September 13, 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

September 13, 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS'in Yazı Müsabakası "Milletlerin İktisadi Kalkınması Niçin Hürriyet içinde Olmalıdır?” İnsanoğlu tarihin karanlık sayfa- larından bu yana hürriyet mefhu- munu benliğinde duymuş, ona ih- tiyaç hissetmişti. İnsanlar arasında çeşitli sebepler ve şekiller altında vukua gelen mücadelelerin menşe- ini burada aramak lâzımdır. Kuv- vetlinin zayıfı istismar ve tahak- kümü altında bulundurmak — arzu ve ihtirası karşısında insan toplu- lukları daima hürriyet fikrinin ko- ruyucusu olmuşlardır. Tarihin han- gi sayfasına bakarsak bakalım hürriyet mefhumu insanlığın teme- Hi olmuştur. Belki bazı devirlerde kuvvetli- ler kendi mevkilerini ve imtiyazla- rını muhafazaya muvaffak olmak- tadırlar. Fakat bu gelip geçicidir. Hurrıyet daima düşünen, — duyan insana kendisini kabul ettirmiştir. Bunun içindir ki hürriyet bayrağı Fransız İhtilâlinde cılız ellerle dal- galanmamış, birçokları da bunu ta- kip etmiştir Gene bazı devirlerde hüsnüniyet sahibi idare edenler cemiyetin ida- mesi ve muvaffakiyeti için kuvve- ti ve tahakkümü meşru telâkki et- miş olabilirler. Bu tarzda bir te- lâkkinin insanın netice — itibariyle esarete sürüklenmesini mümkün kılacak, ferdin varlığını nazarı iti- bare almıyan totaliter bir devlet telâkkisi olduğu açıktır. Bu şekil- de bir idare tarzı ferdin spiritüel varlığının, şahsiyetinin İnkârı ne- ticesini doğurur. Başka bir ifade ile hak sahibi ferdin haklarının in- kârı demektir. Halbuki — devletin gayesi rasyonel bir varlık olan in- sanları her türlü idrak ve muha- kemeden mahrum mihaniki bir va- ziyete sokmak değildir. İnsan söz hakkı vermiyen bir idarenin mu- vaffakiyeti ya sıfırdır, ya da çok loşa vadelidir. Tarihin hiç bir dev- rinde bir kişi veya muayyen bir zümre hiç bir zaman doğru duşun-, memiştir. Doğru olan mılletın Sİs- temleşmiş arzusudur ki a hür- riyet içinde ifadesini bıılur Içtımaı ve siyasi hayatin tees- süsü, idamesi ve — muvaffakiyeti hürriyet ile kaimdir. İnsanlar bu hava içinde söz sahibi olurlar. Doğ- runun, iyinin, başarının sırrı. hür- riyet yolunu tercihtir AKİS, 13 EYLÜL 1958 - X - Bu böyle olunca, iktisadi hayat- taki, muvaffakiyetin de anahta hürriyet olacaktır. illetlerin bu yolda — kalkınması; ımkanlarının, tabii ve teknik şartlarına uygun bir iktisadi politika daıresınde kul- lanılmasıyla mümkündür ak b zuda milli menfaatlerı göz önünde bulundurmak icap eder. Bu milli menfaat mefhumuyladır ki; 19'ncu asır iktisadi liberalizmine i- tibar edilmemiş ve iktisadi hayata devlet müdahele ve iştiraki zaruri bir mahiyet arzetmiştir. İlk bakış- ta iktisadi hurrıyete bir darbe gibi gelen bu durum, demokrasi ile ida- re edilen devletlerde, gerçekte in- san hürriyetinin bir neticesidir. Şöyle ki: İktisadi liberalizme göre iktisadi hayat herhangi bir devlet müdahale ve iştirakine ih- tiyaç olmaksızın tanzim edilmiştir. Fert mademki hürdür, deniyor, şu faalde istediğini yapabilmelidir. Devletin vazifesi yalnız dahilde ve hariçte emniyet ve asayişi temin- den ibarettir. oldaki insan başkalarının hürriyeti leden ibaret olduğu, hürriyetsizliğe sehebıyet açıktır. Zira aşırı hurrıyet hürri- yetsızlık demektir. n hürüm, di- ye eroin imalâtı ve tıcaret ile meş- gul olmam, başkalarının hürriye- tine tecavüz degıl midir? Halbuki hürriyet; içtimai nizam ve milli menfaat zarureti ıle bağlıdır. Bu sebepten sahıp old umuz hürriyet mutlak değil, nisbi bır, hürriyettir. Bu nısbılık hurrıyetımızın temın a- tıdır. Biz hayatımızın idamesi ve tekâmülü için arzu ve ırademızın ifadesi olan hukuki nizam ile ken- dimizi bağlıyoruz. Kendi menfaati- miz demek olan milli menfaat uğ- runa bu bir zarurettir. Esasen ken- di yaptığımız kanunlarla tahdit e- dilmemiz hürriyetimizin — varlığını gostermıyo mu? Buna da hukuki ve siyasi liberalizm (hürriyetçilik) dense yeridir. 'a hürriyetinin ne müdaha- dolayısıyla vereceği Diğer taraftan — fertler, kâfi miktarda servete ve teknik imkân- lara .sahip olamadıklarından, ayrı- ca faaliyetlerinde şahsi — menfaat mühim rol oynadığından milli men- Erol ARMAĞAN faat için gerekli kalkınmaya hiz- met edemezler. Bu sebepten bilhas- sa iktisaden geri kalmış memleket- lerde devletin iktisadi hayat saha- sına müdahale ve iştiraki şarttır. Bu mevzuda da ferdi hürriyet mu- him rol oynar. İdare edilenler der ki; devlet millii menfaat -dolayısıy- a benim menfaatim- için iktisadi sahaya müdahale ve iştirak ediyor. Şu halde onun bu faaliyetini takip ve kontrol edebılmelıyım Ancak ferde bu imkân verilmekle, — milli menfaata uygun bir iktisadi poli- tika tâyin edilebilir. Zira, yukarda işaret ettiğimiz gibi, vatandaşlar ancak bu hava ıçınde her şeyi ida- re edenlerden bekleyen, — mihaniki kimseler durumundan kurtulabilir- ler. Maddi ve mânevi varlığı geliş- miş, memleket meseleleri üzerinde üşünen, duyan, serbestçe tenkid edebilen vatandaşlardan müteşek- kil devletlerın dünya iktisadiyatın- da üstünlük göstermelerinin sebe- bi hikmeti budur. Şu halde -hüsnüniyetli - olsalar dahi- idare edenler, idare edilenle- re bu imkânı vermelıdırler, verme ye mecburdurlar. Çünkü bu bir haktır; fert hurrıyetının netıcesı olan bir baktır... idare edenler, ne kadar iktisadi kalkınmadan bahse- derlerse bahsetsinler murakabesiz oldukları durumlarda bir gün ha- taya düşeceklerini göz önünde bu- lundurmalıdırlar. Onları bu hata- dan fert hürriyeti, vatandaşın ser- best rıza ve muvafakati; başka bir ifade ile milletin sistemleşmiş murakabesi kurtarabilir. Ferde bu hak tanınmadıkça hürriyetten bah- setmeye imkân ve ihtimal yoktur. Demek oluyor ki iktisadi kal- kınma, ancak hukukla bağlı devlet ve hukuki hürriyete sahip fert fik- ri ile mümkün olabilir. Bu fikrin milletçe — benimsenmesi ile dir ki fertler daha sıkı surette birbirine bağlanır, — böylece bir umumi ve muşterek menfaatin mevcut oldu- ğu fikri doğar, gelişir. Onları da- ha sıkı birbirine yaklaştıran, onla- rı sıkıca perçinleyen milletçe kal- kınmak, daha büyük işler başar- mak arzusu artık kollektif bir şu- ur haline gelir. İdare edilenler ve onların içinden - çıkan idare edenler hepsi birbirine güvenir 15

Bu sayıdan diğer sayfalar: