8 Kasım 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

8 Kasım 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Taği 1937 AKŞAM Tefrika No. 31 BARB Yazan: AROS İskender Fahreddin Türkelri denize dökmek istiyen İspanyollar karada tutunamadılar.. Evvelâ Amiral (Hugo) kaçmıştı. Arkada kalanlar, Türklerin keskin palaları altında can veriyorlardı. Amiral (Hugo) Gezair önünde... «Bunlar insan de- Bi. Şeytanın gizle lanma beneyor! Kir ölüyor, yirmi öldü üyorlar..> Amil Hzo Müttefikler o Cezaire hücuma başlamışlardı. Amiral Hugo Türklere vakit Kazandırmak istemiyordu. © İspanyollarla ittifak eden Arap- lar Cezair sahillerine çıkmışlardı Bir taraftan da donanma ile ge- len İspanyol muharipleri Hizir <yin bulunduğu kaleyi muhasa- ya etmişlerdi. Limanın iki tarafı açık olduğu için, düşman bu #oplarını yerleştirmiş Türkler tecavüz gördükleri nok- talara okla mukabele ediyorlardı. Henüz göğüs göğüse ve kılıç kı- lica harbetmemişlerdi. Amiral Hugo kalenin metaneti- ni görerek Hızır beye göyle bir | teklifte bulunmuştur «Donanmamızın azamet ve hey- Beli karşısında mukavemet gös- fermenin cinnetten başka bir şey olmadığını sen de takdir edersin! “Beyhude yere kan dökülmesine meydan vermeden kalenin derhal müttefiklere teslimine muvafakat edersen, seni istediğin memlekete "sağ olarak göndermeyi vadediyo- rum! Aksi takdirde kelleni göv- İdenden ayiracağımdan emin ol. malsın!» ” Amiral Don Hugo ji de Monc Hızir bey bu teklif karşitinda hiç tereddüt göstermedi. Zaten kaleyi son neferine kadar müd. (faa edeceklerine yemin etmişlerdi zer beyle beraber harbedecek 'olan kabileler de küme küme şe- hir etrafına akın etmeğe başla” puşlardı. ı Hızır beyin ümidi gittikçe kuv- Tetleniyor, gülüyordu. sahaya büyük aatlar geçtikçe yüzü Hızır bey amiral Hugonun tek: İifine çu cevabı yazıp göndermişti «Selefiniz Marki de Gumar ce- ibi hav vetli bir donanma ile" üzerimize saldırmışlardı! Ne yazık ki, ge- rek o, gerek ondan evvelki Diego ize, Türk ölmeyince sırtı yere gel- iyeceğini ve ayağını bastığı yer- den çıkmıyacağını söyleme Bunu bir defa da siz deneyiniz!» inapları da tıpkı sizin Za Harp kızışmişti. © Amiral Hugo çok mağrur bir Bekerdi.. Hızır beyin cevabından fena halde hiddetlenmişti. şJapanyollar: — Ölüm var, dönmek yok!» yerek saldırıyorlardı. / Liman sahilinden atılan gülleler mütemadiyen kaleyi dövüyordu. , Kalede toplanan Türkler, Hızir Beyin en nişancı okçularıydı.. Hep- şi de mazgallarin arkasından fs İpanyollara ok yağdırıyorlardı. İspanyollar. sipersiz yerlerde Torlandıkları için pestil gibi yer. dere seriliyorlardı. Karadan gelen Telemsan suk. tanının Arap muharipleri de Hı- Zır beyin karargâhını sarmişlerdi. Burası da hemen hemen kale ka- dar mahfuz ve metin bir yerdi Endülüs muhacirlerile bir kısım Türkler ve Hızır beye iltihak eden kabileler buradan memleketi mü- dafan ediyorlardı. İspanyollar ilk hamlede devam eden dört saatlik bir hücum esna- sında yedi binden fazla telefat vererek ateşi kesmişlerdi. İspanyol askeri o kadar yorgun düşmüştü ki, yanında bir damla su diye haykıran yaralı arkadaşi” na başını çevirmeğe mecali kalma- miştı, Kaleden bu vaziyeti gören Türkler ateşi ve ok yağmurunu gittikçe arttırmışlardı. Amiral Hugo: «— Bunlar insan değil, şeyta- nin oğullarına benziyor! Bir ölü- yor, yirmi öldürüyorlar. Diyerek geri hatta çekil Sahilde kalan askerler, amira- lin geriye çekildiğini görünce ka- giyor zannederek gemilere atıl. zaşlardı. Amiral gemilerin sahilden ay- rılmasını emretti.. Gemiler yüz metre geriye çe- kildiler, YAR Karada beş binden Fazla İspan- Yol askeri vardı. Türkler bu vaziyetten istifade etmeyi düşündüler ve karargâh- tan bir huruç hareketi yaparak .. | hile yürüdüler, Şimdi İspanyol askerile Türkler karşı karşıya gelmişlerdi. Türklerin ejder ağzı gibi açil miş palaları düşmanın boynunda parıldıyordu. a Kanlı bir harp başlamişti. İspanyollar korkularından de- nize atıliyorlar ve arkalarından yetişen Türklerin çelik bilekleri altında ikiye bölünerek dalgala- rın arasında kayboluyorlardı. Amiral Hugo geriye çekilen do- anmanın © büsbütün uzaklaştırılmasını limandan emretmi; «Türkler suyun üstünde de yorlarl» diyerek enginlere doğru açılmıştı. Sahilde başlıyan bu kanlı dö- vüş guruptan iki saat sonraya ka- dar devam etmişti, Gök yüzünde ay. vardı. İspanyolların firar e Zini gören kale müdafileri dışari- ya çıkarak sahildeki harbe iştirak etmişlerdi. Burada harbeden beş bin İspanyol askerinden canlı ola- rak göze çarpan bir tek nefer kal. maamıştı, 4 İspanyollar karaya çikardıklari ağır topları ve cephaneleri de ka- çıramadan kaçmışlardı. Türkler derhal bu topların başina geçtiler ve düşmanı arkasından kendi top- larile dövmeğe başladılar. İspanyollar kaçarken limanda yetmişten fazla gemi bırakmış dı. Türkler o gece bu ge: içindeki erzak ve cephaneleri ka- raya çıkarmışlardı. şmanın” bir kaç gün sonra tekrar gelmek ihtimalini düşünen Hızır bey, gemilerin yakılmasını emretmişti. Türkün bu büyük zaferi, meli- tap altında gök yüzüne yükselen sütun sütun kızıl alevlerle tesit ediliyordu, Arkasi var) ittihat ve terakki tarihinde esrar perdesi Yakup Cemil niçin ve nasil öldü Yazan: Mustafa Ragıp — büyük tormada 638 sahife, resimli -. Akşam Kitaphanesi neşriyatı aranmda çıkmış. tar, Fintiz Her yerde 150 kuruş CE «İttihat ve Terakki» devrinin iç yüzünü gösteren büyük ve re- simli bir eserdir. Umumü harbin en karanlık ve ümitsiz günlerinde «lttihat ve Te- Takki» hükümeti ricaline, bilhassa zamanin başkumandan vekili ve harbiye nazırı Enver paşaya bü- yük bir suikast hazırlandığını duy- miyan, işitmiyen kalmamıştı. Sui- kasti tertip eden, yapmak istiyen Yakup Cemil eski bir elitihat ve Terakkin Fedaisi i bin meçhul hakikatleri içinde kay- bolup giden bu mühim hadise ne- dir. Yakup Cemil niçin Enver pa- gayı öldürmek, hükümeti mek istiyordu? İTTİHAT VE TERAKKİ TARİHİNDE, ESRAR PERDESİ Yakup Ceril icin ve nasl öldürüldü? Senelerdenberi esrarlı mahiye- tini muhafaza eden bu mühim ve tarihi vaka, bütün şümulü ve te- ferrüatile Mustafa Ragıp bey ta- rafından yazılmış çok heyecanlı ve mühim bir eserdir. «lttihat ve Terakki» dahilindeki gizli ihti- Iâfları, nifakları, ittihatçılar ara- sındaki gizli kalmış bütün didiş- meleri canlandıran: İTTİHAT VE TERAKKİ TARİHİNDE, ESRAR PERDESİ Yakup Cemil niçin ve mal öldürüldü? inferit bir suikast har disesinden ibaret değildir. «Yı kup.Cemil vakası» ile sıkı sıkıya alâkadar olan cİttihat ve Terak- kin tarihindeki birçok mühim va- kaları, entrikalı, ihtiraslı sahne- leri gösteren, Balkan harbi arife- sinden umumi harp ortalarına ka- dar «lttihat ve Terakki» devrinin gizli çehresini en doğru, en sıh- hatli membalara ve vesikalara is- inat ederek bir roman kadar me- yaklı bir surette tasvir eden büyük ve ciddi bir eserdir. Radyo isani devir. B Teş perşembe Budapeşte (550,5 m.) 18,35 dans musiki, 20 çingene orkestrası tes fakatile Macar şarkılar, 21,30 Mathin Hilimesinden makil, 22,35 plâk, 2250 haberler, 23,40 piyanu konseri, 2420 salon küsnteri, Bükreş (364,5 m) — 13-15 gün düz plâk meriyatı, 18 hafif musiki, 15 neşeli müsiki ve peni 5. Bükres operisindan aklen en temi Varşova (1345 mi) — 1645 w Ion orkestrası, 1745 ders, 18 Sebil in Marie Stunrt ismindeki piyesi, İ9,15 Behüberi serlermeen “ln Kamar, 20 taganmi, 20,20 aktünlite, 20,30 plâk İM. Chevaltenin aarkılarımdam, 20,50 #por, 21, solo keman konseri, 21.45 ha- Berleri 27 senfonik konser, 23 konserli rekl 24,03 dans musikisi, Prağ (470 m) — 1755 müsikii gocuk promramı, 18.40 plak, 18,55 al. manca neşriyat, 19.55 haberler 20,10 plük, 20,15 rusça der, 20.30 muhte Uf, 2220 kumrtet konseri, 23 son haz erler, 23,15 musiki Viyana (507 m.) — 18,30 Viyana garkıları, 20.50 İrem gairi Fi devsinin «ölümünün — bininci © yıldz nümü münasebetile neşriyat, 21,15 Hol. zer idaresinde orkestra, 23:10 akeünlie, bakla BALTA) ami Si no ve org parçaları, 24,30 dans musi- isin 9 Teşrinisani cuma Bükreş (364.5 m.) — 13-15 gitnlüz plük neşriyatı, 18 karmik medya orkes iran, 19 haberler, 19.15 zadya orkes tras, 20,20 plâk opera baletleri 21 senfonik; konserin devamı, 23 haberler, 2330 plik, Varşova (1345 m) — 18,15 piyaz po yefakatile şarkılar, 18.30 Bezthaye” nin eserlerinden aonntları 19.15. pina no konseri, 20 Kulafon ve mandalin emini piki 21.15 senfonik konser, 29,30 gürler, 23,40 konserli reklimlar, 24,05 dane musiki, lim, Nadide hanımla kocası Naci bey de orada idiler. Fakat kendi- lerine katiyen görünmedim. Çi kü karı kocanın ne palavraci sanlar. olduklarını çok iyi bilir- 'dim. Hele Nadide hanım, hele Na- dide hanım.. Palavra atmaktan üstüne yoktur. Sonbahar gelince İstanbula döndüm. Onlar benden bir gün evvel gelmişlerdi. Beş ay Bun ğım halde İstanbula gel ikinci günü karı koca ile karşılaş- tım. Bir çay ziyafetinde idi, Na- 'dide hanımla kocası etrafına ka- Tabalık bir halka toplamışlar. Ne- fes almadan anlatıyorlardı. Beş aydanberi Bursada olduklarını bil- diğim halde lâf olsun diye sor- dur — Beş aydanberi nerede idiniz hanımefendi?... — Seyahatte idik efem. Çok dolaştık efem. Nis, Montekarlo, Juan les Pains, Vişi, Biyariç, Pa- ris hep dolaştık. Oradan Amerika- ya geçtik, Hollivuta ui ay mütemadiyen dolaştık Sonra etrafında kendisini hay- Tan hayran dinliyenlere döndü — Ya.. Böyle işte efeni Marlene Dietrich ile içtiğimiz su ayrı gitmez. «Nadideciğim!» diye etrafımda pervaneler gibi döner. “Artık benim tiryakim gibidir. Ben evlerine gitmeyince sofraya bile oturamaz. Hattâ kaç kere kendi- sine çıkıştım: — A bak Marlene bu böyle ol maz. Ya ben İstanbula gidince ne yapacaksın?, dedim. Boynuma sa- rılıp hüngürde hüngür ağlamağa başlamaz mı . Bu derece bana düşkündür. Ah Marleneciğim evlâ- dım., Pek göreceğim geldi doğ- rusu, Nadide hanım tabağına bir kaç pasta yerleştirirken ilâve etti: — Sonra Duglas ile karısı Meri Pikfordun biribirlerinden ayrıl © kadar uğraştım ki Bir kere ille boşana- mamaları içi sormayın. cağız!» diye başlarının içine yer- leştirmişler... Maamafih ben de kadar ısrar etmedim. Yoksa izerlerine düşseydim beni kır. mazlar, hemencecik £ barışiverir- erdi. Hanımlardan biri: : —Şarl Buayeyi gördünüz mü?.. diye soracak oldu. Bu sefer Naci bey atıldı: — Çapkınla pek samimi dos tuz. Bu mevsimde kumarda deh- şetli borçlanmış. Yeni oynıyacağı filimde elbise yaptırmak için ben- den borç para aldı. Hâlâ ödiye- cek.. Hay çapkın hay... kulaklarını çekeceğim. Bahis döndü dolaştı. iye İntikal etti, Nadide hanım atıldı: — Niste Ağahan yakamizi bir türlü bırakmadı. Yeni de evlen- miş, Ağahan: — Ben at meraklısiyim.. İlle nt- larımıza binin.. diye tutturdu. Lö- kin hakikaten güzel atları var. Kendisinden ayrılırken bize bir kaç at hediye etmek istedi amma Bir kaç gün sonra Nadide hani- ma Kasımpaşada rasgeldim. Be- yoğluna çıkan yokuşu tırmaniyor- du. Gene tıraşa tutulmamak için i göstermemeğe karar ver- ibi benim de yolum Yokuşu beraber tormi dık, Tepebaşına çıktık. Tamam doğru giderken bu birdenbire durup geri dönmez mi? Burun buruna geldik. — Bonjur beyefen. — Bonjur hanımefendi den böyle efendim?. — Ah sormayınız efem. yorsunuz ya Mari Bel İstanbulda... Kendisile çok eskiden, Paristeni dostuz, Bugün bütün gün gezdik, dolaştık. Şimdi otomobilinden in- » Beni şurada, şu kaldırımın tünde bıraktı, Elinden kurtu. luncıya kadar ne çektiğimi tasav- vur edemezsiniz.. — Vah, vah, vah efendim. Paristen yeni model. . le tutturdu; «Senin Nere- Doğrusu elbiselerinin çoğunu pek beğenmedim. Yalnız. içlerinden biri, yeşili pek güzel. Şimdi onun yanından geliyorum. — Pek yorulmuşsunuz efendim. — Ya. Ne demezsiniz. Şal Buaye de beraber gelmiş. Haberi- niz var değil mi* Evet. Ben sizin gibi kendi lerile içli dışlı olmadığım için gel diklerini ancak gazetede okudum. — Bir'gün bize buyurunuz da sizi onlarla tanıştırayım. — Teşekkür ederim hanıme-. fendi, pi O günü tiyatronun antresinde konuşuyorduk. Nadide hanım, ko- cası Naci bey filân vardı. Birdenbire — yanımızdan Şarl Buaye geçti. Dostlardan biri, atıldı: — Naci bey. İşte Şarl Buaye. Hani «çapkını görürsem kulakla”, Tını çekeceğim» diyordunuz... Naci bey kaşlarını çattı: — Bırakın onu... Benden aldi- Er paraları inkâr etmek için be nim gibi eski bir dostumu tanıma- mazlığa geldi. Dün gece ben de hiddetlendim. Eldivenlerimi yüzü- ne çarptım. Kendisini düclloya davet ettim. Gelecek perşembe günü Pariste Bolonya ormanında garpışacağız., Yarın tayyare ile Parise hareket ediyoruz. Benim düelloda şahitlerim eski İspanya kralı Alfons, yeni evlenen prens Jorj, bir de M. Herriot... Onun şahitlerinin kim olduklarını bilmiyorum. (Bir Yıldız) Abone Ücretleri yüreiye © Kene SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş S AYLIK 750 31450 3 3AYLIK 400 3 800 LAYLIK 150 Ponla iii z ecnebi memlkatlr: Seneliğ “9000, allı aylığı 1909, üç aöl 1000 kuruştar. Adres tebdil için Kuruşluk pul gönder Va. 486 GA 114p 140 ön 12 İdarehane: Babi Ri A“ 18Xe. Teşekkür ederim Geceleyin para azdırmak için, ilühla taarruz edenlerin tepavüzlerir zabıtamızın kıymetli yardımile defede zek muhakkak ve feci bir akibetteni kurtuluşumu muhtelif veaait ve bizz gelmek süretile tebrik etmek İdtuf nezaketinde bulunan dost, akraba, are kadaş, meslekdus ve bütün tanıdıkları ma minnet ve şükranlarını arzederi Son Posta gazetesi sahiplerinden Halil Lüx

Bu sayıdan diğer sayfalar: