Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
SA —T g z #| l_ıllgus —. —— İ—ESKİ ÂYAN nn İÇ YÜZÜ MECLİSİZ SON POSTA — Ayan Meclisi Reisine kafa tutan kahvecibaşı Emin ağa Ahmet Rıza Beyin yüzüne haykırmıştı: “Ben Sînin kahvecin değlim, dıkııwum eden sene zarfındadır. Fın - detin “F?Mah bu binanın, hususiyeti T sükün Ve sessizliği idi. Odalar ka- ÇEIenh'ahlmde İa örtülü oldukları gibi yol ke- nin ç € Pol tüylü olduğu için bu bina- derçi Pesı, bende istiğraka dalan - bir uşr;'î"' yahut hudutsuz ufuklara karşı bir . ş;;r Ebül hevlinin mıtğîkîîhfl_lyamyomm; bizde bu tmu- Tek mağ içinde birbirimizle işaretleşe - gi_hueâmmediıiidi.âymmech- ile bir gee Solundaki iki katlı bir bina ti. sahilde asıl binadan mürekkep- ka?mı h““ iki kattan mürekkepti. Alt Zabit, : i_hp dairesi, muhasebe, vezne, tiı—n_hatennm kalemleri, intizar, ve is- İçtima Salonlarından, üst kat ise umum! tik ŞOĞU, tiyaset odası ve müleler- basamakıı, —Mürekkepti. Üst kata basık lik Beni sağlı sollu, iki taraflı aydın- Merdivenlerle çıkılırdı, bu Meşhur kahve ocağı işte tam *nin altında idi. Âyanın meş- (Gdeyip te geçmeyiniz. Â- Oranm kahv ağı Mühim olduğu kadar, Ayan Mecli Ti Meşhur Emin Ağa da l Mühim bir şahsiyetti. Tette kahç ——0 Seneyi mütecaviz sada - heda.im,vedh?&hk yaptıktan sonra zan- Olunca %m Sait Paşa âyan reisi Mişti, k% sadaretten âyana al - ’“înAğa_-._ hâlis bir Türk olan E - Yatımda ; — Sözü tok bir adamdı. Ha - Dew&ğlm adamlar içinde en n », Can birisi idi. Pos kır bı - Iühm;im. Orttüğü onun ağzı, memleket Üaret kahhâ'â muhafaza ediyordu. Sa - Miş Olduğu zamanında pişir - rjcıüb.în 1 kahvelerin güzelliği, ecnebi lakdiren bile dikkatini celbetmişti. Bunu Tüşh — Müteaddit ecnebi nişanları al - deonun kahym alelâde bir kahve ad- katen : Ondaki hususiyet haki - Öymkç u hayretti Kullandığı kahve, hâıiıı ;İeı- küçük kazeviler içinde satilan 3rasında , Kahvesi idi. Cadde ile bina Tün ga ZUN bir yol olduğu halde o - İ Muttarit ve tok bir musiki Tiş ,ahâhak dövdürdüğü kahvenin ne- V Raç ası, tâ caddeden hissolunurdu. Röre py & zamanından kalma bir âdete Dişirirdi çB âyanda iki türlü kahve k'hye İıdi B_ll'isi ve en meşhuru beyaz hu'“uha ki, gayet az kavrulur, kokusu- Sirdi Reâa_a*’d&.vehususîhiz çeşni ta- iğ — NEi, çok açık sütlü kahve rengi %eğı'b"hfm meşhür ve marifetli k“"“i Bibi onun da bir kurşun kalemi Teği y ve boyunda küçük bir değ- vîyi & Vveyi saldıktan sonra cez- idi. hfâr:lî'îlm Ağa, sanat ve mesleğinde t bir « 'uâi!t denı;lecek bir adam, hat- an'atkârdı, Ayan âzasının hepsi- del'üı p'—'“ b_iyıkh, tok sözlü ihtiyara karşı ? Zâfi vardı. Bunlardan bir çö- if'l”t“m efendiliği zamanımı, zabit- Va acl;î Ordüu ve onları o gözle görüyor ?o,du: “Ta da o günkü ifade ile soru- “« Bi Abdürrahman Şeref geldi mi?.. Onüı':fak:: kahve mi istivor?.. İye F arkadaşından bahseder gibi samimiyetle bahsettiği, Ab- Ve Bi L Li .(dürrahman Şeref ve Rifat dediği adam- lar, Osmanlı imparatorluğunda nazırlık ifa etmiş insanlard. Yalnız, müşir Fuat 'Paşa hakkında «Fuat Paşa» tabirini kul- lanırdı. Hele gayri müslim âzalarla Da- mat Ferit Paşa kabinesinin âyana sok - muş olduğu âzaların isimlerini homur - tularla söylerdi. Allah gani gani rahmet eylesin, âyan reisi merhum Rifat Beyin bıyıkları sert, ve uzunca idi. Kahve içerken bı- yıklarına kahve telvesi bulaşırdı. Emin Ağa, ona kahvesini bu şekilde sun- mağı mesleki san'atına uygun bul- mamış olacak ki bir gün âyan kahve ocağındaki fincanlar arasında o güne kadar eşini görmediğimiz bir fin- can mevki almıştı. Bu fincan beyaz ze- min üstüne lâcivert sulu ve yaldızlı bir fincandı; hususiyeti bütün fincanın üst kısmının tamamen örtülü olması ve yal- nız dudak temas edecek mahallinin açık bulunması idi. Bu fincan dolayısile Ri - fat Beyin bıyıkları kahve telvesile bu - laşmaktan kurtulmuştu. Emin Ağa, böy- le bir kahve fincanmı nereden bulmuş- tu, nereden tedarik etmişsti? —Hepimiz buna hayret etmiştik. Hâlâ böyle bir fin- canın eşine Beyoğlunun en meşhur dük- Ahmet Rıza Beyin âyan reisliği zama- nında hiç unutmam, misafirleri için 1s - marlamış olduğu kahve biraz geç ka - lınca Emin Ağaya çıkışmak istemiş; fa- kat ondan şu pervasız cevabı almıştı: — Ben burada âyanın kahvecibaşısı - | yım. Senin kahvecin değilim. Ahmet Rıza Bey merhum çok sert ve titiz bir adam olmasına rağmen kendi - sinden daha pervasız, kendisinden daha tok sesli olan nev'i şansına mahsus bu Erzincanlı ihtiyarım sarfettiği bu dik, tok sözler önünde «lâhavl» e çekerek süküt etmişti. Emin Ağa haklı idi; filhakika Emin A- ğa Ahmet Rıza Beyin şahsi kahvecisi de- ğil, âyan meclisinin kahvecisi idi. Gene hatırladığıma göre bir gün şeh- zadelerden birisi meclisi ziyaret etmişti. Kendisine bir çay ikram edilmeğe kâal - Meclisi Ayanın kahvecibaşısıyım,, kışılmış; fakat oldukça süslü olmasını bir tarafa bırakalım, alelâde bir çay ta- kımı bulunamamış, idare kısmı telâşa düşmüştü. O dakikaya kadar sakit du - ran Emin Ağa, nihayet imdada yetişmiş, bir tramvaya atlayıp evime kadar git - miş, çok süslü bir çay takımı getirmek ve bu takımla şehzadeye çay sunulmak suretile müşkülün içinden çıkılmıştı. Salâhaddin Enis Bir ördek kencisini çalanı yakalattı Kınalıadada bir ördek hırsızlığı ol- muştur. Nikita isminde biri, çayırda dolaşan bir ördeği yakalamış, beze sar- mış ve koynuna sokup kaçırırken, ör- dek «vak, vak!» diye haykırmağa baş- lamış. Sokakta Nikitanın telâşlı telâşslı gittiğini görüp, Öördekceğizin de vak- vakladığını işiten bir polis, bezin üs- tünden tüyleri meydana çıkan ördeği kürtarmıştır! ! Ördek, sahibine; çalan da İstanbula gönderilerek, meşhut suç müddeiumu- miliğine verilmişlerdir. “Ördek hırsızlı- ğı davası, Sultanahmet üçüncü sulh ce- zada 20 gün hapis kararile neticelen- miştir! tramvaya çarptı Taksimde Plâtin apartımanında oturan Madam Dellanın idare ettiği 921 numara- h hususi otomobil, Okçumusa caddesin- den geçerken 199 numaralı tramvay ara- bası ile çarpışmıştır. Otomobil de, tram- vay da hasara uğramıştır. Otomobilin içinde bulunan 8 yaşındaki Vitali de yü- zünden yaralanmış olduğundan hastaha- reye kaldırılmıştır. — Bir otomobil çocuğa çarptı Dün husuüsi bir otomobil Ankara cad- desinde on yaşlarında Ahmet isminde bir çocuğa çarpmıştır. Çocuk başından hafif çe yaralanmıştır. Çocuğun söylediğine gö re arkadaşlarile oynarlarken kendisini iterek otomobilin önüne düşürmüşlerdir. Bir çocuk pencereden düştü Kumkapıda Bayramçavuş mahallesin- de oturan Nişan ismindeki çocuk evinin penceresinden düşmüştür. Çocuğun sağ ayağı kırılmıştır. ların, vaktinde iyi |verem bir kız getirdiler. | FENNİ BAHISLER Vereme, saçsızlığa ve şişmanlığa çare bulunmuş Artık saçsız baş görmiyecek, göbekli insanlara rastlamıyacağız. Nevyork belediye hastanesi operatörüne göre de veremli çürük ciğerler yerine sağlamları konulacak Veremlilere müjde: Artık tamamile iyi olabiliyorlar - mış. Esasen iyi oluyorlar. Ciğerlerde açılan Caverne - ler kireçlenip ka- panıiyor ve hasta- bakılacak olurlar- sa, bir şeyleri kal- mıyordu ama, tıb Ö ; yeni bir buluşla, < &, ilerlemiş — verem Xtâ hastalıklarını da | tamamile tedavi «4 * etmeğe muvaffak olmuştur. Nasıl mı diyeceksiniz? Büyük bir ameliyatla. Nevyork be- lediye hastanesi operatörünü dinleyi - niz. O size anlatacaktır: Vücutta hastalanan unsurları değiş- tirmek ve yerine yenilerini koymak es- kidenberi üzerinde ısrarla düşünülen bir mevzu idi. Ölümü önlemek için, kalbi değiştirmek meselesi mevzuu bah soldu ve geçen seneler zarfında Rusya- da ve Âmerikada yapılan tecrübeler, tıb efkârı umumiyesini hayli heyeca- na düşürdü. Bir makinenin yedek aksamı nasıl değiştirilirse vücuttaki uzuvları da ye- nileştirmek çok müfit neticeler vere- cektir. Ben şahsen bu tecrübeyi yap - tım, Ve muvaffak da olduğumu zanne- diyorum. Bir gün hastaneye 24 yaşında genç Hastalığın seyrini üç gün takip eder efmez, vere- min sür'atle inkişaf ettiğini ve kızı, is- tirahat, tedavi ve tegaddi usullerile kurtaramıyacağımızı anladım. Uzun zamandanberi üzerinde dü- şündüğüm bir tecrübeyi, zaten kaybol- muş bir hayat üzerinde, tafbik etmekte bir mahzur görmedim. O sırada hastanede peritonitten bir genç ölmüştü. Onu defnettirmedim. Kızı derhal ameliyat masasına ya- tırdım. Onun çürük olan tek ciğerini çıkardım ve yerine delikanlının sağlam ciğerini koydum. Ciğer mükemmel iş- ledi. Ameliyat muvaffak olmuştu. Fa- kat kızın bünyesi kalbi, böyle yorucu bir ameliyata dayanamadı. ve kız bir hafta yaşadıktan sonra öldü. Bu ameliyattan sonra kızı bir hafta yaşatmış olmam bana büyük ümitler verdi. Tecrübelerimi teksif edeceğim. * Şişmanların zayıflaması: Avrupa gazetelerinin bir çoklarında sişmanları sür'atle zayıflatacak ilâçla- rin mevcut olduğunu görürsünüz, Be reket versin bu illet henüz bizim mem- leketimize girmiş değildir. Bir çok insanlar, Avrupada bu yüz- den hayatlarından — fedakârlık etmek, alil olmak gibi tehlikelere maruz kar mışlardır. Fakat bu zayıflama ilâçlarının mah- zurlarımı bilen bir ebe bayan Delatre yeni bir ilâç keşfetmiştir. İnsanı altı ay zarfında 18 kilo zayıflattığını söyleyen Delatre ilâcı hakkında şu izahatı ver - mektedir: «Ârtık tehlikesizce zayıflamak müm kündür. Ben bu ilâcımı bir çok şahıs- lar üzerinde tecrübe ettim. Yakında bü. tün dünyaya salacağım, ve göreceksi- niz ki artık dünyada göbekli, dar ne- fesli, merdivenleri çıkamıyan insanla- ra rastlamıyacaksınız! * Saçları dökülenlere müjde: Saçları ğgenç yaşında dökülenler, bu derdin çaresini bulmak için doktora gittikleri zaman, cilt doktoru ekse- riya kendi kabak başını gösterir: — Bu derdin de vası olsa, yani ke- lin merhemi olsa, kendi başına sü - rer, der. ! Artık daktor - // ları bile aciz bı - rakan bu derdin önü alınmış, ve bir Alman nese müte- hassısı saçların dökülmesini durdura- cak ve dökülen saçların yerine, gür gümrah saçlar çıkartacak bir ilâç keş- ftetmiştir. Bunun hemen ne olduğunu merak etmeyin. Zira profesör de şimdi ifşa etmekten çekiniyor: «Biraz sabrederseniz — kuracağım fabrikanın mamulâtını bizzat sataca - ğim, diyor. Ben şimdiye kadar yapıldı- ği gibi keşfi yapıp servetini eczacılara kazandırmak istemiyorum.» demiştir. Profesör yalnız: — İlâcın sureti kat'iyede yüzde yü: kabak başları süslediğini temin etmiş- tir. Sulh hukuk mahkemeleri taşınıyorlar Adliye sarayı yangınındanberi Sir- kecide Eminönü kaymakamlığının bu- lunduğu Gülbenkyan hanınm bir kıs- mında barınan Sultanahmet sulh hu - kuk mahkemeleri, Divanyolunda eski Türk Kadınları Biçki Yurdu binasma taşınmak üzeredirler. Duruşmaların ak samaması maksadile, taşınma işi, Mayı- sın 8 inci cumartesi ve 9 uncu pazar günleri başarılacaktır.. Ayın 10 uncu pazartesi gününden itibaren de, yen' binada faaliyete geçilecektir. — T Ankarada Sokak isimleri yor: Ankaralı okuyucularımızdan biri yazı - «— Belediyemiz bir müddet önce sokak isimlerini yeniden gözden geçirerek bun- ları kat'i bir şekilde isimlendirmiiş ve sa- kak başlarına bu isimleri gösteren zarif ITevhalar takmıştı. Yalnız, bilhassa Ye - nişehirde, şimdiye kadar gezdiğim Avru- pa şehirlerinden hiç birinde rastlamadı - ğim bir usul tutarak, ayni istikamette de- vam eden uzun bir sokafa, her dörtyol üğzı değiştikçe başka başka isimler ver- miştir. Meselâ Sıhhiye Vekâletinin ya - nından doğru İncesuya giden düz yol: Sağlık, Ertürk, Yiğitköşun ve Ural nmm- larile dört muhtelif isim almaktadır. Bu hal ise adres vermekte bir çok müşkülâtı doğurduğu gibi, Yenişehirde tekmil so - kaklar da birbirine benzediği cihetle, ta- rifle dahi bir yeri bulmak güçleşmekte « dir. Acaba ne yüzden, meselâ Tuna cad - desi gibi esaslı caddeler dörtyol ağzile nerde kesilirse kesilsin, tâ nihayetine ka- dar ayni ismi muhafaza ediyo- da, ikin- ci derecede, fakat gene dümdüz devam ©- den sokaklar nihayetine varıncıya ka - dar bir kaç defa isim ve numara serisi değiştirmek mecburiyetinde kalıyorlar?. Tekmil Avrupa şehirlerinde olduğu gi- bi ayni istikameti takip eden bir sokağa bir tek isim verilir ve numaralar sonuna kadar sıira ile temadi ederse arandığı ye- rin sokak ismi ve numarasını bilen her - kesin, istediğini kolayca bulacafı ta - bildir. Sayın vali ve belediye reisimiz Nevzat Tandoğanın bu meseleyli gereği gibi in - celiyerek düzeltilmesini beklemekteyiz. d h .. a d" z L ll Bi A ĞMİ S bza ei Ai * a İA