20 Kasım 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

20 Kasım 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN «<Tebessümler Diyarı» Her geçen gün, sayın Süleyman Demirelin yüksek meziyetlerini vaktinde gereği gibi, Cüneyt arkada- şım da o kadar yazdığı halde, takdir edemediğimden ve seçimlerde onun mübarek partisine oy vermedi- ğimden dolayı biraz daha fazla vicdan azabı çekiyo- rum. Sayın Süleyman Demirel "Türkiyeyi yüzü gülen insanların memleketi yapacağız" dediği zaman bu va- ade inanmamış, partililerinin sevdikleri tâbirle "'Muh- teşem Süleyman"ı ciddiye almamıştım. Halbuki gün- ler var ki, haber hatırıma ne zaman gelse kendimi tutamıyor ve gülüyorum. Muhteşem Süleyman İkti- darı, İstanbula bir de değil, iki asma köprü yapıvere- cek! Seneye istimlakler başlıyor. İlk kalemde, 300 milyon lira. 300 milyon lira denildiğine bakmayınız. Bu, tevazudandır. O, A.P.'nin becerikli arsa spekülatö- rü muteber iş adamlarının elinde en azından 500 mil- yon lirayı bulur. 300 milyonda da kalsa, aman Allah, açılan şu iş sahasına bakınız. Şimdilik bilmediğim, davulun kaytanım boynunda taşıyan Maliye Bakanı- nın da, tokmağı kullanan sayın Başbakanıyla aynı fi- kirde olup olmadığıdır. Eğer aynı fikirdeyse 1966 Bütçesinde bu iş için ayrılmış bir 300 milyon lira gö- receğiz demektir. Tabii, bu paranın nereden buluna- cağım da sayın Demirel Meclise söyleyecektir. Yalnız o zaman, portesi 600 milyon lira kadar olan Tasarruf Bonosu derdinden memleketin niçin kurtarılamadığı- nı anlatmak biraz zor olacaktır da.. Şimdi, Türkiyede biraz ciddileşmek zamanıdır. Piyasa her geçen gün, daha fazla bir "Satıcı Piyasa- sı" haline gelmektedir. Bu, alıcının değil satıcının hâ- kim olduğu, satıcının alıcıya kendi şartlarını kabul ettirttiği bir piyasa demektir. Taksitle satış yapan firmalar taksit süresini azaltıp peşin miktarım art- tırmaktadırlar ve bono kabul edenler bunu gittikçe daha az kabul etmektedirler. Bu, aslında memnunlukla karşılanacak bir hadi- sedir. Zira temeldeki sebep, geniş bir vatandaş küt- lesinin satınalma gücünün artmış olmasıdır. Sahiden de iki unsur bu artmayı birden sağlamıştır ve satm- alına gücü artan kütleler toplumun en az varlıklı züm- releridir. Dışardaki işçilerimizden buradaki ailelerine yılda gelen miktar bu sene 70 milyon doları bulacak- tır. Bu, 700 milyon lira demektir. Toplu sözleşmelerin İşçi sınıfına sağladığı fazla satınalma gücünün yekü- nu 600 milyon lira kadardır. £ Milyarın üstündeki bu para doğrudan doğruya dükkâna gitmiştir. Eline bu satınalma gücü geçen aileler karşılanacak ihtiyaçları dünya kadar olduğundan bunu hemen piyasaya ak- tarmışlardır. Piyasanın bir “Satıcı Piyasası" haline gelmesinin büyük sebebi budur. Bunun yanında, De- mirel Devrinin başlamasını Menderes Devrine avde- tin işareti sayan ve bol kârlar hesap eden çeşitli mal- ların sahipleri de karaborsanın gecikmeyeceğini ümit etmekte, bugün beş kazanmaktansa ellinin kazanıla- 20 Kasım 1965 Metin TOKER cağı yarınları beklemektedirler. Fiyatların artması- nın ve bazı kalemlerde darlığın başlamasının gerçek- çi sebepleri bunlardır. Bundan, dediğim gibi, ürkmek için bir sebep yoktur. Hadiseye doğru teşhis konulur ve iktisat il- minin emrettiği tedbirler alınırsa enflâsyona gi- dilmez. Bu, resesyonun sonu telâkki edilir ve ferah- lığın, işlerin açılışının devam etmesi sağlanır. Demi- rel İktidarı, İnönü ve Ürgüplü İktidarlarından, aslın- da böyle bir piyasa devralmıştır. "Destekleme Satın- almaları"nın da geniş kütleleri dükkânlara itmekte rol oynadığı hatırlanacak olursa, yatırımların hangi istikamette geliştirilmesi gerektiği anlaşılır, ithalâtın arttırılması lüzumunun sebebi ortaya çıkar ve kredi- lerin bollaştırılıp ucuzlatılması yerine hiç olmazsa biraz kısılması, geçen yıl seviyesine kaydırılması şart haline gelir. Böyle bir iktisadi durumda, İstanbula iki asma köprü yapıvermeye kalkışmak ayranı olmayanın ma- lâm işi yapmaya atla gitmesinden zerrece farksızdır. Ya, Muhteşem Süleyman kendisini hâlâ miting mey- danlarında sanmaktadır ve sorumluluğunu unutmuş- tur, endazesiz atmakta devam etmektedir, fakat ger- çeklerin icabının dışına çıkmayacak, yani böyle şey- lere kalkışmayacaktır. Ya da, "Sihirbaz Başbakan"'la- rın ikincisi olmak niyetindedir ki bu ona, birincinin âkibetini hazırlamakta hiç gecikmeyecektir. Türkiyenin bugün, en son muhtaç olduğu şey İs- tanbula asma köprüdür. İktisaden buna lüzum yok- tur, askeri bakımdan handikaptır, Boğaziçinin güzel- liği itibariyle hatadır. Bu sadece bir gösteriştir. Eğer şehrin iki kıyısı arasında bir münakale sıkıntısı mev- cutsa, yalnız istimlâke gidecek paranın onda, hattâ beşte biriyle feribot seferleri takviye edilse İstanbul daha yirmi sene bir köprüye ihtiyaç göstermez. Dev- let Plânlama Teşkilâtının böyle hayallere çalışmala- rında yer vermemesi ve iktidarları bu gibi saçmalık- lardan mutlaka alakoymaya kararlı bulunması bu yüzdendir. Vergi vermemenin ayıbını ortadan kaldıracak, namussuzluğa, Servet Beyannamelerinin ilgasıyla a- çık prim tanıyacaksın, gelir getirebilecek tek saha ta- rımı vergilemeyeceksin ve orada her şeyin âdil oldu- ğunu beyan edeceksin, Personel Kanununun yürürlü- ğe girmesiyle üzerine bir yük, Tasarruf Bonolarını bazı gelir dilimlerinden kaldırırsan bir başka yük a- lacaksın. Yatırımlar en az olduğu gibi devam edecek, üstelik her aileye bir ev politikasının uygulanmasına başlanacak. Sonra da, İstanbula bir kalemde iki as- ma köprü birden yapıvereceksin ve ilk yılda bunun sadece istimlâk bedeli olarak 300 milyon lira ödeye- ceksin. Git be kardeşim, işletme adamı!

Bu sayıdan diğer sayfalar: