10 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3

10 Mart 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

H | j 2 Sayfa SON POSTA | | Hergün Leh - İtalyan Dostluk nümayişleri Yazan: Muhittin Birgen ehistat hariciye nazırımın Ro- ma soyahati bugünün enter- »asyonal mevzularının en başında gelen hâdiselerden biridir. Lehistan ile İtalya arasındaki dostluğun her iki taraf için de haiz olduğu büyük ehemmiyetinden yzen uzun bahssdildi. Devkt adamları, gazeteler bu bahıs üzerinde bir - hayli durdular. Nihayet, Leh haritiye 'narirı, kadehini, İtalya kral «ve inıparatorunun», kraliçe «ve imparatoriçesinin» sıhhat ve şereflerine, faşizmin sinkışaf — hareketi- nin muvaffakiyet.nes urdi ve bu ke- Mümelerle, Milletler Ce tirin dosyala» yında uyumakta ulan kararlara rağmen, İtalyonım Habeş meselesindeki emri va- küni « flilen - tanımakta olduğunu bil- dirdi. Uzun zaman, Fransa ile Lehistan ara- sındaki dostluk ve ittifakın şerefine ka- deh boşaltmış olan Leh bariciye mazırı- nın, öte tarafta İtalyaya karşı henüz dar- gin bir çehre ile bakan ve hâ'â Milletler Cemiyeti siyasetine dayanmakta ısrar e- den bir Fransa bulunmasına rağmen, gimdi de İtalya hariciye nezırı ile karşı karşıya kadeh tokuşturması Leyhude de- ğildir. Son zamanlarda artık Lehistana da kansat gelmiştir ki, Fransa ile dostluk ve hattâ ittifak, Lehistanın selâmeti için kâfi bir kuvvet olamaz. Bilâkis, böyle bir dostluk ve ittifak Lehistanın başına bü- yük gaileler bile âçmaya müstaiddir. Av- tupada Lehistan için birinci derecede kiymet ve ehemmiyeti olan iki dostluk yvardır: Almanya ve İtsiya. Lehistan, muhtelif bakımlardan ve belki birbirine zd olan bir takım sebeblerle bu *ki dost- luğa hususl bir ehemmiyet vermekle mü- kelleflir. Bunun için Leh hâriciye nazırı, bir ay kadar evvel, evvelâ Berline gitti, Himdi de Romadalır. * Lehistanın Almanya ile dost olmasının sebebleri başkadır: Dişlerine kadar silâhlanmış olan bu büyük Avrupa kuvveti ile herhangi bir sahada boy ölçüşmeğe meebur olmak Le- histanın hiç te :şine gelemez. Fransa ile olan dostiuğu ve ittifakı da günün birin- de kendisini böyle bir kötü ihtimal kar- şısında bulundurabilir. O zaman, Lehis- tanı takviye edecek yegârc kuvvet Ruğ yadan gelecek imdad olduğuna göre böy- le bir imdadın beraber getireceği tehli- keler Lehistanı korkutmaya kâfidir. Şu halde, ne yapıp yapmalı, Lehistan Al- manya ile dost ounalıdır. Bunu da Lehis- tan zaten çoktanberi yapıyor. Günden güne Almanyaya yaklaşıyor, onun darıl- mMaması için neler yapmak lâzımsa yapı- yor, fedakârlığa katlanıyor. Fransanın uzak ve nazar! dostluğu bır tarafa bira- kıldığı zaman Alman ve £ rından birini tercih mecbur'yetinde bu- Junan bu memleket için Atman dostluğu, beraber getirebileceği bütün tehlikeleri- ne rTaâğmen, yegâne mümkün clan müs- bet bir siyaset, hattâ bir zarurettir. Bu zarureti teslim eden Lehistan, bu vwaziyetten de o kadar memnun değildir. Çünkü Almanya derecesinde kuvvetli bir memleketin, dost sıfatıle dahi kom- şuluğunu yapmak güçtür. * Almanya ile yapmaya mecbur olduğu dostluğun bu sebeblerine mukabil İtalya ile olan dostluk münasehetlerinin de baş- ka sebebleri vardır: Berlin ile Roma arasındaki münase- betlerin gayet sıkı olmasına, iki memle- ketin ancak içtikleri suyun ayrı bulun- masına rağmen, herkes gibi Lehistan da bilir ki Berlin İle Roma ayni ip üzerinde oynıyan ıki cambazdır. Bunlardan biri fle dost olmak, diğeri ile de dost olmayı icab ettirdiği kadar birinin politikasını ötekinin politikasıle karşılamak ta bir”si- yaset zaruretidir. Biraz daha açık söyliyebiliriz: Alman- ya ile dostluğun iyi muhafaza edilmesi için Lehistanla İtalya bitbirlerine dayan- maya muhtaç olan iki memlekettir. Al- manya karşısında vaktile Fransa için Le- histan ne olmuşsı İtalya iç.n de bu mem- leketin bugünkü vaziyeti ayni şeydir. Büna mukabil, gene ayn! Almanya kar- yısında, Lehistan için bir vakitler Fran- sanın manası ne idiyse bugün de gene ay- ni Lehistan için İtalyanın vaziyeti odur. Şu halde, bugün de dürkü kuvvet mu- vazenesi hülkmünü İcra ediyer. Almanya o ZLEREİN ai Reğğı;ıli Maıı—;caİ;e :— BE Korku bir hastalıktır.. $8 Korku hakiki ve hayalt Bir teniikenin karşısında, ruhun sarzılıp manev'yatın bozulmasındanm doğar, birinden diğerine Bgeçen sari bir hastalıktır. Tehlikenin varid olmadığını gös- teren maddi tedbirlerle hafifletilebilir. kökünden tedavisi mümkün değildir. tır. Her insan annesinden cesur elarak doğar, onun zamanla cesaretini kıran veya artıran muhitidir, korkak bir adama rastgelirseniz derhal bükmedebilirsiniz ki ona bu bastalığı ilk olarak veren annesidir, o da bir başkasına aşılayacak- SÖZ ARASINDA İlme heves eden Kutub ayısı Sovyet âlimleri seyyar buz tabaka- ları üstünde tedkikatta bulunurken, kutub ayılarından biri kendilerine a - lışmış, resimde — gördüğünüz gibi, her gün sinema makinesinin başında bir - kaç dakika durmayı âdet edinmiştir. karşısında dün Lehistan ve Fransa var- dı; bugün ayni kuvvete mukabil Lehis- tanla İtalya arasındaki yaklaşma, yeni bir muvazene unsuru vazilesini göre- cektir. * Görüyoruz ki artık Muletier Cemiyeti binası çökmüştür. Berlin - Londra * Ro- ma « Paris konuşmaları bı: netice verip * inşallah! - Milletler Cemiyeti yeni bir şekil alıncaya ve yeni bır ruh ile canla- | nıncıya kadar bu müessesenin arada bir isml geçecek, fakat dütya siyasetinde, velevki küçük bir rol oynadığı görülmi- yecektir. Dünya eski kuvvet muvazene- leri devrine dönmüş bulunuyor. Gizli po- litika yeniden harekete geçmiştir. Avru- pa siyaseti büyük bir istihale ve inkılâb deyrindedir. Hartb sonu politikasının bü- tün hesabları bozulmuş, bütün muvaze- neleri yıkılmıştır. Şimdi yeni kesablarla yeni muvazene kombinezonları meyda- ma çıktı. Şu dakikada herkes yeni vazi- yetlere göre yeni hessoiar yapmak ve yeni tedbirler bulmak mecburiyetinde- dir. Muhtttimn Birgen HERGÜN BİR.FİKRA | Nasıl oldu da yaşıyorum Bir genç: «Nasıl oldu da yaşıyarum>. İsımli bir roman yazmış, Bir gazete sahibine postayla göndermişti. Bir hafta somra gazete sahibinden şu mek- tubu aldı: «Nasıl oldu da yaşıyorum? demiş * siniz.. Bunu anlıyamadınız mı? Ro- manınızı bana postayla gönderip, ketı- diniz getirmek ihtiyatazlığını yap « mamış olmanızdandır.. İngilterenin yeni yortu Kanununda garabeltler İngilterede yortu günleri dükkân - ların kapanmasına dair neşredilen ye- ni kanun 15 gündenberi tera mevi konmuştur. Pek çok şikâyetleri mucib olan yeni kanun, yortu günlerinde dük kânların açılmasını değil, bazı şeyle - rin satılmasını menetmektedir. Bina enaleyh dükkân müstahdemleri — gene çalışmak mecburiyetinde bulunuyor - lar: İngiliz gazeteleri bu kanunun isa - betsizliğin! göstermek Üzere bazı mi -| $ saller savmaktadırlar. Meselâ: Manavlar taze bezelya ve domates satabildikleri halde konserve satılması memnudur. Kumaş mağaza - ları dükkânlarını kapamak mecburiye- tindedirler, fakat dükkânlarının önü ne bir tezgâh koyup serbestce &lış ve riş yapabilirler. Çünkü kanun dükkâ nın önünde satılan şeyi menetmemek - tedir, Yeni kanunun garabetlerinden birisi de meşelâ bir adam lokantada o - turup istediği gibi karnını doyurabil - diği halde bir parça yenecek şeyi kâ - ğid içinde evine götürmesini menetme- sidir. Amerikada yeni bir çocuk kaçırma vak'ası Nevyor. avukatlarından — Misir y Levin'in ön iki yaşmdaki oğlu Peter| geçenlerde gangsterler tarafından ka - çırılmıştı. Avukata gelen bir mektupta Hollywood'un Atlattığı fırtına P ee Hollywood'da kopan son — fırtma - nın ve beş gün beş gece süren yağmur- ların yaptığı zararları, bu yüzden yıl - dızların evlerinde veyahud da stüdyo - larda mahpus kaldıklarını ajan$ ha - berleri olarak okudunuz. Filhakika, ü - zerlerinde tek bir toz parçası bulunmı- yan bütün asfalt yollar kirli bir renk almış, stüdyoların etrafında geniş göl- ler vücude gelmiş ve fırtına ile kulübeler, ağaçlar her tarafı kaplamış- Küçük yıldız Shirley Temple; 20 in- seller bastırmış; orada mahsur kalmış- tı. Bunun üzerinc, stüdyonun yanıba- ındaki bir kulübeye sığınmıştır. Clark Gable: ÖOtelinden çıkmış ve özün Kısası Hastalık.. ğâ;el.. fakat Çekmek, niçin? E, Talüu K ırk yıldanberi yüzünü görüt diğim, ne olduğunu uzağa haber aldığım bir çocukluk arl daşile geçenlerde yüzyüze geldim. sanların, zamanla çehresi ne kadar * Bişse, gene size onu hatırlatacak bir yâ noktası, çizgisi kalıyor. Kısacık bir İ reddüdden sonra, çocukluğumun bu eit gili aşinasına sokuldum: — Bay N.?I. — Evet, benim, Ercümendeiğim.. (** değiştim, değil mi? — Öyle. Değişmişsin.. biraz çökmüü” :ıyınunıınn, ama. hangimiz değiştt” ? — Çok hasta oldum. — Geçmiş olsun! Şimdi iyisin ya? — Çok şükür. Yalnız, arada sırada B dem.. sancıyor.. yediğimi hazmedemiy” rum.. baş vurmadığım hekim lı!mw Bir türlü, hastalığıma ad koyamıyorle ve tabil çare de bulamıyorlar. Şu dakiki” da gene doktordan dönüyorum. — Eh! İnşallah o da geçer. Makine, # manla bozuluyor, eskisi gibi işlemiy?ü tabil.. — Ben nasılsın? — Şöyle, böyle. Bende de yüksek miP” darda şeker var. Kanımdan, mel'unu bir türlü atamıyorum. Sıkı perhizdeyif” Baksana, tazıya döndüm. Şekerin bu tür” Tüsüne tutulmak, hani ya gençliğimizdi gıpsevdilik çağımızda ikide birde tutü” duğumuz eşeker> lere benzemiyor! Öf Tümün sonuna kadar, manevi taddan O” duğu gibi, maddi taddan da mahrumul Ben de, bu haftanın içinde, bilmem K# çıncı defadır, kan aldırmaktan geliyoru”" — Sana da geçmiş olsun! İki gün sanra, haber aldım ki N.-- ” hastalığına hekimler pekâlâ ad koymuf” lar amma, kendi bilmiyormuş. Mide kaf” Berinin kara haberini ona verip te, sayı? günlerini büsbütün zehir etmekte Mmanl var mı, ya? Dostum, artık hayatla fiilen alâkastf' kesmiştir. Beşeriyete musallat bazı "derd ler var ki, insanlardan önce, onların hi yatiyetini öldürüyor. Bu derdlerden b rine giriftar ettikten sonra, bizleri seV ve idare eden Ulu kudretin hâlâ bizi Yi şatmakta ısrar etmesi, zülme pek beni” yen bir işdir. Saf türkçe yazının bize tadını herk€f ten önce tattıran, edib Müftü oğlu med Hikmeti, yatmakta bulunduğu Fr#f” |sız hastanesindeki ölüm düşeğinde Z97 İrete gitmiştim. O da karaciğer kanserinden muztafif ci asır Fox stüdyolarında — çalışırken | d Dayanılmaz sancılarla tekallüs eden ” sil çehresinde Azrailin gölgesi dolaşıy fakat bir türlü ruhunu kabzetmek S7 miyordu. " |Culver City'ye gelmekte idi. Seller bas tırınca otomobilinden inmek mecburi- yetinde kalmakla beraber, başka bir o- torlabile binmiş; bundan da inerek bir saaât kadar sularla çarpışmıştır. Madeleine Caroll: Sahildeki evinde mahsur kalmıştı. Mesafirleri gidinceye kadar büyük bahçesinin sular altında ünü farketmemiş; daha hâ - 14 da evinden dışarıya çıkamamakta - dır. Robert Taylor'un evini sel basmış, stüdyosunun kendisine bir tayyare bek lemişse de, tayyare yere inememiştir. Myrna Loy. Az kalsın sellere kapı - |hp gidecek iken, tahlisiye memurları bir şimeddifer köprüsü altına 60 bin| tarafından kurtarılmıştır. dolar bırakıldığı takdirde — çocuğunun salimen kendisine teslim edileceği bil- dirilmişti. Avukat paraları alarak ta - yin edilen mahalle gitmişse de fid - yeyi alacak kimseyi bulamamıştır. giden muharrirler ile zabıta memurla- rına, avukat o civardan uzaklaşmala - rını rica etmiştir. Çünkü ancak o su - retle gangsterler ile temas edip çocu - Levin'in köşküne izahat almak için İSTER İSTER İNAN, İstanbul mektubcusu Bay Osmanın Halkevinde verd: kıymetli bir konteranstan anlıyoruz ki imar edileceği müte- madiyen söy-enip duran şu İstanbul şehrinin şu imar hare- ketine tamam 102 yıl evvel başlanmış ve Sarayburnundan İNAN, İSTER ğunu kurtaracağını ümid etmektedir. ——— 2 e aa ee İSTER İNANMA! Sirkeciye kadar olan sahada 20 metre genişliğinde bir cad- denin açılması tavsiye edildiğine göre ilk kısım plânları da © vakit yaprimışlır. Bu hakikate aradan geçen zaman zar- | fında intizamla ve sebatla ticenin büyük olduğun; İNANMA! çalışıldığına, hele elde edilen ne- Ben orada iken bir buhran daha ge$ di.. sonra, bitkin bir halde, bana dönert” — Artık tahammülüm kalmadı! âei” Ve kendi kendine, sayıklar gibi, YAY etti: — Allahimi, Gel, diyorsun. Ben de & na, gelmem, demiyorum.. o halde, bü x kence neden?! Evet.. bu işkence neden, Auıhı"' Yakışmıyor şanına! S ZEbe TAKViM

Bu sayıdan diğer sayfalar: