28 Ekim 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

28 Ekim 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

REFİK ERDURAN TİYATRO SURURİ, CEZZAR, POYRAZOĞLU SAHNEDE Erduran kendini yazınca... Hergün çevremizde gördüğümüz bir tip vardır. Eğer kendisini yakından tanımıyorsak, geçmişini ve halini bilmiyorsak, adamakıllı etkisi altında kalırız. Beğenir, alkışlarız. Çünkü çok doğru, çok güzel şey- ler söylemektedir. Demek, böyle değerli, böyle yiğit kişiler bugün de eksik değildir, diye düşünür, onun- la daha önce tanışmadığımıza hayıflanırız. Bu ak- yürekli insan, kendini topluma adamıştır. Bilgisiyle, sanatıyla, Avrupa görmüşlüğü, bunca mürekkep ya- lamışlığıyla halkımızın, efendimiz köylümüzün uya- nıp aydınlanması, kalkınması için çalışmaktadır. Böyle kutsal bir çaba önünde duygulanmamak müm- kün müdür? Ama, kazın ayağı biç de öyle değildir. Halkı kur- tarmaya kalkışan, daha doğrusu, öyle görünerek ka- sılan bu sözde aydın, asalağın biridir. Bırakın başka- sına bir hayrının dokunmasını, en başta kendi haya- tını kazanamamakta, başkasının sırtından geçinmek- tedir. Bahanesi de hazırdır: O, öyle yüksek işlerle uğraşmaktadır ki, çalışmak, günlük sorunlarla ilgi- lenmek onun için zaman kaybıdır. Bu yüce çabasında herkes ona hizmet etmekle yükümlüdür, herkes onun paşa gönlünü eğlemek zorundadır. Ne var ki, kurtarmağa kalktığı, uğruna kendini adadığı halktan biriyle karşılaşınca bütün foyası or- taya çıkar. Halkı hiç sevmediğini, tanımadığını, üs- telik halktan nefret ettiğini irkilerek görürüz. Halkı aşağılamakta, horlamaktadır. Halktan bu kadar ke- sin sınırlarla ayrılmış olmanın tadını çıkarmaktadır. Ve en korkuncu, halkın, kendisi gibi olmasını, ken- disi gibi yaşamasını aslında istememektedir. Aydın- halk ayrılığı sürüp gitmelidir ki o, halka üstünlük taslayabilsin. Gülriz Sururi - Engin Cezzar Topluluğu'nun Fa- tih'teki yeni salonunda oynanan "Kelepçe" adlı oyu- AKİS nunda Refik Erduran, işte böyle bir tipi sahneye çı- karmıştır. Işık -Ali Poyrazoğlu-, tipin genel nitelikte- rini kaba çizgilerle vermektedir. Ayrıntılara inme- mekte, aynı zamanda çeşitlemeden, tipin değişik tep- kilerini göstermekten kaçınmaktadır. Bu bakımdan Erduran, Işık tipini tek yönlü olarak, ama bütün çıp- laklığıyla; hatta, oldukça abartarak çizmektedir. "Kelepçe"de Işık, iyiniyetli aydınların değil, şarla- lü olarak belirmektedir. Ama, Işık ti- pinden gerçek aydınlar da çok şey öğrenebilirler. Oyuncular ve oyun Oyun, bir özel tiyatronun sınırlı imkânları içinde doğru ve açık bir rejiyle sahneye konmuş. Rejisör Engin Cezzar, sadelikten uzaklaşmadığı, çeşitli gös- terilere kalkışmadığı için başarıya ulaşıyor. Aynı za- manda, köylünün, basit ama mert temsilcisi olarak Kuzgun'da güçlü bir oyun çıkarıyor. Konuş- masından çok susuşuyla, hareketinden çok duruşuyla. Kuzgun'un ezilmişliğini veriyor. Ali Poyrazoğlu, ken- dine verilen çizgiler içinde, gerektiği kadar "sinir" bir Işık yaratıyor. Gülriz Sururi, aklı Işık'ın nutuklarına ermese de, yaşadığı hayatin "güçlükleri içinde yoğru- lup pişmiş bur bar kadınını her zamanki ustalığıyla kolayca canlandırıyor. Oyun, bu üçlüyle başarıya ulaşıyor. Ayrıca, bu üç kişinin geçirdiği serüvenler sırasında karşılaştık- ları değişik kişileri de Müjdat Gezen ile Zeki Dinçoy, yazarın plânına uygun olarak, paylaşmışlar. Bir kişi- nin bir oyun içinde beş, hattâ yedi role birden çık- ması hiç de ei değil Ama bu oyunda, böylece, ay- rı bir vurgulama elde en Bu iki kişiyle, toplumun çeşitli m lerindeki Çeşitli kişiler arasında aslında bü- a ar olmadığı belirtiliyor. Hepsi toplumun kendilerini soktuğu kalıp içinde düşünmeye, toplu- mun onları yönelttiği doğrultuda eylemde bulunmaya 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: