8 Mayıs 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

8 Mayıs 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yeni başlamış. Bir de, bunların ya- nısıra hikâyeleri, nesirleri, makale- leri var. Şu kısa gözatma bile Ya- kup Kadri Karaosmanoğlunu, is- ter isteyerek, isterse istemiyerek yapmış olsun, toplum, ülke sorun- larının dışına çıkarmıyor, tam tersine içine, hem de tam içine so - kuyor. Bu yüzden Karaosmanoğlu- nun sanatçılığında, düşünce adam- lığı ile, politikacılığının büyük payı var. Nedenbütün çocuklar sokakta çeşitli oyunlar oynarlarken Yakup Kadri Karaosmanoğlu oturur da ro- man okurmuş? Neymiş onu bu o- kumaya, özellikle roman okumaya iten şey ? Kendisi de açıklıyamı- yor bunu. Doğrusu da budur. Hiç bir sanatt kolay kolay açıklayamaz bu soruyu. Bilemez de ondan. Aile çevresinin etkisini de gözönüne al- sanız, gene de istediğiniz sonuca varamazsınız. “Ekmekçi Kadın"lar, "Monte Kristo'lar, "Zavallı Kız"lar, "Paule ve Virginie"ler Yakup Kad- ri Karaosmanoğlunun çocuk dün- yasını dolduran, ilk romanlar. Daha sonraları o yıl- ların gözde akımları olan realizmin ve natüralizmin ustalarını okuya- cak, Maupassant'lar Zola'lar, Flau- bert'ler bir bir elinden geçecektir. Sonunda Marcel Proust'u baş usta belleyecek, bu belleyiş hayranlık Ölçüsüne varacak, hep Proust ça- pında, onun derinliğinde romanlar yazamamış olmanın eksikliğini du- yacaktır "Roman bana insanı anlamak arzusu vermiştir" diyor Yakup Kad- ri Karaosmanoğlu. "İnsanoğlunun iç dünyasını tanımak, bilmek işini romandan belledim ben. Benim için insan ne iyidir, ne kötüdür. Yıllar ma bütün yanlarıyla insanı tanıdım. Proust insanlardan bahsederken, işi şuuraltının tahlili- ne kadar götürmüştür. Büyük ba- şarıya da ulaşmıştır. Ben düşündü- güm, dilediğim ölçüde insanı ro- manlarımda (o verebildiğimi yorum. O yüzden her romanım ba- na eksik, yetersiz gelir. Yapmak is - tediklerimin çok azmi, onda ikisini ancak yapabildim." Yakup Kadri göre, ki daha başka bir realiteyi aksek- tirmektir". Karaosmanoğluna "roman, realitenin arkasında- Bu yüzden de, romanı, "gördüğünü olduğu gibi nakletme" şeklinde anlamaz. "Böylesi AKİS, 8 MAYIS 1961 röpor- taj okur, roman olmaz" diyor. Son- ra genç romancılardan bir kaçını örnek gösteriyor, "ağaç, kuş, ev, pencere, yol, bir takım da görünüş- leriyle insanlar var, var ama, ya bunların içi? İç dünyaları? İnsanı insan yapan asıl o önemli olan ta- raf nerde?" Bunları bulamadınız mı, romanı da bulamadınız demek- tir. Ama röportaj, evet! Yakup Kadrinin roman kahramanının saçı, söz geçişi, sarı mıdır, kara mıdır? o kahramana bir kişilik kata- bunu anlatmak, romanın düşünce, duygu yönüne ne ölçüde yararlıdır? Nasıl bir hizmeti dokunacaktır? Dokunursa, varsa bir yararı, o ya- yarlığı ölçüsünde Karaosmanoğlu- nun kaleminde anlatımını bulur. Sonra bütün bunlar, onun kendi sa- natçı süzgecinden geçer. Tortular atılır, geriye kalan doğrudan doğ- ruya onun kişiliğinde erir ve ro- manda yerini alır. Çünkü Karaos- manoğlu, "'Realite romancının şah - siyetidir" diye düşünür. Romancı- nın kişiliği obuadan, iç dünyası ol- madan, süzgecini kullanmadan "ro- manda realizm"den söz açılamaz. O, yaşadığı çevreyi, toplumu, kişileri, olayları bir bir gözler, on- ları yerinde, yeterince romancı ki- şiliğinde eriterek yeniden biçimler ve romanını kurar. Çetin ama doğ- ru; Ev ama, yaşarlılık payı çok bir tutu "Benim en büyük kusurum üs- lâpçu oluşumdur" diyor. "Üslüpçu- yum. Flaubert'in sonraları Proust'- un tesiri bu." Üsküpçuluk onu güç yazmaya yöneltmiştir. İnci dedirtecek bir beğenmezlikle yazar. bu ' yalnız roman çalışmalarında değil, günlük başyazılarında bile kendini duyurur. Bir yazı için en azından beş altı kâğıt harcar. Bir yazar Yakup Kad ri, bir eleştirmeci Yakup Kadri var- dır. Eleştirmeci Yakup Kadri, ya- zar Yakup Kadrinin tepesinden hiç mi hiç ayrılmaz. Onu öyle değil böy- le, bunu böyle değil şöyle, o sözcük yerine bunu, bu sözcük yerine şunu, o cümlenin kuruluşu iyi olmadı, de- şunu yersiz o kullandın,boz, bunda iyi bir anlatıma varama- çiz, demek istediğini daha iyi söyliyebilirsin bir daha dene.. So- nunda eleştirmeci Yakup Kadri, ya- zar Yakup Kadriye bir yol, yöntem çizer, yazdığını düzenler'ama, ya- SANATÇI VE DÜNYASI zarda da hâl kalmaz! Güzel basılmış kitaplar onun bü- yük mutluluğudur. Baskısı, düzeni yerinde kitaplardan kurulu bir ki- taplığı vardır. Sever onları, okşar. Resimden anlar. Ham iyi anlar. Bir resim eleştirmecisi kadar. Çok ön- celeri yazarmış da. Ne kadar ka- yıtsız, serbest yaşamayı sevmişse, kader onu o kadar kravatlı yaşama- ya zorlamışta*. Yirmi yılını diplo- mat anla geçirmiş olduğuna hep hayıflan Miz gibi, ne yiyebilirsin, na bağlı. Y. diye yakınır durur. Zaten kendisine "Zoraki Diplomat" adını da kendi- si koymuştur. Oysa Yakup Kadri Karaosmanoğlu sanatçıdır. Sanat- gı sınırlı, çizgili yaşamaya gelmez. u nim hayatımda bir kazadır. Hiç sarmayın." diyor. Sinirli, daha çok melankolik, umutsuz bir kişi olduğunu söyler. Yaşantısı bunu ya- lanlıyor ama, demek ki iç dünyası öyle... bir zaman refaha kavuşa- diyor. "Bunda kimsenin suçu yok tabii. Kendi işimi bileme- yişimden." Karşımda oturan kısa dinç, sağlık dolu, gözleri ışıl ışıl yanan, tarihi yaşamış adama bakı- yorum. 1889 doğumlu olduğuna gö- re, demek 72 yaşında. Yaşıyla gö- rünüşünün hiç bir ilgisi yok. öyle - sine genç ve eki görünüyor. Söy- lüyorum. Gülüy “Benim ömrüm" hastalıklar, sıkıntılarla dolu geç- miştir. Yirmibeş yaşında hastalan- dım. Üç yıl sanatoryumda yattım. Mebus okluktan sonra da bir buçuk yıl yeniden tedavi gördüm. Sonra karaciğerini bozuldu. Onun hasta- lığını çektim. Hep birbirinden ö- nemli hastalıklar, sıkıntılar birbi- rini kovaladı." Sıkıntısı, hastalığı her neyse a- ma, karşımdaki dinç adamın görü- nüşü, doğrusu (hepsini yalanlıyor. Yetmiş yılın üstesinden gelip, bir ulusun edebiyatında temel çivisi Imak, "mücadele" siz yaşamayı tükenildik saymak, her gün yeni başlamışların heyecanı içinde yaz- maya durmak... Yakup Kadri Ka- raosmanoğlunun muttu yanı bu. Tanımadan, romancı olarak sever- dim; şimdi kişi olarak da bir bü- yük, bir güzel geldi bana... boylu, diyor, "hep 31İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: