— bt L AA RK a rw-a ' iRLAR İ ae SA DOEE LAİ A” e lf T l 17 Nisan : — ' Sigaset ÂAlemi Amerikan - Japon Münasebatı Düzelemiyor Japonya ile Amerika arasında ardı arası kesilmiyen bir takım hâdiselere Şahit olduk. Büyük Okyanus da'ga- larile yıkanan kıyıların meıfıı_tlerıııı ve gelecekteki vaziyetine hâkim ol- mak için vukua getirilen bu hâdiseler zamanla iki milletin arasını © kadar açtı ki bugün Amerikalılerla Japonlr biribirilerine, ergeç çarpışmağa mah- küm müstakbel düşman gözile baküar- lar. Mançurinin Japonya tarafından İstilâsi sıralarında çok had bir devre- ye giren iki taraf münasebatı, bu is- tilâ bir emrivaki olduktan sonra, bir az yumuşayacak gibi görünüyordu. Bugünkü vaziyet, bu zannın yanlış ol- duğunu gösteriyor. Çünkü İki taraf arasındaki münasebatı gerginleştirici unsurlar kısınen bertaraf olmuşlarsa da, geçmiş zamanın vukuatı, hunlırd'ı biribirllerine karşı biriken ükdeleri, İğbirarları daha dolgunlaştırıp olgun- laştırmıştır. O suretle ki bugün Ja- ponya tarafından Amerikaya karşğı, Mmütemadi bir surette iğneli tahrikât yapılıp durmaktadır. Bunlardan - bir tanesi şöyle olmuştur : : . Japonya ile İngilttere ve Amerika arasında mevcut muahedeler muci- binee Japonyadaki Amerikan ve İngiliz | sefaretlerine bağlı her sınıf xabitler hır:;.öz.ı:::ılekâ haklarından istifade ederler. Japonya, son bir kararla bu hakları kaldırmıştır. Çünkü aymı va- ziyette bulunan Japon zabitleri aynı haklardan iİstifade etmiyorlardı. Bu, bir. Amerikanın Arizona — eyaletinde birçok ].foı çiftçisi vardır. Amerika- | hlar, bu Japonları oralardan uzaklaş- tırmak iİçin mütemadiyen tahrikât yapıyorlar, Geçen gün, yirmiden fazla son derece iyi giyinmiş Japon genci — Amerikanın Tokyo sefiri M. Creve müracaat — etmiş, bu tahrikâtın Önü alınması için tavas- sutta bulunmasını istediklerini söyle- mişlerdir,. Sefir bunları kabul ıtı;ı- miştir. Ayrıca Japon polisi, sefirl ıdr'uıok lçi’ı: bir ı.ıııı her Allahın günü sefarete gelebilecek kadar inatçı olan bu Japonların iz'acatını bertaraf etmek İçin sefareti muhafaza altına almıştır. da iki, lırdeç:lııııhır ve şudur: 0n=ı çalışan bir Amerikan şirketine iki Koralı gelmiş, bu şirkette çalışan bir Amerikalıya çatmışlar, Bu Amerikalı- nın babasile bu Koralılardan birinin babamı vaktile ortakmışlar. Münakaşa mruk — kavgasına müncer olmuş. Polla çağırıldığı zaman sağı, solu dinlemeye lüzum görmeden Üç Âme- rikalıyı iplerle kıs kıvrak bağlamış ve koca şehrin içinden ba şekil ve kıyafette karakola kadar götürmüş'er. Hâdisenin uyandırdığı akisi tesiri uzun SON POSTA Amerikada Üç Milyon İşçi Mareşal Peten | Almanya Haricin- deki Almanlar Könsberg 16 (A.A.) — Ecne- bt memleketlerdeki — Almanlara ald birliğin 55 inci kongresi, Ha- ziranda Könsberg'te toplanacak- tır. Bu toplantıda “ Fenlandiya körfezi ile Karadeniz arasındakl Almanlar,, mevzuu görüşülecek- tir. Tertip heyetinin tebliğine gö- re, kongre, şarki Almanya tesa- nüdünün ve istikbaldeki hamlele- rinin büyük bir nümayişi olacak- dar. Fenlandiya körfezi ile Kara- deniz arasındaki geniş sahada yaşayan Almanların tarihi rolleri, ve şimdi yapmak mecburiyetinde oldukları — vaziyetler kongrede gösterilecektir. boylu anlatmaya lüzum yoktur. Bunlar, ehemmiyetsirz addedilebi- lecek birer iğnedirler ve nihzyet bir gün bardağı taşıracak damlaya vesile Yzana: Zihni Efendi, telkin eden bir sesle devam etti' — Demir Ağadan iyi müşteri bulamazsınız.. Demir Ağa, erkek adamdır, verdiği sözde durur... Bana: — Sen, Hanıma söyle, tapu- dan, nüfustan yana, hiç tasa etmesin... Ben, ne masraf olursa, veririm. Bütün kayıtları çılrırîl- rım, Hanım, gider, takrir verir, okadar dedi... Bundan fazlada kolaylık gösterilemez. Hacer, eline geçecek para- dan ziyade bu kolaylığa sevin miş'i. Bugün gel, yarın git! diye daireleri dolaşmıyacak, Üzülmi- yecek, yorulmıyacaktı. Hacer, bu alım satım - işleri İn masrafları olacağını da düşünmeişti._ [?- tanbuldan getirdiği bir iki yüz lira, ancak, kendi yemek ve yatma masraflarına dayanabilirdi, hem de ne kadar zaman? Bu satış İşi uzarsa, ne yapar- dı? Yabancı sayıldığı bir yerde, borca girince, hali neye varırdı? — Pekalâ, Zihni Efendiciğim.. Demir Ağa ile konuşurum.. — Vakit geçirmeyiniz, Ha- nımefendi. Te Hacer, gözünün önünde şim- şek çakmış gibi durmuş, gerlye sendelemişti: — Demir Ağa ile konuşmak bir mesele.. 1 Otel kâtibi, genç kadını haklı buluyordu: — Onu, ben de düşünmüyor değllim.. Akrabalarınızın evinde oturmuş olsaydmız, iş, kolaydı... Şimdi, biraz güççe... Bir iki yol var... Hacer, aklına geleni, birden ifşa etmeye korkuyordu; Zihni Efendiye, sahte bir alâka ile sordu: — Nasıl ikl yol... — Nüfus için, nüfus memur- luğuna gidersiniz... Siz, kaydınızı çıkartmak için uğraşırken, Demir Ağa da oraya gelir, orada konu- şursunuz... Resmi dairede, kimse- nin bir diyeceği kalmaz. — Bu birinci yol... — İkinci yola gelince; tapu dairesinde konuşursunuz... Bu yolların ikisini de Hacer beyenmemişti: Büyük Harbin Açığa Vurulan Acı Hakikatleri Bir Fransız Fırkası İsyan Edip Paris Üzerine Yürümüş Paris, 16 (A. A,) — Röyter ajansı muhabirinden: Fransa Si- yasi ilimler Akademisinin içtimamda Mareşal Peten'ini aşa- gıdaki ifşaatta bulunduğu söylen- mektedir : “— Geri hidematındaki fena idareden dolayı husule gelen er- zak noksanı ve hiçbir muvaffaki- yet Ümidi olmaksızın atılacakları hücumlardan ümitsizliğe kapılan S4âüncü fırka, 1917 senesinde cephede ve cephe gerisinde isyan ederek Parise yürümüştür. O zamanlarda tabiye noktasından hiç bir kıymeti haiz olmiyan bir siperi almak için bir zabit ile 100 nefer gündüzün hücuma kalkmak emrini almışlardır. Mitralyozla karşılanan bu kıt'a, tamanen mahvolmuştur. Bunun arkasından bir ikinci grup gönderilmiş, o da aynı akibete uğramıştır. Hücumlar kâfi derecede topçu istihzaratı olmaksızın yapılmakta idi. ,, Akademinin içtimaı, gizli ol- omakla beraber, gazeteciler, bu malümatı a alabilmişlerdir. Cenubi Amerikadaki Harp Bitecek MI? Asompsiyon, 16 (A.A.) — Pa- raguay relsicâmhuru B. Ayala, Bolivya (ile barıştan bahsetmek zamanının gelmiş olduğunu ve iki milleti harbin sefaletlerinden kur- tarmak icap ettiğini söylemiştir. bir — Hükümet dairesinde, oka- dar gelen giden arasında, rahat konuşulmaz ki... Hem bakalım Demir Ağa da ister mi? Demir Ağanın isteyip isteme- mesi Zihni Efendinin kafasını bu- İlandırmıştı: — Haklısınız, bunu bir danış- malı... Hacer, etrafına bakındı; ol- | dukça geniş ve kalabalık bir caddeye — çıkmışlardı. Hükümet konağı meydanı burası olmalıydı. Hacerin yüreği çarpıyordu; yavaş bir sesle: — Ben, bir şey düşünüyorum! dedi. — Ne düşünüyorsunuz, hanı- mefendi ? — Demir Ağa ile Cevat B. in dairesinde konuşamaz mıyız ? Bu da, otel Katibini düşün- dürmüştü : — Pek zannetmiyorum amma, Cevat Beye bir kere soralım, Hacer, için İçin sinirleniverdi; — Neden, pek zannetmiyor- sunuz 7 Zihni Efendi, tutuk tutuk gülümsüyordu : — Askeri dairedir. Usulleri, nizamları sıkıdır. - Hacer.. Boynunu bükmlüştü: — Ben, okadarını bilmediğim için söylüyorum... O halde, siz, Demir Ağayı da, Cevat Beyi de Greve Hazırlandı! ——— Hükümeti Protesto Edecekler Nevyork, 16 (A. A.) — Deyli Telgraf gazetesinin Nevyork mu- habiri, Amerika işçi fırkası lider- lerinin, 3.500.000 amelenin dahil olacağı muazzam bir grev hazır- ladıklarını yazmaktadır. Bu grev- den maksat, şimdiki işsizlere yar- dim şeklini protesto olacaktır. Liderler, bu suretle işsizlere çalı- şan amele derecesinde para ve- rilmesini temin etmek Ümidinde- dirler. İngiliz Bütçesi Millt Müdafaa İçin On Milyon Sterlin Faz'a Kondu Londra, 16 (A.A.) — 1935/ 36 bütçesinin masraf yekünu 729.970.900 liraya baliğ olmak- tadır. Bunun 235,580.000 1 düyu- nu “umuümiyeye, — 490.390.000'i umumi hizmetlere ayrılmış, fev« kalâde masarif içinde ihtiyat tah- sisat konmuştur. Millii müdafaanın Üç şubesi İçin, geçen seneye nisbetle on buçuk milyon fazla masraf tah- min olunmaktadır. Halihazırdaki vergi sistemine göre, maliye hnazırı, — varidatın 735.580.000 liraya baliğ olacağını tahmin etmektedir ki, bu suretle 5.610.000 lira raddelerinde bir fazlalık olacaktır. Kızıl Bayrak Yesak Amsterdam, 16 (A.A.) — Po- Hs, bundan böyle umumi tezahür- lerde Kızıl bayrak - taşınmasını menetmiştir.| görün, sonra, otelde beni bulun... Genç kadın, elini uzatmıştı; tavrından, ayrılmak İistediği an- elini sıktı: — Yarın... Sabah olmazsa, öğleyin, otelde, sizi ararım. Şim- dilik müsaadenizle, Hanımefendi... — Güle güle Zihni Efendi... Zihni Efendi, Hacerin yanın- dan ayrıldı, mütereddit adım- larla sağa döndü; nereye gide- ceğine karar vermemiş gibiydi; genç kadının yürüyeceği İstika- meti anlamak istedi. Fakat Hacer- de de ayni kararsızlık vardı, İleri doğru bir iki adım attıktan sonra sola kıvrılmıştı. Otel kâtibi Zihni Efendi, onun arkasından baktı; belini kaıvıra kıvıra edalı edalı yürüyüşünü seyretti; uzun uzun İçini çekti. Hacer, —saptığı — istikametiİn nereye — çıkacağını — bilmiyordu; fakat kalbinde hiç sönmeyen bir Ümit vardı. Karanlık gecelerde gökyüzünde ışıldayan tek yıldıza bakarak ıssız çöllerde yol alan yo'cular gibi, bu tek ümit ışığına gözleri dalarak yürüyordu. Günler kısalmış, — akşamlar erken oluyordu. Ortalık kararır- ken Hacer, otele dönmüştü. Ömer ağa, onu, her zaman- kinin aksine, güleryüzle karşıladı: — Buyur hanım.. Odan hazır., |feda etmeniz laşılıyordu; otel kâtibi, Hacerin | Sağ ol.. Gönül İşleri Ağabeyimi Mi, Karımı Mı Tercih Edeyim ? “Bendeniz küçük — bir memurum. Hayatta pek sevdiğim bir de ağabe- yim vardır. Bundan dokuz sene evvel eyi bir. aileye mensup bir kızlk sevi- şerek evlendik. Şimdi — biri kız biri | oğlan iki çocuğumuz vardır. Ailemle mesut hayat gecirmekte idik. — Son günlerde — ağebeyimle birlikte bir &v ahp oturduk. İşte bu beraber oturdu- ğüumuza ailem razı olmadığı için sık sik kavga ediyoruz. Ne yapmamız lâzıim. Beni küçük- ten büyüten ağabeyimden mi — yoksa dokuz senelik hayat arkadaşımdan mı vazgeçeyim? Ankarada Ç. Gürağaç Evde ortaklık olmaz. — Aile dediğimiz şey ısliklâl İster. Ka- dınların kaynana ve görümceleri İle — geçinememelerinin — sebebi budur. Tasan evleneceği zaman müstakbel bir yuva kurmalıdır. Siz evlendikten 9 sene sonra ağabeğinizle — birleşmekle hat& etmişsiniz. Karınız haklıdır, ağa- beyinizden ayrılmanız lâzımdır. Fakat bu, mutlaka ağabeyinizi demek değildir. Ona vaziyeti — anlatabilirsinir. Erkekler bu kabil işlerde daha makul ve mantıklı olurlar, x Turgutluda F. 8. M Insan sevdiği ile ancak h- kançlık yüzünden kavga eder. Bunun haricindeki kavgalar tabi- at uygunsuzluğundan doğar. Eğer birinci sebep yoksa İkinci sebebe hükmetmek lâzımdır. Tabiatleriniz arasında çok te- zat varsa, biribirinize uyuncaya kadar ufak tefek kavgaları tabll görmelidir. * Ankarada B. 8. N. H; Arkadaşınızı ikaz etmek va- xifenizdir. Zararın neresinden dö- nülürse kârdır. Yarın onu bir fa- cla ile karşılaşmış görmekdense, bugün hakikatla karşı karşıya koymak elbet daha İiyldir. TEYZE Bu gece, rahat edersin, inşallah | Hacer de, gülümsüyordu: — Eksik olma, ağacığım., Ömer ağa, genç kadına yol gösteriyordu : — Sen çıktıktan sonra Zihni Efendi geldi, sordü. Ardınsıra gönderdim. Gördün mü ? — Gördüm, ağacığım ! Hacer, tatlı tatlı; ağacığım | dedikçe Ömer ağanın yoğurt gönlü ayran oluyordu: — Hayırlı bir haber ya, inşallah! Hacer, elini oynattır — Eh, şöyle böylel Otelci, kaşlarını çatarak başını sallıyordu: — Hepsi iyi olur, düzelir... Sen, tasa etme... Hacer, yeni odasının kapısını açarken kararsızdı.“Çıkıntılı,, oda, acaba, eski odasından, ne kadar f"ıî:'hîdl?i _ Fakat içeri girdiği zaman, yüzü güldü. Vaktin ggî;, giıvııun kı’:ıır- mış olmasına rağmen, oda, aydın- lik sayılırdı. Odadakl masa da büyümüştü. Ömer Ağa, hizmetinin zahmetinin neticesini — anlamak, genç kadının gözlerinden okumak | ister gibi içi içine sığmıyarak bakıyordu. Hacer, Ömer Ağanın omuzunu