Son Posta 17 Nisan 1935 sayfa 6 | Gaste Arşivi

17 Nisan 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa SON POSTA Kt Nğsan 17 - Dünya !'îiâıîsleîeri — - ae Gerçekten 20 inci _ Asırda Mıyız ? Çin'in Lel - Yang kısmındı. eÇinde yeni bir demir- bir hddi yolu — yapılmıya , ö bl'lldlğ'l zaman bu İşte çalışan —ameleden bir kısmı kendi arkadaşlarından (12) tanesini keserek kanlarını, teşeb- büsü muvaffakıyetle neticelendir- mesi için bir buda — heykeline - hediye etmişlerdir. Fakat eıvar köylerde yaşayanlar bu itikatta olmadıkları için hâdiseyi İşitince kızarak ameleyea hücum etmişler, içlerinden mühim birkısmını kez- tikten sonra ( 43 ) tanesini de dağa kaldırmışlardır. Avrupa gazeteleri bu hâdise- yi yazdıktan sonra soruyorlar: — , Gerçekten 1935 yilinda mı yaşıyoruz ? * ltılyıdı evli bir erkek, lüzum görürse karısını döğmek hak- kına maliktir. Bu kanun İle tanın- talyan kadı- nını dövmek mübahtır | hiç bir ceza yok- tur. Fakat Italyan kadınları ka- nunun bu maddesinin değiştiril- mesi için hükümet nezdinde te- şebbüs yaptıkları ve dilekleri bay (Musolini) — tarafındanda — doğru görüldüğü için yakında vaziyet değişecektir. » Ingillz gazetelerinin anlattık- larına bakılırsa, Alman ka- toliklerinin ruhanl sahada hükümete göstermektir — ol- dukları muhalefet — el'an — de- vam etmektedir, Bu cümleden olarak geçenlerde gizli (şeytanı mı İstiyorsun, yoksa Alla- hi mı) başlığı altında bir kitap bastırarak dağıttırmışlardır. Maksatları kilise ve papas İş- lerinde muhafazakârlığın kabulü- nü temin etmektlir. Acaba şey- tan kimdir? mıştır, döğen için olarak Bir Doktorü_n Günlük Çarşamba Notlarından (*) Ağır İşiten Çocuklar Kulakları ağır işiten çocuklarda, herşeyden evvel burunun mua- yenesine lüzüm vardır. Ekseriya burunun arkasındaki etler fazla büyümüş, bademcikler gişmişler- dir. Bunları aldırmakla bu arıza- nın da önüne geçmek mümkün olur. Sonra orta kulağın boğan ile sıkı alâkası vardır. Boğazda hasıl olacak bir rahatsızlık derhal orta kulakta akis yapar. Böyle çocuk- larda boğaz ve burun arızaları giderilir. giderilmez kulaklar da derhal açılır. Bu sebeple çocukla- rın burun ve kulaklarını ılık ve hafif karbonatlı su ile pamuk ve gazlı bezle temizlemeli, kurulamalıdır. Çünkü kulak kiri de ağır işitmeye sebep olabilir. Nitekim bu, büyük- lerde de böyledir. ve birçok has- taların kulak ağrıları, — bir defa yıkamakla zail olmuştur. Çocuk ve büyüklerde kulak akıntılarına da büyük ehemmiyet — vermek Jâzımdır. Böyle — bir akıntı ya haricf bir #ebepten veya orta ku« lağın yeni veya eeki iltihabından ileri gelebilir. Bunu tedavi ettir- mek, ileride tedavisi —mümkün olmıyan ârızaların önünü alabilir. Binaenaleyh kulaklarınıza dikkat ediniz. Yaza Girerken Bu Yaz, Beyaz Filafilya Üzerine Kurşunt Gidiyor- Mısır Atkılı İskarpinler ?.. Ya muş. Bilmem, yaz, sizede ter koku- sile beraber mi gelir?,, Ne geniş denizin Alık rüzgârı, nede ada çamları beni bu kokudan kurta- ramaz, Yaz bana, Üzerine şıril şırıl su dökülen göbekli bir marulu, kütür kütür öten bir karpuzu, sonra güneş altında kalmış, kuru- muş, porsumuş taze sovanları ha- tırlatıyor. * Istanbulda yaz, başka bir ha- yat yaratıyor. Şişliden, karşıyaka- dan tutunda, Topkapılara, Eyüp- lere, Kasımpaşalara kadar her semtin kendine göre bir yaz âle- mi vardır. Yazın İstanbul tarafın- da kahve ve sıgara itlyadı ne- dense artar. Evinin cumbalı pen- ceresinde bagdaş kurarak akşam serinliğinde, ooh, diye şöyle oturu vermek, ağır yudumlarla okkalı fincana dudak değdirmek, zaman zaman — çubuğu — ağzına — İliş- tirerek — sokağa — doğru şöyle uzanıp bakmak.. Ne ömür şeydir! Ahmet Rasim de hayatta iken bu geç biten yaz akşamlarını; kırmızı turuplu, marullu, cacıklı, midye salatalı ve buz içine gömül- müş saf rakılı bir içki #sofrasile canlandırırdı. Toprağı bol olsun, zevkine düşkün adamdı. # . Allah İnandırsın ki, yazın Biçimi Şimdi burnumuzda tüten yaz manzaralarından Yaz sıcağında zevkına doyulmayan bir tulumba âlemi. Ilık deniz suyu İçin- de “çatal,, oyunu oynayanlar. Yazın llk güneşinden açık hava fotoğrafçıları. Bir kalıp buz taşıyan bu çocuğu yazın yoldan çevirmez misiniz? Baharda yaz için çimen ekenler. Yaz kaldırım uykusu meyvaların içinde yüzüne bakılır | bir üzüm, bir de karpuz vardır. Üzüm bana uzun yaz günlerini geçirmek için Cenabı Mevlâ ta- rafından hâlk edilmiş tatlı tesbih tanelerini hatırlatır. Karpuz daima parmağı — donduran su İçinde karpuzdur. Kütür, kütür kesilir- ken bile, içinden gelen ses, * ko- ku, serinlik bize kışı hatırlatır ve terlerken serinleriz. Yoksa ne porsumuş elmalar, ne de suyu çekilmiş armutlar, | kayısılar, kavunlar yaza dayanıklı nesnelerdir. Her iİnsanın gönlünde bir arslan yatarsa - yatar a - be- nimkinde de yalnız Üç şey var- dır: Su, Üzüm, karpuz. Yazın su ile kadını ben daima biribirine karıştırım. Çünkü birl« birlerinden okadar çok ayrılmaz- lar. Üzüm, yağlı cildinden akan su — damlacıklarile, — yuvarlağı çok, İçi tatl, — ve — boğa- .zımızdan geçerken bile — göz- lerimizi yumduran, küçük, çok küçük bir kadın heykelciğine ben- | zer. Karpuzu, nazlı bir sultan gibi suyu iİçinden çıkarıp bir mermer Üzerine bırakmak, sivri bıçağı kadife yeşili Üstüne vurmak ve bir anda yukarıdan aşağıya doğ- ru yarıvermek zevki, ne hikmet- tir yarabbi, — hiyanet gördüğüm Yaz, Size De, Ter Koknsi- le Beraber Mi Gelir? Allah Bilir Ki, Yaz Teri Kadınları Dehşetli Çirkinleştiriyor kadını. Öldürmek kadar bana zevk verir. Görüyorsunuz ya, benim göynümde yatan Üç arı- lanın Üçü de birleşip yine tek oluyor.. Fakir bir bektaşiye demiş- ler ki: “ — Erenler şu gömleğini yıkasanal.,, — “Kirleniri,, Demiş. “Yine yıkal.,, Diye tekrarlamış- lar. “Yine kirlenir!.,, Demiş. “Yi- ne yıkarsın!.,, Diye 1srar edince baba köpürmüş: P — Behey ıultınıı[m, biz. bu nyaya gömlek yıkamağa mı geldik?,, ; z Iki sene evvel, şehir plânile uğraşan bir mütehassıs “İstan- bullular az yıkanıyorlar, çünkü su sarfiyatı çok azdır!.,, Demişti. Ben mütehassısa hak verecek değilim. Belki de yazın plâjları gezmemiştir, belki de her evde dededen kalma çeşmeleri, kuyu- ları bilmiyor. Fakat muhakkak ki, Istanbullular, kışın ayda bir yı- kanırlarsa, yazın su İçinde ya- şarlar: Marullar, Üüzümler, kar- puzlar, salatalıklar, hıyarlar su içinde kalır, çocuklar yaz sıca« ğında tulumba aletlerine sokulur, biraz terleyip hafakan baskınına uğrayanlar başlarını musluklara teslim ederler. Aramızda bektaşi dede gibi; “Biz bu dünyaya yal- Kari Mektubları Bir Şikâyet Ve Emniyet Müdürlü- ğümüzün Cevabı 9 Nisan tarihli sayımızda yi ne bu sutunlarda Kütahyada baf çavuş bay Salâhaddinin bir mek“ tubunu — neşretmiş, — Üsküdarda geçen bir hadiseden dolayı em“ niyet müdürlüğümüzün nazarıdik- katini celbetmiştik. Emniyet mü* dürümüz bay Fehmi — ural, bu mesele Üzerinde tahkikat yaptıral alakadarların ifadelerini aldırmış; bize gönderdiği bir mektupla ha- | disenin, bay Salâhaddinin yazdı- ğından temamen başka şekilde, cereyan ettiğini bildirmiştir. Tahkikata narzaran bir gece eve sarhoş gelen hamallar kâh- yası Halim karıslle ağız kavgasıi yaparak bir aralık karısının orta- dan kaybolduğunu görünce aşa“ ğıya kaçtığını zannetmiş ve oda- sının kapısından Bay Aliye bağıs- İ rıp çağırmıştır. Tahkikata göre ovak'a yalnız bundan — ibarettir. Bay Salâhaddinin yazdığı gibl Halim, çocukların üzerine bıçakla hücum ederek tehditte bulunmamış: hâdisede babaları evde iken vu-. kubulmuştur. Emniyet Müdürlüğü bundan s#onra da bu ailenin isti* rahatının ihlâl edilmemesinin te- min edildiğini de bildirmektedir. Alâkadarları namına teşekkürle kaydediyoruz. 4 (*) Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp koölleksiyon yapı- riz. Sıkinti zamanınızda bu notlar bir dektor gibi imdadınıza yetişebilir. * Havadan Sudan Geçinenler Yağlı kasketini; daracık leke- N, yer yer sökük, yeryer yırtık, yer yer yamalı ceketini, pantolo- nunu, yakasız kirli gömleğini ve topukları temamen yenik yeme- nilerini en cömert bir eskiciye satsa alacağı para şık bir kadı- nın çorap bedelini bile doldu- ramaz. Fakat onun kılığının bu fakir- liği ve hırpaniliği gönlüne de, içine de vurmamış. Yeşil salatalarla, kırmızı turp- | larla, yeşil soğanlarla ve mayda- noz demetlerile dolu İşportasını gösterirken ; bacaları bulutlara karışmış — fabrikaları — gezdiren göbekli — sermayedarlar — gibi övünüyar t — Şu, diyor, hor gördüğün işpartanın içinde tam bir buçuk kâğıtlık mal vardır ! Ben bunları gün kararıncaya kadar üç kâğıda okuturüm. Bir | buçuk kâğıt fena para mı bu zamanda ? Dünyagı Pembe renk gören ıılıfıcıı Ne ana, ne baba, ne hala, ne de avrat. Hiç, amma hiç kimsem yok dünyada.. Kundakçı hanında 7 buçuk kuruşa sabahlı- yorum. Hem de öyle it gibi tah- tada, toprakta değil, lord gibi, gilteli, yorganlı döşekte.. - Sabahlı akşamlı 15 kuruşa da karnım doyuyor. Geriye kalanları da İndiriyo- rum kuşağa.. Üç yüz kâğdı bir do a bilsem ilk soluğu, köye giden postada alacağım! — Kadınla içkile falan aran yok galiba? : — Ahl. Ne kadın, ne içki, ne kumar, hattâ ne de cıgara... Hiç birile hoş değilir başım! Çün- kü bence bütün belâlar bunlardan gelir insanın başına.. Kadın fena şey değil. Fakat mangal ateşi gibidir. mübarek. Uzağında durursan, tatlı tatlı 1si- nır. Elini sürdün mü, daha fazla sokulup dokundunmuydu cayır cayır yandığın gündür. Zira, | ya kesene, ya gönlüne, yahut ta etine mutlaka kötü bir illet, bir nız vücut yıkamağa mı geldik?.,, Diyenler de, hani az değildir. — İ * Alle relislerini yazın da * zateni ne zaman kurtulurlar ki - bir düs şünce alır. Bütün ev bhalkı erkek.—ğ olsa, ne İze, eski yazlıkların tazes lenmesi kolay olur. Fakat gelges lelim ki, kadınlara 1lâf anlıtmaht mümkün değil: j — Bu yaz beyaz filafilya üze- rine, kurşunl gidiyor. Vallahi bir | gpor yaptıramazsam, kışa kadar evden çıkmam. Hem bu sezom atkılı, hasır biçimi İskarpinler | 'moda.. Kenarı geniş, tül hasıri şapkalar çok gidiyor, dediler mi akan sular durur. Sözüm ona; yaz gönülleri açarmış, ne gezecer Yazın hafakanını gelin de aile babalarına sorun.. 2 * | Biz, kışın, devekuşlarına bense | zeriz. Tıpkı o aptal hayvancıklar gibi başımızı paltomuzun yakala* rına, yorganımızın altına, sobali odamıza sokarak, dünyayı görmelk istemeyiz ve dünyanın da bizli görmediğini sanırız. Fakat yazıl sümüklüböcekler gibi kabuğumuz" dan çıkıp sıyrildik mi, gezmek; tozmak, gerimizde beyaz izler - biz buna hatıralar döriz - bırak- mak İsteriz. Tıpkı yine onlar gibi marul, hıyar, salatalığa yayılırız. Su kenarlarına inmeğe, su kaplari etrafında dolaşmağa koşarız. Yazın bu yapışkan hayvanlar” î F dan farkımız oluyor mu?. Hele terleyince, onların haline dönmüf'ğ“ yor muyuz?. Yaz gönül açarmıfı bence ne gezeecerl.. . dert aşılar! w Onun İiçin, en iyisi, bizim | gibi —lâyıkıle — geçinmek heti zaten yaşamak, hiçbir şeyi art” " mayacak kadar tatlı bir keyif.- Nikbin muhatabım, yaklaıal_' | bir müşteri ile pazarlığa girişir” ken uzaklaştım. Düşünüyordum: — — Yoksa, erişemediğimiz s8” adetin tek ve basit sırrı, çaret) onun gibi düşünebilmekte midif * *

Bu sayıdan diğer sayfalar: