22 Ocak 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

22 Ocak 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

dan onsekiz yıl sonra, yeniden Dev- let Tiyatrosu sahnesine çıktı. Ama bu sefer perdesini ilk defa açtığı Küçük Tiyatroda değil, Altındağ Ti- yatrosunda. Onsekiz yıllık bir aradan sonra, "Köşebaşı"yı tekrar seyredenler, bir eski İstanbul mahallesinde, eski izi bir tablosunu renginden, hatta kokusundan birşey kaybetme- diğini, sadece biraz daha uzakta kal- dığını gördüler. Uzakta kalan yalnız Kutsi Tece- rin çizdiği tablo değildi. Onsekiz yıl önceki temsilin Bekçi'si (Salih Ca- nar), Bakkal'ı (Ragıp Haykır), Kah- veci'si (Şahap Akalın), Beybaba'sı (Ulvi Uraz) ve Yabancı'sı (Cüneyt Gokçer) da -pek uzakta olmadık- ları halde- bu röprizden uzak kal- mışlardı. Eski temsilden oyunda kalan bir Muhtar Ağabey (Saim AK pago) ile Eskici ve Melon Şapkalı (Hâşim Hekimoğlu). Galiba yeni temsilin en yerine oturmuş oyun- cuları da onlar. Oysa, Küçük Tiyat- ronun -ve bir bakıma Devlet Tiyat- rosunun- perdesini ilk defa açmış o lan bu oyunda eski rol sahiplerinin, ilk günün heyecanını duyarak sah- nede buluşmaları, sendika tartış- malarından ve grev olaylarından sonra, bütün anlaşmazlıkları ve küskünlükleri silip süpürmeğe gü- zel bir vesile -ve eşi az bulunur bir sanat ziyafeti- olurdu. Küçük Tiyatroda "Çatlak"lar Küçük Tiyatro Adalet Ağaoğlunun yeni oyununu oynamağa başladı: "Çatıdaki Çatlak". Çoğu ankaralıla- rın, daha doğrusu ortahalli memur ailelerinin iyi (otanıdıkları bir hiz- metçi tipini, bütün kazancını elin- den alan ve kendisine odayak at- maktan başka bir iş görmeyen ko- cası, yıldan yıla sayısı artan çocuk- larıyla işleyen oyunda, sosyal çatı- mızın bir değil, birçok çatlakları belirtiliyor. Ama oyunun yazarı bir hanım olduğu halde, Fatma Kadın -Gülsen Alnıaçığın çok başarılı kompozisyonunda oyunun kahra- manı- ve kocası, öyle bir dille ko- nuşuyorlar, öyle ayıp sözler ediyor- lar ve bazı resmi kulaklar bu söz- lerden öylesine rencide oluyorlar ki, Küçük Tiyatroda oynanan metinde de bazı çatlaklar meydana geliyor ve hemen her akşam yapılan çıkar- malarla bu çatlaklar (büyüdükçe büyüyor!.. 22 Ocak 1966 Büyük Meydan sahnesinde "Ninoçka" Eser fena değil ama.. Oyun : "Ninoçka", (Komedi, 3 perde). , Melchior Lengyel. : Orhan Azizoğlu. Büyük Meydan Sahnesi. Sahneye koyan : Yılmaz Gruda. Dekor: Aygen Törüner. Kostüm: Sevim Demir. . Oynayanlar : Çetin Köroğlu (I&on d'Agoult), Teoman Özer (Iva- nov), Erdinç Üstün (Brankov), İhsan Sanıvar (Bibinsky), Esin Avcı (Ninoçka), Semiramis Pekkan (Coppelia), Mediha Köroğlu (Stefan Aleksandrovna Orlinov), Altay Tanur (Krasnov), Garson (Zihni Gök- tay). Konu : Lengyel'in oyunu, Jacgues Deval'in "Şâhâne Züğürtler"ini, daha doğrusu Peter Ustinovun "Romanoff'la Juliett"ini hatırlatan bir komedi: Patise, Çarlık Rusyasının soylu ailelerinden birinin -bir beyaz rus kadınının- elinde kalmış büyük değerdeki tabloları - Rembrandt'- ları- Sovyetler hesabına geri almak için gönderilmiş bir rus heyetinin ve onları -pek ağır yürüttükleri- bu görevde denetlemeğe gelmiş olan yaman -ve pek güzel- bir hanım yoldaşın karikatürleri... Bir türlü sonu gelmiyen pazarlığı bitirmeğe ve eğlenceye dalan heyet üyelerinin akıl- larını başlarına getirmeğe gelen Ninoçka yoldaşla, tabloları elinde tu- tan eski Rus Kontesinin parisli genç, zarif ve yakışıklı avukatı arasın- da, önce "â la russe" bir yaklaşma ile başlıyan. sonra gerçe bir aşk halini alıveren gönül macerası. Bu arada birbirini "tasfiye" etmeğe ça- lışan Kremlin NR e -çok işlenmiş- alaylı hicvi. Beğendiğim : Önce, a bir süre içinde, e Sahnecilerin An- karaya ve seyircilerine iazandi rdıkları - ikinci özel tiyatro. Bu temiz ve aydınlık salonun rahat koltuklarında “seyircilerini, küçük Meydan Sahnesinde yer darlığı yüzünden çektikleri sıkıntıyı unutma- ları... Sonra, Ninoçka rolünün Esin Avcı gibi, hayli tecrübe görmüş, genç bir sanatçıya verdiği değişik bir kompozisyon fırsatı içinde, zarif ve inandırıcı bir yüz kazanmış olması... Teoman Özerin Ivanov'da çiz- diği başarılı tip, Mediha Köroğlunun, eski Rus Kontesinde dikkati çe- ken özenli oyunu. Sevim Demirin sovyet kıyafetlerinde nükteli, Ninoş- ka'nın paris tuvaletlerinde de zevkli kostümleri. Beğenemediğim : oÇetin Köroğlunun, Fransız avukatında, her za- manki sevimliliği içinde, bir değişiklik, ayrı bir tutum göstermeyen “we rutini aşmıyan- oyunu. Öbür rollerde, rus ajanlarını canlandıran oyuncuların yavan oyunları, kaba çizgiler halinde kalan karikatürler ve Yılmaz Grudanın pek aceleye gelmiş görünen, dağınık sahne dü- zeni.. Sonuç : Çok daha özenli bir çalışma ile parlak bir sonuç alınabilecek, zevkli, esprili ve eğlenceli bir oyun. Naciye FEVZİ 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: