26 Şubat 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

26 Şubat 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS Bu durumda ne yapılabilir? Uz- manlar, başta iç kaynakların geliş tirilmesini, ihraç mallarının müm- kün olduğu kadar iyi bir er de- gerlendirilmesini, Batı Avrupa ülke- lerinin geniş ticari ilişkiler kurduk- ları Doğu Bloku ile ticareti arttır- mayı, dış borçlanma yerine mal ile yatırım malı ithalini sağlayan an- laşmalar yapmayı ileri sürmekte- dirler. Bu imkânlar ise, şimdiye ka- dar bizden aldıkları mallar üzerin de switç yapmayan, aldığı malı ken- di iç ihtiyaçları için kendisi tüke- ten geniş bir pazarda, Sovyetler Bir- liğinde bulunmaktadır. Sadece uz- manlar değil, tütün ihracatçıları, fındık ihracatçıları ve zeytinyağı ih- racatçıları da bunu söylemektedir- ler. Sovyetler Birliği ile geniş ticari ilişkiler kurmak hem geleneksel ih- raç mallarımızın elimizde kalmasını önleyecek, bize geniş ve hazır bir pa- zar sağlayacaktır, hem de -rafineri, demir-çelik, alüminyum gibi sekiz temel sanayi projesindeki düşünce- de olduğu vü kısa sürede ödene- ceği, yüzde 456 oranındaki yıllık faizlerle verilen batılı kredilere kar- şılık yüzde 2,5 faizle verileceği için de ucuz kredi sağlanmış olacaktır. Yeni imkânlar önünde Bu düşünceler, bugünün Türkiye- sinde tabu olmaktan çıkmış, ha- yatın zaruretleri birçok yetkiliyi de bu yolda düşünmeye itmiştir. Her- kes bilmektedir ki, Sovyetlerle baş- ka şartlar altında ve âdeta bir çe- şit baskıyla ekonomik işbirliğine Sovyetlerle ilişkilerini bugün yeni- den düzenlemişlerdir. Bir çeşit sos- yalist ülkeler Ortak Pazarı olan COMECON'dan, Rusyaya nazaran daha az gelişmiş ülkelerin bir ta- kım şikâyetleri olmuştur. Romanya, Polonya gibi ülkelerin ekonomik ilişkilerinde daha bağımsız olmak istemelerinin sebebi de, bu, "geliş- me dereceleri farklı ülkelerin, kendi aralarında çok sıkı bağlantılar kur- maları" meselesidir. Fakat Türkiye için durum tama- men farklıdır. Türkiye, böyle bir birlikle hiçbir ilgisi olmayan ticari ilişkiler kurabilir, mal karşılığında düşük faizli kredi alabilir ve bunlar- dan kalkınmasında yararlanabilir. Ticaret Bakanlığındaki törenden sonra, Sovyet Ticaret Ataşeliğinde basın toplantısı düzenleyen Sovyet 26 Şubat 1966 ticaret heyeti başkanı ve ticaret mümessili, Türkiyeye yapıları ye- ni teklifleri açıkladı. proje teklifinin dışında yer alli -bunlar ticaret protokolündeki mallarla il- gili değildir- bu tekliflere göre, Sov- yetler, mal karşılığında ve yüzde 2,5 faizle Türkiyeye bir veya çok sayı- da çimento fabrikası yapmak, mev- cutları kuru sistemle çalışır halâ getirmek, üç çay fabrikası kurmak, gemi inşa sanayiine katılmak, teç- Nikita Rijov Ticari ilişkiler konusunda hizât vermek, elektrik uçaklar, mektedir. santralleri, kamyonlar vermek iste- Bütün bunlar Türkiye için yeni Ve geniş bir ihraç imkânının mev- cut olduğunu, yatırım malı, makine ve mamul maddeler ithalâtı ile kre- di sağlamakta bir takım kolaylıklar- la karşıkarşıya bulunulduğunu gös- termektedir. Yalnız, bu imkânlardan ve kolaylıklardan yararlanmak için Sovyetlere karşı bakış açımızı de- İKTİSADİ VE MALİ SAHADA giştirmemiz ve Sovyetlerle ticari ilişkilerini geliştiren ülkelerin hiç e komünist olmadığını anlamamız lâzımdır. Birçok Batı Avrupa ülke- si ve bilhassa Amerika Birleşik Dev- letleri, Sovyetlerle geniş ticari iliş- kiler kurmuşlardır. Bizim, Sovyet- lerle ilişki kurmamızı istemeyen A- merikanın bu tutumunun artık an- laşılması zamanı gelmiştir. Dostu, düşmanı tanıyalım Türkiyenin bu imkânlardan yarar- lanmasını önleyen başlıca kuv- vetler, batılı şirketlerdir. Uzun süre Batıdan kredi bulamadığımız milli rafineri, demir-çelik, suni gübre ve bakır tesisleri için oSovyetlerle gö- rüşmeler başlayınca bâtınlar baskı- larını arttırmışlar, içerde de bazı yetkililer, Hükümetin Sovyetlerle temaslarına rağmen, rahatlıkla "Ra- fineriyi rusların yapacağı filân yok. Japonlar var, ingilizler var, bâzı ba- tılılar var" demeğe başlamışlardır. Çünkü, Sovyetlerle ticaret gelişirse, Türkiyenin sanayileşmesi için kri- tik önemi olan temel projelerde Ba- tıya ihtiyacımız azalacak, belki de kalmıyacaktır. Ayrıca, bir soya yağı anlaşmasındaki -Surplus anlaşması- nın bir bölümüdür- hükümler bile Sovyetlerle ticaretin batılı ülkeler tarafından ne şekilde değerlendiril- diğini göstermektedir. Zeytinyağı ü- retimi bazı yıllar iyi olan Türkiye, zeytinyağı ne kadar olursa olsun, batılı ülkelerden başkasına -anlaş- mada buna "Amerikanın dostu ol- mayan ülkeler" denilmektedir- sa- tamamaktadır. Batılı ülkeler Türki- yeden ancak 17-0 bin ton zeytinya- ğı alabilmektedir. Geçen yıl zeytin- yağı ürünü çok olan Türkiye ile A- merika arasında aylarca süren gö- rüşmeler, Türkiyenin - AP Hüküme- tince açıklanan- arzularına uygun bir sonuç vermemiş, AP'nin Ticaret Bakanı tarafından anlaşma ipa lükten kaldırılmıştır, Çünkü, ze tinyağı, yağlı tohum bitkileri za timi ne miktarda olursa olsun, Tür- kiye, bunları sadece "Amerikaya dost olan ülkeler"e satmak zorun- dadır. Malım elimde kalmasın diye sosyalist ülkelere satış da serbesttir. Ancak, bütün sosyalist ülkelere, sos- yalist olmayan, fakat "Amerikaya dost olmayan ülkeler"e yapılacak li- kit yağ ve yağ cinsinden ifade edi- len yağlı tohumlar ihracat yekünu- nun 850 tonu aşmaması lâzımdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: