26 Şubat 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

26 Şubat 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİSADİ Anlaşmalar Türk - sovyet ilişkileri 1966-67 türk-sovyet ticaret ilişki- lerini düzenleyecek olan ve bir ay süren çalışmalar sonunda hazırla- nan yeni protokol nihayet, geçtiği- miz hafta Cuma günü, Ticaret Ba- kanlığında yapılan bir törenle imza- landı. Fotoğrafçılardan rahatsız ol- duğunu her haliyle belli eden Tica- ret Bakanı Macit Zeren, politik en- dişelerle eline ancak son anda ala- bildiği kadehini kaldırdı ve Sovyet- ler Birliği Büyük Elçisi Rijova dö- nerek: "— Ekselans, bir süredenberi de- vam eden görüşmelerin neticelen- mesinden dolayı memnuniyetimi be- lirtmek isterim. 1966 protokolünün Sovyetler Birliğine ve Türkiyeye ha- yırlı olmasını temenni ederim" de- di. Ticaret Bakanlığındaki tören, Sovyetlerle ticaretimizin son yıllar- da önemli gelişmeler kaydettiğinin anlaşılmasına da yardımcı oldu. ikili oanlaşmalarla yürütülen ve türk ihraç malları karşılığında Sovyetlerden bazı temel sana- yi malları ithal etmemize daya- nan bu ticaret ilişkisi, hacim olarak, bir yıl öncekine oranla 'de yüz- de 87 artmıştır. 1964'de sadece 18 milyon -çift taraflı- dolar olan tica- ret alışveriş hacmi, 1965'de 36 mil- yon dolara çıkmıştır. Yeni protokol ise, başladığımız yılda yüzde 90'lik bir artışla 69 milyon dolarlık bir a- lışverişi öngörmektedir. Türk - sovyet ilişkilerindeki ge- lişmelerin sadece ticari alanda kal- mamasını isteyen Sovyet Büyük EK- çisi Rijovdan sonra söz alan Sovyet ticaret heyeti başkanı ve Türkiye ti- caret mümessili Troussov da iki ül- ke arasındaki ticaretin geliştirilme- sine değindi ve: "- Yakın bir zamanda Türkiye- den, Türkiyenin geleneksel ihraç mallarını daha çok alacağımız için seviniyorum" dedi. Türk ticaret heyeti başkanı, Ti- caret Bakanlığı Dış Ticaret Dairesi- nin genç ve uyanık yetkililerinden ikinci başkan Celil oVayısoğlu ise, protekolda öngörülen artışların kâ- ğıt üzerinde kalmamasını diledi ve BEZİNE — Bu, iki tarafın da anlayış gös- termesi ile olacaktır. Zannederim ki, bu protokol kâğıt üzerinde kalma- 24 VE MALİ yacak ve Veee şek- linde son ver Yedinci ticaret protokolü ile, bir önceki altıncı protokole oranla, türk kuru üzümüne 10 bin ton, fındığına iç fındık hesabiyle- 3500 ton, tütü- nüne 1000 ton, narenciye ürünlerine ise 2 bin ton fazla ihraç imkânı sağ- lanmıştır. Bu devrede Türkiye, Sovyetler Birliğine 20 bin ton kuru üzüm, 5 bin ton iç fındık, 2 bin ton kabuklu fındık, 4 bin ton tütün, 6 bin ton narenciye, 3 bin ton taze elma ve di- Macit Zeren Öcü mü var? ger maddeler ihraç edecektir. Buna karşılık Rusyadan, başta 9,5 milyon dolarlık suni gübre olmak üzere, 15 milyon dolarlık çimento, 4,5 milyon dolarlık demir kütük ve blum, 2 mil- yon dolarlık gazete kâğıdı, 1 milyon dolarlık kâğıt hamuru odunu ithal edilecektir. Madalyonun öbür yüz Türkiye, bütün az miş ülkeler gibi, temel bazı güçlükler için- dedir. Kalkınması için, bugün dire- tip ihraç edebilecek durumda oldu- ğu mallarına iyi fiyatlı geniş pazar- SAHADA lararamak, bulmak zorundadır. Bu- nunla da iş bitmemekte, sanayileş- mek, hattâ enerji gibi alanlardaki altyapı tesislerini kısa sürede ku- rabilmek için iyi ödeme şartlarıyla yatırım malları ithal etmek; maki- neler ve teçhizat almak zorundadır. Oysa bilinen bir gerçektir ki, bü- tün az gelişmiş ülkeler gibi Türki- ye de bugün büyük oranda tarımsal mallar veya ham maddeler üretmek- te ve ihraç etmektedir. e Birleşmiş Milletler istatistikleri ise, bu malla- rın, gelişmiş milletlerin dünya piya- salarına çıkarmakta oldukları ihraç mallarına oranla devamlı bir nisbi gerileme içinde bulunduklarını gös- termektedir. Bu durum, hızlı kal- kınmak için kısa sürede büyük bir yatırım programlaştırmasına giriş- mek zorunda olan Türkiyeyi ve ben- zeri ülkeleri devamlı surette, daha çok ham madde ve tarımsal mal ih- racı, buna karşılık, daha az yatırım malı ithal etmek problemiyle karşı- karşıya bırakmaktadır. Bunun dı- şında bir başka güçlük de, az geliş- miş ülkelerin, kalkınmak için yapa- cakları yatırımlarda kullanmak a- macıyla aldıkları borçların çekil- mez bir yük haline gelmiş olmasın- dan ortaya çıkmaktadır. AKİS'in bu sayfalarında daha önceleri de sık sık değinildiği gibi Türkiye de bugün, aldığı dış borçla- rı güç ödeyebilir hale gelmiştir. Kre- dilere Uygulanan faiz oranları çok yüksek olmasa bile, uzun süreli kre- diler kullanıldığından, süre sonun- daki birikmiş faiz oranları yüzde 32'ye çıkmaktadır. Ayrıca, kredi alı- nan ülkelerden zorunlu olarak yatı- rm malı ithal edileceği ve sadece bu ülkelerin firmaları ile iş yapıla- bileceği için, dünya serbest fiyatla- rının yüzde 20-30 fazlasına yüksek fiyatla yatırım malı ithal edilebil- mektedir. Bu durumun sonucu ise şöyle özetlenebilir: Meselâ, belli bir süre içinde, kal- kınmak amacıyla kurulacak tesisler için 100 birim para ile mal ithal edil- mektedir. Bu, alınacak 100 birim pa- ra dış krediyle yapılmaktadır. 32 bi- rim para süre sonunda faize, 20-30 birim para da fiyat farklarına git- mekte olduğundan, belli bir süre so- nunda ödemek zorunda kalınacak borçlar 100 birim yabancı para ol- duğu halde, yurda ithal edilen yatı- rım malları sadece 48 veya 38 birim yabancı para değerinde olmaktadır. 26 Şubat 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: