17 Mart 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

17 Mart 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'BAŞBAKANIN KABİLİYETSİZİ" Bir — Başbakanın kabılıyetsızlıgı a- şikar hale geldiğ kabinesindeki mesela Malıye baka— nı ve parti içinde kuvvetli Başba- kan muavini gibi itidalleriyle, akıl- larının başlarında bulunuşuyle ta- nınmış azalar başbakanlık makamı- nı bu zattan kurtarmalıdırlar. Böyle bir temenni karşısında he- men hiddetlenmeye, şiddet gösteri- lerine kalkmaya, teşviki yapanları hükümet mensupları arasına nifak sokmaya çalışmakla suçlandırmaya hiç lüzum yoktur. Hele yukarda tır- nak içine alınmış — olan ibare bazı kimseleri mahkemelerde süründür- meye sebep teşkil etmemelıdır Nı— tekim etmemiş ve Sir den sert — tenkidi sogukkanhlıkla karşılamıştır. Zira gerek bahis mev zuu ibare, gerekse temenni ve fi- kir Evening Standart adlı İngiliz gazetesinde çıkmıştır. İşin daha a- laka uyandırıcı tarafı makalenin Randolph Churchill tarafından ka- leme alınmış olmasıdır. Sir Wins- ton Churchill'in oğlu Macmillan ve Butler'den Downing Street'i - İngi- liz başbakanlarının resmi ikamet- gâhlarının bulunduğu sokak - ka- biliyetsizliği aşikâr hale gelen Sir Anthony Eden'den kurtarmalarını talep etmektedir. Evvelâ kehmelerın seçilmesi me- selesi üzerinde dura hiç emokra sısınde ların kabiliyetsizliklerini mek suç değildir. Nasıl her sahneye çıkanın kabiliyetli bir aktör, nasıl her şiir yazanın kabiliyetli bir şair, nasıl her tablo yapanın kabiliyetli .tür ressam olması mutlaka şart sa- yılmıyorsa Başbakanlık makamına yükselen her politikacının da kabi- liyetli bir Başbakan, hatta kabili- yeth bir devlet adamı olması icap etmez. Münekkitler sanatkarların kabiliyetleri Üüzerine söz söyleme hakkına sahip bulundukları gibi si- yasi muharrirler de siyaset adam- larının kabılıyetsızlıklerını pek âlâ bahis mevzuu edebilirler. Nitekim siyaset adamlarının da bazı siyasi muharrirlerin kabiliyetlerini müna- kaşa etmek — elbette ki haklarıdır. Bir insanın kabiliyeti ortaya koy- duğu eserle belli olur. O kadar! Te- i fiyaskoyla — neticelenen, bahsedilmesine katlanmak zorunda- Katlanmak zorundadırlar ama iş orada bitmez. Dünyada kendisi- nin kabiliyetsiz. olduğunu görecek, başarısızlığını kabul edecek, man- tık iflas ettiği zaman cezbeye tu- tulmayacak pek az adam vardır. Hele bunlar Başbakanlık gibi niha- yet cakalı makamlar işgal ediyor- larsa, emretmenin tadını almışlar- sa, altlarında araba, emirlerinde resmi ikametgâh, uşak - ahçı -hiz- ; AKİS, 17 MART 1956 metçi varsa başarısızlığı büsbütün görmemezlikten gelirler, kendileri- ni mazur gösterecek bin tane sebep bulurlar. O zaman vazife, iktidar partisi içinde mevcut aklı başında kimselere düşer. Onlar — Downing Street'i bu kabiliyetsiz adamdan kurtarmaya çalışmakla — mükellef- tirler. Mücadele etmelı kuvvetleri- ni toplamalı, — bir plân dairesinde gayelerini tahakkuk ettirmelidirler. Zira bir yandan — memleketlerinin, diğer taraftan partilerinin menfaatı onların gösterecekleri azme ve ira- deye bağlıdır. Sandalyasının altın- an kaymaması için — kabiliyetsiz Başbakan küçük tertiplere başvura bilir. parti mekanizmasına hâkim olduğundan rakiplerinin seçim böl- gelerine tesir edebılır onları hatta ihraçla korkutabil Sir Anthony Eden "Kabiliyetsiz"e alınmama kabiliyeti Parti tesanüdü hiç bir demokra- side kabiliyetsiz. veya muvazenesiz adamları Başbakanlıkta tutmaya çalışmak manasına gelmez. Böyle bir zatı evvela yakınları ve parti arkadaşları oradan uzaklaştırırlar. İyi niyeti bilinse de bir mecnunu li- derlikte muhafaza eden parti al- man Nasyonal Sosyalist partisidir; ingiliz Muhafazakâr Partisi değil... Hitlerin — arkadaşlarının hatasını hem Almanya, — hem de Nasyonal Sosyalıst partısı çekmiştir. Eğer o- rada demokrasi olsaydı liderin vazıyetı alenen ifade edilebi- lir ve bir Randolph Churchill Goe- ring'lerin veya — Hess'lerin gözünü açabilirdi. İktidar partisi içine nifak sok- mak, bakanları birbirine düşürmek da evvel kabiliyetsizliği söylenen Başbakan- ların İngilterede kendilerini kurtar- mak için yaptıkları ithamlar değil- dir. Milletin mukadderatını elinde tutmak üzere Parlamentoya seçilen kimseler, hele onların arasından iti- nayla elenıp mesuliyet mevkilerine getirilen devlet adamları bir rakip politikacının sözleri, bir gazetenin makalesiyle — iğfal olunuyorlarsa vah o memleketin haline! Rakip po litikacıların sözleri, bir gazetenin neşriyatı ancak hakikati ifade edi- yorsa partiler içinde tesir icra eder. Yoksa kabiliyeti eserleriyle, mem- lekete getirdiği refah ile, huzur ile, ürriyet ile aşikâr bir Başbakana ıstedıgıme kadar kabiliyetsiz deyi- z kimse dönüp te size bakmaz bi- SırAnthony Eden kendisini ka- bılıyetsızlıkle itham edıp aleyhinde acmillan'ı ve Butler'ı teşvik eden Randolph Churchill'in soy adında manâ aramaya kalkışmamıştır. Sir Winstoh — Churchill bir adamdır, Randolph Churchill başka bir adam. Ama hakiki adamlık da işte böyle düşünebilmektir. İngiliz Başbaka- nının Evening — Stan dart taki yaşı karşısındakı aksülameli "Ben Sir Winston'un zorlukla bıraktıgı yeri memişlerdir. Elbette ki bir sözün sahibinin hüviyeti mühimdir; ama ondan daha mühimi sözün kendisi dir. Yani bır hakıkat payı ihtiva e- dip etmem r Sir Antheny; Eden hakıkaten kabiliyetsiz ise, ha- kikaten işleri berbat ettiyse ve et- mekte devam ediyorsa partısının diğer ileri gelenlerim vazifeye vet etmek Randolph Churchıll in de hakkıdır, Mr. Attlee Jr.'un da.. Bu- luttan nem kapmak daha ziyade do- ğu memleketlerinde — yerleşmiş bir adettir. Şahıslara değil, bir takım pren- siplere bağlanmak ve şahısların kabılıyetsızlıklerı ortaya çıkınca iş- gal ettikleri makamları onlardan kurtarmak için çalışmak ne kadar zevkli, ne kadar güzel bir şey. Hiç kimseyi tabu haline — getirmemek, herkesi verdiği eserle, tuttuğu po- litikayla ölçmek, hususi ve şahsi hisleri bir kenara atabilmek, — bazı kimselerin gözlerde buyutulen şah- siyetleri altında ezilmemek! Ha- diseleri olduğu gibi görebilmek. arlıkların, hayattayken yap- tıkları işlerin kendilerinden başka hıç kimse tarafından — yapılamaya- cağına inanan milyonlar ye mil- yonlarla dolu olduğu yolundaki söz ne kadar doğru!. O işler onlardan yapılıyordu onlardan da sonra yapılıyor. lzem adam" ef- sanesinin aslında kurnaz adamla- rın bır icadı olduğunu artık görmek lâzı l11

Bu sayıdan diğer sayfalar: