kaşlarımı çatatak, sert bir sesle bağirdi: — Haydi, * işine git Hamzayı Cerbede barıştırdım, Bu söz- leri Hamza hakkınmnda söylemiş olsay - dın, belki tecrübesizdir diye inanır - dim, Fakat, Hüsrey Reis gibi yaşı alt- mışı geçmiş tecrübeli bir denizcinin böy le bir çocukluk yapacağına ancak se - nin gibi sersemler inanır! Barbaros, yelkenci Recebi yanından kovmuştu. Receb fazla bir şey söyliyemedi.. Zaten bundan başka ne söyliyebi - lirdi? Yavaşca güverteye döndü.. Yelkenlerin başına geçti. Receb gözünü arkadan ayırmıyordu. Hüsrev Reisiti gemisinin sancak di - reği uzaktan görünüyordu. Receb, ortalık kararınca, gemiyi göz- den kaybetmişti. * * * Balina adasında bir geca.. Bir saat sonra ıssız adaya varmış - lardı. Bu ada Korsika yolunda hiç bir kor- san gemisinin uğramadığı bir yerdi. Deniz ortasında kuru ve kara bir top - |rak yığını halinde duruyordu. Vaktile bu adanın önünden geçen ge- miciler burada büyük bir balık gör - müşler.. Balına balığına benzetmişler.. korsanlar arasında (Balma Adası) di- ye anılan bu adada weşıl bir yaprak ve canli bir mahlük göze çarpmazdı. İtalyanlar -bu küçük adayı uğursuz | saydıkları için önünden bile geçmezler- di. Barbaros bu adanın uğursuzluğu hak- kında bir çok hikâyeler dinlemiş, fa - kat: — Bunlar Hiristiyanları alâkadar e- der. Biz Müslümanız.. böyle manasiz şeylere inanmayız. Diyerek adanın cenubundaki tabii li- manda gecelemekte mahzur görme - mişti. Barbaros limana gelen gemileri göz- den geçiriyordu. O, yelkenci Recebin sözlerine her ne kadar inanmadıiysa da, içine küçük bir şüphe girmişti. | Yanındaki dümenciye sordu: — Hüsreyv Reisin gemisi nerede? Dümenci etrafına bakındı: — Karanlıkta seçemiyorum.. Diye mırıldandı. Ben Hüsrevle Barbarosun şüphesi biraz daha de - irinleşiyor ve güvertede önüne gelenö Hüsrev Reisin gemisini soruyordu. Nihayet dayanamadı: — Bir fişenk atınız.. bütün gemt kaptanları kayıklarla (kaptan gemisi) ne gelsin.. onlara diyeceklerim var. Dedi, Güverteden fişenk atarak bük tün kaptanları Barbarosun gemisine ça gırdılar. Barbarosun g#emisine geleri kıptıı lar âarasında -Hüsrev Reis yoktu. Barbaros arkadaşlarına sordu: — Hüsrev nerede" Limana girmedi mi hâlâ?.. Kaptanlar birbirlerine bakişarak: — Onu görmedik.. Belki biraz ger de kalmıştır.. Dediler.. Beklediler.. Saatlerce beklediler.. Hüsrevin gemisi meydanda yaktu. Barbaros'© zaman yaptığı hatayı am lamış ve kendisine bu haberi tam vak- tinde veren yelkenci Recebin sözünü dinlemediğine çok müteessir olmuştu. Salih Reis: — Bana müsaade edin de limandan çıkıp onu takip edeyim! Diyordu. (Arkası var) A R Bir Doktorun Günlük Çarşamba Notlarından €) Lohusaların Gıdaları Lohusayı iyi beslemeğe, gıdasını mükem- mel surette tanzim etmeğe çok ehemmi - yet vermelidir. Zira kadının ilk ve el mukaddes vazifesi çocuğunu önizirmek- ti Bünun için memelerinde bol sütüni bulunması lâzımdiır. Bol süt ise iyi ve lüzumlu gıdaları yiyip içmekle kabildir. Yalnız şu noktaya dikkatinizi çekmek İs- terim. İyi yeyip İçmek demekle lohusa - nın bol gida maddeleri alması icap eder demek istemiyorum. Mutedil yemeli, fa- kat müntehip şeyler yiyip içmelidir. Me- selâ bol et yemek lüzumsuz, hattâ mu - zırdır. Çünkü fazla et yiyen kadının sütü kazeyin ve yağ cihetinden zengindir. Böyle bir sütün hazmı ise çocuk İçin güç- tür. Sonra hâli tabilden fazla yeyip içen bir anne yatakta bulunduğundan dolayı ha- reketsiz gibidir. Binaenaleyh gişmanla - mağa başlar. Halbuki anne şişmanladık- ça çocuk zayıflar. —| (*) Bu notları kesip saklayınız, yahul bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktof vihi imdadınıza yetişebilir.