4 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* " Damgasız tartı kullanan 65 lik sofu ihtiyar Reisin tefhim tettiği beraet kararını bile temyiz edece- gini söylemiye çalışırken mahkeme salonundan çıkarıldı — Esselâmu aleyküm, eyvallah, ey- vallah! Merhaba!.. Bu, mahkeme salonuna beklenilme- dik bir tarzda girişti. Sakalını «Sünneti Şerif» e muvafık bir biçimde kestirmiş olan top sakallı ihtiyar, iriyarı bir a - damdı. Kasketini bir sağa, bir sola; bir bu yana, bir şu yana uzatıp sallı - yarak, müddeiumumi muavinini, bir reisle iki âzadan müteşekkil mahkeme hey'etini, zabıt kâtibini, daktiloyu, mü- başiri, o celsede heyete dahil olmayıp da bir köşede masa başında oturan âza muavinini, birer birer selâmladı; son- ra da beri tarafa dönerek, kendisine hay retle bakan samilere de, toptan selâm verdi! ' — İsmin Numan, değil mi? — Öyle, .Numan... — Baban? — Hasan! — Yaşın? — Tevellüdüm 88 de! — Ne iş yaparsın? — Ahzu itâ! Kendisinin, peynir, zeytin ve ben - zeri şeyler sattığı ve dükkânında dam- gasız gramlar kullandığı iddiası, dava- nın mevzüu ojduğu anlaşılarak, sorul- du. İnkâr etti. Müddeiumumi muavini, bu ölçüler kanununa muhalefeti zabıt varakasile sabit gördü, kendisi gene «hâşâ, ..hâşâ!» dedi ve heyet kısa bir müzakereyi müteakıb, kararını verdi. Şimdi rdis, kararı bildirecek, .fakat, bunu bildirmek hayli güç oldu! — Suçlu... — Hâşâ, ben suçlu değilim, ben... — BSus, karar bildiriyorum! — Pekâlâ! — Hasan oğlu... — Hayır, Hasanı babam! — Sus, dedim sana — Pekâlâ — Numanın.... — Evet, Numan benim Reis, susmasını işaret edince, gene «Pekâlâ!'» diyen top sakallı ihtiyar, «B8 doğumlu olduğunu da yaz!» sözü üzeri- ne, dayanamadı, tekrar ağız açtı: . — Evet, tevellüdüm 88, yani ben... — Sen, susacak mısın? — Hay hay! ; Reis, kararı yazdırmağa devam etti: — Damgasız olarak kullandığı iddia edilen gramları dükkânında kullandığı hakkında...... İhtiyar, bir türlü sabredemiyordu: Ki Değil, .dükkânımda değil.. haa, pekâlâ, sustum! Reisin bakışları karşısında, kasketli elini ağzına götürdü, artık ağzını ka- padığını bu hareketile anlattı. — Kendisi gramları damgalatmak ü- zere âyar memurluğuna götürdüğü za- man tutulan zabıt varakasından başka ortada bir delil olmadığından ve — Evet! — Sus! ve suçlunun damgalatmağa götürdüğü işbu gramları daha evvel, yani âyar Memurluğuna götürmeden dükkânında damgasız olarak kullandığı usul dairesinde sebut derecesinde gö- '|rülemediğinden...... — Hah! — Sus! kendisinin beraatine sözlerin birliğile karar verilip yüze karşı açık olarak.., İhtiyar, bu sefer yerinden fırladı: — Yoook, açıkta değildi gramlar, ka- palı kutu içerisinde... Reis, iki elini ağzına götürerek, gene sükütu ihtar edip, derhal «bildirildi» diyerek, tam ihtiyara cezadan kurtul - duğunu izah edeceği sırada, o, «Hâşâ, hâşâ!, Kabul etmem; temyiz ederim, bozdururum bu kararı!» diye söylenme- ge başlayınca, reis, mübaşire: — Çabuk, dedi, dışarıya götür de an- lat orada, Daha evvel de bundan son - rakı davanın taraflarını çağır! Mübaşir, söylenmesine devam eden iriyarı ihtiyarın koluna girerek, «hay- di, gel, baba! Bitti senin davan, gel!» derken, top sakallı adam, enasıl olur da biter?» diyordu «asıl bundan sonra başlıyacak!» ve güç ile ceza mahkemesi salonundan dışarıya çıkarıldı! Fakat, beş dakika sonra, «destur, destür!» diye kalabalığı yararak, gene söküneden ihtiyar, - kararla cezadan ki - heyete - ve etrafındakilere - doğru kasketini sallıya sallıya, seslendi: — Eyvallah, teşekkür ederim, eyval- lah. Hüüüüüüü! —— —e e - “GÖNÜL İSLERİ! Mazi ile istikbal Arasında kalmış Bir erkek Ankaradan H, D. imzası ile bir mek- tup aldım, mübalâğasız söylüyorum, tam bir metre uzunluğunda kesilmiş bir kâğıt, iki tarafı da dolu. Bereket versin kolaylıkla okunacak bir şekil- de yazılmış. Muhteviyatını size aynen nakletmeğe imkân yok. Esaslı hatla - rını anlatayım, diyor kı: iSiğ — Evlendim, bir kızım oldu. Kendi arzuları üzerine karımın ailesinin e - vinde oturuyordum, geçinemedim. E- vi bırakıp çıktım, senelerce diyar, di- yar dolaştım, serseri bir hayat yaşa - dım. Nihayet döndüm. ve o zaman gördüm ki karım benim gaybubetim esnasında «feshi nikâh» talebinde bu- lunmuş, fakat bir başkasile evlenme- miş, 12 yaşını bulan kızımızla yaşı - yor. Benimle tekrar nikâh yenilemiye talip.. Şimdi ben düşünüyorum. Ne yapayım? Zira meselenin bir başka safhası var: Gene gaybubetim esna - sında babam başka bir memlekete git- miş, iş tutmuş, işi ters gitmiş, diğer taraftan kız kardeşimin husust haya - tada halledilecek müskülleri çıkmiş, bana muhtaçtırlar. İki şıktan - birini tercih etmek mecburiyetindeyim: Ya tekrar evleneceğim, burada kalacağım, kendi ailem sıkıntıya düşecek, yahut ta kızımı bırâkarak onların yanına gi- deceğim ve çoöcuğumdan olmuş ola - cağım. Ne yapayım? giliz mecmuasına okuyucularına su - nulan bir muadele okuduğumu hatırlı- yorum: mış. Âile reisi iki çoruğu ile karısını sırtına alarak bir ağuca cıkmış. Fakat üç kişiyi birden kurtarması mümkün değil. Mukavemete devam ederse hep- si birden boğulacaklar.. niz, çocukları mı, kadını mı? bir jüri heyetinin kararı ile birinciliği şu cevabın sahibi kazandı: henüz meyva halindedirler, gelip gelemiyecekleri şüphelidir. Bu- na mukabil anneleri ve babaları oldukça yerine diğerlerini getirme - leri mümkündür. ğenmedim: Hep birden batmayı ter - cih edenlerdenim. Fakat sizin vaziye- tiniz benim düşünceme tevafuk et - mez, Maziyi değil, istikbali düşünmek mecburiyetindesiniz. a v z D li * P Te? e . * Epeyce zaman evvel galiba bir İn- — Bir Çinli ailenin çiftliğini sel bas- Mecemua okuyucularına soruyordu: — Bu vaziyette kimi feda edersi - Gelen yüz binlerce cevap arasında — Çocukları feda ederim. Çünkü kemale sağ * Kendi hesabıma ben bu cevabı be - TEYZE e Hİ el «Dcılık eden Nedime Mehmet, kurtulduğunu nihayet anlamış olacak, | SON POSTA —O — Haâdiseler / W Rarsısınd aF Muvaffak olamazlarsa İspanyada isyan çıkmıştı İsyan çıkar ,(çıkmaz bütün devletlerin gözleri İspan- yaya çevrildi: meli? — İki taraf arasında bir anlaşma mı temin etmeli? — İki tarafı da, kendi hallerine mi bı- rakmalı? Devletler böyle düşündüler, Fakat; hiç bir karar veremediler, Günler, haftalar, aylar geçti. Koskoca İspanya bir yangın yerine döndü. İspanyalı Aana, evlâdını kaybetti. İspanyalı kadın, kocasını kay- betti. İspanyalı çocuk babasını kaybetti. Evlâdımı kaybeden ana dövüştü, öldü. Kocasını. kaybeden kadın dövüştü, öldü. Babasını kaybeden çocuk dövüştü, öldü. İsyan eden bir yandan yardım gördü. İs- yanı yatıştırmak isteyen öbür yandan yardım gördü. Ve böylelikle kanlı kavga hiç durmadı, devam etti. Nihayet son günlerde devletler İspan- ya işine karışmamak kararını verebildi- ler. Ve bunun mürakabesine başladılar. * Bir adamın bir uşağı varmış. Adam uşa ğını ateş getirtmeye fırına göndermiş. Uşak fırına giderken yolda bir kervana Yastlamış. Kervana katılıp yürümüş. Me- rada da bir kervana rastlamış, gene ker- memleketine gelmiş. Efendisinin memle- ketine gelince, gene sokağa çıkmış oldu- ğunu hatırlamış. Hemen fırına gitmiş, Bir kürek ateş almış. Efendisinin evinin yolunu tutmuş. Yolda ayağı sürçmüş, ye- re düşmüş, kömürler dağılmış. Yerdeki kömürlere bakmış : — İşte acele etmenin zararı! demiş. * Devletler de ademi müdahale kararı- nın tatbikında muvaffak olamazlarsa; bu uşağın dediği gibi : — İşte acele etmenin zararı! mı diyecekler? İMSET Sevdiği delikanlıyı Öldüren ka dın Mahkemede Geçenlerde Valde hanında lokanta- beraber yaşadığı İrfan isminde bir delikanlıyı bıçakla — öldürmekten yakalanmıştı. Kunduracılık eden — delikanlının, son zamanlarda, başka bir kadına tutulup, Nedime Mehmedi ihmale başlaması ü- zerine, kadının geçirdiği Dir kıskanç- lik buhranına kurban gittiği kanaati hasıl olmuştu. Sorgu hâkimliğince tah- kikat tekmillenerek, kadın, ağır cezaya verilmişti, Ağır ceza, dün sabah bu duruşmaya başladı. Kadın, İrfanı vurduğunu inkâr edip, İ şöyle dedi: —- Beir_ı, o akşam eve gidince, kapıyı çaldım. İçeriden İrfan açtı ve açar aç: maz da yere düştü. Hem sarhoştu, hem de yaralıydı. Anlaşılan dışarıda içmiş, sonra da — her nasılsa ve her kimin benden evvel eve gelmiş! Benim bun- da'hiç bir alâkant ve suçumı yoktur! Şahit olarak Hüseyin, Mehmet ve Bayram dinlenilmişler, bun!lardan Bay ramın ifadesi, mütenakıs görülmüştür. Sorgu hâkimliğinde alınan ifadesile a- ğir cezadaki ifadesinin telifi hususun da bir hayli uğraşılmış, fakat, Bayram, evvelce verdiği suçlunun aleyhindeki ifadeyi değiştirme yolunda temayül göstererek, bir türlü o ifadesini olduğu gibi kabüle yanaşmamıştır!. — İki taraftan birine yardım mı et-. tarafındansa — yaralanmış ve o halde, | Ziraat Bahişleri : “ zamanda Ağaçlarımızı tal!_rip edel bir nebat: ÖOkse * * * Burç ismi verilen ökse nebatı köklerini, ağaçlar rın kabukları içine sokar ve ağaçları kısa mahveder Yaz kış dökülmiyen etli kalın yap- |raklarile, yeşil bir çalı manzarası arze-< den ve meyvalı meyvasız bir çok ağaç- ların dalları arasında görülen burç ne- batını (Visküm Albüm —) tarımcıları- mızın çoğu tanırlar. Bu nebat yurdu- muzun her köşesinde meyvcuttur ve köylüler ondan hep şikâyetçidirler. Bu ehdi nebatlar (*) bulundukları dalın içine saldıkları köklerile ağacın suyu- meyvadan alıkoyarak onun kuruması- |ina kadar zarar verebilirler. İlkbahar- da üzerinde görülen ufacık esmer çi - çekleri, sonradan verdikleri meyvala- rını sonbahara kadar yetiştirirler. Bu meyvalar üzüm şeklinde ve tıpkı onun |gibi bir çekirdeği ihtiva ederler. Çe- kirdeğin etrafındaki üzüm kısmı gayet |yapışkan bir madde ile doludur. Bu -—meyvaya pek düşkün olan Ardıç kuşu, | Karatavuk kuşu ve yabani güvercinler ğer kervan Mısira gidiyormuş. Uşak ta bunları yerlerken ağızlarından düşü- kervandan ayrılmadığı için Mısıra git-/| rürlerse düşen meyvanın çekirdeği ya- miş. Bir sene Mısırda kalmış. Bir gün o-'pıştığı yerde (gelecek bahara) filizle - nir. Fakat daha ziyade bu kuşların vana katılmış, ve gele gele efendisinin yedikleri tohumlar midelerinde bozul- ;madığı için pisliklerile birlikte çıkar - ken başka başka ağaçların dallarına dü şer ve asıl böylelikle bir mıntakadaki diğer ağaçlara yayılır. Ökse nebatı pek yavaş büyürse de bu daha ziyade, üzerinde yaşadığı a- gacın kuvvetine bağlıdır. Âmma gene üç yaşından önte meyva veremez, Ken- disi büyüdükçe, ağacın kabuğu altına sokulu kökleri de yayılıp gider. Bir de- fa burcun bu emici köklerinin istilâsı- na uğramış dallar ise artık kurtulamaz- lar, günden güne meyvadan, Ve yap- raktan kalır ve nihayet kururlar. Bununla başa çıkmak için: | — Eğer ağacı çok sarmışsa, bulaş- tığı dalları tamamen kesmeli ve yakma- lıdır. Kesilen yerlere katran sürmek faydalıdır. 2 — Eğer ağaç üzerinde az miktarda iseler bunları tâ diplerinden kesmeli, yerlerini bir burgu ile deşip tâ kökün- den temizlemelidir. Çünkü köklerinin bulunduğu yerden gene canianır. Oyu- lan yere, on kilo suya bir buçuk kilo zaç yağı (Acide Sulfurigue —) karıştı- rılarak elde edilen ilâçtan dökmelidir. Bunun yerine on kilo suya bir buçuk |kilo göztaşı (Sulfate de Cuivre —) katı- larak elde edilecek su da dökülebilir. O da bulunmazsa maden kömürü kat- ranı dökmek de olur. 3 — Burç meyvalarını taşıyan kuş- ların ağaçlara konmasını önliyecek ted- birler almalı, yerine göre teneke, veri- ne göre korkuluk takmalıdır. 4 — Burcun bir yandan öbür yana (*) Ehdi demek; kendi başma yaşa- çinen Tufeyli - Parasite demektir. Öz Türkçedir. Bunun üzerine, müddeiumumilik, Bayram aleyhinde bildiğini saklamak- tan takibata girişilmek üzere, her ikı ifadesinin suretlerini istemiştir. Bu is- tek kabul olunmuş, duruşmanın deva- mMı, başka şahitlerin de çağırılmasına kalmıştır. 31 Mayıs saat 14 de duruş- maya devam edilecektir. Müddeiumumilik, duruşmayı müte- akıp, Bayram aleyhinde hakikatı ket- imetmekten takibat icrasına girişmiştir. nu emer Ve çoğalacak olurlarsa ağacı| mayıp, daima başkasının sırtından ge- | fi bulaşması mutlaka meyvalarile VE a larla olacağından nebatın tohum " © masına meydan — bırakmamalıdif: |çi sık kesilirse ve iş hep beraber tüt sa bir kaç sene sonra önü alınır. &, unutmamalıdır ki bu mücadeleyi — yi lardaki tek tük ahlat ağaçlarına # g yapmak, her tarafta onu yok etmt” rektir. Yoksa oralardan gene gelif"î 5 — Burç en gok armut, bad- ma, kestane, cev &, muşmula, erik, , |dali, kiraz, vişne kavak, kızıl ağâ$ıd| şe ve ardıç ağaçlarında bulunur j lunduğunuz muhitte bilhassa buM' y zerinde araştırarak yok etmeğe *i malısınız. Herhalde burcun ağaç_l '; za verdiği zarardan kurtulmak f linizdedir ve bu söylediklerimle $ ” ca hakkından gelebilirsiniz. Bu arada ziraatte bir çok — iş€ 79 yan öksenin yapılışını da kısacâ * n cağım: ge Burç nebatının bilhassa meyvVE” / dan çok, yapraklarında da az mi (p Viscin ve Viscocin adlarında iki 9 kan madde vardır. Burcun mey* nı toplayıp bir kısım yapraklarl'â ber, haşhaş, bezir, veya zeyti atarak kaynatmalıdır. Macun l na gelince indirilir. Daha iyi olduğ' ; isteyenler ökse kaynarken içine ** zar (Kibritit Tütya — Sulfate d& g tozundan bir miktar yedirirler * gl se kıvamını bulunca ateşten saklarlar. Zirait kombinalarl“? % Kurulacağı yerler — Tesbit ediliyor — 4 Ankara 3 (Hususi) — Bu yıl | dun muhtelif yerlerinde kurul'“t w rai kombinaların yerlerini tesb yj mek üzere mühendisler, müteh&” tetkikler yapmaktadırlar. Kombinalar için harman M traktör, pulluk gibi âletlerle * mübayaasına devam edilmektedir. binaların faaliyeti yalnız — Zzir inhisar etmiyecek, köylümüzüN işleri, hayvan ve sıhhat mese€ beden yardımlar vücuda — g€ su işleri de bu kombinaların 44 j İ tır. gali meyanına dahil ulacğ_tlğ, we D İki ahbap çavuşlar A ışkanlık ] ;“ w

Bu sayıdan diğer sayfalar: