4 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—D n ya —ai l el AŞi zam . GUaa aa A D A SAA ĞAA L eee A ; — eiğni — eu n GA TT a AA CTT üi 10 Savfa ”SON POSTA Deniz ve Denizcilik İngiliz donanması 80 milyonluk yeni programla nasıl takviye ediliyor ? igiliz donanmasının yeniden takviyesi plânını ve yapılacak veya yapılmış gemi lerin heyeti umumiyesini gösterir resim İngiliz donanması cihan sulh ve selâ- metinin başlıca muhafızlarından biridir. Bunu, istesek te istemesek te böyle kabul etmeğe mecburiyet vardır. İngilterenin deniz kuvvetlerini vâkıa, bazan, kendi imparatorluk menafiini müdafaa veya tezyit için mütehakkimane kullandığı da olur. Fakat İngilizlerin denizlere hâki- miyeti asırlardan beri tahakkuk etmiş bir keyfiyet olduğundan ve bu emri vâ- kiü de gene dünya milletleri asırlardan beri kabul etmiş bulunduğundan, bu su- retle dünya siyasetinde İngiliz donanma-| sına müstenit kuvvetli bir müvazene hâ- sıl olmuştür, Bu müvazeneyi kim bozmaya kalkışır- sa İngiltere derhal ayaklanır. Nitekim harbi umumiden evvel Almanya, deniz kuvvetlerini tezyitte İngiltere ile yarışa kalkışmıştı. Bu yarış cür'etinin neticesi, ne olduğunu biliyoruz. İngilterenin harbi umumiye iştirakinde en büyük âmil ve mücssirin Alman donanmasını imha mec- buriyeti olduğu şüphesizdir. Nitekim har bi umumi nihayetinde İngiltere, Alman- Jları, koca Alman donanmasını kendi el- lerile getirip (Skapa Flod) limanında İn- gilizlere teslim etmeğe icbar eylemiştir. Bu hakikati herkes ve bilhassa Avru- pa milletlerini idare eden siyaset adam- ları herkesten iyi bildikleri halde her ne- dense son zamanlarda İtalyada İngiliz donanmasına karşı-bir nevi meydan oku- ma siyaseti başlamış, İngilterenin hayat yolu demek olan Akdenizde İngiliz donan masının' serbestii harekâtını tehdit ede- cek tedbirler ittihaz edilmiştir. Bu siyasetin ve tedbirlerin pek ciddi| bir şekil aldığını gören İngilterenin ni- bayet birdenbire uyanarak harekete geç- tiği de malümdur. Bu üyanma neticesi olarak İngiliz bah- riyesi yeni bir donanmayı takviye prog- ramı hazırlamış ve hükümet te bu prog- ramı tatbik etmek üzere Meclisten bu se- ne için 80 milyon İngiliz liralık (yani bi- zim para ile 500 milyon lirayı mütecaviz) bir istikraz akdi mezuniyeti almıştır ki, bu para üç senelik yeni insaat programı- nin bu seneki kısmına tatbik edilecektir. | h Yeni program mucibince İngilterenin önümüzdeki senelerde inşa edeceği gemi- lerin adedi büyüklü, küçüklü 115 tanedir. ,Bunların içinde üç büyük zırhlı, l1 kru- vazör, 40 kadar muhrip, 21 tahtelbahir, ,5 tayyare gemisi ve birçok ta ikinci, ü- çüncü derecede gemiler vardır. İngiltere ile yarışa çıkan veya çıkmak emellerini besleyen malüm bir iki dev- letten hiç biri, ne yapsalar böyle bir iki sene zarfında donanmalarına bu kadar kuvvet ilhakına muvaffak olamazlar. Za- ten İngilizler de hem donanmalarını ih- tiyaçları nisbetinde takviye, hem de bu hakikati rakip devletlere isbat etmiş ol- jmak maksadiledir ki, böyle bir hamlede bu kadar muazzam bir program tatbikı- pa başladılar. İngilterenin bu hamlesi çok calibi dik- kattir ve İngiliz donanmasının takviye safahatı çok merakla takibe değer. Bu- jnun için İngiliz mecmualarından birinde rastladığımız yeni program teferrüatını ,umumi surette gösteren yukarıdaki res- mi okuyucularımıza takdim ediyoruz. Hammonda döndüm. Vücudu kaldırıp | yacağa koymamızı söyledim. El yorda - mils ve iplerden tasarlıyarak başını ve ayaklarını bulduk, kaldırdık. On dört, öon beş yaşında bir çocuk hali ve ağırlığı vardı. Yatağa koyunca, şiltenin üzerin- de ağırlığı teressüm etmişti. Fakat onu tamamen bırakmadık, cesaretleri olmı- yan, fakat iyi anlamakta devam eden ki- racıları çağırarak dedirm kı: — Biraz yaklaşınız, bakınız bakalım. Yatağa bir cismin bırakıldığını görebile- cek, daha doğrusu hissedecek misiniz? Yaklaştılar. Bir işaretim üzerine Ham- mond ile ayni zamanda, görünmiyen şeyi biraktım. Ağır bir cismin silteye sukutu ve karyolanın gıcırtisi duyulduü. Yastık - ta, yatağın üzerinde çukurlar peyda oldu. O zaman, bütün odadakiler kaçtılar. Biz Hammond ile yalnız kaldık, Bana: — Müthiş bir şey, dedi, ne yapacağız? Nedir bu? — Bilmem? — Ben tasavvur eder gibi oluyorum. Fakat nasıl anlatayım? Meselâ hâlis bir cam gördün mü? Hâlis cam göze görün- mez, fakat cismi vardır. Pencerelerde gördüğümüz camlar, kimyevi manada hâlis değillerdir. Nazariye itibarile hiç bir şua aksettirmiyen cam imali kabil - dir. Bü cam tıpkı hava gibidir. Nasıl ha- vayı görmüyor, fakat hissediyorsak, hâ- lis cam da öyledir. — Pek güzel, Fakat cam, nihayet bir eisimdir, kalbi olamaz ki, nefes alamaz kBi!... — Âzizim Hammaond, ispritizma deni- len bir takım tecrübelerdeki tezahürleri unutuyorsun. Bir çok kimseler, bu tec - rübeler esnasında yüzlerine, vücüutları - nın muhtelif yerlerine, Âdeta yaşıyan ve edince anlarız, Bütün gece odada kaldık. Yatağın baş- ucunda bekledik. Görünmiyen şey kıpır- damıyordu. Teneffüsüne nazaran uyu - yordu. Sabah olunca uyandı, ve çırpın - mağa başladı. Lâkin ipleri sağlamdı. Sa- Doktor Hammond ile ben, sıra ile uyu- yarak onu gece, gündüz Böylece, iki, üç, beş, on, on dört gün ve gece geçti. Müthiş dakikalar yaşıyorduk. İkimiz de fevkalâde asabileşmiştik. Bir taraltan da, bu görünmiven şeyin, gö - bekliyorduk. | Evet cicim. PERLODENT bış Macunu BİR CAZİBE VAR. ŞAYESİNDEDİR. ' şansana eeei Kapalı zarf usulile Ekmek Eksiltmesi ilânı Sinop C. Müddeiumumiliğinden : Sinob genel ceza evindeki mahküm ve- mevkuflara 1/6/937 gününden 1/6/938 gününe kadar bir yıl içinde verilecek ekmek 3/5/937 gününden itibaren on beş gün müddetle, kapalı zarf usulile eksil:meye çıkarılmıştır. 1 — Verilecek ekmek 650 randımanlı Samsun bir baş unundan yapılacak ve her ekmek 960 gram olarak pişirilecektir. Ekmekler ceza evi direktörlüğümün göstereceği İüzum üzerine yevmiye 700 ilâ 1000 adet arasında her gün nihayet saat 14 de kadar ceza evine teslim edilecektir. İstekliler muhammen bedelin yüzde yedi buçunk olan 2239 lira 92 ku - ruşluk teminatı - muvakkate — verecektir. İhale 17/5/937 pazartesi günü saat on beşte Sinob C. Müddeiumumiliğin- de müteşekkil komisyonda Adliye Bakanlığının mezuniyetine talikan yapıla- caktır. Teklif mektupları 17/5/937 pazartesi günü saat 14 de kadar sıra numa- rasile makbuz mukabilinde dördüncü maddede yazılı komisyon reisine verilecektir. Mektupların beşinci maddede gösterilen saatte yetişmek üzere fadeli taah- hütlü mektup şeklinde gönderilmesi caizdir. Bu halde zarfim mühür mumu ile ve iyice kapatılması lâzımdır. Paostada olacak gecikmeler kabul edilmez. Şartnameye muvafık olmayan veya-içinde şartname dışında şartları ihtivz eden tekliflere itibar olunmaz. Eksiltmeden mütevellit bilcümle Tüsum, tekâlif ve damga resmi ile ilân ücretleri indelhacce ekmeklerin veya unun tahlil ücret ve masarifi ve sair bilcümle masarifat mütcahhide aittir. Şartnameyi görmek ve daha fazla tafsilât almak istiyenler tatil günlerin - den maada her gün Sinop C. Müddeiumumi kalemine müracaat etmeleri ilân de, vücudunu sıçratıyor, yorganları kı - pırdatabiliyordu. Doktorla beraber o - nun görünmiyen vücudunun alçı ile ka- lıbını çıkarmağa karar vermiştik. Fakat iplerini çözmek lâzımdı. Ya kaçarsa? Dü- rünmez bir haleti nezi geçirdiğini farke- | diyor, haşyetten titriyorduk. Nihayet on beşinci gün, «hiç» öldü. Kalbi durmuştu, nefes almıyordu. Vücudune dokunduk, soğumuştu. Taş kesilmişti. Onu, evin şündük. Onu, her hangi bir insanı oldu- ğu gibi, uyutmağa karar verdik. Doktor, | geldi, ona bir iğne yaptı. Üç dakika sön- ra uyumuştu. İpleri çözdük. kalıbını al -! dık, tekrar onu bağladık. Beş dakika sonra, önümüzde, müthiş, korkunç bir kalıp peyda olmuştu. Bu gö- rünmiyen şey, küçük bir çocuk vücudu- na sahipti. Bir metre kirk boyunda idi. Elleri, ayakları küçüktü. Vücudunun fevkalâde adaleleri vardı. Lâkin yüzü, korkunçlukta her şeyden fazla idi. Onu benzetehilecek bir şey aklıma gelmiyor- du. Dudaklarından dışarı sivri dişler fir- lamıştı. Burnu yok gibiydi. Başı cascav- Jaktı. Fakat şimdi ne yapacaktık? Bütün ki- racılar evden çıkmışlardı. Ev sahibesi ebaşıma iş açtınız» diye bize çıkışıyordu. Kendisine ısrar ederse bızim de gidece- gimizi söyledik. Söyledik amma bu uma- cıyı ne yapacaktık? Salıverecek miydik? Yoksa... Öldürecek miydık? Hem acaba ölür müydü? Ben, öldürülmesi taraftarı idim. Amma kimse, ben de dahil oldu - #um halde, görünmiyen bu şeyi öldür - meğe cesaret edemiyordu. İşin en garibi, bu şeyin ne yeyip, ne iç - tiğini kimse bilmiyordu. Kalbi, nefes al- dığına göre ciğerleri ve insana benzer diğer uzuvları olduğuna göre her halde hararetini hissettikleri ellerin temasları- gı duymuşlardır. — Ne diyorsun? Yoksa bunların dâ ay- ni şey olduğunu mu iddia edeceksin! — Bilmiyorum. Fakat bu şeyi muayene l sıyordu. bir şey yemesi lâzımdı. Halbuki önüne | konulan hiç bir yemeği yemiyordu. Yal- nız, zaman zaman çırpınıyor, yatağı sar- bahçesine gömmeğe karar verdik. Bu, garip bir merasim oldu. Derin bir çukur açtık ve çukura hiçi koyup kapadık. Resimli zabıta hikâyesinin hal şekli Polis müfettişi polis karakolundan derhal çıktığı zaman yantığı ilk hareket Rideri tevkif etmek oldu. Rider az ön- ce Beach'ın o gün kendisine gelmediği- ni iddia ettiği zaman yalan söylemişti. Zira Beach makbuzlarını boyalı bir kur şun kalemle dolduruyordu. (2 numara-! lı resme bakınız) Rider'in evine geldiği | zaman bu kalemi yontmak için fırsat | bulmmuştu. Bunun için bir kalem açaca- ğı kullanmıştı. (kalem açacağı 4 nu- maralı resimde ölünün esyası arasında görüyorsunuz). Tahsildar- kalem yon-; tarken yontulan kalemden çıkan tahta kırıntılarını yerde bırakmıştı. (6 numa—i ralı resme bakınız) Polis müfettişi oo'.ia-t da yalnız' kaldığı zaman bu laıırıntılanı toplamıştı. (7 numaralı resimde bu kı- rıntıları kalmamış olduğuna dikkat edi- niz) Rider tahsildarı öldürmüş ve cese-' dini bulunduğu yere götürmüştü. Ken- disini ele geçirten sadece bu kalem tah- fasının kırıntılarıdır. (2431) olunur. | /ığ;,% GÜN DOĞARKEN Şt ' e a y i g — M_/ AA AA SAA ae ge « ae Ce — O U IŞTANBUL

Bu sayıdan diğer sayfalar: