18 Haziran 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

18 Haziran 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DIŞ ALEM General De Gaulle Geçimsiz bir zat daha ziyade muvazenesizlik olduğu- nun delilini teşkil ediyor. Parlamen- tonun tutumuna karşı Devlet Başka- nı, kendi görüşlerini Referandumla millete tasdik ettiriyor. Ama bunu General de Gaulle olduğu için yaptır- tabiliyor. Ondan sonra, ne olacak- tır? İtalyada, Cumhurbaşkanının seçi- minde turların uzayıp gitmesi ve Par- lamentoda sürpriz sayılabilecek (o bir solcular gruplaşmasının meydana çık- ması Romanın siyasi çevrelerini şa- şırtmış vaziyette. Üstelik, İtalyadaki ekonomik gelişme henüz Batı Avru- panın öteki memleketlerindeki seviye- ye erişmiş değil. İtalyanlar, kurula- cak Avrupanın ikinci sınıf değil, bi- rinci sınıf üyeleri arasında bulunma davasını nasıl halledeceklerini henüz kestirmiş sayılmazlar. Almanyaya gelince, orada parlak bir ekonomik gelişme zirvesine ogel- 20 maş durumda. Şimdi memleketi, enf- lasyon tehdit ediyor. Gerçi, henüz va- him bir durum yok. Fakat ücretlerin ve dolayısıyla hayat pahalılığının mil- li hasıladan fazla artmaya başlama- sı Bonn'daki ekonomi mütehassısları- nı derin derin düşündürüyor ve refa- ha fren vurulmasını gerektiriyor. Maliye Bakanının alınanları daha az sarfedip daha çok tasarruf oyapma- ya davet edişi, istihlaki azaltmaktan başka yeli e Siyasi alanda da, Adenauer'in veraseti meselesi, e imi sosyalistlere karşı devletin kuruluşundan bu yana ellerinde tutan Hristiyan Demokrat- ları ürkütüyor. Buna rağmen, bu meseleler bir toplumun değil, o toplumu sevk ve idare eden grubun dertleri. Batı Av- rupa memleketleri, kelimenin tam manasıyla batılı bir mekanizma- ku- rabilmiş olduklarından dolayı, bü- yük başların dertleri küçük başları meşgul etmiyor ve hayat bir rahat şe- kilde akıp gidiyor. Tabii, ekonomik kalkınmanın ya- -in çıkması ihtimalinin tamamile u- zak bulunuşu! Dehşetin faydası Gerçekten, bugün Batı Avrupa dün- yayı bir harp tehlikesine maruz saymamanın iç emniyetini kendisine parola yapmış durumda. Pek çok ça- tallı meselenin mevcudiyetini (o her- kes biliyor. "Berlin" deniliyor, o "Si- lahsızlanma" deniliyor, "Tafsız blok" deniliyor, "Çin" deniliyor. Ama bun- ların, bir harbi doğurmayacağından aşağı yukarı herkes emin bulunuyor. Emin bulunduğundan dolayı da, si- yasi alanda daha rahat ve geniş ha- reket ediyor. Hatta çok zaman, bir takım güçlükler çıkarma pahasına.. Pek âlâ denilebilir ki dış politika, is- tikrarsız ama harbin dehşetini kimse- nin göze alamayacağı bir dünyada, devlet adamlarının lüksü haline gel- miş. Komünizmin, kızıl sistemi dün- yaya hakim kılmak için silah yolunu Stalinden bu yana katiyetle terketmiş olduğuna herkes inanıyor. Mücadele- nin, ekonomi ve sosyal hayat sahala- rında cereyan ettiği aşikâr. Batı Av- rupa için 1945 - 48 yıllarının tehli- kesi yok. Her tarafta refah, demok- ratik sistem içinde ve liberalizmin üvey evlat sayılmadığı bir ölçülü dev- letçilikle halledilmiş durumda. Dokt- rinler, Batı Avrupada artık kucak kucağa. Bir sosyalisti, bir liberalden ayırmak son derece zor. Hatta radi- kallerin hangi safta bulunduklarını kestirmek tamamile imkânsız. Bunun sebebi, refaha giden yolun aynı oOol- duğunun görülmüş olması. İş, dokt- rin değil sistem meselesi. Batı siste- mi mi, Doğu sistemi mi? Batı Avru- pa "Batı sistemi" demiş ve belini doğrultmuş. O belini doğrulttuğu için de,, 1945 - 48 arası bilhassa Fransa ile İtalyayı ciddi şekilde tehdit eden komünizm gerilemiş, hatta kaybolmuş halde. Her iki memlekette de, Ko- münistlerin bir seçim yoluyla iktida- ra ortak olmaları dahi imkânsız. Bir ihtilâl ise. tabii, bahis konusu değil. İhtilâl, refah ve huzurunu sağlamış topraklarda yeşeren bir nebat sayıl- mak. Böyle bir konjonktürü odoğurdu- gundan dolayı Avrupa, nükleer silah- ların iki tarafta birden bulunmasın- dan, aslında pek de şikâyetçi değil. Avrupayı süpranasyonal isteyenler de, "Devletlerin Avrupası" tarzında görenler de sâdece nasyonalist (o se- beplerle hareket ediyorlar ve kendi AKİS. 18 HAZİRAN 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: