| Suçlusu Dreyfüse benzetilen dava devam ediyor Dün mahkemsde bir çok. şahitler bir . şahitle yüzleştirildiler Kendisini Dreyfüse berizeten bâhçıvan Ali Rızanın duruşmasına; ağir .cezada dün öğleden sonra devam edildi. Bu davada, Ali Rıza, hir tarla ihtilâfın dan dolayı Silivrikapı dışarisında, bir ge- ce bahçıvan Perikliyi kurşunla öldürmek ten suçludur. safhaları geçirdikten sonra, Müddeiumu- milikçe beraet isteğinde bulunulmuş, şah si iddia bildirilmiş, müdafaa da yapılmış | ve duruşma, tam karar safhasındayken, davacı vekili, yeni bir şahıt ismi vermiş- ti: Bektaş! Tahkikat tevsi edilerek, Bektaş çağırıl mıiş, bu şahit, Ali Rızanın cinayetten ev- vel kendisine para mukabilinde Perikliyi öldürmek teklifinde buülünduğunu Ve kendisinin bu teklifi şiddetle reddettiğini |" dar' Bön Hürkder tanıyauığım Güdüsüur söyliyerek, «bir daha Ali Rızanın sura- tına bile bakmadım» demişti. Ağır ceza koridorunda şahitlik etmek|' üzere beklerken, Ali Rizanın, bü sefer de bilvasıta para teklifiyle kendisini bu şa- hitlikten vazgeçirmeğe kalkıştığını, ifade sine katmıştı. Bundan sonra da müdafaa tarafı, bu şa hidin davacılardan para aldığı iddiasile şahit isimleri ortaya atmış, bunlar da din- lenilmiş ve bazı şahitlerin tekrar çağırıl- ması, Bektaşın da çağırılarak bütün bu şahitlerin yüzleştirilmeleri takarrür et - mişti. İşte, reis Refik, aza Cihat ve Abdürrah man Şerefle teşekkül eden heyet, müd- deiumumiliği temsilen Kâşif Kumralın huzurile, dün bu yüzleştirmeyle uğraştı. Önce bahçıvan Nazif geldi ve şunları söy ledi: — Şubat içerisinde bir gündü. Bahçı- van İsmail bana «Bektaşı tanır mısın; meyhaneye gider de Trakı içer mi?> dedi. Ben de «tanırsam da, içip içmediğini bil- mem!> dedim. İsmail de «Bektaşla görüş - meğe gideceğiz beraber!» dedi, fakat bir daha görünmedi. Bahçıvan Nazif, önce müdafaa cephe - sinde gösterilip, bulunamayınca vazgeçi- len; fakat bunun üzerine şahsi iddia cep- hesince benimsenerek celbi ıatenilen şa- hittir! . Öldürülen Periklinin kucuk kardeşı A- ;ı:stas şahitlik yerine gelerek, şunları an ttı: — Bir gün Silıvrikapı caddesinde' Sa- dığın kahvesinde otururken, bir adamın kardeşim Perikliden bahsettiğini duydum Bu adam, yanındakilere «Vaktile Ali Rı- za 500 lira vereceğini söyliyerek, bana Perikliyi öldürmeği teklif etmişti. Fakat, ben bu teklifi kabule yanaşmamıştım. Biz daha da bu Ali Rızanın suratına bakma- dım!>» diyordu., Bu lâkırdıyı işitince, kah- veden çiktım, kendisini büyük kardeşim İspiroya gösterdim. Ve bu adamın bahçı- B Dava, mühtelif duruşma | ral, bir noktadan izahat alınmasını iste- van Bektaş oîdugunu Srtehdik” ct Bu ikişahit;dinlenildikten isonrayBek- taşla berber Raşit, kahveci Sadık., Zek-| ban, Zekeriya, Hacı, Şakir vuzfeştirıldı-_ ler. Bütüt bu Şşahitler; kendi'ifadelerin- de ısrar ediyorlardı. Bir aralik müddeiumumi Kâşif Kum- di : vede «müddeijümumi Ali Rizanın akraba sıymış ta, öndaân suçlunun beraetini iste- miş!» dediği şeklinde bir söz geçti. Bek- | taş, böyle bir şey demış mi? Kendisin- den sorulsun! Sorulduü ve Bektâş,_şu eevabı verdi: — Böyle söylediğim. M'iyyen asılsız- mumiyi? O, vazifesini yapmiş Mmahkeme- ,de! Böyle birşey söylemek -Şöyle dursun, | aklımdan bile geçmiş değil benim! Yok akrabamış filân, ha? Hâşâ; hâşâ!- — Duruşmanın devami, gelmiyen bazı şa- hitlerin de Bektaşla yüzleşttrılmelerı için |" 26 Mayısa bırakıldı Anlepte Halkevi faaliyeti Gaziantep (Hususi) — Halkevinin dokuz şubesi de hali faaliyettedir. Elâ- ziz ve Tunçeli vilâyetlerindeki dört bin köyün türkce oduklarında şüphe edi - len adlarının mukabili bulunmuş, ma- halli tarih ve coğrafya üzerinde tetki- kat yapılmış, köylere müteaddid seya- hatler tertib, şehirde ve köylerde bin- lerce hastalıklı muayene ve tedavi'e - dilmiş, her gelen göğmen- kâfilesine yardımda bulunulmuş, etlik koyün da- ğıtılmış, son yılda. yüz könser verilmiş, türküler toplanmış ve,devrimsel piyess|" ler oynanmış, parasız sinema gösteril-|- miş, futbol temasları yapılmış, spör o- yunlarının her cinsine önem verilmiş, Ulus okulları ve fransızca kursu açıl- mış, sıhhi müze- vücuda getirilmiş, :l müzesi tamamlanmış, dört bin mevcud- lu kitabsaraydan bir yılda 6500 kişi is- tifade etmiştir. Ve vilâyet albümü neşredılmış, rad: yo ile neşriyata: ehemmiyet verilmiş, çarşaf ve peçe kaldırılmış, ' Halkevine Yevmi gmş uç yuzden aşağı duşmemış- tir, Gemllgın plânı yapılıyor Gemlik (Hususi) — Mühendisler ka - sabanın plânını tesbit etmektedirler. Gemlik evleri sıhhat kaidelerine uyula- rak yapılmamış olmakla beraber hepsi de denizi görecek bir şekilde inşa edilmiş - tir. Plân yapıldıktan sonra inşaatta daha ziyade sıhhat kaidelerine tevafuk arana- caktır. “GÖNÜL İŞLERİ! Nişanlım benden Niçin soğudu? Manisadan bir mektup aldım, ya - zan iyi tahsil görmüş, anlayışlı bir genç kız, imza yerine kullandığı ini - sial M. A. anlattığı hikâyede şu: dan gönderdiği mektupta kendisini değişmiş buldum, acı bir cevap yaz - dım. Mektubumu okumadan iade etti, acaba niçin, keşfedebilir misiniz?> * Bu genç okuyucuma: — Maalesef hayır, cevabını verece- / — SOÖN POSTA İş adamı olsayd;m Son Postanın birinci savfasında bir re- sim çıkmıştı. İstanbuldaki Şehzade cami- inin avlusunda bir havuz varmış, Bu ha- vuzda banyo yapıyorlarmış. Resmi gö- rüp, yazıyi okuduktan sonra düşündüm; kendi kendime: İş adamı olsaydım, dedim, bundan is- tifade yolunu bulurdum. Şehzade cami- (ihin avlusuna ufak ufak soyunma külü- | beleri yapar, havuza girmiye gelenlere #nar kuruşa kiralardım. Günde en az elli kişi gelse, beş papeli cebime indirirdim. Gene düşündüm: İş adamı olsaydım.. Beyazıt havuzun- /'dan da istifade yolunu bulurdum. Beya- (zıd havuzunun . kenarına da kulübeler ,yaptırırdım. Tabii bu havuz daha mun- tazam olduğu için kulübeler de daha : ,muntazam olurdu. Ama diyeceksiniz ki: — Geçen celsede, dedi, Bektaşın kah- w — Beyazıddaki havuza da girilir mi? Şehir ortasında insan kendini çırıl çıp- lak teşhir eder mi? Niye etmesin; iş alışmaya bakar. Alışı- tırmak ta kolay. Beyoğlundaki barların birine giderdim. Kadınlı erkekli birkaç artisti birkaç para mukabilinde Beyazıd havuzunda banyo yapmaya kandırırdım. Onları havuzda banyo yapar, havuzun kenarında güneşlenir görenler birer bi- rer âkın etmeye başlarlardı. Hele bir ke- re akın başlasın, ondan ötesi kolay. Ha- vuz küçük geldi mi, biraz büyütürdüm.. (Gene küçük geldi mi, gene biraz büyü- türdüm.. Etrafına kum döktürürdüm. Ta- ,bii havuz büyüdükçe, yani plâj güzelleş- _tikçe bilet ücretlerine de zam yapmayı lihmal etmezdim, Kazancım tıkırında i- ken daha başka kazanç yolları arardım: ,Civarda ne kadar, dükkân; ev varsa hep- sini satın alır, onları yıktırır, yerlerine koca koca oteller, gazinolar yaptırırdım. Rağbeti daha ziyade arttırmak için gü- zellik kraliçeleri seçme mütehassısı Kont dö Valefi getirtir, ona bir «Beyazıd plâjı güzellik müsabakası» tertip ettirirdim. Ah ben bir iş adâmı olsaydım.. İlk mu- vaffakıyetin hıziyle şehirde ne kadar mey dan varsa Hhepsinde bir çukur kazdi- rıyP Kazdırdığım Çukürlari su ile doldur- tur. Ufak ufâak ’:nah!llc’ plâlları tesis e- derdim. - Ama; diy'eceksiniz — Belediye sana musaade eder miydi? " Eder miydi de söz mü? Tabii ederdi: Benim plâjlarim sayesinde bir kere şe- hir güzelleşirdi. Belediyeye vereceğim birkaç misline çıkarırdı.. Ben nasıl mem- hunsam; o da memnuri olurdu. Öyle bir zaman gelirdi ki günde yüz, bin, iki bin liraya para demezdim, Şehir harıcindekı plaılar topu atarlar— Kken benım plâjlarımın günden güne rağ- beti ârtar, günden güne müşterisi çoğa- Hai — ..__!ı T * — Fakat bütün bu düşündüklerim bir ya- zı mevZuundan başka birşey olmadı. Çün- kü iş'adami değilim. Ş MSET Arapgirdğ Osmanpaşa camlii - Tamir ediliyor Vergi Belediyenin varidatını bugünkünün__ Tarihî Tetkikler: Dünyanın en uzun taş köprüsü: Uzunköprü * ** x 1500 metre genişliğindeki bir ovaya ve kışın taşarak buraları deniz haline getiren Ergenenin üstüne bir köprü kurmak lâzım geldi. Birçok mimarlar işe başladılar, bitirdiler, fakat köprünün en mühim kısmı sulara dayanamıyarak yıkılıyor, mimarların başları kesiliyordüu. Nihayet asırlardanberi sağlam duran köprüyü mimar Sinan yaptı — Yazan: Turan Can Uzunköprü İnsan vücudünde damarlar ne ise dün- ya için de yollar ayni ehemmiyeti haiz - dir. Damarlardaki ârızalar nasıl kanın muntazaman devran etmesine mâni ola- rak insan sıhhatine tesir ederse yolların olmaması, yahut bozulması da insanlık için ayni tesirleri yapar. Bu hakikat pek çabuk anlaşıldığı için pek eskidenberi yollara ehemmiyet verilmiştir. Hattâ medeniyetin dünya üzerinde yayılışı da |şüphesiz yolların sağlamlık ve çokluğu nisbetinde bir sür'atle olmuştur. Yolların en mühim kısımları da köp - rülerdir. Çünkü köprüler olmasa çok za- man bir iki saatlik yere gitmek için bir iki gün dolaşmak mecburiyeti hasıl olur. Bunun için insanlar şiddetli bir ihtiya- cın tesirile pek eskidenberi köprüler yap- mağa başlamışlardır. Köprülerin tarihini şöyle kuş bakışı gözden geçirirsek şunları öğreniriz: İlk köprü bir çayın bir tarafından diğer tarafına doğru uzatılmış olan büyük bir ağaç gövdesidir. İnsanlar bunların üzer- lerinden-bir maymun gibi ayak ve elleri- le tutunarak geçerlerdi. Köprüler daha sonra yanyana atılan kütüklerden ibaret oldu. Bunların iki tarafına korkuluklar yapıldı. Çay - veya derenin genişliği çoğalınca kazıklar ça - kılarak uçuca kütükler kondu. Daha son-| ra kalaslarla döşeli muntazam ahşap köprüler meydana geldi. Fakat bunlar 4|hem çürüyor, hem de suyun yıkıcı kud- retine dayanamıyorlardı. . Nihayet taştan köprüler yapılmağa başlandı. Bu devir-aşağı yukarı Üüç bin seneliktir. “Yüz sene önce yapılan dökme. (Font) daha sonra yapılan demir köprülerden sonra bugün çelik köprüler -yapılıyor. Bunların bir çoğu asmadır. Geçenlerde Sanfransiskoda yapılan çelik köprü kilo- metrelerce uzunlukta bir şaheserdir. Za- ten şimdi taştan köprü yapmak usulü » bilhassa fazla genişlikler için - birakıl- mıştır. Çünkü çelik köprüler daha kolay ve kullanışlıdır. Büugün biz taştan yapılan köprülerin en uzunundan bahsedeceğiz. Bu köprü Trakyada Ergene nehri üzerindedir ve Uzunköprü adile meşhurdur. Alpulludan ve Uzunköprü istasyonun- dan cenuba doğru alçak sıra te- peler uzanır. Alpulludan garbe doğru kıvrılan Ergene nehri demiryolü boyun- ca ilerler ve garpteki sıra tepelerin şar - kından cenuba doğru sarkar, İki sıra te- pelerin ortası dümdüz bir ovadır. Bin beş yüz metre kadar genişliği vardır. Yazın suları pek azalan Ergene nehri garpteki sıra tapelerin eteğinden akar. Fakat kış gelince taşar ve iki sıra tepele- bir köprü yapmak lüzumunu şiddetle hisi setti ve işe başladı. | Bir çok mimarlar bu işde çalıştılar VG bu çalışma tamam kırk yedi yıl sürdü. ; Köprünün Uzunköprü — kasabasındal asıl mecrasına kadar olan kısmı için gü€* lük çekilmedi. Fakat son kısmı bir ço defalar yıkıldı. Ergenenin coşkun sula koca köprüyü söküp atıyor ve ordula kervanlar, yolcular Uzunköprü kasaba « sında kalıyordu. Hattâ bu kasabanın 0* 'rada kuruluşu da vakıt vakıt beklemeyt mecbur olan yolcuların barınmaları V© ordunun konaklaması için bazı binaların yapılmasile başlamıştır. i Köprünün en tmühitm noktası sularıi şiddetile yıkıldıkça onu yapan mimarıml da böynü vuruluyordu. Başını kaybet * memek için canla çalışarı yeni mimarlaf da bir türlü köprüyü tutturamıyorlarl__ korktuklarına uğruyourlardı. Nihayet bu işi koca Mimar Sınana ver'_ dilersi ( 1K Mimar Sinan yapti. Ve köprü yıkılmadı. Bugün de bütül dinçliğile tabiatin kuvvetlerine karşl meydan okuyor. Ergenenin köpüklü V© azgın suları Mimar Sinanın sarsılmaz de“ hasına çarpıyor; bazan onun üstünden â“ şıyor; fakat hiç bir zaman yıkamıyor. Köprü 1275 metre uzunluğundadır. U* zunköprü kasabasından başlıyarak gar“ - ba doğru uzanır. Ergenenin asıl mecra “ sına vardığı yerde birdenbire şimale doğ' Ve ru biraz kırılır. Burada köprünün ke * — merleri büyüktür. Fakat bu dört büyük Kemerden sonraki gözler küçülür. Köprünün 144 gözü vardır. Bir ucun * dan ve biraz yandan bakıldığı köprü gözlerinin muntazam şekilleri Z28* Tif bir mozayik manzarası yapar. Yazın yalnız iki veya üç büyük gözünden Si akar ve diğerleri kuru toprak üzerind€ kalır. Kışın koprunun genişliğince bü “ lanık bir su, bir deniz gibi genişler ve “'r zun zaman böyle kglır :Maamafih bu sU”-. lar çekıldıkten sonra da bir müddet 0"' bataklık halindedir. Uzunköprü küfeki ve kefeki denilel taşlardan yontma olarak yapılmıştır. AD" cak iki araba yanyana geçebilecek kadaf geniştir ve yaya kaldırımı yoktur. Sağ sollu muntazam korkulukları vardır. Bü“ yük gözlerin üstüne düşen korkulukla * rın üstlerinde çocuk kafası büyüklüğüm” de taşlar vardır. Bu taşların köpîüye başlayıp ta bitiren, fakat yaptıkları y? kıldığı için idam edilen mimarların Sa ” yısına delâlet ettiği halk arasında SÖY ' lenmektedir. Mimar Sinanın 'eserlerini sayan (Te7” keretülebniye) de bü köprünün adına e sadüf edilemedi. Tamamını kendisi YâP” —a — Erkek vefasız olur, hükmü ben- de o kadar kuvvetli bir kanaat halin- deydi ki, aklımdan hiç cıkmazdı ve son zamanlara kadar hiç bir erkeği ğim. Keşfedemiyorum. Yalnız aşk ki - tabında hiç değişmiyen iki esaslı kai- de vardır, bunları kendisine hatırla - tacağım: rin arasındakisovayı baştanbaşa kaplar. Yahut batak haline getirir. Uzunköprü işte bu ova üzerine yapıl- madığı için büraya dahil etmemiş ola€ Ğ Yoksa onun tarafından ikmal edildiği V evvelki kısımlariın da bugüne kadar Y7 sevmemiştim. Fakat nihayet karşıma bir genç çıktı, beni sevdiğini söyledi. Kendisine mukabele etmediğim tak - tirde intihar edeceğini söyliyecek ka- dar ileriye gitti. Bu genç benim tipim- di. Aşkına lâkayt kalamadım. Evlen - miye karar verdik. Yalnız bu arada benim ailevi bazı mazeretlerim çıktı, kararın tatbikını biraz tehir etmek mecburiyetinde kaldık. O aralık bu genç te başka bir vilâyete gitti. Ora ırak olur. kaydi ile şu mütaleayı da ilâve edece- ğim: radığın sebebi belki daha kolay bula- bilirsin, l — Gözden ırak olan gönülden de 2 — Uzıyan nişan bozulur. Derler. Ben bu iki kaideye «bazan> HE, 3 — Menfaat aşka da hâkim olur. t Kızım, biraz benim gözümle bak, a- TEYZE Osman Paşa camii Arapgir (Hususi) — Evkaf idaresi Osman paşa camiini tamir ettirmekte- dir. Bu cami eski Bahrisiyah muhafızı ve gümrükler emini Arapgirli Osman paşa tarafından 1226 yılında yaptırıl - mıştır. Bu camide binlerce liralık altın kakmalı ve öztürkçe tefsirli bir kur'an bulunmuş ve itina ile muhafaza altı- N alınmıştır J mıştır ve her mevsimde ovayı geçmeye imkân vermiştir. İstanbulun alınmasından sonra Avrü- pada daha büyük bir ehemmiyet kaza - nan ve yerleşen Osmanlı imparatorluğu Avrupaya karşı yaptığı harpleri sıklaş - tırmıştı. Gerek ordu ve gerek orduya gön- derilen silâh ve erzakın bu geniş sudan veya bataktan geçmesine imkân yoktu. Çok şimalden dolaşması lâzımdı ve bu hal yolu uzatıyordu. Bazan geçilemiye- cek bir hal alıyordu. Menzil işlerine &h- emmiyet veren Osmanlı devleti buraya hi a Te _'._%M%mqü_d._ııw â A £ şamasına sebep olan en mühim KIS bizzat yaptığı muhakkak gibidir. Turan Cdt Gayrimübadiller hey'eti geldi Gayrimübadillere ait işleri takip | çin Ankaraya giden hey'et geîmlşt' j Hey'et Maliye Vekiline bono işleri, e tışların fazlalaştırılması hakkında 133_ hat vermiştir. Ayni zamanda Gayfl mübadiller nakdi tevziat talebinde bulunmuşlardır. de