11 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

11 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

vyorka Gönderilecek Çiniler ğ 2 5 Kütahyanın Nevyorka gönderilecek çinileri Kütahya (TAN) — Beynelmilel |/hazırlanmıştır. Bu fabrikanın sahibi Nevyork sörgisindeki Türk pavyo -İ Mehmet Çini, Nevyork sergisi nunda vücude getirilecek tesisat için | g Yok rn kad | | Türk pavyonu komiserliğince şebri- | mizdeki çini fabrikalarından birine »smarlanmış olan çiniler tamamen i namına da İştirake karar ver - o Ortamektepten Mezun Olmıyan Memurlar Yeni barem kanununun mevzuü- bahis olduğu şu günlerde memur ma- aşlarının tayin ve tesbiti ve ne şekil. de memur olunabileceği düşünülüp konuşuluyor, Şimdiye Kadar devlet teşkilâtında çalışmış ve muvaffak olmuş nice or- j ta mektep tahsili görmiyen memur- İlarımiz vardır. İşlerinde muvaffakı- yet gösterip zam almiş, terfi görmüş, takdir edilmiş ve mensup olduğu da- ireye yararlı bir uzuv olmuş bu me- murların vaziyeti cidden şayanı tet- kiktir. Bu gibilerin uzun tecrübeler- le orta mektep mezunu arkadaşların- miştir. Çok zengin, mükemmel çe - ek hiç de aşağı kalmadıkları mu » | şitler hazırlamaktadır. e Tah silindeki MESELELER * (Bam5 ncide) Diğer efhetten, bugün lügatlar, An- siklopediler ve muhtelif mevzula- ra ait neşriyat, kitap ve mecmua » lar o kadar çoktur ki, insan het « hangi bir meselenin tetkik ve hal- Mi için muhtaç olduğu Omelümatı | bunlardan arayıp bulabilir. Elye - Tir ki bu iktidarı mektepte kazan- mış olsun. Halbuki maalesef Jise - lerimiz gençlere, herhangi bir mev zuü, bir meseleyi de kitaplara, mecmualara, vesikalara müracaat ederek, şahsi tefekkür ve mütalea | İaaliyetleriyle tetkik etmek tekni - ği kazandırmıyor. Halbuki, (fikri mesainin ras. yonel bir surette tanzimi) yani, ki- tapları seçmek, en faydalı bir şe - kilde okumak, not almak, vesika toplamak, notlari ve vesikeları « ihtiyaç halinde derhal bulabile - cek tarzda » tasnifli olarak sakla « mak tekniği, liselerde gençlere ka- zandırılması lâzim gelen en müliim ODUR ” CUMA Were Je gençlere tam ve hakiki «8 bir kültür vermek istersek, se programını ve tedris metod - larinı bu esaslara göre yeniden tan zim etmek, ayni zamanda Güzel sanatlara da büyük bir yer vermek mecburiyetindeyiz. Bir milletin, hiç olmazsa güzidelerinin, o Bethoven, Şeks « pir, Mikel Anj, oGöte, Ro- den.... gibi büyük sanatkârlarının «serlerini tanımaları, bunlardan be dil zevk ve heyecan duymaları za- Bunun için İselerimize, gözel sanatlar tarihi dersinin konması i- cabetmektedir. Fakat bu dersin karikatür ha - line gelmemesi ve kendinden bek- lenen bütün faydaları temin et - mesi, bu dersin müstakbel mual - limlerinin çok esaslı bir surette ha- zırlânmasiyle mümkündür. Her lisede muhakkak surette, büyük ressam ve heykeltraşların en mühim eserlerinin reprodüksi - yonlarının ve büyük konpozltör « | lerin başlıca konpozisyonlarına ait plâkların bulunması, bu dersi can- landırmağa hizmet edecektir, — Dilimizin bugünkü vazi « yetinin, lise tahsili verimi üzerine menfi bir surette tesir yapan se « beblerden olduğunu söyliyebiliriz. Lisan, tefekküre mantıki kati- yet, vuzuh ve sarahst kazandır - mak hususunda, riyaziye kadar mü him bir rol oynar. Mazbut ve zen- gin bir lisan olmaksızın yüksek fik: Taşima bulunmak mümkün de Binaensaleyh, -lisanımızı, içinde bulunduğu istikrarsızlık vaziyetin- dön kurtarmak için alınacak bütün tedbirler, lise tahsilinin verimi ü- zerinde müsbet tesirler yapacak - tır. İYENİ NEŞRİYAT : Esrarlı Ada Kanaat Kitabevi tarafından neşredil - mekiş olun Ankara Külüpanesi serisinin 13 numarasını Üçüncü kısmı çıkmıştır. Fen harikularını cezip bir surette ve seyahat romanları şeklinde güzel bir üs“ Tüp ile tasvir eylemekte şöhret kazanmış teşkil eden Esrar Ada| hakkak olduğu halde bunlrun barem- deki (yeni) yerlerinin tayini hakkin- da şimdiden bir şey kestirilemezse de bahsedilmemesi ihmal değil bir | noktal hazar meselesidir. Bunların içinde icraatçı Âmirler de mevcuttur, Müli Mücadelede cüm- huriyet devrindeki inkilâplarda ön safta bulunmuş olanlar mühim bir yekün tutar, Bunların gördükleri tecrübeye aldık- ları notlara, muvaffakıyet dereceleri- ne göre memurluk hakkımı kazanmış olmaları, bundan sonra da orta tahsil görmiyenlerin memur olamıyacakla- rı için mesleklerinden ayrılmamak ü- zere orta tahsil görmüş sayılmaları İ ve bundan mahrum edilmemeleri â- dilâne bir karar olur. Bu olmadığı tak dirde meslekten imtihan etmek, ya- hut da orta dereceyi haiz meslek kurs ları açıp veya gece dersleri ihdas &- dip orta mektep tahsili gördürülme- leri ve buna mecbur edilmeleri de pekâlâ mümkündür. Adana: Cemil Görgün AN ——— z BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli im ame 5 SOLDAN SAĞA: | 1 — Koyunun o böynüziyle o yaytığı.| &ski kadınların kocalarına hitap ederken | söyledikleri bir tedir. Duyulur, 2 — An- dağı takdirde, 3 — Çok büyük eyi Asker) topluluğu, 4 — Fakat Çingenelerin $si Karapta bulunur, $ — Bir meyva, Avcmn yaptığı, 6 — Zaman, İs adamı 7 — Cev reyan eden, 8 — Mail değil. Amel 3 — Bir 10 — orta değil. İçilir. Ansızın olan. YUKARDAN ASAĞI: İ — Endişe, çok değil, gökte bulunur, 3 — Su değil o değil. Canımız yanınca| söyleriz, 3 — Çok büyük ev, dua ederken söyleriz, 4 — Sir. Vekarlı, 5 — Bir şe- hir. Atmamaktan emir, 6 — Çıkıntı. Bir sayı Ayınm evi, 7 — Sağ değil, Rir sayı $ — Sormaktan emir endaht, $ — Çarej! ic. İskambilde birli, 10 — Yükselmek, havt, — ———— * Babamı Arıyorum 914 harbinde askerliğe giden ba- bam, Görele kazasından Acem oğlu Bilâl, oğlu Şakirle 307 tevellüdü amcam Osman, Çanakkale harbinde yâralanarak Çanakkale hastanesine yirrilmiş ve harbe gitmiştir. Askerlik şubesinde ve kütükte aradımsa da, öldü kaydı bulunmadığı için sağlığından haber yoktur. Bilen varsa lütfen adresime bildirsin! Gölelikte Yavuz gemisi Sıhhiye basçavuşu Fethi Güreş a a, olan Jul Verne'nin bütün eserleri her dile İsrcüme edilmiştir. Bu güzel romanların en ianınmışı ve en cazibi de Esrarlı Ada- dır. Kitap üç kısımdır. Birinci kısmı, Hava | Kahramanlarını, ikinel kısmı, Yalnız yaşı- İyan adam'ı ve ücüncü kımı da Alanın sırrını ihtiya etmektedir. Her kısmın fi - yatı 50, üç kısmı birden 150 kuruştur. HALKEVLERİNDE | Konferans Bakirköy Halkevinden: 1 — 1121918 Cumartesi günü »kşsmi saat 21 de Evimiz salonunda Bay Galip Bahtiyar tarafından (Istanbulda Esnaf Ha yatı ve Teşkilâtı) mevzulu bir konferans YP onu İtiikiben “Halkevi oriertran tara- fidan Nin knayenn westlanakln Yuğundan alınmalıdır. * Fransızca Dersleri Fatih Halkevinden: Evimizde fransızca dersleri verilecek - tir. Bu derslere yazılmak istiyenlerin her gün saat 10 dan 21 e kadar 3 #det fntoğ- raf ve nüfus hüviyet vernkalerile £vimiz direktörlüğüne müracaatları, Derslere 20 şubat 939 tarihinde başla nâcaktır, 1 * Beyoğlu Halkevinden: Beyoğlu Halkevinin spor çalışmaları yalnız Evimizin o Tepebaşındaki merkez aylık abone 44 edilir, CEP KİTAPLARI Serisi fasılasız neşriyatına devam ediyor. Senelik abone 8 Tira, oltı Mradır. Senelik abonelere küçük bir kütüphane hediye Adres: Ankara eaddesi Reşit Efendi Hanı, birinci kat. Posta kutusu 97 İstanbul Satış Yeri: Ankara caddesi, (Çığır Kütüphanesi) KARMEN Prospere Merimenin Bütün dünya lisanlarına geçen bu şaheseri ük defa olarak Bu kadar temiz, canh bir Yisanla Halikarnas balıkçıs: tarafından türkçeye çevril - miştir. Bugün KARMEN'in ikinci ve son sayısı çıktı. Cep Kitaplarınmn bugün çıkan 14 ” numaralı kitabını kitapçılardan ve * müvezzilerden araymız, | i RADYOLIN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalaymnız. mama 28 Kâpunusani 939 tarihli “Çocuk — VE İmanın.» talimi MALI tesi: Birer kutu Kurşunkaleami karannalar Haydarpaşa lisesi 1084 Kasım Özer, Fatih Askerlik şubesinde Hell oğlu Ha « sip, Beyoğlu orta okul 649 Fikriye Getik. Birer Mürekkepli kalem Kazananlar: Erenköy 4 tincü fik okul 291 Melek, Pertevniyal lisesi C - 4de 319 Talha, İstanbul Ticaret lisesi 2263 Reşat, Birer Albüm Kazananlar: Uşak Yeni okul 120 İsmari Minsreci, Gemlik Armutlu İlk okulunda Melâhat Özmen, Adana kız lisesi 748 Taciser Böl- gen. Birer Resim Modeli Kazananlar: Samsun Çarşamba tapu memurunu binanın #por salonunda yapılmaktadır. Başka yerlerde şubemiz olmadığı gibi hiç bir suretle alâkamız da yoktur. cülu Yüksekkaradaş, Gerede Misakı Mit ilk okulu 347 Hatice Tal, Zile orta okul 3 Recai Saraç. Bilmecemizde Kazananlar Birer Sulubâya Kazananlar; ER Biter ; okulü 290 Nihat Tüşçi, okülu 318 Hikmet. Birer Kalem Boyası Kazananlar. Bozöyük ikinci il okul 29 Mehmet, Akşehir Gazi M. Kemal okulu 112 Hayri Uzün, İzmit orta okulu 815 Yaşar, Birer Pergel Kazananlar: Rumelihisarı 27 inci ilk okul #3 Nezih Çapa, Erenköy Hat boyu 9 numarada Kad- Tİ, Üsküdar Doğancılar caddesi 101 vu - mârada Hamit İmer, Birer Kart Kazananları Dörtyol kışla caddesi 1 numarada mer- hum yüzbaşı Kâmil oğlu Nerat, Mudanyı iran memuru kızı Mihver Sönmez, Diyar- bakır Ergani kazası bakkal Hüseyin Ka- rakoç, Çerkeskiy ik okulu 338 Fikret. AKA GÜNDÜZ —— — Beyefendim, düşündüklerini anlıyorum. San- dığın gibi değil, Mamasının (kızım) dediği bu kadın her yolun yolcusudur biliyorsun? Geçen akşam sen yok iken geç vakit geldi ise bir polis ilen beraber geldi. Dışarda bır müşterisi ile.. Darılma, polis; dedi, kavga çıkarmışlar da senin adresanı verip, kurtulmuş, buraya getirdiler. Kızmıyasın diye söylemedim. — Desene mevlâsını bulmuş. — Mevlâsı kim ise karışmam, seni de bulmuş ne çıkar? — O günden sonra yazlığa çıktılar ve Perihan Soydangelin küçük yalının bir mevsimlik misafiri ol mak üzere kalmasına karar verildi. Vurgun ilk ayı sakin ve ayungan geçirdi. Kim- seyi unutmadı. Fakat kimseye adresi vermediği için kimse onu bulamadı. Akşam gazetesinin küçük ilânlari Vurgunun pek hoşuna gider. O ilânların her birinden bir küçük hi- kâye veya bir büyük roman mevzuu çıkarır. Birkaç güzel eserini bile bu küçük ilânlara borçludur. Hat- tâ geçen sene yazıp bitirdiği ve henüz neşretmediği (küçük ilân) adındeki son romanı da bunların 80- nuncusudur. Vurgun denize karşı tenbel tenbel otu- rurken yine küçük ilânlara göz gezdirdi. (Aranıyor) başlığı altında şu kelimeleri okudu: (Küçük dost ho- easını arıyor, mühimdir.) TEFRİKA No. 36 Kalbi sertçe hop etmedi amma, yüzü epeyce kı- zardı. Ayıp ettiğini anladı. Hatırladı ki bir buçuk ay önce küçük dostuna söz vermişti, on gün içinde misafir gidecek ve gideceği günü küçük dosta bildi- recek. Bildireceği güne kadar da Nazlı eve uğram- Yacak. Bunların hiçbirini yapmamıştı. Bir buçuk 4 bekliyen Nazlı her yerde arayıp bulamamış ola- cak ki gazeteye bu ilânı verdi.Hocasının ilân merak- bası olduğunu bildiği için. Hemen şu kısa mektubu yazıp gönderdi; (Ben, yerle gök arasında | nefes alı- yorum. Siğır bifteği yiyorum ve saçma sapan lâflar İçiyorum, Beni aradığını okudum. Bundaki suçumu inkâr etmem. “Mühim, kaydını koymasaydın daha da aldırmıyacaktım. Mühim olan şey sana aitse ba- na yaz. Bana aitse şu bütün yaz bir şey yazma. Ye- rimi bulamıyasın diye sana şu yalan adresi veriyo- rum; Fatih postanesi, post restan, biftek. Ben ora- dan alırım. Eğer “mühimdir,, dediğin şey pek acele bir şeyse şuraya telgraf çek: Taksimde eski evim. Geleyim deme, adresimi vermemeleri için sadakat- lerinden yemin aldım. Senin nasıl olduğunu ne yap- tığını münasip bir günde soracağıma emin ol, Bana iyi bakan gözlerini öperim küçük dost) Telgraf yerine şu mektubu aldı: (O kadar acele değil hocam. Sözüntü tutmadığına ve beni ihmal ettiğine darılmıya hakkım yok. Alış- madığın vaziyetlere sürüklemek teklifi benden gel- mişti. Geri aldım. Ihmal senden geldi, sen de bu ib- meli geri alırsan tabii çok sevineceğim. Benim seni tâciz etmekteki bütün maksadım ve küstahlığım, arkadaşımın ablası içindi. Onu sana tanıtmak ve $o- nin hayatına karıştırmak ihtiyacını o kadar derinden hissediyorum ki buna muvaffak olamazsam dünya- nin en bahtı kara küçük dostu olacağım, Sana iyi bakan gözlerimi öpmeseydin daha iyi ederdin. Çün- kü bir buçuk'aylık unutulmuşluk bu samimiliği şüpheli kılıyor. Darılma bana. Ben “herkesli kimse- siz,, hocamın gider ayak bahtiyar olmasını istiyo- rum. Sen yaşta ve sen başta bir adam için çok bif- tek zararlıdır, tansiyonu arttırır. Sonra hastaneler- de değil, skandallar içinde nafaka mahkemelerinde dolaşırsın. Hocam! Bilirsin ki küçük dostun kapalı tarafı yoktur, Sana haber vermek mecburiyetinde- yim: Bir Holivut macerasından ziyade bir eski ko- cakarı oyununa gelmek üzeresin. Çok sürmiyecek, yemekte olduğun bifteğin içinden bir böcek çıka- cak. Daha açık olayım, oku: Bir gün Perihan sana babalık isnat edecek. Ve, sen, onu, almak, mecburi" yetinde, kalmış, olacak, imişsin! Bu açıklık yetmezse dahası var: Bunu haminne- sinden, annesinden, mahallesindekilerden ben, ku- laklarımla işittim. Bana şunu sormak hakkındır: — Bücür kız! Sen benim hayatıma neden bu ka- dar küstahlıkla karışıyorsun? , Bunu da açıkça söyliyebilirim: Şöhretler, hürri- yetler gibidir: Verilmez, alınır. Alınan şöhretler si- zin gibilerin şöhretleridir. Verilen, dağıtılan, pay edilen şöhretler de politika şöhretleridir. Politika göhretleri sabah vardır öğle yok. Ikindi vardır ak- şam yok. Bu şöhretler, iktidarda bulundukları 2a- man çok var olurlar, düşer düşmez o kadar unutu- lurlar ki kendileri bile bu işe şaşa şaşa hasta Olur- lar. Sizin şöhretlerinize gelince, onlar alm teri ve şahsi liyakatlarle iltimassız alınmış haklardır, sizi belki yerin dibine gömerler, fakat şöhrelinizi parça- layıp unutturamazlar, Çünkü onu size veren politik kaygular değildir, halkın sevgisidir. Sizin gibiler bir şeyden korkmalıdırlar: Kendi kendilerinizi imha etmekten. Sen, kendi kendini henüz imha etmedin, fakat et- mek yoluna girmek üzeresin! Bunu böylece bil! Bu- Du sana söyliyen, Kitaplar yazmış ve hayatın ne ol- duğundan haberi olmıyan davul kafalı bir filozof değildir. Hayatı bilen yirmi bir yaşında bir Ataturk devrinin kızıdır. Neyzen Tevfiğin sanat şöhretini kim elinden ala- bilir ve onu kim unutturabilir? Diplomat Yahya Kemal o kadar çabuk unutuldu ki bugün, aziz dostu On Üçüncü Alfonsa sorsak (kimdir 07) diyecek. Fakat Şalr Yayha Kemalin şöhretini hangi Tanrı veya Yarıtanrı elinden alabilir? Politikanın Refik Halidi unutulalı on sekiz yıl ol du. Fakat edebi çelengini kendi pençesiyle halkın gönlünden alıp başına geçiren Refik Halidi kimse unutamaz. Nâzım Hikmeti kuşbaşı, kuşbaşı odoğruyabiliriz. Sıfır numara makinede iki çekilmiş kıyma yapabi- Miriz. Bundan kolay ne var? Fakat Nazım Hikmet, Nazım Hikmettir; vardır. İster ardak diyelim ister önek, bir Mehmet Aki- fi hiç kimse yok edemiyecektir. Biliyorum: Soysuz, mayasız ve babasız kuru kafa. İar vardır; bugün, yarın ve öbür gün Atatürk'ü yok etmeğe yelteneceklerdir. Medrese kubbesine benzi- yen o kafaların içinde belki Atatürk yok sarılacak, fakat iki insanlık kubbesinin birbirine aplike olu- şundan hasıİ olan şu yuvarlak dünyada Atstürk ebe- didir. Otomatikman (Ebedi Şef denilmesinin sır bu değil midir? Hocam! Görüyorsun ki, her fikir sınıfından birer eksik örnek aldım. Haklı mıyım, haksız mi? Politi- kadan örnek almak istemem, çünkü... Vazgeç aziz hocam! Bu küçük, yirmi birlik dostun ıgularını incitme. S9 (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: