17 Ağustos 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

17 Ağustos 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER "Uzama" denilen, işte en ziyade bu dikkat ve itinanın neticesidir ve adaletin normal tecellisinin bundan daha kısa bir süre içinde olmasına da imkan mevcut değildir. Bundan sonra da sanıklar haklarını (o Yargı- tayda kullanacaklar ve işin adli saf- hası orada sona erecektir. İdam ce- zaları kesinleştiği takdirde (o mesele- nin bir de siyasi yönü Mecliste ele alı- nacaktır ve bu suretle her savunma hakkı kullanılmış, her söz söylenmiş olacaktır. Hukuk devletinde o "hesaplaşma' nın manası budur ve insanca davra nış bundan başka bir şey değildir. Boyunların önünde kıldan ince bulunduğu Adaletin Kılıcı, ancak bu kılıçtır. Üniversite Post kavgası İstanbul Tıp Fakültesi Çapa Hasta- tahanesinin bodur ağaçlı o bahçe- sinde dolaşan iki stajyer Tıp Fakülte- si öğrencisinden gözlüklü olanı, ya- nındaki arkadaşına döndü ve: > iliyor musun, biz Tıp Fakül- tesifitaı belki de en talihsiz devresinin öğrencileriyiz. post kavgasına ( giri- şen hocalardan hiç biri ne öğrenciy- le ilgileniyor, ne de ilmi faaliyette bulunuyor" dedi- 147 "lerden bazı öğretim üyeleri- nin tekrar görevlerine dönmesinden bu yana Tıp Fakültesinde durum ger- çekten gözlüklü stajiyer (öğrencinin söylediği gribidir. Durum, sadece öğ- renciler için değil, Tıp Fakültesi hasta hanelerine yatıp Üniversitenin ehil dok torlarından şifa beklemek talihsiz- liğine düşen hastalar için de aynı- dır. Hastalarla ne meşgul olunmak- ta, ne de doğru dürüst ilmi çalışma yapılmaktadır. Ameliyathaneler obo- zulmakta, çamaşırhaneler işlemez ha- le gelmekte, fakat kimse ilgilenme - mekteddar. Tıp Fakültesi hocalarının ilgilendikleri tefe bir konu vardır, o da, artık deşile deşile tedavisi İm- kânsız hale gelen kürsü direktörlük- leri konusudur. Fakülte, belki tari- hinin hiç bir devresinde görülmiyen bir şekilde bir dedikodu kasırgası- nın içine düşmüştür. Hocaların tele- fonları, karşı taraftan haber veren, dedikodu yayan veya o günün olay- larını bildirenlerin sesleriyle (o çınla- maktadır. "İlle klinik direktörü ben olacağını" diyen muhteris zihniyet, İstanbul Tıp Fakültesini feci bir âki- bete doğru sürüklediği gibi, hiç bir uzlaştırıcı tedbire de yanaşmamak- tadır İstanbul Tıp Fakültesinde olay- ların bu şekilde gelişmesi, yukarda belirtildiği gibi, 147'lerden olan öğre- tim üyelerinin tekrar fakülteye dön- meleriyle başladı. Bunlar, büyük bir zafer kazanmış gibi, eski hegemon- yalarının devamı için ayrıldıkları klinik direktörlüklerini tekrar talep ettiler. Tıp Fakültesi öğretim kad- rosunda bulunan herkesin ideali, er veya geç, bir kliniğin direktörü ol- maktır.. Klinik direktörlüğü, yeni a- dıyla kürsü profesörlüğü, fakülte için- de tam bir diktatörlüktür. İstenilen öğrenci asistan olarak alınmakta, is- tenilen yükseltilmekte, istenilmiyenin ayağına çelme takılmaktadır. Klinik direktörleri, emirlerindeki klinikleri babalarının çiftliği gibi idare etmek- te, istedikleri hastayı yatırmakta, is- teklif, kabule oyanaşmadılar. 147 'leri tutan Rektör Sıddık Sami Onar a bu ihtirasın âleti oldu ve cereyan edecek hadiseleri hiç hesaba katma- dan, Fakülteye dönen hocaları Senato marifetiyle eski kliniklerinin başına getirdi. Ancak genç, profesörler, bu yu- karıdan gelen tâyinlere boyun eğme- diler, Danıştayda dâva açarak, önce tehir-i icra, sonra da iptal kararı al- dılar ve kürsülerinin başında kaldı- lar. Danıştayın karan 147 'leri yeni çareler aramaya şevketti. Nitekim çok geçmeden de, dekan seçilen Ek- rem Şerif Egeli ve akıl hocaları Sul- hi Dönmezerin yardımıyla, gençleri kürsülerinden uzaklaştıracak formül bulundu. Formül şuydu: Kür- süler birleştirilecek ve kürsülerin ba- İstanbul Üniversitesi içinde yazışma Çelebi böyle olur bizde tedris dediğin.. Gi yatırmamaktadı rlar. iç bir üniversite has- hanesinde rastlanmayan diktatörler “147 "ler Olayı" nı yarattıkları gibi ondan sonra da, bugüne kadar sürüp gelen ve Tıp Fakültesini Türkiyenin en huzursuz müessesesi haline geti ren olayları yaratmışlardıri Ya ölüm, ya istiklâl ! 47 'ler tekrar Üniversiteye dönün- ce, vaktiyle kendi yerlerine geti- rilmiş profesörler, o en çıkar yol olan paralel kürsülerin kurulması ve ho- calarının da bu kürsülerin başına getirilmesini teklif ettiler. Ancak, za- fer kazananların edasıyla Üniversite ye dönen 147'ler, kayıtsız şartsız, galibi yet istiyorlardı. Bu yüzden hiç bir şına yeni tayinler yapılacaktı. Bu su- retle, hem kendilerine (başkaldıran gençlerin ve hem de onların tarafım tutan eski Dekan Prof. Halit Ziya Konuralpın elinden kürsüleri alınmış olacaktı. Teklifin gerekçesi de, TOr- kiyede plânlama devriyle (o birlikte meşhur olan reoıganizasyondu. İşler Ekrem Şerif Egeli ve arka- daşlarının isteği gibi .cereyan etti. 3 Mart 1968 'de, Tıp Fakültesi Profe- sörler Meclisi, kürsülerin birleşmesi ka rarını aldı. 21 Martta İstanbul Üni- versitesi Senatosunun tasdik ettiği karar yürürlüğe girdi. Kürsilerin bir- leşmesiyle görevinden uzaklaştırılan eski Dekan Halit Ziya Konuralp ise 21 Martta Danıştayda yeni bir dâva açtı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: